0 Comments

TÜRKÇEDE VE TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZLARINDA
S/Ş MESELESİ
Prof. Dr . Ahmet BURAN•
ÖZET
Türkçenin ilk yazılı belgelerinden itibaren görülen ş/s farklılaşmasının tarihi metinlerdeki durumu ve bu farklılığın nedeni tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu konuda yapılan çalışmalara atıfta bulunulmuş ve daha önce söylenenlerden farklı olarak Türkiye Türkçesi ağızlarıyla karşılaştırılıp yeni bazı tespitler yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Türkçe, Türkiye Türkçesi Ağızları, ş/s meselesi
MATTER OF Ş/S
IN TURKISH AND IN TÜRKİYE TURKISH DIALECT
ABSTRACT
We have tried to determine the difference in ş/s from the first written Turkish documents and its situation in the historical texts. By relating to the studies done in this field, we have determined some new points by comparing the dialects previously uttered with Turkey Turkish .
Key Words: Turkish, Dialects of Turkey Turkish, the matter of ş/s
Türkçenin en eski yazılı metinleri Göktürk harfleriyle yazılmış yazıtlardır. Bu yazıtlarda s ve ş fonemleri S, s / j işaretleri ile gösterilmişlerdir.
Arkaik olarak s fonemi, ön, iç ve son seste kullanılabilen bir ünsüz iken, ş fonemi sadece iç ve son seste kullanılmakta idi (Bazin, 1979, s. 20). Daha sonra, Türkçede görülen ünsüz zenginleşmesine, ünsüzlerin işlevselliğinin artmasına ve yabancı dillerden alınan kelimelerin etkisine bağlı olarak Eski Türkçede (Orhun) ş fonemi de ön, iç ve son seste kullanılmaya başlanmıştır. Yine s fonemi, birlikte kullanıldığı ünlüye göre ön ve art boğumlanmalı olarak gerçekleştirilir ve her biri ayrı bir işaretle ( S / s ) gösterilirken, ş fonemi birlikte kullanıldığı ünlüye bakılmaksızın tek şekilli bir gerçekleştirilme
• Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi
122 Ahmet Buran
özelliğine sahiptir. ( j )
Uygur yazmalarında ise, bu iki fonemin varlığı bilinmekle birlikte “pek çok yazmada s ve ş birbirinden farksızdır”. (Gabain, 1988, s. 11) A. Von Gabain, “Mani yazısı ile yazılmış bir tek yazmada hiç bir zaman ş kullanılmaz; bu, ş sesini tanımayan bir ağza mı aitti, yahut müstensih mi ş işaretini bilmiyordu, tetkik edilmesi gereken bir husustur. Uygur yazısında s ile ş işareti arasındaki farkı, tespit etmek asla mümkün değildir.” (Gabain, 1988, s. 40-41) demektedir.
Eski Türkçenin birinci devresinde kullanılan Göktürk alfabesinde s ve ş sesleri için ayrı işaretler mevcuttur. Bu alfabenin gayet düzenli işleyen bir imlâ sistemine sahip olduğu da bilinmektedir. (Ergin, s. XXX) Fakat Orhun yazıtlarında, zaman zaman s ve ş sesleri aynı işaretle gösterilmiştir. Bu karışıklık, daha çok halk dilini yansıtan Tonyukuk yazıtında görülmektedir. Tonyukuk yazıtında, “şad, taş, taşıkdın” gibi kelimeler, “sad, tas, ve tasıkdın” biçiminde s’li olarak da yazılmışlardır. Muharrem Ergin bu konuyu : “Ayrıca s harfi bir çok defa ş için de kullanılmış ve öte yandan birbirine benzediği için bir iki kelimede de s yerine ş ve kalın s yazılmıştır” (Ergin, s. XXX) biçiminde değerlendirmektedir.
Eski Türkçedeki bu s / ş karışıklığı bir çok Türkologun dikkatini çekmiş ve V. Thomsen, S. E. Malov, E. Tenişev, İ. A. Batmanov, A. M. Şçerbak ve Ahmet Caferoğlu gibi önemli isimler bu mesele üzerinde düşünmüş ve çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir (Caferoğlu, 1975, s. 405-408)
“Eski Türkçe Devresinde s/ş çekişmesi üzerine” adlı bildirisinde meseleyi ele alan A. Caferoğlu, “Bu karışıklık, Göktürkçe metinleri yazan Çinli hakkâk (yazar)ların kendi ana dillerinden hareketle yaptıkları bir hatadır. Nitekmi bugünkü Çin lehçelerinde s/ş ayrımı bulunmamaktadır. Diğer ilginç bir denklik de, Orhun yazıtlarıyla aynı dönemlere rastlayan Tan sülalesi devrinde (618-906) Çincede de bir s/ş karışmasının ortaya çıkmasıdır. Böylece Türkçeye yabancı kalan bu fonetik değişim bence yabancıların malıdır”. (Caferoğlu, 1975, s. 405-408) demektedir.
Bilindiği gibi A. Von Gabain Eski Türkçede beş ayrı ağızın varlığından söz etmekte ve bunlardan n ve y adını verdiği ağızların özelliklerini belirtmektedir. İ. A. Batmanov da, Yenisey yazıtlarındaki duruma göre, müstakil bir ş ağzı tespit etmiştir. Batmanov, s > ş ve ş > s değişmelerini ise ş ağzının dışında ayrı bir fonetik olay olarak ele almaktadır..
Arap alfabesinin kullanıldığı tarihi metinlerde ve özellikle de Dîvânü Lûgati’t-Türk’te bu konuyu açıklayan herhangi bir bilgi mevcut Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
Türkçede ve Türkiye Türkçesi Ağızlarında s/ş Meselesi
123
değildir. Arap alfabesinde s ve ş işaretleri birbirinden farklıdır ve ses değerleri kesin olarak birbirinden ayrılmıştır.
Çağdaş Türk Lehçelerinden Kazak, Hakas, Karakalpak, Karaim (Lutzk), Nogay ve Yakut Türkçelerinde ş sesi, s ile ifade edilmektedir. Mesela:
Türkiye Türkçesinde Kazak Türkçesinde
baş bas
taş tas
düş- tüs-
yaşa- jasa-
diş tis
kişi kisi
Türkiye Türkçesinde Nogay Türkçesinde
gümüş kümis
taş tas
yumuşak yumsak
düş tüs
iş is
yaş yas
yoldaş yoldas (Güllüdağ, 1998, s.77) biçiminde kullanılmaktadır.
Karaim Türkçesinde de “-mış” anlatılan geçmiş zaman eki “-mUs” biçimindedir. (Erarslan, 1980, s. 104)
Türkiye Türkçesi Ağızlarında s / ş Meselesi
Bilindiği gibi ağızlar hakkında kesin hükümler verebilmek için, her şeyden önce, derleme işinin sağlıklı bir biçimde yapılması ve bitirilmesi gerekir. Dolayısıyla bu konudaki tespitleri, mevcut malzemeye göre yaptığımızı belirtmek istiyorum.
Türkiye Türkçesi ağızlarında ş > s değişmesinin çeşitli örnekleri vardır. Bu değişimlerin bir bölümü kurallı, bir bölümü ise kuralsızdır.Topluca bakıldığında ş > s değişmesi gibi görülen olay aslında birbirinden farklı iki olgudan ibarettir.
Birincisi ş > s değişmesidir. Bu değişme, boğumlanma yerleri ve
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
124 Ahmet Buran
biçimleri birbirine yakın olan ünsüzlerden birinin diğerine dönüşmesi, ya da benzeşmesidir. Türkiye Türkçesi ağızlarının hemen her yöresinde görülen bu değişim daha çok ünsüz benzeştirmesi (assimilation) ile ortaya çıkar:
şose > sósa, hışır et- > hısīr et- (Günay 1978, s. 90)
düşünmüşsün > düsünmissin, görmemişsiniz > görmemissiz, almışsın > almıssın (Sağır, 1995, s. 102, 117)
gelmissim, işlemissin, çimmissik, oynamıssım (Günşen, 1994, s. 176; Korkmaz, 1994, s. 95)
Genellikle Orta Anadolu ağızlarında görülen gelmissim, gelmissik gibi örnekler, ikinci şahısta meydana gelen değişmenin örneksenmesi sonucu ortaya çıkmışlardır. (Türkçede örnekseme için bkz. Şçerbak, 1996, s. 77-79)
Bizim burada üzerinde durmak istediğimiz asıl şey, herhangi bir fonetik sebebe bağlı olmayan, kalıcı, kurallı ve Türk dilinin hem tarihi metinlerinde hem de çağdaş lehçelerinde görülen ş/s karşıtlığı meselesidir.
Yaptığımız tespitlere göre Tunceli merkez, Hozat, Ovacık, Mazgirt ve Pertek ilçeleriyle köyleri başta olmak üzere Kahramanmaraş / Elbistan’ın Yapalak, Ekinözü; Malatya’nın Hekimhan ilçesi ve Arapkir’in Çiğnir, Eğnir, Suceyin gibi bazı köylerinde; Akçadağ’ın merkez, Doğanşehir / Fındık ve Günedoğru köylerinde; Elazığ’ın Saraycuh köyünde, Ankara/ Haymana/ Çalış beldesinde ve Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesine bağlı Boğazevci köyünde düzenli olarak ş yerine s kullanılmaktadır1.
Bu duruma göre:
Türkiye Türkçesinde Söz konusu ağızlarda
taş tas
baş bas
iniş yenis
yemiş yemis
1 Bu ses tercihini yapanlar daha çok Alevi-Bektaşi Türkmenlerdir. ş yerine s kullanan bu insanlar genellikle yörede yadırganmakta ve alaya alınmaktadırlar. Dolayısıyla kendilerini bu kullanımdan vazgeçmeye zorlayan yöre halkı tersten bir değişimi de gerçekleştirmekte ve zaman zaman da s yerine ş’yi kullanmaktadır:
ister > işter, istemez > iştemez, eskiden > eşkiden, isimlerini > işimlerini, kestim > keştim vb.
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
Türkçede ve Türkiye Türkçesi Ağızlarında s/ş Meselesi
125
gelmiş gelmis
kardeş gardas
işte iste
dışarı dısarı
meşe mese
varmış varmıs
kaş kas
kuş kus
yeşil yesil
şeker seker… biçimindedir.
Aşağıdaki örnekler Tunceli yöresinden derlediğimiz metinlerden seçilmiştir:
Türkiye Türkçesi Tunceli Ağzı
Delik taşın kenarı Delik tasın kenarı
Altında yedim narı Altında yedim narı
Küstürdüm yola vurdum Küstürdüm yola vurdum
Sırma bıyıklı yari Sırma bıyıklı yari
x x
Minarede taş olmaz Minarede tas olmaz
Yarda kalem kaş olmaz Yarda kalem kas olmaz
Yarda kalem kaş olsa Yarda kalem kas olsa
Hovarda da baş olmaz Hovarda da bas olmaz
x x
Beyazla başladım Beyazla basladım
Yeşille işledim Yesille isledim
Kırmızıyla bitirdim Kırmızıyla bitirdim
Cümle aleme yedirdim Cümle eleme yedirdim
(Kiraz)
(Gülensoy, 1992, s. 129-140)
Bu karşıtlık baş / bas, taş / tas, kardeş / gardas, dışarı / dısarı, konuşuyor / konuser vd. Türkçe kelimelerde görüldüğü gibi, şeker / seker, şey / sey, padişah / padisah vb. yabancı kökenli kelimelerde de görülmektedir. Ayrıca bu durum kelimelerin önsesinde (şey / sey, şeker / seker); içsesinde (kardeşine / gardasına, dışarı / dısarı, görüşelim / görüselim) ve sonsesinde (kuş / kus, baş / bas, taş / tas, varmış / varmıs…vb) ek ve kök bakımından herhangi bir sınırlama olmadan kendini göstermektedir.
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
126 Ahmet Buran
Sonuç ve Değerlendirme
Leyla Karahan “Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması” adlı eserinde ş / s farklılığını ağız grupları için belirleyici bir ölçüt olarak kabul etmiş ve Doğu Anadolu ağızlarının IV. alt grubu, Batı Anadolu ağızlarının ise I. grubu için belirleyici bir ölçüt olarak almıştır. (Karahan, 1996, s. 94)
Biz burada Eski Türkçede, bir kısım çağdaş Türk lehçelerinde ve Türkiye Türkçesi ağızlarında görülen bu ş/s karşıtlığının nereden kaynaklandığını tespit etmeye çalışacağız
s ve ş ünsüzleri Türkçenin yakın boğumlanmalı iki sesidir. Bu ünsüzlerden s, gramer kitaplarımızda “sızıcı, sedasız, diş ünsüzü; sızıcı, diş eti-diş, katı ünsüz ve sızıcı, diş, tonsuz, katı ünsüz” biçiminde tanımlanırken ş ünsüzü, “sızıcı, sedasız, diş-damak; sızıcı, diş eti, ön damak, katı veya sızıcı, diş eti, tonsuz, katı” biçiminde tanımlanmaktadır.
Görüldüğü gibi her iki ünsüz “sızıcı, sedasız / tonsuz, katı, diş / diş eti” ünsüzüdür. Tek farklılık ş ünsüzü için bazı gramercilerin kullandığı “ön damak ve diş-damak” ifadeleridir.
Boğumlanma yerleri ve biçimleri bu kadar yakın olan iki ses arasında karışma ve değişme ihtimali her zaman mevcuttur.
Göktürk-Uygur metinleri ile Kazak, Hakas, Karakalpak, Karaim, Nogay, Yakut lehçeleri ve Türkiye Türkçesi ağızlarında görülen ş / s karşıtlığı, bu olayın Türk dili içinde önemli bir yere sahip olduğunu ve daha çok da Kıpçak-Oğuz grubunda yaygın olduğunu göstermektedir. Türk dilinin çeşitli dönemlerinde ve değişik lehçe ve ağızlarında görülen bu durumu, Caferoğlu’nun iddia ettiği gibi, “Çinli yazarların bir yanlışı”(Caferoğlu, 1975, s.405-408) olarak kabul etmek mümkün değildir. Eğer Çinli yazarlar kendi dillerinde olmayan sesleri sistematik bir biçimde yazmamış olsa idiler bu görüş kabul edilebilirdi. Ancak durum öyle değildir ve Çincede bulunmayan diğer sesler metinlerde yer almaktadır.
Bu durumda, Eski Türkçedeki ş / s karşıtlığını, A. Batmanov’un tespit ettiği gibi bir s ve ş ağız farklılığı olarak kabul etmek ve bazı çağdaş Türk lehçeleri ile Türkiye Türkçesi ağızlarında görülen benzer şekilleri de bu s ve ş ağızlarının devamı olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Zira yakın boğumlanmalı bu iki ünsüz arasında böyle bir ağız farklılığının doğması kabul edilebilir bir fonetik olaydır. Çağdaş Türk lehçeleri içinde daha çok Kıpçak grubunda görülen bu Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
Türkçede ve Türkiye Türkçesi Ağızlarında s/ş Meselesi
127
olayı bir Kıpçak Türkçesi özelliği olarak değerlendirmek de mümkündür. Zira, Türkiye Türkçesi ağızlarının, bu olayı yaşatan yörelerinde n>y, g>v, y>c değişmeleri gibi karakteristik Kıpçak Türkçesi özelliklerinin de görülmesi bunun kanıtıdır. ( Karahan, 1996, s. 174;. Korkmaz, 1971, s. 21-32)
KAYNAKLAR
Bazin, L., Türk Dilinin Müşterek Tarafları ve Temayülleri (PhTF’dan çeviren E. Gemalmaz) Tarihi Türk Şiveleri (Yayınlayan: Mehmet Akalın) Ankara 1979, s. 15-29
Caferoğlu, A., Eski Türkçe Devrinde s/ş çelişmesi üzerine, Bilimsel Bildiriler 1972, TDK Yay., Ankara 1975, s. 405-408
Erarslan, K., Eski Türkçede İsim-Fiiller, İstanbul üniversitesi Yay., üstanbul 1980
Ergin, M., Orhun Abideleri, Boğaziçi Yay., İstanbul (21. baskı)
Gabain, A. Von, Eski Türkçenin Grameri (Çev. Mehmet Akalın), TDK Yay., Ankara 1988
Gülensoy, T.-Buran, A., Tunceli Yöresi Ağızlarından Derlemeler, Boğaziçi Yay., üstanbul 1992
Güllüdağ, N., Nogay Türkçesi Grameri (F. ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi) Elazığ 1998
Gülseren, C., Malatya İli Ağızları (ünönü üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi), Malatya 1997
Günay, T., Rize İli Ağızları, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1978
Günşen, A., Kırşehir ve Yöresi Ağızları (Erciyes üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi), Kayseri 1994
Karahan, L., Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK Yay., Ankara 1995
Korkmaz, Z., Nevşehir ve Yöresi Ağızları, TDK Yay., Ankara 1994
Korkmaz. Z., Anadolu Ağızlarının Etnik Yapı İle İlişkisi Sorunu, TDAY-Belleten 1971, Ankara 1971, s. 21-32
Şçerbak, A. M., Kelime Şekillerinin Kıyasla (analogie yoluyla) Yapılması üzerine, Uluslararası Türk Dili Kongresi 1988, TDK Yay., Ankara 1996, s. 77-79
Şükürlü, E., Gedim Türk Yazılı Abidelerinin Dili, Bakü 1993
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar