0 Comments

Nogay çadır arabaları ve arabalar

Türkilerde arabalı evler, çin tarihlerinde kesin olarak görülmektedirler, Çin tarihindeki notları Prof. Eberhard tarafından Kultur und siedlung der randvölker chinas, leiden, 1942 ( Çinin şimal komşuları) adlı eserinde istatistik bir metodla toplanmıştır,

Göktürkler, ” ev gibi keçe otağlı arabalara ” sahip olan bir kavim olarak çin tarihlerine geçmişlerdir (adı geçen eser 62, 87 ), bu kadar kesin bir bilgi, başka bir kavim için de verilmemiştir. Eberharda ve mantığa göre, Hunlarda da bu keçe evli arabalar, olmalıydı.( s.62)

(Türk kültür tarihine giriş cilt 7 s.57 Bahaeddin Ögel)

yukarıda bir otawüy görülüyor, üstünde kaşgarlı mahmutta çok güzel bir deyişle ismi “tünülük tuğu” ile belirtilen tünlik görülüyor, tünlikin baca deliğini örtmesi dışında bir de alamet-tuğ/işaret/sembol değeri vardı.

Geçen yüzyıllarda bir çadırı(çomçugu) bir arabanın üzerine sağlam bir şekilde monte edebilmenin tek bir çeşidi/yolu vardı,ve bu Nogaylar arasında biliniyordu, ki onlar altınordadan bugünlere yadigar kalan bir soy,Türkçe konuşan bu küçük grup kafkasyanın kuzeyindeki kıstaklarda özellikle kuban ve terek nehirleri havzasında yaşıyor. (Not: yazıda geçen şomşug ismi şeklinden dolayı verilmiş olmalıdır şomuş nogaycada kepçe demekdir)

Nogaylar bir zamanlar güney Rusya steplerinde kalabalık ve güçlü bir halktı, ta ki aralarında iç ihtilaflar ve salgın hastalıklar baş gösterip azalmalarına ve nihayetinde önce kalmak sonrada rus saldırıları ile yerlerinden edilinceye değin.

yukarıda 18. yy bir nogay kampı görülüyor

Onların kullandıkları araba çadırlar hakkında yaklaşık 1331 yıllarında Altınordada Özbek hanın himayesinde onlarla seyahat eden ibni batutanın gözlemlerini içeren iyi bir doküman vardır.

Nogay ile Tokta arasında 1298 yılında yapılan savaşı temsil eden bir gravür
(Not: sol tarafta bir nogay çadırlı arabası oldukça güzel resmedilmiş)

İbni batuta azak taraflarındayken gördüklerini şöyle anlatıyor.

At bu bölgede tahmin edilmeyecek kadar bol olup , fiyatı da çok ucuzdur, atların nüfusu bizim memleketteki koyun nüfusundan bile daha fazladır, çok da zengin olmayan bir türkün bile rahatlıkla binlerce atı olabilir,
En iyi cins bir at, Türk ülkesinin parasıyla elli ya da altmış dirheme alınır ki, bu bizim tarafların dinarına göre bir dinar yada ona yakın bir para demektir, bu atlar Mısırda agadiş adıyla bilinen atlardır, halk geçimini çoğunlukla at yetiştiriciliğinden sağlar, beslenen atların çoğu hindistana ihraç edilir ve oraya gönderilen her bir kervanda altıbin dolayında at bulunur, Kervana bağlı olarak ilerleyen her tüccarında ikiyüzün üzerinde atı vardır. Tüccarlar her elli at için bir çoban tutarlar, bu çobanlar da kendilerine zimmetlenmiş o atları koyun sürüleri gibi sürerler, At çobanına kışşı adı verilir, elinde ucuna ip bağlanmış uzunca bir değnek olduğu halde çoban da bir ata biner ve şayet bu arada başka bir atın yakalanması isteniyorsa bindiği atla ona yaklaşır, elindeki ipi boynuna geçirerek, hayvanı bağlayıp onun sırtına geçerek ötekini otlatmaya bırakır.

Tüccarlar sind topraklarına girince atlara ilk kez el ile yem verirler zira sindin otları türk diyarının otlarını tutmaz oralarda mutlaka arpa yemine ihtiyaç vardır, atlardan bir çoğu da varılan bu ülkenin topraklarında ya telef olur ya da çalınır, sinde şaşnikar denilen yere varılınca her at başına tüccardan yedi gümüş dirhem alınır.

Bu ülkede çok sayıda araba sahibi olan türkler arasında şöyle bir adet yaygındır, kadınların bindikleri arabaların bir köşesine bir arşın boyunca ince bir değnek asar, ve ucuna da bir karış uzunluğunda bir keçe parçası bağlarlar, sahip oldukları her bin adet at için değneğe böyle bir parça daha eklenir, bu şekilde on keçeye kadar parça asmış olanlarını gördüm ki bu da onbin atlık bir zenginliğe karşılık gelmektedir.

Hava soğuktu üç kat kürk, biri astarlı olmak üzere iki şalvar giyiyordum, ayaklarımda yün çoraplar, onların üstünde de bizgali denilen ve içleri kurt derisiyle kaplı , dışları at derisinden yapılma çizmeler vardı.

Buralarda tezek denilen kurutulmuş hayvan tersi yakılır, sözü dinlenir kimselerin bile bu tezekleri toplayarak eteklerine doldurdukları görülür.

(Not: ağacın,odunun,kömürün,doğalgazın bulunmadığı yakacak namına tezekten başka bir şey bulamayacağınız bozkırlarda tezeğin kıymeti anlaşılabilir bir şeydir.)

bu yazı şu atışmayı hatırlattı

Nogay, Nogay nögerek

Arabası tögerek(tögerek araba ile kastedilen nogay çadırlı arabası olmalı)

Nogaylarga ne kerek

Bir araba kok kerek.

Kırım, Kırım kırılgay

Bır tesıkke tıgılgay

Kasık berseng kangkayır

Şömüş berseng şongkayır.

Türkler karargahların ordu (orda) adını verirler, … saray şehrine ulaştık, ancak saraya girdiğimizde hanın otağının yer değiştirmiş olduğunu ve yakınlardıki beştav şehrine taşındığını öğrendik, bunun üzerine gerisin geriye döndük ve daha yakınlara götürülmüş olan karargahı bularak çadırlarımızı hemen yakınlarındaki bir tepenin üzerine kurdurduk, yabancı olduğumuzu anlatmak için de önüne bayrağımızı diktik, atları ve arabaları çadırın ardına bağladıktan sonra hummalı bir hareketlilik içindeki karargaha biraz daha yakından bakmak istedim.

Ordu merkezi olarak kullanılan bu alana yaklaştığım zaman cami ve çarşılarıyla halkıyla mutfak bacalarından göklere yükselen dumanlarıyla adeta yürüyen bir şehirde olduğumu farkettim. Bütün halk atlarla çekilen arabalarda taşınmaktaydı,(yaşamaktaydı), konaklanacak uygun bir yere gelindiğinde çadırlar arabaların üzerinden indirilerek hemen oraya kuruluyordu, mescidler ve dükkanlar bile bu şekilde çabucak yapılmaktaydı, anlaşılan o ki türklere tam teşekküllü bir şehir oluşturmak için birkaç saat yetiyordu.

Schiltberger onbeşinci yüzyılın ilk yarısında Mangıt emiri Edigenin hanlık kampında yüzbin çadır bulunduğunu söylüyor,ki mangıtlar Nogay olarak adlandırıldılar.(Daha sonra Mangıtların bir kısmı Mansuriler adı ile Kırıma, asıl kütle ise Buhara ve Hive hanlıklarını kurmak üzere Özbekistana gittiler, Ruslar buraları aldıklarında Mangıt hanlarının yönetiminde idi)

Altınordunun 1420 lerden sonra zayıflayıp dağılmasından sonra göçerlerin kullandıkları açık,yuvarlak,kubbeli ve arabalar üzerinde taşınabilir çadırlar hakkında oldukça yetersiz bir kaç açıklama vardır.

Arabaların çekişi eskiden yerleşmiş tecrübelerin ışığında ağırlık ve ebatlarına göre deve,öküz veya atlar ile sağlanır

Jenkinson 1558 yılında aşağı volgaya yelken açtı, Nogaylar Ruslarla sayısız savaşlır, veba, iç savaşlar gibi bir dizi olaylar nedeniyle zayıflamıştı, Jenkinson Perevologun güneyinde Nogayordası hakkında şöyle gözlemliyordu : …bozkırlar… acaip bir biçimde yaklaşık bin kadar devenin çektiğiüzerinde çadır evler bulunan arabalar, hareket eden bir şehir gibi görünüyor.

Adam Olearius Astrahanı 1636 yılında ziyaret ettiğinde Nogay arabası hakkında bilgiler verdi ve bir resmini çizdi

Adam Olearius tarafından 1636 yılında Astrhan ziyaretinde çizilmiş bir gravür
(Not: sağ taraftaki çadırın etrafı kamışla örülmüş bir tür duvarla yarım bir şekilde çevrilmiş görülüyor, sol taraftaki arabalı çadır epey basık çizilmiş)

Çadırlar, yuvarlak, ve üç metre çapındaydı, kıvrılan sazlardan veya dallardan yapılıyordu, keçeden bir tepesi ve tam merkezde duman deliği vardı. Onlar, tavuk kafesine benziyorlar. Soğuk havada onlar, etrafını keçeyle çevirdikleri çadırı dallar ve inek gübresini yakarak ısıtıyorlardı.benzeri yüksek tekerlekli arabalar başka yerlerde kullanılıyordu,taşkentten yüksek tekerlekli bir araba görüntüsü, ancak çadırlı araba nogaylara hastı.

Not: Resimlerde görüldüğü gibi çadırlı arabanın arabasının tekerlekleri oldukça büyüktür, dere vs geçerken çadırın ve içindekilerin ıslanmaması açısından anlaşılabilir bir şeydir.Rubruk bu tür tekerleklerin göçebe hayatında nehirlerli geçerken çok gerekli olduğunu söylüyor,

Guilaumme Le Vasseur Sir de Beauplan isimli bir Fransız topçu mühendisi tarafından aynı tarihlerde Ukrayna da bir tatar çadırlı at arabasının ayrıntılı bir çizimini yaptı ki bu da diğerinin aynısı idi, O da gerçekten arabanın üstündeki çadırın bir tavuk kümesi gibi yapıldığını, silindirik duvarını ve yarıküre şeklindeki tepesini gösteriyordu.

Araba çadırı 20 dikey payanda ve 7 çember ile yapılıyordu ve en üstteki çember çadırın tekerlek çatısını oluşturuyordu

astrakhan 1682 yılından bir çizim

İlk gerçek anlaşılabilir açıklamayı 1703 yılında Astrahanın üç dört kilometre uzağındaki tatarları ziyaret eden Cornelis de Bruin tarafından yapılır

Corneille Le Bruyn, 1703 yılındaki seyahatinde Astrhanın hemen dışındaki tatarlarda aynı gözlemleri yaptı. O çadırlı arabayı şöyle detaylandırıyordu:

Dört kalın lata tahta ve beş adette parmak kalınlığında ince tahtadan oluşuyordu, yüksek olması dışında onların çadırları papağın kafesi gibi yapılıyordu,

ve üzeri deve veya at yününden yapılmış keçe ile kaplanıyordu

Onların arasında önemli kişilerin çadırları, kumaşta örtülür;

Onların çadırlarının hepsinde tepede tam merkezde açılabilen bir duman çıkış yeri vardır

ki dört veya beş ayak uzunluğunda bir sırıkla açılır,

sırığın ucuna çeşitli renklerde örtüler bağlanmıştır,

hızlı bir şekilde çadırın dışına açılır veya kapanıtılır,

örtü yardımı ile kışın veya yazın güneşin sıcaklığından bu şekilde korunulur

Duman çıktığı zaman üzeri örtülür

ve onların çadırları fırın gibi sıcaktır

ve çadır sahipleri tarafından çadırın zemini iyi, bir kanepeyle, Türk modası olduktan sonra, çadırın üçte biri parçasını alan zeminin yukarısında biraz kaldırırlardı, Döşemeden az bir yükseklikte çadırın üçüncü bir bölümü olarak türk usulü bir sedir yapılır.

Onların aynı zamanda değerli şeylerini emniyete alması için çok iyi gövdesi var,

ve genel herkeste, çok temizdir, ve çok düzenlidir,

onlar çadırlarını kaldırıp arabaya koyduktan sonra kadınlar ve çocuklar ona binerler, erkekler ise atlara

Bu bölgeye ait en ilginç tesbitler sırasıyla 1769,1773 ve 1793-4’te Alman gözlemciler tarafından yapılan üç küçük gözleme dayanır.

İlkinde iki ziyaretçidir, onlara göre portatif/açılıp-kapanır olmayan bir arabalı çadırdır, iskeleti hafif bir tahtadan yapılmıştır ve sazlar ile kamış ile veya hasır yada keçe ile kaplanmıştır

İkincisinde Johann Georgi, onların, altı köşeli veya sekiz kenarlı yada yuvarlak olabildiğini not etti, ve oldukça küçüktü.

Taşımak için çadırlar, at arabasının üzerine kaldırılıyordu ve çadırın tekerlekimsi tepesi çadırın duvarları tarafından kaplanıyordu.

Kabileler göç ettiklerinde sadece birkaç gün kalacaklarsa genellikle çadırları arabaların üzerinde bırakırlardı.

Bölgeye üçüncü ve en geç yolculukta, bu bölgede kışı geçirmeye başlamış iç orda göçebelerinin yurtları ile karşılaşılmıştı

Sonraki ziyaretçiler bir süreliğine ev halkı ile birlikte araba çadırda kalmışlardı,

Yolculuk ustası plaketini hak eden ve bu konuda mükemmel gösteriler yapan bu Nogay kabilesi üç tip barınak kullanıyordu;

Geissler in 1793-1794 yıllarındaki gezisinde yaptığı bir resimde Nogayların kullandığı üç tip barınakta gösteriliyor.

yay tepeli çadırlı araba,

çadırlı araba ve

yurt dedikleri çadır

1806 yılı kırımdan bir çizim çadırlardaki nogay bayrak-örtüler dikkat çekiyor

Corneille Le Bruynun bilgilerini daha değerli kılan kitabındaki anlatımında çizimlerinide yerleştirmiş olmasıdır, Onun eskizleri nakkaştan çıkmış gibidir

(Not: resimde diğer resimlerde görülmeyen bir ayrıntı var, çadırı taşıyacak araba bir kayık gibi hafif iki ucu kalkık, bunun iniş ve yokuşlarda çadırın düşmesini engellemek için tasarlandığı anlaşılıyor.)

O görünüşlerinin naklinde/çiziminde ikna edicidir ve uzman bir ressam olarak değerlendirilir.

Ortaya çıkanlar aşağıdadır.

Bu çadırlar dairesel planda, silindirik duvarlı ve kürenin dörtte biri kadar bir alçak kubbe şeklindedir.Kubbe ve duvarların birleşimi belirgindir, bariz bir şekilde dışbükey olan çıtalar keçeyle örtülmüştür.

Ve duvarın alt kısımlarında genellikle yarı yeşermiş bir fidandan yapılmış ahşap iki çember kapı dikmesinin yanlarında görülür.

Bu ahşap kısmın sonunda çemberlerin üzerinden içine sıkıştırıldığı görülür.

Böylece şeritler duvarın üstünde ikinci bir çember gibi algılanabilir.

De Bruin yapının durumunu bir papağın kafesine benzetmiştir, tamamıyla üç veya dört parmak genişliğinde tahtalardan yapılmıştır.

İki çember arasında dikine yerleştirilmiş bir çit/bant vardır ki, görünümü kenardan kenara yerleştirilmiş çıtalar gibidir, veya hemen hemen şöyledir ki; varil şeklinde inşa edilmiş dışı çıtalarla sınırlandırılmış iç içe iki düzeyli bir sepet duvara benzer

Sadece keçe yere ulaşamayacak kadar küçükse bu taktirde bir başka yol olarak kamışla örülmüş hasır duvarla çevrelenir.

Nogay arabalı çadırlarının bir başka ilginç özelliği anlatılır, Olearius 1636 yılında Astrahan tatarları ileyken olduğu gibi, bu bayrak soğuk havalarda ateş dışarı alındıktan sonra aşağıya indirilerek çadırın üstünü kapamaktadır.

Bundan başka daha önce Camiül Tevarih de bahsedilen bu ilginç kanat/kapakların temsil/sembol amacı var gibi görülüyor, bu yüzden bağlanmış olabilirler.

Nogai smoke flap



bu bayrak-kapak diyebileceğimiz parçanın duman çıkış kısmını örtmekten başka bayrak/alamet/sembol amacıyla kullanılabilmesi, sık sık yer değiştiren göçebe bir toplumda aranan kimselerin kolayca bulunabilmesi/görülebilmesi için önemli bir işlev taşıdığı anlaşılabilir.

Sör Beauplan 1632-1648 yıllarında Polonya krallığına askeri mühendis ve haritacı olarak hizmet etmiştir, tatar çadırları bölümünde bir plan yayınlamıştır, bu gün elimizde biri mevcuttur, Figür 9.2

Ne yazıkki bu resme ilişkin hiçbir açıklama yoktur. Gerçi çizimle budur demek istemektedir. Bununla birlikte onun yazılarından şu açıkça anlaşılmaktadır, Kırım ve Bucakta tatarların kullandığı çadırlı arabalar Don ve Kuban arasındaki Nogayların kullandıklarının aynısıdır.Olearius ve Bruinsin verdiği bilgiler anahatları ile uyumludurlar, uzunca bir yarıküre arabanın üzerine oturtulmuş gibidir, onun tekerlekleri duvarların içinde kalır, yedi adet çemberden oluşuyor gibi görünüyor, gösterilemeyen taban ve duman deliği ile birlikte toplam dokuz tane olur.

Bunlarınd dışında duman deliğine doğru birbirine yaklaşan 18 adet payanda ikinci bir set oluşturur, kapı iki payanda arasına yapılır ve üçüncü çember bu noktayla kesişir. Çadırın çapı yaklaşık olarak 2,90 m olarak görünüyor,ve yüksekliği 2.23 m kadar, duman değliği sadece 0,53 m ve kapının yüksekliği ise 1,07 dir.Bruin de 3-4 daha fazladır.

Bu çerçeve kapalı görünecektir, kafes çıtaları birbirine geçişli iki katman gibi görünmeyebilir, fakat bağlantılı/geçmeli çubuklar içerde ve dışarıda birbirlerine dokunmaktadır, bu nedenle artık bir başka düz yüzey vardır. Bu alanın fotoğrafı bu durumu onaylamaktadır.

Bu şekilde çadır kafesinin alt kısmının yapısı birbirine geçmeli alçak bir yüzük/çit gibi görünecektir.Eğer kafes tamamlanmışsa yapısı gerçekten benzersizdir,birbirine benzer tekrarla yapılan sepet örgü işini açıklar. şekil 9.3

Ancak bu çerçeve Beauplanın çizimleriyle uyuşmuyor,

aynı alandan bir başka fotoğraf ikisinin uzlaştırılmasına yardımcı olur.

(maalesef yazıya aktaramadığım bir resim üzerinde konuşuluyor)

Burada bir genç kadın bebeği ile çadır duvarının önünde oturuyor, ancak bir kısmı görülebiliyor,sistemin kafes örgüsünün geniş kısmı 20 cm dikey eklemleri 6 cm dir ve içeriden geçiyorlar aynı zamanda kafesin diğer bağlantıları olan yatay eklemlerle aynı genişlikteler, bu kare boşluklar dizisine benzeyen bir formdur. Üç yatay çıta görülebilir,,onlar dikeylerin her birine çarprazlamasına bağlantılıdırlar ve muhtemelen onların bağlantıları kafesin arka tarafındandır. Sadece elimizde mevcut olan resimlere göre gerçekten bir araba-çadırının duvarının içi böyledir(resimdeki kadının varlığıda bunu destekliyor), Beauplanın gösterdiği/çizdiği dikey ve yataylardan oluşan bir ağ kombinasyonumuz var.Başka fotoğraflarda da çarprazlama kafes örgüsü görülebilir. Buna rağmen herhangi bir çatı yapısının olmaması karşılaştırma yapılmasını kısıtlar. Duvarların dıştan belirginliği ve çatı gergilerinin devamsızlığı Beauplanın tek yönlü şeması ile uyuşmuyor.

yukarıda bir çadır araba görülüyor kapı gidiş istikametine bakıyor, kapının hemen yanında yuvarlak bir pencere görülüyor, bu otawüy farklı yazıdaki ikinci resimde görülen törensel-töresel işlevi olan bir otawüy iken bu araba günlük kullanıma daha uyumlu gibi görünüyor.

Bulgular yalnızca Arkhipov tarafından 1850 yılında yapılan sistematik açıklamalar ile ayarlanabilir.Ne yazıkki Rusça kayıtlar açık değildir belirsizlikler vardır ancak aşağıdaki gibi bir şey olacaktır:

The otaüy, or true Nogay kibitka, consists of a hoop, erge, at the middle and one at the bottom,

of an upper one, yasgaraq, of smaller ones, şektal, placed between the upper and the middle ones, of longitudinal rods, tevetal, of lower, longitudinal bars, calqan,

of cross rods, asyamay,

of two door-leaves, eşik,

of a threshold and lintel, bosaga

and of a pole, sroq,

on which the upper quilted roof cover, tünülük, is fixed.

OTAWÜY : Nogay kibitkası, OTAW=ODA ve ÜY=EV kelimelerinin birleşiminden oluşuyor görünüyor.

BOSAGA : genel Moğolcada kapı çerçevesi için kullanılırken Türki dünyada kapının üst ve eşiğine bosaga denmektedir.

YASGARAQ: Nogaycada ŞAGARAQ olarak telaffuz ediliyor

EŞİK: Kapı için kullanılan genel bir terimdir.

SROQ: Nogaycada SIRIQ olarak kullanılmaktadır.

TÜNÜLÜK: Nogaycada TÜNLİK olarak duman deliği kapağı yada üst örtü anlamında kullanılmaktadır.

TÜNÜLÜK BAW : Tünülüğü bağlamaya yarar.

ERGE: Nogaycada duvar ve temel anlamında kullanılmaktadır.

TAL : Söğüt dalı gibi dal anlamında kullanılmaktadır.

ŞEK: Haddin sınırı anlamına gelmektedir.

ŞEKTAL : Kafesin kenarı anlamında kullanılmaktadır, Arkhipov bu parçanın da işlevi belirtmiyor, ancak şagaraktan hemen sonra bahsedilmesi şektalın şagaraktaki ızgarayı oluşturan çubuklar olabileceğini akla getiriyor.

TEVETAL: TÖBE-TAL üst dal/kenar anlamında kullanılıyor olmalıdır. Arkhipov işlevini belirtmemiş ancak diklemesine bir sırık olabilir, çatı payandası olabilir.

CALQAN: Nogaycadaki YALKIN ın eş değeri olmalıdır, arabanın iki yanındaki tahtalara verilen isimdir,

ASAMAY : bir bilmece gibi ancak kazakça ve tatarcada ESİYA kenar,çevre,bank anlamında kullanılıyor, bu kelime ile ilintili olabilir. (Not: Açamaylı kabilesinin damgası çarpı şeklindedir, çarpı şeklinde birbirine geçmeli kısım olması mantıklı.)

1711 yılında prut savaşına katılarak gözlemlerini anlatan Kıyat Mamay neslinden Abdulgaffar Kırımî Umdetul ahbar isimli kitabında , Edigü ile oğlu Nuredin arasında gelişen siyasi görüş ayrılığı problemini izah ederken, Nureddin’in ba­basının mescidini parçaladığından bahseder ki bu; yaylaya çıkıldığı vakit cemaat namazlarının boşa geçmemesi amacıyla yaptırdığı, arabalarla çekilen büyük bir mescittir [5, s. 94] ve yönetici sorumluluğundaki dini hassasiyeti görmemiz açı­sından ehemmiyetlidir.

ARABALAR

1949 yılında Altay Dağı’nın eteklerindeki Pazırık bölgesinde buzullar arasında kalmış bir kurgan ortaya çıkarıldı. Kurgana defnedilmiş olan ölünün yanına eski Türklerde adet olduğu üzere yaşarken kullandığı eşyalar da gömülmüştü, ölülerin gömülmesi âdetleri, mumyalanmış ölülerin tipleri-genetik özellikleri ve Altay bölgesinin tarihi ile komşu kurganlarda çıkan diğer eserler karşılaştırılınca, Asya Hunları’na ve MÖ 3-2. yüzyıllara mal edilmesi akla yakın gelmektedir. Bulunanlar arasında dört tekerlekli kapatılabilir cinsten birde araba vardır.

Hun döneminde ailelerin taşınması için iki tekerlekli Çinliler’in “tie-lo” ya da “ting-ling” dediği arabalar da kullanılmaktaydı.Tam anlamıyla birer göçebe arabası olan bu arabalar, içinde kadınların yün eğirdikleri, dikiş diktikleri, gerçek birer konuttu

Tingling’ler ile ilgili en eski kayıtlara M.Ö. 1 yüzyılda rastlanmaktadır.

Türk boyları, Çince kao-ch’e denilen, dört tekerlekli kağnıları ile, sürülerini otlattıkları yaylalar ve surlar içindeki kışlıklar arasında göç etmişlerdir. Kubbeli veya kümbetli otağlar kışın surlar içine kurulmuştur. Surlar içine, ayrıca otağa benzer, ağaçtan köşklerde yapılmıştır. Yaz geldiğinde kerekü denilen ve katlanabilen otağ, kağnıya yüklenmiş halde veya kurulmuş durumda yaylalara göç edilmiştir. Bu göçlerde kağnı ile taşınabilen otağlar yanında; çok renkli keçeden, kilimden veya işlemeli kumaşlardan yapılmış örtüler; göçebe hayata uygun kaftanlar, çakşırlar, çizmeler, börkler, kemerler, süs eşyaları, at koşumları kağnılı boyların beraberinde bulunan önemli eşyaları arasında yer almıştır.

Çin kaynaklarında, Tinglin’ler ile ilgili sıklıkla bahsedilen temel karakteristik özellikleri, arabaları üzerindeki çadırlarda yaşadıkları göçebe hayat tarzları ile ilgilidir. Bu arabalarından dolayı Kaoçe (Çincede Yüksek araba anlamına gelir) olarak da anılmıştır.

İlginç bir bilgi

Hazar hakanları, savaşlarda, odâde denilen, çadırlı bir arabaya binerlermiş.

odade ile otawüy isimleri arasında benzerlik dikkat çekiyor.

Hazarların en ünlü şehirleri, Etil, Saksın, Belencer, Sarkil ve Semender’di. Başkent Etil’in, İdil ırmağı kıyısında kurulduğu sanılır. Şehrin batı kesimine Etil (Sarığşın da denir), doğu kısmına Hazaran (Hanbalığ da denir) deniliyordu. Irmağın ortasında, şehrin iki yakasına dubalı köprülerle bağlı bir ada vardı. Şehrin batı bölümü, doğu bölümüne göre daha genişti. Burada hakanın tuğladan yapılmış sarayı vardı. Şehrin uzunluğu 25 km idi ve dört kapılı bir surla çevrilmişti. Şehir, dağınıktı. Evler, Türklerin derme evleri (hargah, büyük çadır da denir) denen, ağaçtan yapılmış ve üstleri keçe ile örtülü türdendi. Onlar, bu evlere odade adını veriyorlardı. Pek azı kerpiçten yapılırdı. Hakandan başka hiç kimse tuğla ev yapamazdı. Şehirde ayrıca çarşı ve hamamlar vardı. Sarkil şehrinde yapılan son kazılardan, şehrin dikdörtgen biçimli; ev yapımında kullanılan tuğlaların, Asya kaynaklı olduğu anlaşıldı.

Hazar hakanları, savaşlarda, odade denilen, çadırlı bir arabaya binerlerdi. Arabanın her tarafı halılarla döşenir, üzerinde sırmalarla örtülü bir kubbe yükselirdi. Kubbenin üstünde, altından yapılmış bir armut bulunurdu. Gelinlerin çeyiz arabaları da, hakanın savaş arabasını andırırdı.

./Nogaylar Ногайцы_ 2009_files/IXK2A3hMBJ4.html
1920 yılında Astrhan Yurt Nogaylarında gelin alma esnasında kullanılan arabalar

Nogaylarda farklı arabalarda kullanılmıştır.

İbni Batutadan gelen bir haberde şöyle denmektedir:

Kırımda atların çektiği bir ulaşım aracı vardır ki, buna araba adı verilir. Arabalardan her birinin dört büyük tekerleği olup bazısına iki ve bazısınada daha fazla at koşulur, Arabaların büyüklük ve küçüklüğüne göre öküz ve develer de koşulabilir, Ancak bu hayvanlar atlar kadar hız yapamaz.

Not:yukarıdaki resimde mavi renkli araba anlatılan arabaya benziyor, benzeri resimler yukarıdaki diğer resimlerde de var,

Arabayı yöneten adam bu aracı çeken atlardan birine binerek, elindeki kamçı ile hayvanları yönlendirir, Atlar yoldan saptığı takdirde, elinde bulunan büyük bir değnekle onları tekrar yola sokar.

anlatılana benzer bir araba bir kırım seyahatinde görülüyor, ancak develer ile çekiliyor.

Arabanın üzerine, birbirine ince kayışlarla bağlı ağaç çubuklardan bir çeşit çadır yapılır, B u hafif bir sığınak olup üstüne keçe yada çadır bezi örtülür, Bu çadırın kafesli pencereleri de vardır, içinde oturanlar dışarıyı seyrettikleri halde kendileri dışarıdan görünmezler, Arabanın içi çok rahatttır ve yolculuğa ara verilmeksizin uyunur, yemek yenilir, yazı yazılır ve kitap okunur, Ağırlıkların , zahire ve eşyanın taşındığı arabaların üzerinde de aynı yolcu arabalarındaki gibi bir çadır olup bunlar güvenlik için bir anahtarla kilitlenmektedir.

anlatılana benzer ağaç çubuklardan örülü bir araba kırımdan altta görünüyor

bu arabalara macar araba deniyor.

altta yine bir macar araba görülüyor, bu kez anlatılanda olduğu gibi muhafazalı bir görünüm arzediyor.)

bu tür arabalar türki dünyanın pek çok yerinde görülüyor.

yukarıda benzer daldan örülü arababalar semerkanttan görüntüde

Nogayların tarihi yaşam merkezlerinden beştawdan iki araba görüntüsü

1770 yılında nogayları gösteren bir çizimden iki ayrıntı ve tatar etiketli bir çizimden ayrıntı

Orta Asya’da eskiden beri kullanılmakta olan iki türlü arabanın bulunduğu bilinmektedir. Biri sürücünün arkaya oturup dizginle idare ettiği Hârizm ve Kaşgar arabası, diğeri ise sürücünün at üzerine binip kısa gem ile idare ettiği Türkistan ve Hokand arabasıdır. Resimlerde görüldüğü gibi nogaylarda her iki tipte kullanılmaktadır.

bunlardan başka ulaşımda şana adı verilen kızaklarda kullanılıyordu.

resimde kırımda bir şana ile yolculuktan görünüm çizilmiş


Astrahandaki karagash nogaylar 18nshi yuzyillykta Geisler gravuresi
olar shinty nogay kiyimge kiyilgenler(nogay papaklar,shepkenler,koylekler,mezbekler,
termedin yaninda koyme arba

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar