0 Comments

Файл:2bashkirs horseman.jpg

Başkurtların etnik kökeni hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür
Araştırmacılar kullandıkları kaynaklardan hareketle, Sarmatları veya İtil bolgarlarını, Nogaylara akraba boyları, Fin-Ugurları, Hunları veya Uygurları vs Başkurtların ataları olarak göstermişlerdir.

Bilimsel düşünce yavaş yavaş da olsa sonuçta Başkurt halkının türk kökenli oluşuyla ilgili tezi benimsemekle birlikte bu oluşum sürecine Ugor veya Finugor unsurunun da bir ölçüde katılmış olduğunu kabullenme yönünde gelişmekteydi. Gerçi  D.Europeus, N.M.Maliyeve ve benzerleri Başkurt halkının oluşumuna gayri türk unsurların da katkıda bulundukları ihtimalini gözardı etmiyorlardı ama Başkurtlar Türk kökenli olmakla beraber, Macarlarında bu oluşuma bir ölçüde katkıda bulundukları şeklindeki görüş ilk olarak H.Vambery tarafından formüle edildi, Başkurt etnogenezinin karmaşıklığı vurgulanmakla birlikte ana kütlenin Nogay veya Kıpçak olduğunu etnoğraf ve antropologlardan P.S.Nazarov, S.Weissenberg, S.Sommye, A.N.Abramov da vurgulamaktaydı, bu yönde yapılan araştırmalar arasında N.A.Aristov ile D.N.Sokolovun çalışmaları büyük önem taşımaktaydı.

Башкир. Художник: Орловский, Александр Осипович, 1814 гг

Başkurtların tarihihin araştırılmasında şecerelerin kullanımı yaklaşık ikiyüzyıl önce başlamıştır, örneğin P.İ.Rıçkov Orenburg tarihinde Başkurtların Nogay egemenliğine karşı mücadelesi ve Başkurdistanın rusyayla birleşmesi ile ilgili konuları Min kabilesinin şeceresine dayanarak açıklamıştır.

Başkurt nahiyelerinin zaman itibarı ile en erken listesi 1725-1726 yıllarında Yukhnev tarafından düzenlenmiştir 4 Başkurt yolunun tümü hakkında bilgiler toplanmıştır, yalnız Nogay yolunun 7 nahiyesine Başkurtlar tarafından sokulmamıştır.

Bugün küçük bir kabile olan Ak-kıpçak kabilesine ait başkurtlar kendilerini türkmen-başkurt olarak adlandırmaktadır, fakat onların kadim adının Ak-kıpçak olduğu eski rivayetlerden bilinmektedir, Bir zamanların güçlü ve kalabalık Akkıpçak kabilesi Başkurdistanın etnik ve siyasi tarihinde büyük rol oynamiştır, Şecerelerin ve tarihi destanların verdikleri bilgilere göre Akkıpçakların ataları ile Nogaylar, tüm Güney Başkurdistanı ellerinde tutuyorlardı, Kabilenin diğer adı olan Nogaykıpçak da bu dönemle ilgilidir.

YURMATILARın tarihi Nogaylarla yakından bağlantılıdır, Nogay ordasının yükselişe geçmesiyle, Yurmatılar Nogay mirzaların egemenliğine girdiler, salname yazarının anlattığına göre kadim yurmatı topraklarında kalabalık Nogaylar göçerlik yapmaya başladılar, yurmatıların ana kitlesi güney doğuya doğru göç etti, yurmatıların doğu yönünde hareketleri ani bir şey değildi, çünkü uzun süre Nogaylarla yanyana göçebelik yaparak onlarla kaynaşmışlardı, bu güneydoğu hareketi onların etnik bünyesinde bazı değişiklikleride beraberinde getirmişti, yani yurmatı ortamına Nogay(Kıpçak) etnik unsuru karışmıştı.

Kazan hanlığının çöküşünden rahatsız olan başkurt ve Nogay asilzadeleri kendi ata topraklarına yani Kubana geri dönmeyi tartışıyorlardı, bu çok önemli etno-coğrafi ayrıntı bir çok şecerede yeralmıştır.
18. yüzyılda başkurtların bir kısmı gerçekten de Başkurdistanı terk etmiş ve nogayları takip ederek güneye gitmişlerse de büyük çoğunluğu bir süre sonra Urallara geri dönmüşlerdir.

19. yüzyılda dahi kendilerini gerçek Başkurtlar olarak gören Bürzenler, Kıpçakları “Nugay” olarak tanmlıyorlardı.

Bürzen, Üsergen ve Tangaurların 14-15. yızyılda ural civarında ve güney urallarda bulunmaları, ilk başlarda Altınordaya sonra Nogaylara bağlı olan daha sonra ise Tatar,Başkurt,Kazakların şekillenmesinee katkıda bulunan Kıpçak ve Kıpçaklaştırılmış oluşumlarla aktip katılımı, karşılıklı ilişkiler ortamında yürütülmüştür, Bu dönemde güneydoğu başkurtları arasında Bayulı-Bürzen, Nogay-Bürzen, etnonimleri veya Kızılnogay, Nogaylar vb adları taşıyan kabile şübeleri ortaya çıkmıştır.

Bayulı ların güney urallara saçılıp bürzenlerle karışmaları Kıpçakların Başkurdistana göçü ile eş zamanlıdır.

Kazak Tama boyununda dahil olduğu Alçın boy birliğinin tarihini inceleyen Volstrov ile Mukanov söz konusu birliğin göç hareketlerini şöyle anlatır, ms 1. bin yılda alçınların ataları altay bölgesindeydiler, 10-11. yy da ise Alçınların bir kısmı artık kuzey karadeniz bölgesinde ve güney rusya bozkırlarında yaşamaktaydı, Tamalılarda onlarla birlikteydi, Alçın birliği 13. yy da İtilin aşağı akımlarına ve daha doğuya doğru hareket ederek 14. yy da Nogay ordasının çekirdeğini oluşturdular.

 16. yy sonlarında sibirya hanlığının çöküşü ve rus devletinin konumunun henüz sağlamlaşmadığı bir ortam kalmıkların ilerlemesine imkan verdi, böylece kalmıklar Başkurtlara karşı Nogay hanlarının hak ve salahiyetlerine sahıp olduklarını iddia etmeye başladılar, Kalmıkların iddiaları ve yayılmacı eğilimi düşmanlığa yol açtı.

Tarih literatüründe yaygınlık kazanmış bir teze göre, Başkurdistanın tamamı veya onun batı kısımları yani Kazanyolu kazan hanlarının egemenliği altında olmuştur, fakat belgelerle desteklenmiş olmayan bu tez, tartışmalıdır ve kanıtlanması gerekmektedir, kendilerini tamamen batı politikalarına ve rusyayla mücadeleye vermiş olan kazan hanlarının başkurtlarının tam bağımsızlıklarını sağlamaya çalışmaları düşük bir ihtimaldir, Öbür türlü onların  söz konusu dönemde etkili olan Nogay yöneticilerler karşı karşıya gelmeleri kaçınılmaz olurdu.

Başkurdistandaki Sibirya yolunun Sibirya hanlarının egemenliği altında olduğuna ve bu yol üzerindeki Başkurtlarında Sibirya hanlarına bağımlılıklarını itiraf ettiklerine dair görüşler de abartılıdır, Biraz garip olsa da, bu durumda sibirya yolu ile Sibirya hanlığınını adlarındaki ortaklık bir hipnoz etkisi yapmıştır, Gerçekte ise buralarda daha 15. yy da Nogay murzalar egemendiler ve Sibirya tatarlarının yaptıkları seyrek akınlar genel manzarayı değiştirebilecek durumda değildi.

15. yüzyılda dema vadisi minler tarafından artık iskan edilmişti, gerçi Nogayların hükümranlığı ortamında buralarda durum pek de istikrarlı değildi, fakat 16. yy ortalarında min başkurtları öylesine güçlendilerki yurmatılar ve diğer boylarla birlikte nogaylara karşı açık bir mücadeleye giriştiler.

15-16. yy da min kabileleri dema havzasının tamamına yerleşerek buralarda kalan Nogay gurupları asimile ettiler.

Başkurt etnonimleriyle Özbek, Karakalpak, Kazak etnonimleri arasında görülen bir çok benzerlikler, bu halkların üst etnik katmanının aynı olduğunu kanıtlamaktadır, Bilimsel literatürde bu katman Nogay katmanı olarak adlandırılmaktadır, Adı geçen halkların etnonimleri arasında Başkurt etnonimlerinin 100 den fazla karşılığı olduğu tesbit edilmiştir.

Başkurtların ve Başkurt dilinin şekillenmesinde Kıpçakların oynadığı rolü günümüzde kimse inkar etmemektedir, fakat katkıların yapıldığı dönem ve katkıların boyutları konusunda değişik görüşler vardır.

iç çekişmelerin yıprattığı altınorda devleti 13. ile 14. yy başlarında iki parçaya ayrıldı urallardan batı sibiryaya kadar olan kısmı içine alan doğu bölümü, iskender anoniminin (15.yy) ifadesiyle Nogay torunlarına geçti ve Akorda adını aldı, İtil boyu topraklarını ve Kırıma kadar olan batı bölgelerini içine alan batı parçası ise Toktayın torularına geçti.Toktamışın çabaları sonuç vermeyince Kazan hanlığı kuruldu, İtil-Yayık nehirleri arasını ve ural ötesi bozkırlarını iç ine alan muazzam bölgede Nogay ordası kuruldu burada iktidarı Edige han ele geçirdi,
Başkurdistanın batı ve kuzeybatı topraklarının kazan hanlığına, kuzeydoğu topraklarının sibirya hanlığına, merkez ve güney bölgelerinin Nogay hanlığına bağlı olduğu şeklindeki görüş oldukça şematiktir ve düzeltilmesi gerekmektedir, Kazan ve Sibir hanlıklarının Başkurdistandaki siyasi etki alanının kapsamı ve niteliği tam olarak bilinememektedir, Başkurdistan toprakları esasen Nogay hanlarının egemenlik alanında kaldı.

Kazan hanlığının başkurtlar üzerindeki siyasi, ekonomik ve kültürel etkileri hiç  kuşkusuz önemli boyutlardaydı, bu etkinin etnik zeminini kazan tatarları ve başkurtların yapısında önemli rol oynayan Kıpçak unsuru oluşturuyordu. Kazan hanlığının kendi egemenlik alanını doğu yönünde geliştirmek gibi bir emeli ve bunu gerçekleştirecek gücü yoktu, yalnız bazen Nogay hanlarıyla ilişkilerin durumuna bağlı olarak kendi güçlerini göstermek amacıyla Başkurdistanın iç kısımlarına askeri birlikler gönderiyorlardı.

Sibir hanlığının başkurtlar üzerindeki etkinliği 16. yy başlarına kadar önemsenecek boyutlarda değildi, bu yüzyıldaki yükseliş döneminde sibirya hanları kuzeydoğu başkurtlarının bir kısmını kendilerine bağlamayı başardılar. fakat istikrarsız ve kısa süreliydi.

15. yy 16yy ilk yarısında başkurdistan açısından en önemli siyasi faktör Nogay egemenliğiydi, Nogay ordası halkının büyük kısmı, bir zamanlar Nogayın birliklerine baglı boylardan oluşmaktaydı, Nogayın mensup olduğu Mangıt boyu türklerle karışmış ve tamamen kıpçaklaşmıştı.
14.yy ve 15. yy başlarında nogay hanları itil-yayık nehirleri arasındaki bölgenin tamamına egemen oldular,ural sıradağlarının batısında beli nehrinin aşağı akımlarına ural ötesinde ise yayık ve ay nehirlerini yukarı boylarına ulaştılar,
16. yy ilk yarısında Nogay ordası Büyük ve Küçük olmak üzere ikiye ayrıldı Başkurdistan Büyükordanın egemenlik alanında kaldı.

Nogay ordasının Güney ve iç başkurdistanda yüzyıldan fazla süren hükümranlığı ve başkurtların yerleştikleri toprakların kuzey yönünde genişlemesi başkurt toprakları üzerinde yaşanın etnik süreçlerin yönünü belirledi. Tarih perspektifinde alındığında Başkurdistana yönelik Nogay ilerlemesi aslında bir önceki dönemde görülen Kıpçak göçlerinin bir devamıdır,
Nogay-Başkurt kaynaşması özellikle Nogayların kaderinin kesin şekilde değiştiği 16. yy ortalarında önemli boyutlara ulaşmıştı, On yıllar boyunca süregelen iç çekişmeler ve aralıksız çatışmalar sonucunda yıpranan ve buna ek olarak 1540 yılının sonlarında İtil boyunun tamamını sarsan görülmemiş açlık dönemi ve veba salgını geçiren Nogay hükümdarlar iktidarlarını koruyamadılar.Kazanın 1552 yılında düşmesinden sonra eski göçebe bölgelerini terkettiler ve başkurtların bir kısmınıda peşlerinde sürükleyerek kuzey kafkasyaya göç ettiler, fakat nogayların tamamı gitmedi ve giden başkurtlarında bir kısmı geriye döndü Başkurdistanda kalan nogaylar başkurt etnogenezisinin en son aşamalarında Başkurt halkının bünyesine katıldılar.
Nogay grupların başkurt ortamınkda asimile edilişi gayet hızlı bir şekilde gelişti, şecerelerde anlatıldığına göre Başkurdistan Nogayları artık 16. yy sonlarında İŞTEK olarak adlandırılmaktaydı.

Ayrıca  geçmiş dönemlerde ORTA ASYA HALKLARININ BİR ÇOĞU TARAFINDAN BAŞKURTLARIN NOGAY OLARAK ADLANDIRMA GELENEĞİ başkurdistanda Nogay egemenliğinin uzun sürmesi ve başkurt-nogay kaynaşmasının önemli boyutlara ulaşmasıyla açıklanabilir
Nogay grupların büyük çoğunluğu güney başkurtları arasında asimile edilmiştir.

Başkurtlar arasındra Nogay unsurun önemli bir özgül ağırlığa sahip olduğunu vurgulamakla beraber halkın şekillenmesinde onların önemini abartmak eğiliminde değiliz, bu tür bir açıklama yapmamıza ihtiyaç var, çünkü Rıçkov dan günümüze kadar yapılan bir çok tarih çalışmasında “KENDİ KÖKENLERİNİ NOGAYLARA BAĞLADIKLARI görüşü sık sık tekrarlanmaktadır.
Nogay guruplar Başkurtların etnik yapısının oluşumunda, BOZKIR KÜLTÜRÜNÜN geleneklerinin oturmasında, BAŞKURT HALK EDEBİYATINDA NOGAY KATMANININ şekillenmesinde belli bir rol oynamışlardır. Başkurt-Nogay temasları dönemine gelindiğinde başkurt halkının temel etno kültürel özellikleri artık şekillenmişti, günümüzde Nogaycanın Kıpçak-Nogay alt gurubuna, başkurt dilinin ise Kıpçak-Bolgar alt gurubuna mensup olması vardığımız kanaati teyit etmektedir.

13-14 yüzyıllarda kıpçak ve kıpçaklaşmış boyların başkurdistana muazzam göçü başladı, Kıpçak göçü eski başkurt halkının kültürel ve dil gelişmelerinin yönünün kesin olarak belirledi, 15.yy ile 16.yy başlarında bir önceki dönemde görülen süreçler daha ilerledi ve kıpçak dönemi etnokültürel gelişim ortamında belirmiş olan özellikler sabitlendi, başkurtların güneyde Nogaylar kuzeyde ise Finugorlar ile karışması bölgesel grupların şekillenmesinde etki yapsada başkurt halkının etnik entegrasyonunun başlıca eğilimlerini değiştiremedi.
16. yy ilk yarısında başkurt-nogay mücadelesinin sertleşmesi , başkurt boylarının çoğunluğunun gönüllü olarak rusyayla birleşmesi başkurt halkının etnik yönden şekillenme sürecinin artık tamamlanmış olduğunu ifade etmekteydi.

Kaynak: İtil-Ural Türkleri R.G.KUZEYEV – selenge yayınları
Rusçadan çeviren Arif ACALOĞLU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar