YAĞMUR DUASI
Tarihte en az beş kez soykırıma uğramış biz Nogay Türk’leri önasya ve Avrupa coğrafyasının birçok yerleşim yerlerinde dağınık olarak yaşamaktayız. Yaşadığımız güzel yurdumuza atalarımızın gelerek yerleşmeleri ortalama yüzyirmi yılı geçmiş veya bir kısmının gelişi dahada fazla olmuş isede bazı geleneklerimizi devam ettirmekte olduğumuzu düşünerek Karadeniz ve Hazar denizi kuzeyi ile bu iki deniz arasında kalan coğrafyada yaşamakta olan ve bu gün için bilebildiğimiz en çok Nogay’ın bulunduğu bölgedeki halkımızında bizim dinimize göre dua ve yemek verme gibi yöntemlerin dışında yağmur duasını nasıl yaptıklarını merak edip öğrenmek istedim. Çünkü yurdumuzun İçanadolu bölgesinde olan kendi köyüm ve diğer Nogay Türk’lerinin yerleştikleri köylerin kurak iklim kuşağında olmaları ve her yıl bahar aylarında mutlaka yağışa bağımlı bulunmaları nedeniyle yağmur duasına çıktıkları görüldüğünden ve yine Nogay bozkırı olarak adlandırılan Karadeniz kuzeyi bölgesinde yoğun olarak yerleşen soydaşlarımızında adı üstünde bozkır kuşağında bulunmaları nedeniyle İslam öncesi inaçları devam ettirmiş olabilecekleri düşüncesi ile mevcut yayınları okuduğumda, Nogay’lar ve Nogay olmayanlarında, biz Nogay’larda olduğu gibi İslamiyetin kabulünden önceki dönemlerden kalma inançları olup bunları çeşitli etkinliklerle uyguladıkları anlaşılıyor. İşte bunlardan biride kurak ve yağışsız geçen ilkbahar mevsiminde dinimize göre yapılan yağmur duasının dışında uygulanan etkinliklerdir. Bunun örnekleri halen yurdumuzdaki topluluklarda ve orta asyadaki diğer Türk topluluklarında da çeşitli şekillerde görülmektedir. Örneğin; Başkurt ve Uygur’larda birbirlerine su serpme, okunmuş küçük taşların akarsuya bırakılması gibi.
Yine Karadeniz kuzeyi halklarından Adige’ler ile Karaçay, Malkar ve Kumuk’larda, yaşlı kadın ve çocukların bir küreğe kadın elbisesi giydirip güzelce süsledikleri ve bu kuklaya Karaçay’ların (kürek biyçe) adını verdikleri. Bu kuklanın çocuklar tarafında köy içinde dolaştırılıp her evin avlusuna girişte, kuklanın yere vurularak şöyle söyledikleri:
Biz küyebiz, ölebiz (Biz yanıyoruz, ölüyoruz)
Cavun cavsa süyebiz (Yağmur yağarsa seviyoruz)
Kürek biyçeden cavun tileybiz (Kürek kadından yağmur diliyoruz)
Her evdende et, ekmek, yumurta gibi yiyecekler toplayıp güle oynaya akarsu kıyısına gelip kuklayı suya atıp birbirlerine su serptikleri anlaşılmaktadır.
Bu halkların bunlar ve benzeri gelenekleri olduğunu öğrendikten sonra bir anda on yaşlarında çocukluğumun o güzel günlerinde köyümde yine kurak giden bir mevsimde yaşadığım bir yağmur duası uygulaması gözümün önüne geldi.
Sanırım Mayıs ayının ilk haftası ve oldukça sıcak bir gündü.
Benim yaşımdaki çocuklar ve kızlar köyümüz camisinin avlusunda toplandık.
İçimizde en büyüğü oniki, en küçüğüde dokuz yaşlarında idi.
Öğlen namazından çıkmış yaşlılardan bir tanesi bize hitaben:
-Havalar kurak gitti, iki gün sonra yağmur duasına çıkacağız, sizde bu gün (Sıtkadım) söyliyeceksiniz dedi.
İçimizde bulunan kızlardan o ailenin ilk çocuklarını (tonguş) bir kenara ayırıp onlara gittiğiniz her evde sıtkadım söylerken sizlere kova ile su atarak ıslatacaklar.
Diğerleri sıtkadım söylerken sizlerden bir tanesi ıslatılacağı için her evde sadece biriniz öne çıkarsınız. Geriye kalanlarda yine hep birlikte sıtkadım söyleyecekler ve şimdi size vereceğim bu torbayada o evden verilen un,yumurta gibi yiyecekleri dolduracaksınız diye tembihliyerek bizi gönderdi.
Biz çocuklar hepbirlikte evlerin avlusuna girdik ve kızlardan birisi öne çıktı ve biz hep birağızdan, bu gün sadece bir kıtası aklımda kalan şu tekerlemeyi uyumlu, türkü şeklinde seslendirip söyledik .
Kôkte bulut kaynaydı (Gökte bulut kaynıyor)
Cerde şeşek caynaydı (Yerde çiçekler dalgalanıyor)
Ne dep ne dep kaynaydı (Ne diye,ne diye kaynıyor)
Cavaman dep kaynaydı (Yağacağım diye kaynıyor)
A bîlîm sıtkadım (A bilim sıtkadım)
Sıtkadım keldî kôrüñûz (Sıtkadım geldi görünüz)
Kôrümlügûn berîñîz (Göz hakkını veriniz)
A bîlîm sıtkadım (A bilim sıtkadım)
Sıtkadım keldî kapıña (Sıtkadım gel di kapına)
A bîlîm sıtkadım. (A bîlîm sıtkadım)
Sıtkadım keldî turuñuz (Sıtkadım geldi kalkınız)
Tîlekte bîr boluñuz (Dilekte birlik olunuz)
A bîlîm sıtkadım (A bilim sıtkadım)
Bu şekilde her evde hep bir ağızdan söylediğimizde, o evin hanımı veya yetişkin kızı evden su kovası ile çıkarak öne çıkan kıza kovadaki suyu serperek ıslattı.
Sonrada yumurta ,un,buğday gibi yiyecekleri getirdiğimiz torbaya koydu.
Köyü dolaşıp bitirdikten sonra cami avlusuna geldik ve oradaki yaşlı amca ıslanan kızları evlerine gönderip entarilerini değiştirip gelmelerini söyledi.
Toplanılan gıdalarıda köyün korucusuna verip bakkala gönderdi ve korucu bu gıdaları bakkala satmış olacak ki bir torba kuruyemişle geldi.
Bu sırada tonguş kızlarda entarilerini değiştirip kurulanmış olarak geldiler.
Korucu bir çay bardağını alıp torbadaki kuru yemişleri birer bardak doldurarak hepimize dağıttı. Yemişleri daha sonra yiyebileceğimiz söyelenerek yine bu yaşlı kişi ve köyün hocası başımızda olduğu halde topluca köyün mezarlığına gittik.
Mezarlığın etrafını üç defa dolaştıktan sonra hoca dua okudu ve bizde ellerimizi avuçlarımız yere bakacak şekilde kaldırıp duaya hepbir ağızdan amin dedik.
Sonrada verilen kuruyemişleri yiyerek güle oynaya evlerimize gittik.
Aradan iki gün geçtikten sonra köyümüzün çeşmelerinden birinin yakınına adamlar tarafından küçük bir kanal kazıldı.
Bunun içine odunlar konulup ateş yakılarak üzerine arana tabir ettiğimiz büyük kazanlar yerleştirilip kesilen koyun etleri ile yemekler pişirildi ve bu yemekler hep birlikte yenildi.
Köyün yukarısındaki bayıra çıkılıp yine saf tutarak bütün köyün erkekleri dizildi ve hocanın yağmur duasını okumasını müteakip biz küçük çocuklar tarafından toplanılan okunmuş küçük çakıl taşlarını alarak köyün merasından akan Porsuk çayına götürüp attık.
Kurak bir iklim kuşağındaki köyüm ile civar köylerde yağmur duası her yıl yapılmakta isede bu sözünü ettiğim ve Kafkas milletlerinde yapılan ve yine benim köyümde uygulanan gelenekle nerdeyse birebir örtüşen bu geleneğin bizde artık uygulanmadığı görülmektedir.
Bu gün dahi özlemini derinden duyduğum bu geleneğimiz yarım asırdır uygulanmamaktadır.
Acaba onlarda yağmur yağdırma etkinlikleri halen yapılmaktamıdır.
Bir geleneğin özlemi ile kaleme aldığım bu kısa yazımı tüm Nogay Türk’lerine ithaf eder, sav bolup savlukman kalsınlar derim.
NOT = Sıtkadım sözcüğünün ne anlama geldiğini bu gün dahi bilemediğim için yurdumuz Türkçe’si karşılığını belirtemedim.
Aynı sözcük Romanya Nogay’larında SÜTKADİM olarak telaffuz edilmektedir.
Yağmur ve bereket duası olarak adlandırılmışssada bir diğer anlam olarakta : Kuraklık zamanlarında ev ev dolaşıp bir yağmur duasını yır şeklinde okuyan çocuk topluluğu denilmektedir.
Necdet ÖZEN
facebook sayfasından
Sevgili Babamız Necdet Özen bugün aramızdan ayrıldı. Son yolculuğuna 11.10.2021 tarihinde Eskişehir-Alpu ilçesi – Rıfkıye (Aktepe) köyünden uğurlayacağız. Tüm sevenlerinin başı sağolsun. Ailesi
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun başınız sağ olsun