Dospambet Ozan kazak varyantı
Dosmambet Azavlı nogay varyantı
Rus edebiyatının babası olarak kabul edilen Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün romanı olan Taras Bulba’nın ESİN KAYNAĞININ Kazaklarca da kazak edebiyatının ilk ustalarından sayılan Nogay savaşçı ve şair Dosmambet olduğu anlaşıldı.

Ernest Hemingway’in “Bugüne kadar yazılmış en büyük on kitaptan biri” diyerek tanımladığı bu hüzünlü romanın aslında yaşanmış bir hikayeden rus kozaklarına uyarlanmış olduğu ortaya çıktı.
XVII yüzyılda Azov bölgesinde, Türkler’le beraber, göçebe bir kavim olan Nogaylar yaşadı. Onlar sanki bir duvar gibiydiler, duvarın içinde yaşamasına izin verilmezdi, Türkler, Rus Cossacklarının saldırılarını püskürtmesi için askeri bir kuvvet olarak yem gibi-duvar gibi onları(Nogayları) kullandı. Ruslar Nogaylar yüzünden Azov’un alamazdı. Ruslar sadece bu kabileler, başka yerlere göçertildiği zaman Azova hakim oldu. Nogaylar aynı zamanda Osmanlıya karşıda buraları koruyorlardı, onların egemenliğini henüz kabul etmemişlerdi.
Onların arasında ozan-yırav Nogay Dosmambet Azavlu da, Türk-Osmanlı egemenliğinden Azov’un özgürlüğü için kavga etti, ve savaştı ünü, geniş Nogay bozkırlarında gürleyen cesur bir savaşçıydı. Dosmambetin genellikle yırlarında konu Azovdur.
Onun, iki oğlu vardı — Esey ve Xhosa. Kosay, bir Türk-Osmanlı kızına aşık oldu, ve düşmana(Osmanlıya) katılıp onunla hareket etti. Bir gün, geceleyin evine-yurduna dönerken, Dosmambet, düşmanla karşılaştı ve savaşta onları öldürdü. Dosmambetin oğlu da, öldürüldü. Derinden sarsılan şair, olduğu üzüntüyle dolu şiirler yazdı, bir şiiri de benim Kosayım’dir.
Nogay Alim Ashima Sikalieva‘ya göre, Nikolai Gogol’un « Taras Bulba » romanının esasını oluşturduğu hikaye budur yani Dosmambeta Azovlu Taras Bulbadır. Dosmambet’in, efsanevi bir kişiliktir ve kahramanca yaşamış bir şairdir. Ve, anlaşılan, Onun sevgili bozkırı Bylina’nda anlatılan hikayelerinden biri, Gogol’a kadar geldi. Sonra, yazar, arkadaşına bu bozkır destanını Dosmambeti anlatmasını istedi, (ve anlatılanları rus kozaklarına uyarlayarak romanını yazdı)
TARAS BULBA
“Taras Bulba (Dosmambet), askerliğe gönül vermiş, yaratılıştan dövüşçü, doğruluğu hoyratlığıyla ün salmış bir alay komutanıydı. O çağlarda Rus(Nogay) mirzalarında Lehlere(Osmanlılara-Tatlara) bir özenme, bir öykünme almış yürümüştü. Leh(Osmanlı) göreneklerini benimseyenler lüks içinde yaşıyorlar; saraylarında gösterişli uşaklardan, doğancılardan, köpek bakıcılarından, şölenlerden geçilmiyordu. Taras Bulba (Dospambet) hoşlanmazdı böyle şeylerden. O, Kazakların(Nogayların) yalınlığını severdi. Varşova(İstanbul) yaşam tarzına imrenen arkadaşlarının tümüyle de kavga etmiş, ‘Leh paşalarının uşakları(Al-Osman paşalarının uşakları)’ diye hepsiyle ilişkisini kesmişti… Vergi memurlarının baskısından ya da Leh(Osmanlı) yönetiminin haksız vergi artırmasından yakınmalar başladı mı, Kazaklarını(Nogaylarını) topladığı gibi koşardı ezilen insanların yardımına…”
Yukarıda taras bulba kitabının tanıtımına ilişkin alıntıladığım bölümde Tarasbulba-Dosmambet , Leh-Osmanlı, Kazak-Nogay değişikliklerini yaptığımızda sanki anlatılan Tarasbulba değilde Dosmambetdir
Dosmambet hem Kazaklarda hem Nogaylarda bilinen bir ozan, Kültür bakanlığının Kazak sahifesinde Dospambet Ozan ismiyle Nogay sahifesinde ise Dosmambet ismi ile şiirleri yer alıyor, aşağıya her iki sahifeyide ekledim.
Dosmambetin şiirlerinde Dadaloğlu kokusu seziliyor,
Osmanlının Yörükleri(Türkmenleri) yerleşik hayata geçirme çabalarına karşın, Yörüklerin(Türkmenlerin) ölümüne verdiği direniş yankılanır dadaloğlunun şiirlerinde
Dadaloğlum yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
Ancak Dosmambetin durumu, acısı çok daha çetindir, Osmanlı Nogayların o bölgeye yerleşip ordan ayrılmamalarını istemektedir, Osmanlının Nogaylardan istediği bir duvar olmalarıdır, içeriye gelip yerleşmelerini istemez, istediği canlı kalkan olmalarıdır, buna karşın Nogaylar özgür bir hayatın insanlarıdır, özgürlük yolunda hem Rus kozzaklarına karşı hemde Osmanlı karşı savaşım vermeleri gerekmektedir, Aynı dini İslam dinini paylaştığı İstanbulun kendilerine bakışını kabullenememektedir. Şiirinde İstanbul ile Azavı karşılaştırır Azavın daha üstün ve güzel olduğunu belirtir, beklide oda oğullarını İstanbula göndermiştir okumaları için, Güzel bir türk kızına aşık olan oğlu artık Osmanlı saflarında Nogayları tedip edecek ordunun içinde çıkagelir ve gece karanlığında Dosmambetin güçleri ile karşılaşırlar, Nihayet Kosay ölür, Dosmambet bunu şiirinde şöyle dile getirir
Azav “da adamın kahramanı
Ben diyen
Azav Oğlu Er Dosmambet
Kosay’ından sonra
Kendi bağrını kemirsin.
Bugünde ki ben kendim
Kendi elimi
Kendim kestim, ne yapayım?
Dosmambet Şaşkındır/Acılıdır/Yaralıdır/İhanete uğramıştır. düşmanı dindaşıdır, savaştığı oğludur, olmaz olan olmuştur, bulutsuz yağmur yağmıştır, çeliksiz kılıç kesmiştir, öz oğlunun ölümü kendi elinden olmuştur.
Azavlı er Dosmambet kendi söyler:
Azav, Azav dediğim
Al-i Osman padişahının yurdu imiş!
Bizim karşılaştığımız “düşmanlar”,
Düşman değil
Göz kamaştıran yiğitler imiş!
Din-i islamı doğru imiş.
Ne bileyim ben kendim
Bulutsuz yağmurun yağdığını,
Çeliksiz kılıcın kestiğini.
Ve ardından Dosmambetin bence şiirlerinde ki en acıklı kısmı olan hem Kazaklarda hem Nogaylarda ortak bölüm olan, Ben ökinmem diye nakaratlaştırdığı Togay,Togay,Togay,Su diye başlayan çayırlara ve sulara ben pişman değilim diyerek yaşlı gözlerini gururla silip haykırdığı bölüm gelir.
Gercekten Dosmambetin çok dokunaklı okunması gereken bir hikayesi var
keşke birileri çıksada dosmambetin bir filmini çekse
en altta Rus bilinen bir çok insanın tatar kökenli olduğunu ve soyadlarının türkçe olduğunu belirten bir yazı ekliyorum, bu yazıda romanın yazarı gogol un da tatar asıllı olduğu soyadının erkek ördek anlamına geldiğini yazıyor
Önce karşılaştırılabilmesi için çok kısa bir özet sonra Kazak ve Nogay derlemeleri
KİTABIN ÖZETİ :
Taras Bulba iki çocuğunu Kiyef Medresesine göndermiş, onların kahraman birer vatan evladı olarak yetişmelerini sağlamıştı. Andre ve Ostap uzun bir ayrılıktan sonra evlerine döndüğünde Taras Bulba onları sınamak için gelin bakalım dövüşelim dedi ve yumruklaşmaya başladılar.Taras oğullarının gücünü gördükçe neşeleniyor ve gurur duyuyordu.
Sonra dönüp şöyle dedi: Oğullarım asıl bilgi Zaporojiye de öğrenilir. Hemen önümüzdeki hafta sizi oraya göndereceğim. Bu sözleri duyan anneleri ne kadar karşı gelsede, oğullarıma daha doyamadım desede Tarasın kararı kesindi ve bu karardan onu kimse döndüremezdi.
Bu üçlü yola koyuldular. Yolda, Taras oğullarının yiğitliğini düşünüyordu ama çocukların aklı bambaşka yerlerdeydi. Okul yıllarında Ostap yaramaz ve derslerden kaçan haylaz bir öğrenciydi. Bu yüzden çok dayak yediği omuştu.Andre ise daha zeki ve çalışkandı. Ama Andre bir gün Lehli bir dilberle karşılaşmış ve adeta hayatı değişmişti. Ağzını açıp tek bir söz bile söyleyemiyor ve dili tutuluyordu. İşte Andre’nin düşündüğü o güzeldi ve düşüncelerini dizginleyemiyordu.
Artık Zaporoglar’ın diyarına gelmişlerdi. Zaporoglar kahramanca savaşan Kazak cengaverlerdi. Bu cengaverler vatanlarını canları pahasına korur ve asla korkmazlardı.
Taras Bulba aslınsa bir Albay’dı.Savaş yetenekleri son derece fazla olduğu için halk arasında saygı duyulurdu. Taras Bulba “siyeç” denilen yerde oğullarını kahramanca yetiştirdi ve Tatarlar ve Lehlilere karşı onları hırslandırdı. Lehliler Kazakların en büyük düşmanıydı.Sık sık savaşırlardı. Bu savaşlarda Ostap Andre den daha fazla kahramanlık gösteriyor ve Lehlileri adeta biçip geçiyordu. Yine bir gün Kazaklar Lehlilere saldırdı ve Lehistan diyarını adeta harabeye çevirdiler. Bütün yiyeceklerini, mallarını yağma ettiler ve aç bıraktılar. Kazaklar çadırlarda yatıyordu. Andre’nin yattığı yerde bir ara karartı belirdi ve Andre aslan çevikliği ile onu yakaladı. Bu bir kadındı ve yalvararak Leh voyvodasına yemek istiyor günlerdir aç olduklarını söylüyordu. Andre bu kadını tanıdı. Yıllar önce tutulduğu kızın hizmetçisiydi. Birden heyecanlandı ve eğer kendisini kızla görüştürebilirse ona yiyecek vermeyi kabul etti. Sırtına çuvalları yükledi ve yer altı yolundan geçerek kızın yanına ulaştı. Adeta dili tutulmuş ve kızın güzelliğinden sarhoş olmuştu. Dünyasını unutmuş bir vaziyetteydi. Vatanını, milletini ve Zaporogları unutmuştu. Kahraman Taras Bulba bu durumu görse herhalde kahrolurdu.
Lehlilerle büyük bir savaşa girişildi.Taras’ın önerisiyle düşmanın gelebileceği yelere demir parçaları, kesici eşyalar atıldı. Lehliler gururlu ve kibirli Kazaklıların üzerine yürürken bir anda ummadıkları kahramanlıklarla karşılaştılar. Ostap adeta coşmuş önüne gelen düşmanı adeta ekin gibi biçiyor ve dağıtıyordu. O,Taras Bulba’ nın onur kaynağıydı. Ostap, savaşın bir anında nereden geldiği belirsiz bir darbeyle yıkıldı. Bu arada yaşlı Taras’ta vatanı için canını önüne seriyor ve kahramanca direniyordu. Kazak’lar cengaverlikleri sayesinde Lehlileri perişan ettiler. Zafer havasına girdiler. Ama Taras tecrübeliydi ve savaşın henüz bitmediğini dikkatli olunması gerektiğini vurguluyordu. Dediği de oldu; Lehlilerin en iyi alayı yıldırım gibi şehre daldı. Başlarında yiğit, yakışıklı ve kahraman bir komutan vardı. Önüne geleni eziyordu. O anda Taras şok oldu; evet bu kahraman komutan oğlu Andre idi ve hainlik yapmıştı. Vatana ihanetin suçuda ölümdü. Bir anda önüne dikildi ve attan inmesini söyledi. O ana kadar canavar kesilen Andre kuzu gibi olmuş babasının dediğini yapmıştı. Taras Bulba vatan sever bir ruh içinde Andre’yi bir vuruşta yere serdi ve göz yaşlarına hakim olamadı. Ama pişman değildi ve o bunu hak etmişti.
Kahraman Taras, savaş sonunda Lehlilerin eline düşmüş ve sayısız darbe almıştı. Kazaklar çok zor durumda idiler ve dağılmışlardı. Taras Bulba askerlerini bir an gördü ve kurtulmaları için son çare olan kıyıya gitmelerini haykırdı. Buna kızan düşman Tarası oracıkta bayılttı. Kazaklar dört nala kaçıyorlardı ama önlerine bir uçurum gelmişti. Hepisi birlik içinde atlarını uçuruma sürdüler ve bir ikisi dışında hepisi ırmağa düşüp kurtuldular. Andre’ nin sevdiği dilberin kardeşi de peşlerinden atını uçuruma sürdü ama kayalıklara çarparak parçalandı. Taras ayılmıştı ve olan biteni izliyordu. Kazak savaşçıların kurtulduğuna seviniyordu ve elveda diye bağırıyordu. İyice sinirlenen Lehliler Taras Bulba’ yı ateşe verdiler ve bu kahramanın canına kıydılar. Kazaklar, bir yandan gemilerle düşmandan hızla kaçıyor diğer yandan’da birbirlerine sürekli olarak Taras Bulba’nın yiğitliklerini anlatıyorlardı.
KAZAK EDEBİYATI BÖLÜMÜNDEN
Dospambet Ozan (16. yüzyıl)
Dospambet Ozan XV. yüzyılın doksanlı yıllarında Azav şehrinde (şimdiki Azov denizi
kıyısındaki şehir) askerî kökenli aristokrat bir ailede dünyaya geldi. Bütün Deşt-i Kıpçak
bozkırını dolaştı, İstanbul ve Bahçesaray şehirlerinde bulundu. Sefer ozanı, kolbaşı olan kahra-
man, ata yurdu yerler için yapılan büyük kanlı savaşlara katıldı. Düşünceli hayatı seferlerde
geçen Dospambet, 1523 yılında Astrahan yakınlarında yapılan savaşta ağır yaralandı, öldü.
Ondan kalan birkaç şiirinden hayatını savaşlarda geçirdiği anlaşılıyor
Kağalı kölder, kom suvlar, Konıstar konğan ökinbes, Arıstañday eki butın alşaytıp, Arğımak mingen ökinbes, Kileñ buzday kilşeytip, Köbeler kiygen ökinbes, Juparın karday boratıp, Aruvlar kuşkan ökinbes, Torı töbel at minip, Toy toydağan ökinbes, Kurama şapşak köp kımız Kuyıp işken ökinbes, Eki arıstap jav şapsa, Ok kılkanday şanşılsa, Kan juvsanday egilse, Akkan suvday tögilse, Betegeli sarıarkanıñ boyında, Soğısıp ölgen ökinbes! Azav, Azav degeniñ El-Ğusman paşa jurtı eken, Din islamnıñ kirti eken. Azavdıñ er dospambet ağası, Azavdıñ bir burışıñday nartı eken! Bileyim men jaman kün Bolatsız kılış keserin, Aynalası altı jıldıñ işinde Esekay, Kosay eki ul, Azav bilep öserin! Aynala bulak bası teñ, Azavlınıñ Stambuldan nesi kem, Azavlınıñ Aymabet Er Dospambet ağanıñ Han ulına nesi jok, Biy ulınan nesi kem.! Tenriniñ özi bergen küniñde, Han ulınan artık edi meniñ nesibem! Azavlıda ağa bolğan erler köp edi. Eytsede almağa at baylağanı jok edi! Sere, sere, sere kar, Astı kilen üsti muz, Kün-tün katsa jibimes, Men kölikke kosımdı artkanmın, Kömbidey aruv jalarğa, Kürektey muzdı toñdırıp, Kirmembes avır kolğa bas bolıp, Küñirenip kün tübine jortkanmın! Düniyeniñ bası sayran, tübi oyran Ozar soydı bu düniye, Azavlınıñ Aymabet Er Dospambet ağadan. Ağarıp atkan tañday dep, Şolpandı şıkkan kündey dep, May kañbakta ağalardıñ atı juvsap jatır dep, Ak şandaktı kurıp koyğan şatır dep, Jazıda köp-ak jortkan ekenbiz, Arğımaktıñ talday moynın taldırıp, Üyde kalğan aruvdıñ Al iyindigin avdırıp. Arğımakka ok tiydi, Aymadetke ok tiydi. Otız eki omırtkanıñ buvınınan, Zırlap akkan kara kan, Tıyılmaydı jonnın uvak tamırdan. Sak eter tiydi sanıma, Saksırım toldı kanıma, Jara bir kattı jan tetti, Jara avzına kan kattı, Jarıkşılar jok pa eken, Jarmay bilte salarğa. Jağdaysız jaman kalıp baramın, Janımda bir tuvğannıñ joğınan!… Karağaylı ködik boyıñda, Kamşım kaldı oyıñda: Büldirgesi bulan terisi, Örimi kunan bildiñ kayısı, Şırmavığı altın sabı jez,- Bey Azınıñ boyında, Küzen karsak jer me eken!.. Alğanım Ali ağanıñ kızı edi, Kas aruvdıñ özi edi, Mañdayı künge tıymegen, Jelge şaşın ürmegen, Serpilip adam betin körmegen, Kalay küni keşti eken!.. Kosakay, Kosay Er Dosaydıñ anası, Han kızınday sultannıñ Aydınıktay ak bilekin jastanıp, Ereñ üyin tiktirip, Omıravdağı on tüymesin ağıtıp, Keyingi kalğan köpekke, Kalay da belin şeşti eken!.. Aynadayın Ak Jayık, At salmay öter kün kayda, Eñisi biyik boz orda, Eñke kirer kün kayda, Kara bulan terisin, Etik kılar kün kayda, Küderiden bav tağıp, Kirevke kiyer kün kayda. Kümbir-kümbir kisinetip Kürendi miner kün kayda, Tolğamalı ak balta, Tolğan ustar kün kayda, Altı kulaş ak nayza, Usınıp şanşar kün kayda, Sadak tolğan saygez ok, Masağınan ötkerip, Basın kolğa jetkerip, Sozıp tartar kün kayda. Ket Buğaday biylerden, Keñes surar kün kayda, Edildiñ boyın el jaylap, Şalğınına biye biz baylap, Orındık tay kara sabadan, Bozbalamen külip-oynap, Kımız işer kün kayda! Toğay, toğay, toğay suv, Toğay kandım ökinben, Tolğamalı ala balta kolğa alıp, Top bastadım ökinben, Tobırşığı biyik jay salıp Duspan attım ökinben, Toğınalı sartı nar jegip, Köş tüzedim, ökinben, Tuv kuyrıgı bir tutam, Tulpar mindim ökinben, Tuvğan ayday nurlanıp Duvlığa kiydim ökinben, Zerli orındık üstinde, Ak şımıldık işinde, Tulımşağın tögiltip, Aruv süydim ökinben, Bügin sondı ökinben, Ökinbestey bolğanmın, Er Mamaydıñ aldında, Şahid keştim ökinben! | Kamışlı göller, geniş sular, Buralara yerleşen pişman olmaz, Arslan gibi iki budunu geren, İyi cins ata binen pişman olmaz, Saf buz gibi kusursuz, Zırhlar giyen pişman olmaz, Güzel kokularını kar gibi estiren, Güzellerini saran pişman olmaz, Doru alnı sakarlı ata binip, Toy toylayan pişman olmaz, Karışmış, tam kıvamında kımızı Koyup içen pişman olmaz, İki adım atıp düşman saldırınca, Kılçık gibi okla sançılıp, Kan otu gibi eğilse, Akan su gibi dökülse, Ayrık otlu Kazak bozkırı boyunda, Savaşıp ölen pişman olmaz, Azav, Azav denilen Ali Osman Paşa yurduymuş, İslâm dininin durmadan konuşanıymış. Azav’ın er Dostmuhammet ağası, Azav’ın büyük bir bölümüymüş? Bileyim ben kötü günde Çeliksiz kılıcın keseceğini, Hemen hemen altı yılın içinde Esekay, Kosay adlı iki oğulun, Büyüyüp Azav’ı yöneteceğini Çevresi bulak başına denk, Azavlı’nın İstanbul’dan nesi eksik, Azavlı’nın Aymuhammet Er Dostmuhammet ağasının Han oğlundan nesi eksik, Bey oğlundan nesi eksik! Tanrı’nın lutfettiği günlerde, Han oğlundan fazlaydı benim nasibim! Azavlı’da ağa olan erler çoktu. Öyle olsa bile almak için at bağlayanı yoktu! Karış, karış, karış kar, Altı donmuş, üstü buz, Gece gündüz donsa, yumuşamaz, Ben hayvana yükümü yükledim, Mısır gibi güzel şeyi yalamak için, Kürek kadar buzu dondurup, Sığıntı gibi ağır ile başkan olup, Dertlenir de güneşe doğru yola çıkarım! Dünyanın başı seyran, dibi karışıklık Daha önce ilerler bu soylu dünya, Azavlı Aymammet ErDostMammet ağadan. Ağarıp atan tanı olsun diye, Sabah çıkan güneşi olsun diye, Mayıs otunda ağaların atı dinleniyor diye, Ak tozlara bulanan çadırlar kurulsun diye, Her zaman yaylalarda yaşamışız biz, Cins atın dal gibi boynunu burdurup, Evde kalan güzelin O güzel omuzlarına yüklenip, Güzel ata ok değdi, Aymadet’e ok değdi. Otız iki omırganın bölümünden, Sızıp akan kara kan, Durmaz sırttaki ufak damarında. Şak edip değdi bacağıma, Dertler doldu kanıma, Yara çok derin can tatlı, Yara ağzında kan dondu, Bir bilen de yok muymuş, Kesmeden fitil koyacak. Gittikçe kötüleşiyorum, Yanımda bir kardeşin yokluğundan!… Kısa, çam ağacı boyunda, Kamçım kaldı ovasında. Kamçı sapının karışık derisi, Tay derisinden belin kayışı, Sarmaşığı altın sapı kurşun, Azı Bey’in boyunda, Fare tilkiyi yer miymiş: Aldığım Ali Ağa’nın kızıydı, Düşman güzelinin özüydü, Yüzüne gün değmemiş, Yel saçını üflememiş, Açılıp adam yüzü görmemiş, Nasıl gün geçirmiş ki!… Kosakay, Kosay Er Dosay’ın anası, Han kızı gibi sultanın, Heybetlice ak bileğine güvenip, Emsalsiz evini diktirip, Göğsündeki on düğmesini çözüp, Sonraya kalan dedikoducuya, Nasıl da sırrını söylemiş ki!… Ayna gibi Ak Şayık, At koşturmadan gün nerde, Yamacı büyük boz merkez, Yamaca sığıdığı gün nerde, Karalı alacalı derisini, Çizme yaptığı gün nerde, Güderiden bağ takıp, Zırh giydiği gün nerde. Gümbür gümbür kişnetip Kahverengi ata bindiği gün nerde, Çizgili çizgili ak baltayı, Döndürüp tuttuğu gün nerde, Altı kulaç ak mızrağı, Tutup sapladığı gün nerde, Sadak dolu uygun ok, Okun ucundan geçirip, Elini başına ulaştırıp, Uzatıp çektiği gün nerde. Koca boğa gibi beylerden, Akıl sorulan gün nerde, İdil’in boyunu il yapıp, Çalılığına kısrak bağlayıp, Yerli tay kara sabadan, Delikanlılarla gülüp oynayıp, Kımız içtiğimiz gün nerde! Ağaç, koru, orman suyu, Ormana doydum gam yemem, Dönüp vuran ala baltayı alıp, Ordu yönettim gam yemem, Kalabalığı büyük yere yayıp, Düşman püskürttüm gam yemem. Tık, güçlü deveyi işe koşturup, Göç düzdüm gam yemem, Kuyruk tüyü bir tutam, Hızlı ata bindim gam yemem, Doğmuş ay gibi nurlanıp, Tolga giydim gam yemem, Nakışlı zemin üstünde, Ak yatağın içinde, Tulımşağın döktürüp, Çok çok sevdim gam yemem, Bugün hiç mi hiç gam yemem. Hevesimi aldım derim, Er Mamay’ın önünde, Şahit oldum gam yemem!.. |

NOGAY EDEBİYATI BÖLÜMÜNDEN
Dosmambet Azavlı(16. yüzyıl)
Dosmambet Azavlı 16. yüzyılın başında Azav/Azov şehrinde doğup, orada büyümüştür. 1600’lü
yıllarda ölmüştür.
Dosmambet şiirlerinde kavgasız hayatın taraftarı olup, Azav’ı basan Türk padişahlarına karşı söz söylemiştir.
Azavlı er Dosmambet özi aytar: Karagaylı kürdek boyında, Kamışım kaldı yayında. Kamışım menim- kuyma altın, .Büldirgisi-bükpe altın, Özeği ögiz terisi, Örmesi bulan tasması. Kamışıma men bararman, Kamışıma men barsam, Kaytıp elim tabalman. Kazak yazık tefümdi Karga- kuzgm yertagı. Anı atam eşitse, Altınlı asa tayagım Bugün sındı dertagı. Anam kârip eşitse, Kabırgada lavlap yangan Kos meltili şıragım Yanı söndi dertagı. Karındaşım eşitse, Kaynap akkan Ten suvı Bek tartıldı dertagı, Alganşıgım eşitse, Eşey- Kosay eki uvıl, Yaslay kaldı dertagı. Tenlerim menim eşitse, Mal izlegen kazakka Kıyın boldı dertagı. Duşpanlar bizdi eşitse, Bâtir edi sol namart, Yahşi boldı dertagı. Azav ulı anavda Azavlı er Dosmambet özi aytar: Alganım menim Azavda Ali agadm kızı edi, Şıntı ârüvdin özi edi. Bizden kalgan ârüvler Bir yılgısı Kara kiyip oltırsa, Bir yıdan son Bizden artık er tabar. Kanatlangan Eşey- Kosay eki uvıl, Yarınısı mal tabar. Endi bizden sofurahn, Bizdi tapkan Atay mınan anaydın Biz esine tüskende, Avırıp- tolgan şer tabar AGARIP ATKAN TANDIR DEP Azavlı er Dosmambet özi aytar: Agarıp atkan tandır dep, Tan şolpandı kündir dep, Kıyuvlaskan eldir dep, Kıymıldaskan maldır dep, Agaştan şıkkan şanlavdı Agaylardm anavda At oynatkan yoldır dep, Aylanıp şıkkan ak kiyik, Ol da bizge maldır dep, Biz algasap Bos atlangan ekenmiz, Argımak değen ayvannın Talday belin taldırıp, Tan uykısın kaldırıp. Argımakka ok tiydi, Ok tiygende bek tiydi. Kırmaykannın tübinnen. Şabagan kazak erge Ok tiydi, Ok tiygende bek tiydi, Omırkadın anavda Otız eki buvınnan. Yanımnan yaman yatsam Suv işpen, Bu berennin men özim Yaman şanşak suvınnan. Yagdaysız Yaman yatıp turaman, Yalbarıp turgan yanımda Bir tuvganım yogınnan! Konkayıp Kart kürenge mingeyme? Stambılday Azav elgen kelgeyme? Azav elge kelgende Kavrap yurgen köp duşpan “Azavlı er Dosmambet ağamız, Sen bilersin degeyme?” TOGAY, TOGAY, TOGAY SUV Togay, togay, togay suv, Togay kondım- ökinmen. Kolmagalı Ala balta kolga alıp, Toy başladım- ökinmen. Tobırşıgı biyik yay salıp, Duşpan attım- ökinmen. Togm sırtlı nar yegip, Kök köşirdim- ökinmen. Tuv kuyrıgı bir tutam Tulpar mindim- ökinmen. Tuvgan ayday torlatıp, Tuvlıga kiydim- ökinmen. Al şımıldık işinde, Zerli orındık üstinde, Tulamşagm tögildip, Ârüv süydim- ökinmen AZAV AZAV DEGENİM Azavlı er Dosmambet özi aytar: Azav, Azav değenim Âl-Osman paşa yurtı eken! Biz yolıkkan “duşpanlar”, Duşpan tuvıl Köz kamagan nart eken! Din islamı kerti eken. Ne bileyim men özim Bulıtsız yavm yavarm, Bolatsız kılış keserin. Men ketkenli altı yıl, Altı yıldın işi Eşey- Kosay eki ulım Azavdı biylep ösersin! KANLI AZAVDIN BOYINDA Karanada kamkamlap, Bu yazıvdm boymda Mennen özge Yortar yiğit barmaken? Karagan kara közden Kan ağıp, Kara şıkka kan tamıp, Kanlı Azavdın boymda Karagmnan ayırılıp Yer bavırlap bugünde, Kosayımnın sofunda Yılay kalgan barmaken? Salpan kulak sarı atım Endigisi bugünde Ebelekke semirsin. Azavda adam nartı Men değen Azav ulı er Dosmambet Kosaymnan sonratın Öz bavırın kemirsin. Bügündeşe men özim Öz kolımdı Özim kestim, ne eteyim? Bulgır, Bulgır, Bulgır tav Munda kaydan ornagan? Burnı setik ak kaban Munda kaydan yaylagan? Burmdıgı şort smgan, Bizim bota, kutsız yan, Munda kaydan yaylagan? Âceli uzak elde köp, Âceli kıska kutsızga Râbbim bolgan Teniri Azrail sen di dep, Bizdi nege saylagan KOSAYIM On segiz tolmay, sen örlendiii, Ay tuvıl kün sayın türlendin, May gülli, sâvleli bürlendin Kupşaktm körki edin, Koşayım. Dosmambet atayın sağa dep, Şıcımlı arkan man yeteklep, Kulınlay östirip sak etlep, Argımak mindirtti iyertlep. Kekelin östirip sak etlep Yolıkkan kaz sağa eğlenip, Salamı örmet pen ses berip, Kararday âlli edin, Koşayım. Atanız dav etip Türkler men, Vayranlı susı bar kepler men, Duşpannın ol yengen epler men. Yetpedin sol alge, Koşayım. Yarannan şıbırgan kızıl kan, Erenlik nişanı, örlik dan… Köz yas pan tolgan sesli an, Küydirdi anandı, Koşayım. Seni men dayım da izlermen Şıdarman, yanıkka tözermen, Duşpannan kaygıdı kizlermen, Kamırm ken bolsm, Koşayım. Koşayım erlik pen yan berdi, Halkının atağın örledi, Yaylagan duşpanga bermedi, Türklerdin küspeni, Koşayım. Kanınnm ar tamşı sanma, Nogaylı el-halkm damına, Atan man Eşeyin öş alar, Duşpanlar kevdesi tavlanlar | Azavlı er Dosmambet kendi söyler: Çamlı Kürdek boyunda, Kamçım kaldı yazında. Kamçım benim külçe altın, Büldirgisfi bükme altın, çi öküz derisi, Örmesi ile tasması. Kamçıma ben giderim, Kamçıma ben gitsem, Dönüp yurdumu bulamam. Gurbetçi zavallı dostumu Karga kuzgun yer dahi. Onu babam işitse, Altınlı asa bastonum Bugün kırıldı der dahi. Anam garip işitse, Kenarda gürüldeyip çok yanan Çift fitilli mumum Yeni söndü der dahi. Kardeşim işitse, Kaynayıp akan Ten suyu Pek çekildi der dahi. Karıcığım işitse, Eşey Kosay iki oğul Gencecik kaldı der dahi. Denklerim benim işitse, Mal arayan gurbetçiye Eziyet oldu der dahi. Düşmanlar bizi işitse, Yiğit idi o namert, yi oldu der dahi. Azav oğlu işte orada Azavlı er Dosmambet kendi söyler: Karım benim Azav’da Ali Ağa ‘nın kızı idi, Hakiki güzelin kendi idi. Bizden kalan güzeller Bir yıl Kara giyip otursa, Bir yıldan sonra Bizden fazla er bulur. Kanatlanmış Eşey Kosay iki oğul, Yarın mal kazanır Şimdi bizden sonrasını, Bizi bulan Baba ile ananın Biz aklına düşünce, Ağrıyıp dolan maraz bulur. AĞARIP ATAN TANDIR DİYE Azavlı er Dosmambet kendi söyler: Ağarıp atan tandır diye, Tançolpanı güneştir diye, kmal edilen yurttur diye, Kımıldaşan maldır diye, Ağaçtan çıkan tozu Ağaların işte orada. At oynatan yoldur diye, Dönüp çıkan ak geyik, O da bize maldır diye, Bizacele edip. Boş ata binmişiz ikimiz, Cins at denen hayvanın Söğüt gibi belini yorup, Tan uykusunu bırakmış. Cins ata ok vurdu, Ok vurunca sert vurdu. Gırtlak çıkıntısının dibinden. Koşan gurbetçi ere Ok vurdu, Ok vurunca sert vurdu. Omurganın işte Otuz iki ekleminden. Canımdan kötü yatarsam Su içmem, Bu zırh ile kendim Kötü Şanşak suyundan. Faydasız Kötü yatıp dururum, Yalvarıp duran canımda Bir doğduğumun yokluğundan! Kaldırıp Yaşlı kahverengi ata binecek mi? stanbul gibi Azav tikesinden gelecek mi? Azav yurda gelince Kavrayıp gelen çok düşman “Azavlı er Dosmambet ağamız, Sen bilirsin diyecek mi? “ ÇAYIRLIK, ÇAYIRLIK, ÇAYIRLIK SU Çayır, çayır, çayır su, Çayıra kondum, pişman olmam. Dışbükey Ala balta ele alıp, Düğüne başladım, pişman olmam Tobırşıgı^ yüce yay salıp, Düşmana attım, pişman olmam. Kasnak sırtlı deve koşup, Kök göçürdüm, pişman olmam. Kısır kısrak kuyruğu bir tutam Cins ata bindim, pişman olmam. Doğan ay gibi ördürüp, Tolga giydim, pişman olmam. Al perde içinde, Zehirli yatak üstünde, Saç örgülerini omzuna döktürüp, Güzel sevdim, pişman olmam AZAV AZAV DEDİĞİM Azavlı er Dosmambet kendi söyler: Azav, Azav dediğim Al-i Osman padişahının yurdu imiş! Bizim karşılaştığımız “düşmanlar”, Düşman değil ‘-” Göz kamaştıran yiğitler imiş! Din-i slamı doğru imiş. Ne bileyim ben kendim Bulutsuz yağmurun yağdığını, Çeliksiz kılıcın kestiğini. Ben gideli altı yıl, Altı yılın içi Eşey Kosay iki oğlumun ‘ Azav’a sahip olup büyüdüğünü KANLI AZAVIN BOYUNDA Karanlıkta hareketlenip, Bu ovanın boyunda Benden başka Hızla giden yiğit var mı ki? Bakan kara gözden Kan akıp, Kara şebneme kan damlayıp, Kanlı Azav’in boyunda Sevdiğinden ayrılıp, Yeri bağrına basan bugünde, Kosay’imin sonunda Ağlayıp kalan var mı ki? Salpan kulak sarı atım Şimdi bugünde Yemlik ota semirsin Azav “da adamın kahramanı Ben diyen Azav Oğlu Er Dosmambet Kosay’ından sonra Kendi bağrını kemirsin. Bugünde ki ben kendim Kendi elimi Kendim kestim, ne yapayım? Bulgır, Bulgır, Bulgır dağ Buraya nasıl yerleşmiş? Burnu sökülmüş ak domuz Buraya nasıl sahip olmuş? Dizginleri tamamen kırılmış, Bizim deve yavrusu, kutsuz can, Buraya nasıl sahip olmuş? Eceli uzun yurtta çok, Eceli kısa kutsuza Rabbim olan Tanrım Azrail sensin diye, Bizi niye seçmiş ? KOSAYIM On Sekiz dolmadan sen kalktın, Ay değil her gün değiştin, Yağ çiçekli, şuleli açıldın. Felek çarkının (?Kıpçakın) güzelliği/?süsü idin, Kosay’ım. Dosmambet dedeni sana diye, Dizginli urgan ile gezdirip, Yavrulayıp(?tay gibi) büyütüp dikkat edip, Cins ata bindirtti eyerletip. Perçemini büyütüp dikkat edip, Soyulmuş kaz seninle eğlenip, Selamında hürmet ile ses verip, Niyet gibi iradeli idin, Kosay’ım. Babanız savaş edip Türkler ile, Hayranlık saygı uyandıran şekillerde, Düşmanını o yenmiş rahatlık ile. Yetişmedin o vaziyete, Kosay’ım. Yarandan sızan kızıl kan, Erenlik nişanı, yüce şeref… Göz yaş ile dolan sesli avaz, Yaktı ananı, Kosay’ım. Seni ben daima ararım Sabrederim, yanığa tahammül ederim, Düşmandan kaygıyı gizlerim Kabrin geniş olsun, Kosay’ım. Kosay’ım erlik ile can verdi, Halkının şanını yüceltti, Malik olan düşmana vermedi, Türklerin arzu etmesi, Kosay’ım. Kanının her damla sayısına, Nogaylı er halkın duvarına, Baban ile Eşey’in öç alır, Düşmanların gövdesi yuvarlanır |
Generally, a third of the nobility of Russian Empire had Turkish roots. Some pedigrees investigated by Professor N. Baskakovym. Here are some extracts from his work «Russian names of Turkic origin». M., 1993.:
S. Aksakov. «Turkic origin names Aksakov no doubt». At the core of it is the nickname Aksakov – in tyurkski «lame». Gerb names confirms findings of a scientist.
Nikolai Gogol. «There is no doubt that … name of the great Russian writer Gogol is a common root and origin of the name Gogel, going back to the Turkish … «Drake».
K. Тимирязев. «Name Timiryazev comes from traveling to in 1408 by Grand Duke Vasily Dmitrievich of the Golden Horde Ibrahim Timiryazev … Name Timiryazev goes back to his own name … «Iron Warrior» »
M. Kutuzov. «Name Kutuzovyh in his manner is .. nickname Kutuzov, going back to the Turkish word … «Mad, peppery, excited».
N. Karamzin. «Name Karamzin has … Turkish-based, namely «qara mirza». In tyurkski «kara» means «black», but «Mirza» – the title of man of noble origin. Family emblem Karamzinyh also shows the names of relations with the East.
I. Turgenev. «Murza Leo Turgenev – progenitor Turgenevyh – was representative of a privileged layer of the Golden Horde aristocracy … Name Turgenev imeet its foundation ppozvusche Turgen ». In the Turkic languages of Siberia, it means «a quick, fast».
P. Chaadaev. The basis of the names Chaadaev is the name, «is widely known and the Turkic peoples. We know it as a historical name of the second son of Genghis Khan Dzhagataya – Chagataya, which Turkish word … «Brave, honest, sincere».
N. Ogarev. «Ancestor kind Ogarevyh, – the pedigree – Murza honorable name Kutlu mamet-called Ogar, went to the Grand Duke Alexander Nevsky Yaroslavovich of the Golden Horde». Nickname Ogar is tyurkski means «high, the great».
A. Ermolov. Ancestor Caucasian war hero Arslan-Murza-Ermolay in 1506 traveled to Moscow to the Grand Prince Vasily Ivanovich of the Nogai Horde.