0 Comments

Kâsım Hanlığı (1445–1681)’nda idarî Yapı ve Ekonomik Faaliyetler
Administrative Structure and Economic Activity in Khanate of Qasim (1445–1681)
Serkan ACAR∗
Öz
Kâsım Hanlığı, Moskova’nın yanı başında, Rus topraklarının ortasında
kurulan bir Türk-Tatar devletidir. Kazan Hanı Uluğ Muhammed’in oğlu Kâsım
tarafından kurulan hanlık, 236 yıl boyunca varlığını sürdürmüş ve Moskova Knezliği
ile yakın ilişkiler içerisine girmiştir. Cengiz Han’ın mirasçıları olan bütün Tatar
hanlıkları gibi Kâsım Hanlığı da, diplomatik gelenekleri ve devlet teşkilatını Altın
Orda Devleti’nden tevarüs etmişti. Fakat bu Türk-Tatar devletinin, Moskova
Knezliği ile sıkı münasebetler tesis etmesi, sınırlı da olsa, siyasî kurumlarının
şekillenmesinde etkili olmuştu.
Önemli ticaret yollarının kavşak noktasında bulunan Kâsım Hanlığı’nda
ekonomik faaliyetler de oldukça canlıydı. Halkın en önemli geçim kaynağı
hayvancılıktı. Ayrıca oldukça geniş bir alana yayılmış çeşitli meslek grupları Türk-
Tatar toplumunun ve Rusların ihtiyaçlarını karşılıyorlardı.
Anahtar Kelimeler: Kâsım Hanlığı, Karaçi Beyler, mildaş, Seyyid, Ekonomi.
Abstract
Khanate of Qasim was a Turco-Tatar state, which was established by Moscow,
in the middle of the Russian territory. The khanate, which was established by Kasım,
the son of the Kazan Khan Olug Muxammat, survived for 236 years and developed
close relationships with the Moscow Principality. Like all Turco-Tatar Khanates,
which were the heirs of Genghis Khan, Khanate of Qasim inherited its diplomatic
conventions and state organization from Golden Horde State. Yet the Turco-Tatar
State’s close relationships with the Moscow Principality, though limited, influenced
the formation of political institutions.
∗ Arş. Gör. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Genel Türk Tarihi Anabilim
Dalı.

In the Khanate of Qasim, which was positioned on the intersection point of the
important commercial routes, the economic activity, also, had a dynamic nature.
The most important mainstay of the Khanate was stockbreeding. Besides, various
professions catered the needs of the Turco-Tatar and the Russian community.
Key Words: Khanate of Qasim, Karaçi Begs, mildaş, Seyyid, Economy.
A. dari Yapı
Kâsım Hanlığı, Moskova Knezliği’nin bozkır sahasına doğru
genişleyip, yayılmacı bir siyaset takip etmesini engellemek ve Rusları siyasî
açıdan baskı altında tutmak amacıyla, 1445 yılında Kazan Hanı Uluğ
Muhammed’in oğlu Kâsım Han tarafından kurulan ve 1681 yılına kadar
varlığını sürdüren bir Türk-Tatar devletidir.
Bu hanlığın yönetim şekli hakkında dönemin kaynaklarına dayanan
derli toplu bir bilgi bulunmamaktadır. Fakat dağınık kayıtlardan buradaki
idarî teşkilatın diğer Türk-Tatar devletlerindeki usule ve geleneklere uygun
olduğu neticesine varmak mümkündür1. Esasen Cengiz Han’ın mirasçıları
olan bütün Türk-Tatar hanlıkları gibi Kâsım Hanlığı da, diplomatik
geleneklerini ve devlet yapılanmasını Altın Orda Devleti’nden tevarüs
etmişti. Fakat bu hanlıkların, Osmanlı Devleti ve Moskova Knezliği ile
yakın ilişkiler içerisine girmesi, sınırlı da olsa, siyasî kurumlarının
şekillenmesinde etkili olmuştu. Dolayısıyla Altın Orda Devleti ile ardılları
olan hanlıklar arasında, yönetim tarzı bakımından bazı küçük farklılıkların
bulunduğunu söylemek mümkündür2.
Cuci soyundan gelip, Kâsım Hanlığı’nda saltanat süren Türk-Tatar
asilzadeleri “Han” unvanı taşırlardı. Ancak hanlığın kurulduğu tarihten
itibaren, Moskova Knezliği’ne tâbi vassal bir devlet statüsünde olduğunu
iddia eden V. V. Velyaminov-Zernov ve N. . Şişkin gibi tarihçilere göre,
Kâsım Hanlığı hâkimleri “Царевичь=Tsareviç” (Hanzade) unvanı ile
anılıyorlardı. Kendisini Kâsım Hanlığı’nın metbuu sayan Moskova
Knezliği’nin anlayışına göre, hanlığın başında bulunan kişinin
“Царь=Tsar” (Han) unvanını kullanabilmesi için Kırım, Kazan ya da
Astarhan hanlıklarının tahtında oturmuş olması gerekirdi3. Bunun içindir ki,
Ruslar sadece Kırım Hanı iken kardeşi ile giriştiği taht mücadelesini
kaybedip daha sonra Kâsım Hanlığı tahtına oturan Nur Devlet Han (1486–
1491) ile bir ara Kazan tahtını ele geçiren Şah Ali (1516–1519, 1537–1551,
1 Reşid Rahmetî Arat, “Kasım Hanlığı”, A, C. VI, s. 385.
2 Uli Schamiloglu, “The Qaraçı Beys of the Later Golden Horde: Notes on the Organization
of the Mongol Empire”, Archivum Eurasiae Medii Aevi, IV, Wiesbaden, 1984, s. 283.
3 V. V. Velyaminov-Zernov , zsledovanie o Kasımovskih Tsaryah i Tsareviçah II, St.
Petersburg, 1864, C. II, s. 25; N. . Şişkin, storiya Goroda Kasımovas Drevneyşih Vremen,
Ryazan, 1891, s. 26.

1552–1567)’yi “Han” olarak kabul etmişlerdir. “Царь и Великий князь
все Русий (=Tsar ve Bütün Rusya’nın Büyük Knezi)” unvanıyla taltif
edilen Sayın Bulat Han (Simeon Bikbulatoviç) (1567–1573)’in durumu ise,
Rus Çarı’nın bu dönemde takip ettiği politikaya paralel olarak ortaya çıkan,
türü kendine özgü bir olay sonucunda şekillenmişti.
Teorik olarak “Han” olmadan devlet olamazdı. Bu mevkii işgal eden
kişinin Cengiz Han soyundan gelmesi gerekli idi. Han olmanın gerekleri,
diplomatik ilişkileri yönlendirmek, adalet dağıtmak ve savaşçılıktan ibaretti.
Bununla birlikte tahta oturacak kişi, halk tarafından kabul görmeli ve törenin
bir şartı olarak hanlık makamına davet edilmeli idi4.
Kâsım Hanlığı’nda Cuci soyundan gelen beş farklı sülale saltanat
sürmüş olsa da, irsî aristokrasiye dayanan bir taht tevarüs sistemi vardı.
Hanedan mensubu her şahıs, sonuçlarına katlanmak suretiyle tahtta hak iddia
edebilirdi. Sonuçta ise Tanrı tarafından kutlu kılınan kişi bu makama
ulaşırdı.
Esasen “Han”ın egemenliği ve yetkileri sınırsız olarak kabul edilse de
onu denetleyen dört kişilik bir divan bulunmaktaydı. Kâsım Hanlığı devlet
ricalinin en üst tabakasını oluşturan bu dört boy beyine “Karaçi Beyler”5
denilirdi. “ ا =Karaçi” adı yapı bakımından, “ =çi” “ =cı” son ekleri
ile türetilen Тамгачи=Tamgaçi, Ямчи=Yamçi, Туфанкчи=Tüfenkçi ve
Ильчи= lçi gibi isimler ile aynıdır. Bu kurum Kazan, Kırım ve Sibir
hanlıklarında da görülmektedir6. Hanlık teşkilatı içerisinde en fazla dikkat
çeken ve bir tür devlet meclisi (council of state) görevini üstlenen Karaçi
Beyler, Cengiz Han yasası ile belirlenmiş esaslara bağlı olarak halkın
çıkarlarını gözetmekle mükellef idiler. Kâsım Hanlığı’nın içişlerinde önemli
görevler üstlenen Karaçi Beyler, hana karşı muhalif tavırlar
sergileyebilirlerdi. Ayrıca Cengiz Han soyundan gelmesi kaydıyla herhangi
bir asilzadeyi hanlık tahtına davet edebilir ya da mevcut hanın siyasî
4 Edward Louis Keenan, “Muscovy and Kazan: Some Introductry Remarks on Pattern of
Stepe Diplomacy”, Slavic Review, Volume 26, No: 4, December 1967, s. 551.
5 Karaçi> Xaracu> Xaracud: “Avam, avamdan çıkma adamlar” dan müteşekkildi. Bu
tabakaya mensup olanların itaat altına alınmış boy ve kabilelerden çıkma olduğunu söylemek
mümkündür. Cengiz Han’a atfedilen şu sözlerden anlaşıldığı kadarıyla Karaçi Beyler, şahsi
mülke de sahiptiler: “Âdi adam, yani avamdan biri içkiye fazla düşkün olursa atını, sürüsünü
ve bütün emlakını yitirip fakir düşer”. Ayrıca “Karaçi” kelimesi ile sadece asilzadelerin zıddı
olan “avam” değil, Han ve hanedan mensupları dışındaki diğer sosyal gruplar da
kastedilmiştir. Bkz. B. Y. Vladimirtsov, Moğolların çtimaî Teşkilatı, (Çev: Abdülkadir nan),
Ank., 1987, s. 176.
6 M. G. Hudyakov, Oçerki po storii Kazanskogo Hantsva, Moskova, 1991, s. 189; V. V.
Velyaminov-Zernov, a.g.e., s. 437.

mevkiinden uzaklaştırılmasını sağlayabilirlerdi7. A. A. Rorlich’in ifadesi ile
“Karaçi Beyler, Ulu Karaçi’nin önderlik ettiği aristokrasinin dört büyük
üyesinden oluşan nevi şahsına münhasır bir krallık konseyi idi”8.
Karaçi Beylerin, Kırım Hanlığı devlet teşkilatındaki önemli de büyüktü.
Burada Şirin boyu başta olmak üzere sırası ile Barın, Argın ve Kıpçak
boylarının beyleri “Dört Karaçi Beyi”ni teşkil ediyorlardı:
در ز لوا
ا ا ق و را و ر ﺏ و نا
ر ا ور ْتُ ِ ِ ﻝار ن ا ز ند ا ﺏ ا
ا ﺏ و ﺏ ﺏ ن ا م ا ﻝا و
ا ت ر ا ا و
[Ol zamana gelince kabail-i Tatardan Şirin ve Barin ve Argın ve
Kıpçak ümerası Karaçu tabiri ile kabail-i saireden mümtaz iken han
Meşaralı Siciut kabilesi rüesasına itibar ve hürmet kezalik slam Giray
Han Katlı Baki Bek’in hizmet-i meşruu mukabelesinde Atay Hoca
kabilesini tahsis ve i’tâ itmekle Mansurîlere nusret eyledi]9.
Şirin Beyi, Kırım Hanlığı’nda teşrifat bakımından daima en üst mevkide
bulunuyordu. Bu Bey “Baş Karaçi” ya da “Baş Bey” unvanını taşır, han
sülalesinden kızlar ile evlenirdi. Kural olarak boylar, bey ailesi içerisinde yaş
bakımından en büyük olan kişiyi seçerler ve bu kişi han tarafından da kabul
edilirdi. Han, onu azletme yetkisine sahip değildi. Boylar, Beyleri vasıtasıyla
hanın otoritesini tanırlardı. Bey isyan ederse boy da isyan ederdi10.

Kâsım Hanlığı’ndaki Karaçi Beylerin mensup oldukları boylar Kırım
Hanlığı’ndakinden farklı idi. Dönemin kaynaklarında, Uraz Muhammed Han
devrindeki Karaçi Beylerin isimleri ve hangi boydan geldikleri açıkça
belirtilmiştir. 

Buna göre, Uraz Muhammed Han’ın tahta çıkış töreninde, sağ
tarafında şbay-Mangıt boyundan Samanay Bek ( ﺏ ) ve Celayir
buyundan Kadir Ali Bek ( ﺏ رد ); sol tarafında ise, Argın boyundan
Çeş Bek ( ﺏ ) ile Kıpçak boyundan Tukay Bek ( ﺏ ) bulunmakta
idi11.
7 Uli Schamiloglu, a.g.m., s. 283-284; Donald Ostrowski, “Kazan Hanlığı’nda darî Yapı”,
(Çev: Özgür Çınarlı/Mustafa Cankal), Türkler, C. VIII, Ankara, 2002, s. 453; lya V. Zaitsev,
“Kasım Hanlığı”, (Çev: Özgür Çınarlı), Türkler, C. VIII, s. 469.
8 Azade-Ayşe Rorlich, Volga Tatarları, (Çev: Mehmet Süreyya Er), stanbul, 2000, s. 75.
9 V. V. Velyaminov-Zernov, a.g.e., s. 415 (Muhammed Rıza’nın Es Sebü’s-Seyyar fi Ahbar-ı
Mulûku’t-Tatar adlı eserinden naklen).
10 Halil nalcık, “Kırım Hanlığı”, A., C.VI., s.753-754; Aynı yazar, “The Khan and Tribal
Aristocracy: The Crimean Khanate under Sahib Giray I”, Harvard Ukrainian Studies, Volume
III/IV, 1979-1980 Part 1, s. 447.
11 V. V. Velyaminov-Zernov, a.g.e., C. II, s. 403-407; N. . Şişkin, a.g.e., s. 32.

———–
Kâsım Hanı’nın tahtını ve Karaçi Beylerin dizilişini gösteren tablo.
(Bkz. V. V. Velyaminov-Zernov, zsledovanie o Kasımovskih Tsaryah i
Tsareviçah II, St. Petersburg, 1864, C. II, s. 403)
Görüldüğü üzere, her iki hanlıkta da Karaçi Beylerin ikisini Argın ve
Kıpçak boylarının Beyleri oluşturuyordu. (Not:Sonradan Kırım karaçilerine dahil edilen Mansuriler de Mangıt boyundan idi) Kırım Hanlığı’ndaki Şirin
boyunun Kâsım Hanlığı’ndaki muadili ise, şbay-Mangıt kabilesi idi.
Karaçi Beyler, mevcut siyasî düzeni korumak ve yasayı icra etmek
görevlerini üstlenmişlerdi. H. nalcık’ın deyimi ile “Karaçi Beyleri, Cengiz
Han yasasının, daha doğrusu Altın Orda ananelerinin mutaassıp müdafileri
sıfatı ile bu teşkilatı bozabilecek her yeniliğe şiddetle karşı koymakta, kendi
imtiyazları hususunda çok hassas bulunmakta idiler”12.
12 Halil nalcık, “Kırım Hanlığı”, A, c.VI., s.754.

Kâsım Hanları ile düzenli olarak fikir alışverişinde bulunan Karaçi
Beyler, hanın divanında otururlardı. Onların rızası olmadan hiçbir önemli
mesele karara bağlanıp tasdik edilemezdi. Yabancı devletler ile yapılan
antlaşmaların yürürlüğe girmesi için Karaçi Beylerin yanı sıra, hanın
kardeşlerinin, oğullarının, dinî liderlerin ve diğer yüksek rütbeli asilzadelerin
onayı gerekli idi13.
Karaçi Beylerden sonra gelen en önemli asilzadeler, Hanzade, Bek ve
Mirzalardı. Kâsım Hanlığı yönetici sınıfı içerisinde, meratib silsilesi
bakımından en yüksek makamlardan birisi de, hanların çocuklarını yetiştirip,
eğitimleri ile ilgilenen “Atalık” idi. Kırım, Kazan, Astarhan ve Nogay
hanlıklarında da tesadüf edilen bu kurum14 esasen Göktürk çağından beri
bütün Türk devletlerinin idarî yapısında mevcuttu15. Ruslar bu görevliyi
“Дядка=Dyadka” adı ile anarlardı16.
Hanedan mensupları arasında yaş bakımından hanın emsali olup da ona
arkadaşlık eden kişiye “شا ا=Имильдаш” (mildaş) denilirdi. Diğer
Tatar hanlıklarında da bulunan bu unvan “sütkardeş” anlamına gelmekteydi.
Mastar hali “ ا” (immek>emmek) olan “ ا” kelimesine, işteşlik anlamı
yükleyen “شاد” (-daş) ekinin ilave edilmesi ile türetilen bu ad “شا ”
(karındaş) ve “شا ﻝ ” (yoldaş) isimleri ile hem yapı hem de anlam
bakımından benzerlik göstermektedir17.
Hz. Muhammed’in soyundan gelen Seyyidler de oldukça saygın bir yere
sahiptiler. Seyyidlere hürmet gösterilmesi hususunda Peygamberin vasiyeti
vardı. Müslüman Türk-Tatarların egemenliği altında bulunan Kâsım
Hanlığı’nda, Seyyidlerin sayısı oldukça kabarıktı. Seyyid aynı zamanda
bütün ruhanîlerin lideri durumundaydı. Ak Seyyid ve Kaşki Seyyid, Rus
kroniklerinde isimleri zikredilen Kâsım Hanlığı Seyyidleri idiler. Bunlardan
ikincisi, 1587 yılında Rus Çarı Fedor vanoviç ile de görüşmüştü. Kâsım
Hanlığı’nda, hanlar gibi Seyyidlerin de kendilerine ait sarayları ve muhafız
birlikleri bulunmaktaydı. Uraz Muhammed Han zamanında Kâsım
Hanlığı’nın dinî işleri, Seyyid Bulyak tarafından idare ediliyordu. Hanın taht
tevarüs töreni ifa edilirken hutbeyi de O, okumuştu18.
1526 yılında Kâsım Hanlığı’nı ziyaret eden Alman seyyah Sigismund
von Herberstein, Seyyidler ile ilgili olarak şunları yazmaktadır:
13 Donald Ostrowski, a.g.m., s. 453-454.
14 V. V. Velyaminov-Zernov, a.g.e., s. 437-438; N. . Şişkin, a.g.e., s. 33.
15 Atalık müessesesinin mevcut olduğu Türk devletleri için bkz. M. Fuad Köprülü, “Ata”, A,
C. I, s. 711–718.
16 N. . Şişkin, a.g.e., s. 33.
17 V. V. Velyaminov-Zernov, a.g.e., s. 438.
18 N. . Şişkin, a.g.e., s. 33.

“Seyyid, hanlıktaki ruhanîler arasında en saygın olan kişidir. Büyük nüfuz
sahibi olan bu zat halk arasında yüksek itibar görür. Hatta hanlar ona
rastladıklarında başlarını eğerek selam verirler ve atlarından inerek ellerini
sıkarlar. Bu ayrıcalık sadece hanlara aittir. Üst düzey devlet ricali dahi, Seyyid’e
selam verip elini sıkamaz; fakat dizlerine kapanabilirlerdi. Daha alt seviyedeki
soylular ise, ancak elbisesine ya da atına el sürerlerdi”19.
slamî devlet hiyerarşisi içerisinde ruhanîlerin önderi konumunda olan
Seyyidler, hanlığın içişlerine müdahale edip, en önemli diplomatik
temaslarda ciddi roller üstlenirlerdi. Hanlar şehir merkezindeki camide
Seyyid’in okuduğu hutbe ile tahta otururlardı. Hanlıktaki diğer önemli
ruhaniler ise, Şeyhler, Mollalar, mamlar, Hafızlar, Hacılar ve
Danişmendler’den oluşuyordu. Ayrıca “Абыз=Abız” adını taşıyan din
âlimleri de vardı20. Bu ruhanîlerin tamamı düzenlenen kurultaylara katılıp,
devlet yönetimi ile ilgili en önemli konularda fikir beyan edip, alınan
kararlarda etkili olurlardı. Dinî otoritenin temsilcileri olan bu ruhanîler
zaman içerisinde yükselebilirlerdi. Ulema büyük topraklara sahip
bulunuyordu. Sadece vakıf arazileri değil, getirisi yüksek malikâneler de
onların elindeydi. Ayrıca bu sınıf birçok vergiden muaftı. Din adamlarının
sahip oldukları imtiyazlar Altın Orda Devleti’nden beri süregelen bir
gelenekti. Kırım ve Kazan hanlıklarında, ulemanın sahip olduğu ayrıcalıklar
Kâsım Hanlığı’ndakinden daha fazla idi. Oralarda din adamları işleyecekleri
on iki suçtan muaf tutulmuşlardı. Ayrıca asker bulundurup vergi toplama
yetkileri de vardı21.
Hanlıktaki camiler, aynı zamanda birer eğitim kurumuydu. Buralarda
dinî ve beşerî ilimlerin yanı sıra Arap dili de öğretilirdi. Büyük kasaba ve
köylerdeki camiler de aynı işleve sahipti. Sosyal hayat, diğer slam
ülkelerindeki şehirlerde olduğu gibi bu camilerin etrafında yoğunlaşmıştı22.
Sünnî Müslüman olan Kâsım Tatarları, Altın Orda Devleti’nin tüm
ardılları gibi Hanefî mezhebine mensuptu. Onların yaşadıkları topraklar daha
sonra Rusya Müslümanlarının önemli kültür merkezlerinden biri haline
gelmişti23.
Türk-Tatar diplomat ve din adamları, Moskovalı Hıristiyanlar ile yakın
ilişkiler kurmuşlardı. Rus kronikleri ve arşiv belgeleri, her ikisi de semavî
olmakla beraber, farklı dinlere mensup bu iki topluluğun arasında dinî
düşmanlıktan uzak, barışçıl münasebetlerin varlığını kanıtlar niteliktedirler.
19 Ravil Bukharaev, Islam in Russia The Four Season, Curzon, 2000, s. 225.
20 Farida Şarifullina, Kasımovskie Tatarı, Kazan, 1991, s. 17.
21 Ravil Bukharaev, a.g.e., s. 226.
22 A.g.e., s. 227.
23 lya V. Zaitsev, a.g.m., s. 469.

Ancak E. L. Keenan’ın deyimi ile, “Bu durum, Rus kroniklerinin
Müslümanlara karşı hakaretamiz sözler sarf etmekten sakındıkları manasına
gelmemektedir”24. Türk-Tatar ve Rus diplomatlar kültürel ve dinî farklılıkları
kolayca göz ardı etmez; fakat bir çözüm bulmak için mevcut sorunlar ile
doğrudan yüzleşme yoluna giderlerdi. Türk-Tatarlar ile Rusların,
birbirlerinin dinî inançlarına karşı saygılı davrandıkları hakikati ilk bakışta,
inanılması güç bir olay gibi algılanabilir. Fakat iki devlet arasında yapılan
anlaşmalarda, Türk-Tatarların Kur’an-ı Kerim, Moskovalıların ise ncil
üzerine yemin ettikleri gerçeği unutulmamalıdır. Rusların bu amaçla,
Kremlin sarayında her zaman bir Kur’an-ı Kerim bulundurdukları da
bilinmektedir. Türk-Tatarlar, özellikle de Nogaylar, İncil’i okumasını bilir ve
uyumlu ilişkilerin nasıl olması gerektiğine dair verilen öğütleri takdir
ederlerdi. Kazan Hanlığı’na karşı düzenlenen bir Rus seferine, Moskova
Knezliği’nin yanında iştirak eden Nogaylar, 1549 yılının Ekim ayında,
Moskova sarayına gönderdikleri bir mektupta şöyle demekte idiler:
“Nogayların atası Edigey ile siz Rusların atası Vasiliy devrinde,
aramızda dostluk ve kardeşlikten başka bir şey yoktu. Bu dünya gelip
geçicidir; birileri doğarken, birileri ölür. Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği ve
Peygamberimizin ifade ettiği üzere; her canlı ölümü tadacaktır. Aynı
hakikatler ncil’de de yazmakta ve sizin Peygamberiniz tarafından da
vurgulanmaktadır. Ayrıca bilginleriniz, hayatın gelip geçici olduğunu idrak
etmişlerdir. Ancak dünyadan göçüp gidilse de, iyi adın bâki kalacağını sizler
de çok iyi bilmektesiniz. yi bir kimse ölse de, adı anıldığında hem Müslüman
hem de Hıristiyan hükümdarlar onu saygıyla yâd edip hatırasına hürmet
gösterirler”25.
Kâsım Hanlığı’nın askerî teşkilatı, Altın Orda Devleti ve Kazan
Hanlığı’nın nizamına göre düzenlenmişti. Ordunun esas kitlesini atlı
birlikleri meydana getiriyordu. Askerlerin kullandıkları başlıca silahlar, ok,
kılıç ve mızraktan ibaretti26. Rusların yüzyıllar boyunca, Tatarların
karşısında veya onlarla birlikte mücadele etmeleri Moskova savaş sanatının
şekillenmesinde etkili olmuştu. XVI. yüzyılda Moskova ordusu, tıpkı Türk-
Tatarlarda olduğu gibi, ok, yay, kılıç ve mızrak kullanan atlılardan
oluşuyordu27.
24 Edward Louis Keenan, a.g.m., s. 553.
25 A.g.m., s. 553.
26 Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Kara Denizin Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve
Devletleri, Ankara, 1992, s. 197.
27 Valentine Tschebotarioff-Bill, “The Circular Frontier of Muscovy”, Russian Review, Vol.
9, No: 1, Jan. 1950, s. 51.

Diğer Türk-slam devletlerinde olduğu gibi, Kâsım Hanlığı’nın
toprakları da han ve ailesine aitti. Yurtluk arazilere sahip olanlar sadece bu
toprakların kullanma hakkını ellerinde bulunduruyorlardı. Dolayısıyla
herhangi bir aidiyet söz konusu değildi. Köyler, otlaklar, ormanlar, göller,
ırmaklar ve arıcılık yapmaya elverişli sahalar hanedan mensuplarının gelir
kaynakları arasında idi. Ayrıca Türk-Tatarlar dışında, bölgede yaşayan Mişer
ve Mordvalar da “yasak” vergisi öderlerdi. Kâsım Hanları, hanlık sınırları
içerisinde yaşayan Rusların, topraklarını miras yoluyla ardıllarına
bırakmalarına müsaade ederlerdi28.
B. Ekonomik Faaliyetler
Hanlığın iktisadî yapısı diğer Türk-Tatar hanlıkları ile benzerlik
göstermesine rağmen Moskova Knezliği ile tesis edilen yakın ilişkiler,
devletin kendine has bir ekonomik modele sahip olmasını sağlamıştı. Bölge
halkının asıl geçim kaynağı hayvancılıktı. Oka ırmağı kıyısındaki geniş
otlaklar hayvancılığın gelişimini olumlu yönde etkilemişti. Arıcılığın
ekonomiye sağladığı katkı oldukça büyüktü. Kâsım Hanlığı’ndaki
yurtluklarda arıcılıkla uğraşan 40 kişi vardı. Bunlar kovan vergisi olarak,
yılda 4 pud [1 pud=16,3 kg] bal verirlerdi. Kâsım Tatarları avcılıkla,
özellikle de kürk hayvanlarının avcılığı ile uğraşırlardı. Çok sayıdaki göl ve
ırmaklarda yapılan balıkçılık, hanlık ekonomisinde önemli bir yer işgal
ediyordu. Oka ırmağında balık avlama imtiyazı sadece Kâsım hanlarına aitti.
Kâsım Tatar aristokrasisinin yurtlukları arasında olan Erahtur (Ерахтур)
köyü sakinlerine, bölgede bulunan çok sayıdaki gölde balık avlama hakkı
tanınmıştı. Erahtur köylüleri bunun karşılığında, Kâsım Hanları, Arslan Han
ve Seyyid Burhan Han’a yılda 30-40 ruble vergi öderlerdi. Oka ırmağında
balık avlama yetkisini tekelinde bulunduran Kâsım Hanları, bunu da iltizama
vermişlerdi. Burada avcılık yapan balıkçılardan yılda 7 ruble vergi alınırdı.
Bu vergi aynî olarak da tahsil edilebilirdi. Ayrıca balıkçılar ödedikleri
verginin dışında, avladıkları her altı balıktan birini, Kâsım Hanları’na
vermek zorunda idiler. Kâsım Tatarları bunu “Бобыкою=Bobıkoyu” olarak
adlandırırlardı. Hanlık, mültezimleri vasıtasıyla balıkçılıktan büyük gelir
elde ediyordu29.
Kâsım Hanlığı’nda oldukça geniş bir alana yayılmış çeşitli zanaat
erbabı bulunuyordu. Taş ustaları, dülgerler ve sarraflar, Türk-Tatar
toplumunun ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Ayrıca bu zanaatkârlar ürettikleri
malları Rus şehirlerinde de satarlardı. Kâsımlı zanaatkârlar, debbağlık,
28 Farida Şarifullina, a.g.e., s. 17.
29 A.g.e., s. 18; V. V. Velyaminov-Zernov, a.g.e., C. III, s. 169.

dokumacılık, demircilik ve taş işlemeciliğindeki maharetleri ile ün
kazanmışlardı. Tekstil sanayi ve silah imalatı da oldukça gelişmişti30.
Hanlığın en önemli iktisadî faaliyetlerinden birisi de ticaretti. Kara ve
suyollarının kavşak noktasında bulunması ve coğrafi konumunun
elverişliliği, ticaretin gelişmesi için uygun bir zemin hazırlamıştı. XV.
yüzyılın ikinci yarısında, Nijniy Novgorod ve Murom gibi Rus şehirlerine
gelen Türk-Tatar tüccarlardan oldukça yüksek gümrük resmi alınırdı. Ticaret
potansiyelinin büyük kısmı yerli Türk-Tatar tacirlerin ellerinde bulunuyordu.
Rusların hizmetine girmiş Türk-Tatar tüccarlara birtakım imtiyazlar tanınmış
ve bazı vergilerden muaf tutulmuşlardı. Kâsım Tatarlarının en önemli ticaret
malları ise, ekmek, bal, canlı hayvan, kürk, deri, kösele, çanak-çömlek ve
ayakkabı idi31.
Rusya’nın at gereksinimi de Türk-Tatarlar tarafından karşılanıyordu.
Stratejik öneme sahip bu savaş araçlarının başka yerden temini neredeyse
imkânsızdı. Özellikle Moskova Knezliği’nin kuzeybatıya düzenleyeceği
seferler öncesinde, savaşa hazırlık yapmak amacıyla Nogaylardan 30-40 bin
civarında at satın alınırdı32. Ayrıca her yıl Astarhan’dan, Kâsım şehri yoluyla
Moskova’ya yılkı sürüleri getirilir ve burada satılırdı33.
Kâsım Hanlığı’nda, hanlar adına sikke kestirilmiş olup 1553 yılında,
Şah Ali’nin adına bastırılan gümüş paralar bulunmuştur
34. Hanlığın malî
yapılanmasına ilişkin ayrıntılı bilgi yoktur. Fakat Daruga ve Hazinedar
(Казначи=Kaznaçi) gibi memurların varlığı bilinmektedir35.
Kâsım Hanlığı, Rusya dışında diğer ülkelerle de ekonomik ilişkilerini
geliştirmek için gayret göstermiş; ancak bu girişimlerden büyük kazanımlar
elde edememiştir. Rus kültürüne çok büyük katkılarda bulunan Kâsım
Tatarları, aynı şekilde Rusların bazı âdetlerini de benimsemişlerdi. Onların
dilinde, özellikle iktisat terminolojisine ait, Rusça’dan alınmış pek çok unsur
vardı. Kâsım Tatarları erken dönemlerden itibaren Rusça konuşmayı ve
yazmayı da öğrenmişlerdi36.
Hanlığın etnik yapısı gayr-ı mütecanis olmasına rağmen, halkının büyük
çoğunluğu Türk-Tatar ve Türkleşmiş Fin kavimlerinden oluşuyordu. Slav
kökenli olanların sayısı ise, oldukça azdı. Altın Orda bakiyesi Türkçe
30 Farida Şarifullina, a.g.e., s. 18.
31 A.g.e., s. 19.
32 Edward Louis Keenan, a.g.m., s. 552.
33 N. . Şişkin, a.g.e, s. 115.
34 Reşid Rahmetî Arat, a.g.m., s. 385.
35 Farida Şarifullina, a.g.e., s. 17.
36 A.g.e., s. 19.

konuşan topluluklar da burada yaşamaktaydı. Hanlıkta yaşayan bu
topluluklardan biri, muhtemelen Kafkas asıllıydı ya da ber-Kafkas dillerinin
etkisine maruz kalmıştı. Bu topluluk, Kâsım Han’ın Çerkez topraklarında
bulunduğu sırada, XV. yüzyılın ortalarında, onunla birlikte Kâsım şehrine
gelmiş olmalıydı. Bu Türk boyunun kullandığı dilin Nogayca’ya, kısmen de
Kumukça’ya yakın olduğuna dair emareler vardır37

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar