Saru Saltuk efsanevi bir kişiliktir,
Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli’nin fethi esnasında gazalara katılan, kahramanlığı ve velayeti ile daha yaşarken efsanevî bir şahsiyet haline gelen bir Türk kahramanıdır[1]. Hayatı etrafında oluşan menkıbelere diğer gazi ve velilerin menkıbeleri de karışmıştır. Bu sebeple Sarı Saltuk’un gerçek hayatı ile ilgili bilgileri elde etmek son derece güçleşmiştir. Tarihî kaynaklarda yer alan Sarı Saltuk ile ilgili bilgiler Sarı Saltuk’un gerçek hayatını ortaya koyacak nitelikte değildir. Gerçek hayat ile menkıbevî hayat birbirine karışmıştır. Üstelik tarihî kaynakların Sarı Saltuk hakkında verdikleri bu bilgilerin bazan birbiriyle çeliştiği de görülmektedir
Sarı Saltuk, bir destan kahramanında bulunması gereken bütün özelliklere sahiptir.
Sarı Saltuk hakkında bilgi veren bir başka önemli kaynak da Evliya Çelebi’nin meşhur Seyahat-nâme’sidir. Evliya Çelebi’ye göre Sarı Saltuk’un asıl adı Muhammed Buharî’dir. Muhammed Buharî Ahmet Yesevî’nin halifesidir. Ahmet Yesevî, Muhammed Buharî’yi şu sözlerle Hacı Bektaş-ı Veli’ye gönderir:
– Saltuk Muhammedim ! Bektaşım seni Rum’a göndersin, Leh diyarında yoldan çıkmış olan Sarı Saltuk suretine girip o melunu, Dobruca’daki ejderi bu tahta kılıç ile öldür, Makedonya ve Dobruca’da yedi kırallık yerde ün sahibi ol.[10]
Dobruca’ya yetmiş adamıyla gelen Muhammed Buharî’nin, Kaligra mağaralarındaki ejderi öldürmesi üzerine Dobruca kıralı ve halkı Müslümanlığı kabul ederler. Leh ülkesindeki Sarı Saltuk namındaki papazı da öldürüp onun kılığına giren Muhammed Buharî Sarı Saltuk adıyla hüküm sürer ve bölgedeki halkları Müslümanlaştırır[11].
Evliya Çelebi, Seyahat-nâme’nin ikinci cildinde daha ayrıntılı bilgiler vermektedir. Muhammed Buharî, Kaligra’dan Kırım’a, oradan Rus ülkesindeki Haşdek kavmine, oradan Leh ülkesindeki Lapka kavmine (Not: burada Lehistandaki Lipka tatarlarını hatırlamak gerek) en sonunda da yine Leh ülkesindeki Danska limanına gelmiştir. Burada Sveti Nikola – Sarı Saltuk adındaki bir papazla oturup epey sohbet etmiş sonra onu öldürüp cesedini yok ederek onun kılığına girmiştir. Yıllarca «Ben Sarı Saltuk’um ! » diyerek Sveti Nikola kıyafetinde dolaşmış, binlerce insanı Müslümanlığa davet etmiştir. Bu ciltte Sarı Saltuk’un Dobruca’daki canavarı öldürmesi bu defa daha ayrıntılı olarak anlatılmaktadır[12].
Sarı Saltuk’un Anadolu’da Baba Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kilgra Sultan gibi adlarla anıldığını yazan Evliya Çelebi, Hıristiyanlar arasında ise Sarı Saltuk’un Sveti Nikola adıyla tanındığını belirtmektedir[13]. Evliya Çelebi, Hıristiyanlar üzerinde Sarı Saltuk’un çok büyük bir etkisi olduğunu yazar. Çelebi’nin döneminde dervişler def ve kudüm çalarak Sarı Saltuk’un yaşadığı bölgeleri dolaştıklarında Hıristiyanlar Sarı Saltuk’u hatırlayıp dervişlere bol bahşişler vermektedir[14].

Altınordu devletinde tamamen Nogay hanın hakimiyetinde bulunan alanları gösterir yaklaşık 1300 tarihlerini yansıtan bir harita
Cuci ulusunda Berke han ve bunun başkumandanı olan şehzade Nogayın müslüman olmaları ve Hulegu ile olan harpleri kazanmaları hilafet için alınan bir intikam ve islamiyetin zaferi gibi telakki olundu.
Bu münasebetle komşu müslüman ülkelerinden Horasandan ve Anadoludan Berke ve Nogayın ülkesine gaziler gitti.
Azerbaycandan Erdebil şeyhi Safiyüddin Erdebili kendi müridleri ile birlikte Deşti Kıpçaka ve Kırıma gidip irşadda bulundu.
Anadoludan dahi Sarı Saltık ismindeki Türk şeyhi de 1263 yılında 12.000 hane kadar Türkmen ailesi (Belki de çoğu Çepnilerdir) ile birlikte Kırım ve Dobrucaya yani şehzade Nogayın hakim olduğu yerlere gidip yerleşti ve İslamiyetin neşri uğrunda çalıştı.
Bu senede Berke ile Nogay Hulegunun ordusunu Kafkasyada Terek ırmağı üzerinde mağlup etmişti. Aynı senede Berkenin Mısıra gelen elçileri Memlük sultanı Baybars tarafından ahilik teşkilatına alınmıştı. Sonra bu teşkilatın Altınorduda da yayılmış olduğunu İbn Batutanın ifadelerinden öğreniyoruz Aynı senede Mısırla Altınorda arasında serbet deniz yolu açılmasını temin eden bir anlaşma Bizans ile imzalandı. ertesi sene 1264 te şehzade Nogay o zaman Trakyada Aynos (Enez) kalesinde tutulan Selçuklu Sultanı İzzeddtin Keykavusu oraya kuvvetli asker göndererek, Bizans esaretinden kurtardı. Berke hanın bunu İzzedinin kardeşi Rükneddin 4. Kılıç Arslanın ricası üzerine yaptığı rivayet edilir. Berke han Sultan İzzedine ve maiyetine Kırımda Sulhat(Eski Kırım) ve Sudak şehirlerini arpalık olarak verdi.
Nogayın kendisi de müslümanlığı resmen 1265 yılında kabul etmiştir.
Nogayı Sarı Saltıkın islamiyete ikna ettiğine dair rivayetler vardır.
O 1265 yılında Trakyaya girererk Bizans şehir ve kalelerinin bir çoğunu tahrip ve yağma etti. Bunun maiyetinde Kırım taraflarında zaviyeler kurarak yerleşmiş olduklarını ve gaza mahsulleri ile yaşadıklarını İbn Batutadan öğrendiğimiz, Azerbaycanlı, Rumlu (Anadolulu) ve Horasanlı gaziler ve azaplarda tabiatıyla iştirak etmiş olmalıdırlar.
Nogayın ordusu Macaristan içlerine kadar akın ediyordu. Nogayın maiyetinin çoğu bir kaç yıl içerisinde müslüman oldu. Yalnız eskiden Hristiyanlığı kabul etmiş olan Alanların bir kısmı yine hristiyan kaldı.
Sicilya ve Blulgar kralları ile Bizans imparatorunun damadı olan Nogay, aynı suretle Bizansın damadı olan Bulgar kralı Konstantinin çeyiz meselesine karışmak bahanesiyle Mihkael Paleologun Varna civanındaki ANCHAİBUS ve Mesembria kalelerini 1280 de zaptetti.
Sultan İzzettin Keykavus Altınordanın merkezi Saray şehrinde 14 sene yaşadıktan sonra 1278 yılında vefat etti.
Berke hanın kızı Urbay hatun ile evlenmiş olup, oranın hanedan azasından olmuştu. Oğulları ve maiyetinin çoğu Kırımda sultanın yurdunda yaşadılar, Sulhat (Eski Kırım da) bunlar zamanından kalan bir cami de vardır. Bunlar şehzade Nogayı Bizans üzerine akına kışkırtıyorlardı.
Varna yanındaki iki kalenin işgalinde de onların teşviki müessir olmuş olabilir.
MÜNECCİMBAŞI, Sultan İzzeddin Keykavus ile aynı zamanda Kırıma geçip orada ikamet eden Sarı Saltıkın 680 hicri 1281 miladi yılında Kırım hanının (yani Nogayın) emriyle Kırımdan Dobrucaya geçtiğinden ve orada kafirlerle harbettiğinden bahseder.
Bu haber Nogayın 1280 yılında Varna yanındaki iki kaleyi yani Dobrucayı işgaline dair yukarıda naklettiğimiz habere uygun gelmektedir. Nogay ölünceye kadar Rumelindeki bu gaziler bu taraflarda coşkun akınlar icra ettiler.
Kırımda ve Rumelinde Tatarları Müslüman yapan ve gaza ile meşgul olan dervişlerin ve gazilerin başı bulunduğu anlaşılan Sarı Saltuk son zamanlarda bazı ciddi incelemelerin konusu olmuştur. Bunlardan en yenisi olan Bulgar alimi P.MUTAVÇİYEV in tetkiki Türkiye kütüphanelerinde mevcut kaynaklardan haberdar olmadan yazılmıştır. Sarı Saltukun tek nüshası Topkapı sarayında bulunan roman tarzındaki menakıbı olana Saltukname ye göre bu zat Akşehirli olup Azerbaycan ve Drbend yoluyla (yani ilk moğollar zamanında Aşağı volgadan Batu ordasına giden 2. Alaaddin Keykubad ın takip ettiği yolla ve ihtimal onunla birlikte) Hanbalıka ve Karakuruma kadar gitmiş sonra dönüp gelerek Kırım tarafında ve Dobrucada irşadla meşgul olup gaza ile geçinmiştir.
Kendisi 1268/9 (h.667) yılında vefat eden Akşehirli şeyh Seyyid Muhammed Hayraninin müridi imiş, ismi Mısırda yazılan kaynaklarda doğu Türk şivesi ile sarıq şeklinde yazılmıştır ki bu da onun Şarkta bulunduğuna ve mısırlılarca bir Tatar şeyhi sayıldığına delildir.

Bütün ömrünü gazalarda geçiren Sarı Saltıkın menakıbı, İlhanlı ve Cuci ulusları kltür tarihi bakımından çok önemlidir. Saltuknameye göre, bu şeyl bir aralık müridleri ile birlikte ENDİRİYE (yani Edirne) yi yurd edimşiti, fakat Kırımdaki Kefeyi severdi, bir daha Endiriyeyi sonra bir Kırım şehrini daha (Sultan İzzedinin iktaı Sulhatı) yurd edindi bu üç yerden ayrı kalmazdı, böyle iken hiç bir yerde uzun müddet kalmayıp daima gaza ile meşgul olurdu. Bununla beraber bu şeyhin en çok İsakçada yaşadığı ve hicri 696 miladi 1296-1297 yılında vefat edip bu şehirden üç saat mesafedeki Babadağdaki mezarına defnedildiği bilinmektedir.
Romanya Babadağdaki Saru Saltuk türbesi
(Not:Hasluck, Sarı Saltuk’un Baba Dağı’ndaki türbesinin, Kırım’dan gelen Tatarlarca yapıldığını belirtmiştir.)
Bu rivayetler 1280-1299 yılları arasında, yani Nogayın Tuna havzasında ve Rumelinde şevketle salnatat sürdüğü devre aittir. Demekki Sarı Saltık, 1280 yılında Nogayın müsaadesiyle Kırımdan Dobrucaya geçmiş ve gazalarla meşgul olmuştur.
Fakat Tuna ve Dobruca tatarlarının reisi şehzade Nogay, mecusilikte kalan Toktagu Han tarafından mağlup edilip savaşta bir rus neferi tarafından öldürülünce Balkanlarda müslüman hakimiyeti ve dervişlerin faaliyeti sekteye uğradı÷ Bizanslılar birçok yerlerini Toktagunun oğullarından geri aldılar İsakça (Sakçı) da da Toktagunun gayrimüslim olan oğlu ve Nogayın düşmanı olan bir prens yerleşti.
Memlekette Saltuknamenin anlattığı gibi küffar galebe çaldı, Müslümanların çoğu Bizansa iltica etti ve bir kısmıda Anadoluya geçti, Bu hadiselerde Bizansa geçenlerden bazılarının Hristiyanlığı bile kabul ettiği, diğerlerinin de müslüman oldukları halde Bizans ordusuna kabul edildiği Bizans kaynaklarında dahi kaydedilmiştir.
Anadoludan Dobrucaya yahut Kırıma geçip orada Nogayın himayesinde irşadla ve gaza ile meşgul olan şeyhler derviyler ile sair mutavvia ve Türkmenler Sarı Saltıkın halifesi Halil Ece (İznikteki Saltuk türbesinde medfun) idaresinde Karesiye (Balıkesir civarı) geçtiler, Bunlar Sarı Saltık ile Halil Ecenin halefleri ancak Osmanoğulları devrinde tekrar Rumeliye geçerek eskiden büyük pirlerinin başlamış olduğu mukaddes vazifeyi tekrar devam ettirebildiler, bunlardan biride Yakup Ecedir.
Şehzade Nogayın cemiyeti bozuldu. Sarı Saltıkın dağılan mürid ve halifelerinden Barak Baba isminde birisi İlhanlılar sarayına gelerek Gazan Hanın ve sonrada Olcaytunun maiyetinde bulundu. Bu Barak bir rivayete göre Tokatlı, bir diğer rivayete göre İzzettin Keykavusun Bizansta hristiyanlaşan sonrada Sarı Saltıkı bularak onun irşadıyla tekrar müslümanlığa dönen oğlu imiş.
Bu meczup derviş han ordasında olsun eller arasında olsun hep yırtık elbise giyerek şamanlar gibi boynuzlar takıp elinde davul ile müridleriyle birlikte kendi Türkçe şathiyatını okuyup yürürdü. Olcaytu onu siyasi işlerde de istihdam etti. Şeyp bu hanın elçisi sıfatıyla Suriyede ve Gilanda bulundu. 1303 de Gilanda iken ora ahalisi tarafından öldürüldü.
Barak şeyh şii idi, hazreti Alinin kudsiyetinin Olcaytuya hulul ettiğine inanırdı. Kendisine Tatar şeyhi yahut Moğalların şeyhi denildiği gibi Barak Suvar da denilmiştir, bu son lakabın manası bence henüz meçhuldür.
İmparator Bizansa gelerek ücretli asker olan ve Turkopul ismi altında anılan müslümanlardan da askeri birlikler kurmuştu. Sonra Aydın Türklerinden Melik İshak 10.000 kadar askeriyle Bizansın hizmetine intisab etti. Öte yandan da Tuna boyundaki Nogayın ordusunu teşkil eden Tatarlarla Alanların bir kısmı da Bizansın hizmetine girmişlerdi. İçten çürümüş olan Bizans, her taraftan Müslüman ve gayri müslüm Türk ve Tatarları askerliğe ala ala, memleketini ve içteki çürüklüğünü bunlara pek yakından tanıtmıştı. Özetle Bizans ordusunda Bizanslılardan başka herşey vardı. İşte Bursanın 1326 yılında Orhan Bey tarafından işgali, böyle bir şeriatte meydana geldi, Sınır boyundaki Hristiyan Bizans askerlerinden hatta kumandanları arasında imparatorun hizmetinde bulunan İslam-Hristiyan karşıık Katalan-Turkopollar birliğinde kalmaktansa, Kayı beylerine iltihak etmeyi tercih edenler bulundu.
Sakarya havzasında uç türkleri arasına bizan ülkelerini fetih fikini Gazan zamanında rumelinden dönüp gelen ve Olcaytu zamanında İlhanlıların himayesini gören dervişleri ve (Çepniler başta olmak üzere) akidece yarı şii Türkmen uruğları tarafından beslenmiştir. Bunu eski Araplar zamanındaki gazilikin Bizans Akritoi ları ile temas neticesinde dirilmesi şeklinde izah etmek yanlıştır. 1299 yılında Nogayın ölümünü müteaakip Tuna havzasında ve Rumelinde artık müslümanlık yoluna girmiş olan ülkelerin tekrar gavur memleketi olması ve bunların binlerce aileleriyle birlikte Karesiye dönüp gelmesi bir çok müslümanların Küçümbahşı gibi hristiyanlaşarak bizans hizmetine intisap eylemesi (Bursada tekfur olan Baursuk da bu ibi hristiyanlaşan Türklerden olması muhtemeldir) uç mıntıkasında gaza ile geçinen muaassıp ervişler ve onlara toptan yani oymak halinde mürid olan Türkmenler için heyecan doğurucu bir hadise olmuştur. Şehzade Nogayın kadını Çini hatun ve büyük oğlu Türi, Gazan hanın karargahına gelerek İlhanı Alturordada tekrar kefereyi hakim kılan Toktagu hana karşı harp ilan etmeye teşvik ettiler, Saltuk baba nın Nogayın katlinden sonra Rumelinden kaçıp İlhanlılara gelen halifesi Barak Baba da, Gazan Han nezdinde makbuliyete geçmişti, Bu da Toktagu ile Bizans birleşmiş kuvvetleri tarafından Anadoluya ve İlhanlı ülkesine geri atılan Rumeli gazilerinin manevi rehberi ve öncüsü idi.
Bunlar Bizansa karşı ciddi teşvikatta bulundular. Sarı Saltuk gibi pirlerinin ve pek çok gazilerin cesedleri Tuna havzasında ve Dobrucada kalmıştı. Az sonra Altınordu da Togtagu han vefat edip yerine tekrarbir müslüman hanın yani Özbekhanın geçmiş olması, Sakarya havzasında ümitleri büyütmüştür. Her gittiği yerde şaman gibi elde davul (tüngür) bulunduran, şaman saneleri yapan boynuzlu Barak Babanın Bitinyada bulunduğu Bursa vilayetinde Kestel İlçesindeki Barakfakih ismindeki köy adından ve bu şeyhe ait rivayetlerden istidlal ediliyor.
Han elçisi sıfatıyla Suriyede, Gilanda ve diğer yerlerde gördüğümüz bu şeyhin Olcaytu tarafından Keşişdağı mıntıkasında 1302 yılında gönderilen ilhanlı ordusu içinde bulunmuş olması da pek mümkündür. Herhalde bu şeyhin en kuvvetli mürid ve halifeleri Sakarya havzasında bulunuyordu. Horasandan gelen Tapduk Emre ile Azerbaycandan gelen Geyikli Baba ve Tapdukun halifesi olan Yunus Emredir.
Vesikalara göre 1320 de vefat eden Yunus emre Porsuk suyunun Sakaryaya döküldüğü yerdeki Sarı köyde medfundur.
Yunus Emre kendi divanında Yunusa Tapduk-u Saltuk-u Baraktandır nasip, çün gönülden cuş kıldı men niçe pinhan olam demektedir.
Barağın halifesi olan Taptuk Emrenin ve haleflerinin mezarı da yine Sakarya havzasında Nallıhan kazası köylerinden Emre köyündedir.
Barağın müridi ve Osman ile Orhan beylerin muasırı olan Geyikli Baba da Bursa yanında Barağa nisbet edilen köye yakın olan Babasultan köyünde yatıyor. Mezarı Rumelinde kalan Sarı Saltukun bu ateşli, Alinin Olcaytu Hana hulul ettiğini söyleyecek kadar bu hana bağlanan halifesi Barak Baba, İstanbulun fethinden evvel yazılan nüshaları ile de bize malum olan ve aslında en çok Kıpçak şivesiyle karışık yazılan kelimat yada şathiyat ı bırakmıştır.
Dervişlerin nüfuzunda yaşıyan bir muhitte Barak gbi hükümdarın yakını ve yarı şamani olan dervişlerin öncüsü bulunan bir zatın bu şekilde İstanbul ve Trabzondaki Bizans imparatorluklarını silip süpürüp denize dökmekyi tavsiye eder şekildeki talimatının Sakaryadaki Türk muhiti üzerindeki tesiririn büyüklüğü ancak tasavvur olunabilir. Sarı Saltuk gibi Barakında Sultan İzzeddin Keykavusun muhitinden ve Karadenizin kuzeyinde bir aralık coşan dini hareket, gazilik hareketi namına iş yaptığı ve bunu uç Türklerinin ve İlhanlıların kudrediyle kuvveden fiile çıkarmak istediği şüphesizdir.
Umumi Türk Tarihine giriş Zeki Velidi Togan