0 Comments

FIKRALAR

Anafikir

Anqaranıñ Polatlı ilçesi, Qarayavşan koyü Türkçe dersinde beşinci sınıflarga bir metin yazdırgan ocanım, “aqşam bolganda üyünüzde bu yazını aruv etip oqunız ve ana fikrini çıkarıp yarınga ketiriniz”, dep ödev bergen. Bir qız balası üyüne barıp bu yazını okuğan, ana fikirini çıqarmaq içün anasından yardım istegen. Bu qıznıñ anası qıdırmaqnı bek süygen bir apaqay eken. Akşamga qadar anav qapı seniñ, mınav qapı menim, dep dolaşıp tura eken. Bu yüzden de çölden (tarladan) kelgen aqayına aş yasap yetiştiramay eken. Bir yaqtan da qızı ocanımnıñ bergen yazısın oqup “yazınıñ ana fikirin ayt” dep anasın sıqıştıra eken. Bu durumu korgen babası sonunda dayanamagan, qızını qatına çagırıp “yaz qızım, yaz, ananıñ fikri qıdırmaq” degen!

Başıbalaban

Polatlınıñ Qarakuyu köyünden Rıza (Başar) Aqam Necmettin Aqayğa kız ayttırmaq içün Polatlığa keteler. Necmettin Aqay, korgen kıznı “başı balaban” dep begenmey geri qaytalar. Polatlıdan qaytıp kelgende “Rıza aqam ne boldu yav?” dep soraganda Rıza Aqam “Yav, dey. Başı balaban bolsa ne bolacaq, pencereden kirip çıqacak tuvul ya, o da halqday qapıdan kirecek degil mi?…” dep cevap bere.

Asıl zorluq
Anqaranıñ Polatlı ilçesinin Qaraqaya (Karakaya) köyünden Rıza (Başar) Aqam, cartı qamyonunen Adana-İskenderun istikametinde qamyonunen bogday taşıy eken. Kene boyle kunlerden birevinde onun kamyonunen Adanağa dogru ketişinde Toros daglarını keçip Adanağa baracagı sırada yolda polis toqtata. Ondan qamyonunun belgelerin soray, qamyonun da muayene ete. Rıza Aqam, olgan evraklarnı çıqarıp uzata. Onuñ arabasına ait bu evraklarnı teşkerip baqqan trafik polisi, kamyonun muayenesinde yazğan son kontrol tarihların keçkenin, bazı evraqların da ya olmağanın veya eksik olğanın kore. Ayrıca arabanıñ bazı far lambalarının canmağanıñ, sinyal işaretçileriniñ de bozuq olğanın farq ete. Polis, boyle cartı bir arabanıñ colga çıqmasınıñ ve Adanağa barabilmesiniñ de pek mumkun kormey ve Rıza Aqama:

– Araban cartı, lambaları canmay, muayyene tarihin keçirgensin, evrakların eksik, bu durumda Toroslarnı keçip Adanağa nasıl baracaqsın, dep soray.

Rıza Aqam, yıllardır bu istikamette kece-kunduz bu cartı kamyonnen Adanağa dogru ketip kelgenin añlatıp, soñ sozüni ayta:

– Men Toroslarnı keçmesine keçerim de, asıl zorluq sizni keçmekte!

Polatlınıñ Qarakaya köyünden Evliz Aqaynıñ apakayı Meldane, sık sık aqayına “akşam bolganda üyge qaytıp kel” dep tenbih ete eken. Bir qaç sefer bu sözlerni apaqayından eşitken Evliz Aqay, “Meldane, endi men başmaq boldum da, özüm qaytmaga bilemen!” dep cevap bere.

__________________

(*) not: Köylerde yeni doğan buzağı ve danaları anaları ile birlikte otlatmak amacıyla sürü ile beraber meraya gönderirler. Belirli bir yaşa geldiğinde danaya Kırımtatar Türkçesinde “başmak” adı verilir ki, artık sürü ile beraber meraya gidip gelen hayvan, köy içine bırakıldığında ait olduğu evinin yolunu kendi kendisi bulabilir (E.K.)

ŞIR BÖREKLE İLGİLİ FIKRA

Köyümüzde avcılık yapan Tahsin Dayı bir gün Alacalı arkadaşları ile köyümüzün dağlarında avlandıktan sonra karınlarını doyurmak için köye gelmişler. Anası Sadetkan Hala da şır börek pişirmiş, çocuklarıyla yemiş, Tahsin Dayıya da beş tane bırakmış. Anasına eve gelir gelmez :

-Anay şır böreklerni ketir . Beş tane Alacalı misapirim bar , demiş. Anası da içerden Tahsin Dayıya seslenmiş:

-Mında kelir misin? demiş . Tahsin Dayı hemen kalkmış anasının yanına gitmiş.

-Ne bar bır şey mi aytasın? dediğinde Anası:

-Üyde beş tane şır börek bar. Başka da yok. Bu beş tane şır börekke bunlar toymaz . Ne yasacakmız? demiş. Tahsin Dayı:

-Sen sofraga şır börekle yufkanı da ketir . Men onlarnın karnını toyuruman, demiş. Anası sofrayı kurmuş. Beş tane şır böreği tepsiyle sofranın ortasına koymuş, şalkamanı da doldurup odadan ayrılmış. Tahsin Dayı misafirlerine:

-Buyurun avcılar soframıza, deyip kendisi de oturmuş. Avcılar ilk defa böyle bir yemek gördüklerinden hemen yemeye başlamamışlar. Tahsin Dayı onlardan önce yufkayı almış, arasına şır böreği dürmüş, yemeye başlamış. Diğer avcılarda içlerinden “ Bu börek herhalde yufkayla yeniyor” diyerekten Tahsin Dayıyı taklit ederek şırböreği yufkayla yiyip karınlarını doyurmuşlar.


NOT: Tahsin Dayı Hakkın Rahmetine kavuşmuştur. Kendisini bu fıkra ile andığımızdan dolayı bizleri affetsin, ayrıca kendisine Allah’tan rahmetler diliyoruz, makamı Cennet olsun ve sofrası şıbörekle dolsun.Amin.

BEK ARUV (ÇOK İYİ )

Köylülerimizin birisinin evinde ailecek otururlar evin gelini elinde olmayarak seslice yelleniverir. Herkes utanıp önüne bakarken evin reisi,

– Kim yaptıysa söylesin. Danayı ona hediye edeceğim der.

Bir müddet bekleyişten sonra evin kızı atılır. Ben yellendim diye.

Babası da

-Tamam kızım dana senin oldu, der.

Ancak gerçekten yellenen kız değildir. Ve bu duruma pek içerleyen gelin kendi kendine konuşur gibi yapar.Herkesin duyacağı bir ses tonu ile şöyle der.

– Teeee. tıngıldatgan kelin bolsun. Dananı algan kız bolsun. Bek aruv.

SİLGİ ( SİLGI)

Köyümüze okul yeni açılmıştır. Aileler küçük –büyük demeden bütün çocuklarını okuması için okula göndermektedirler. Adile ebe’ de dört tane torununu aynı zamanda okula göndermek durumundadır. Bir gün okulda öğretmen her öğrencinin ayrı malzemesi olmasını ister. Bunun içinde her öğrenciden kendine ait kalem, silgi, defter gibi malzemeleri almasını ister. Adile ebenin torunları Ebazer, Hasan, Hüsniye ve Cevriye okuldan eve gelince, ebelerine öğretmenin silgi istediğini söylerler.
Köyümüzde silgi denilince, kadınların başlarına örttükleri örtü akla gelir. Adile ebe ise çocukların her biri ayrı ayrı silgi isteyince, öğretmenin defterdeki yazıları silmek için kullanılacak olan silgiyi bilmediği için, kendi kullandıkları silgiyi (örtü) anlar. Bu duruma şaşırır.Kendi kendine;
– Hadi, hüsniyenen cevriyege silgi kerek. Ebazernen Hasan silgini kateceken. der.

MALAY

Köylülerden birisi bir düğüne gitmek üzere yola çıkar. Düğün yerine yaklaşınca yanındaki MALAY isimli ekmeği bir taşın altına saklar. Nasıl olsa düğün evinde karnımı doyururum. Bunu da sonra yerim diyerek Gittiği düğün evinde hiç kimse yemek vermeyince aç kalır. Ama seslenmez. MALAY’ ım var diyerek.

Malay’ ı sakladığı yere gelir. Bakar ki yerinde yok. Kurt- kuş çıkartıp yemiş. Oturur ağıt yakar.

Amman Amman malayım. (Amman Amman malayım)

Seni kaydan alayım. (Seni nerden alayım)

Sen bö dep şıkganda (Sen birden karşıma çıkınca)

Korkgan men bolayım. (Korkan ben olayım.)

KAZMANIN KILIFI

Köylülerden biri bir gün tarlasını öküzlerle sürerken karasabanına bir cisim takılır.Eğilip yerden cismi eline alır.İncelemeye başlar.Aslında bulduğu ayağa giyilen bir çizme imiş. Çizmeyi hiç görmeğinden ne olduğunu ve neye yaradığını bir türlü anlayamamış.Başkalarına göstermiş.Onlarda bilememişler.” Mına Akıllı Ahmet Aqay’ga aketelim.(Bunu Akıllı Ahmet Akay’a götürelim)” demişler. Kartbabay Akıllı Ahmet Akay’ a çizmeyi göstermişler. Kartbabay getirilen çizmeye şöyle göz ucuyla bir bakmış. İşaret parmağını çenesine koyup düşünmeye başlamış. “Hayret ! Men de ömırimde sıpta bunday bır eşya köremem. Köylülerge ne aytsam. Nege oşay.? (Hayret! Ben de hayatımda ilk defa böyle bir eşya görüyorum. Köylülere ne söylesem. Neye benziyor.)“..diye düşünürken yine akıllı Ahmet Akaylığı aklına gelmiş. ” Bir şiy uydurayım. Köylüler meni dınlar. Aytganıma aldanılrlar..(Birşey uydurayım.Köylüler beni dinler. Söylediğime inanırlar)” diye düşünür.. Gözlerini köylülere çevirerek, ” Ballar bu bolsa bolsa kazmanın kılıpıdır. (Çocuklar bu olsa olsa kazmanın kılıfıdır)” der.

Aşa aşama
Zamanında Tekirdağ / Emiryakup Köyü’nde
yaşanmış olaylar.
Rahmetli Topal Ahmet’in önüne her akşam lahana,
pırasa, biber kızartması gibi sebze yemekleri koyarlar.
Rahmetli bu yemekleri de hiç sevmezmiş. Evdekilere:
– “Men yarın doktorga ketçem midem avurtup tura” der.
Bir gün sonra doktordan çıka gelir. Torunu da merakla
ne olduğunu sorar, Topal Ahmet sedirliğe bağdaş kurar;
sol elini kaldırır ve
– “Lahana aşama, pırasa aşama, kızartma aşama, biber
aşama…’Sağ elini kaldırarak’ Çiberek aşa, köbete aşa,
cantık aşa, tataraş aşa, hele et çok aşa…” Torunu
dayanamayıp sorar senin gittiğin doktor Tatar mıydı
yoksa dede, der…

Anav Meret

Akayın birevi “etmen rakı, Tatar’ın akkı” degen. Tora aytkan.
Etni aşar, rakını içer, kiypine karar Tatar.

Vakti zamanında işten bunday kop kop et aşap rakı içilgen bir Tatar köyünde üç kart
bir araga kelgende içlerinden birevi “Akaylar, yaşlarımız bayagı boldu. Endi acige ketme vakti kelmedi mi, dep ortaga bir laf aktan.
Anav birevleri “Emen ketiyik” demegenler. “Kısmet bolsa, bolur be
!..” dep kaçamak bir şiyler aytkanlar.
Lafnı ortaga aktan soyu “Akaylar ! Alımız vaktımız aruv, savlugumız da yerinde. Kudaynın da
emırı.Ta neçün savsaklamaga ograşasınız şo ?” dep sorganda
pek ketimkâr bolmaganlardan birevi sonunda avuzından baklanı çıkargan:
– Tora aytasın ekem. Ketmesi de kolay, kelmesi de. Alımız da aruv,
vaktımız da. İlle ve lâkin, kaytkan son, anav meretke tövbe etmek
kerek de, degen.
“Meretke tövbe” lafın tuygaman, işler teran kıyışkan.
Kel zaman, ket zaman, kunler kelip keçken. Bular er rakı içip aygan son “Emen taşlasak da bolur be, endi tövbe etsek de bolur be !..” diy diy sonunda acıga ketmege belsengenler.
Uzun etmiyik, muratlarına ergen, aciga ketip kelgenler. Tabii, aramga da tövbe ta.
Tövbesine tövbe de, bular köyde yaşagan kişiler. Em de köyün balaban
akaylarından, acı efendilerinden. Kayda toy bar, başta bular şakırtuvlı. Eee Tatar da armannı köterdimi tura mı ? Er yakta toy. Em de Tatar toyu. Rakısız toy yok. Erkes aşay, içe. Bizimkiler sade aşay, içkenlerge karay. Halk kebapnı şaynay. Bostanın cuta, artından
rakısın soza, kiyplene de kiyplene. Olarga karap bizimkiler de tamşana ta.
Konakbaynın birevi bularnın tamşanganın korüp katlarına bargan. “Akaylar sizge de birer kade ciberiyim mi?” degen. Acılardan birevi kızgan körünüp “Şaşmalay berme ! Bizim acı bolganımıznı
bilmeysin mi ?” dese de, bizim konakbay “Köpten beri içmeysiniz, sagıngansınızdır, bir kadeden ne bolacak şo ?” degende acılar birbirevine karagan.
Konakbay da cuvurıp bularga rakını da, mezeni de cibergen. Aldlarına rakı kelgende dayanamaganlar ta. Bizim efendi akaylarga keyif, toyga da neşe kelgen. Kulüp, oynap anlata ekende yatsı vaktı kelgen. Minareden ezan sesi tuyulgan. Ezan seseinen barabar içlerinden birevi “Bari namaznı taşlamayık, barıp yatsını kılayık da keliyik” degen. Anav birevleri de tastiklegenler. Üçevi de camige ketip namazga turgan.
Namazga turmasına turganlar da, içlerinden birevi secdege barganda birtta turalmagan. Katındaki arkadaşı ekinci secdege barganda türtken,
“tur, tur, ayıp bolayatır” dep.
Catkan soyu
“maga boldu, ber Acı Ametke !..” diy eken.

Men bile edim namazının bolmaganını

bır apakaydın matuv bır balası bar eken, bala ösüp endı cas bolmaga tursada matuv ne bolsa, bike orazada teravige ketkende balanı taşlayamagandan matuv balanıda teravike akete eken, camide apakaylar betine kırip apakaylardın katına barıp kosulup namaz kılataganlar,

kunlerden birevünde namaz kılmanı bek bilmegen zaydabaydın arkasında namaza turganlar, namaz bitken son matuv balanın anası zaydabayga: -zaydabay senin namaz bolmadı dep aytkan, matuv balada

-men bildim namazının bolmaganının zaydabay enkeykende menimki tonkaya edi degen.

Ketmiyikmen endı namaza

Namazman bek arası bolmagan akaynın birevü namazga ketken, tek bilgenide elam suresi eken, namaznı kılıp şıgayatırlar, şıkkan sonra diyki:

-mınavı imam menim sakmar atnı arabaga koşkanım day er şiyne elamnı kosabere, menim day elamdan başka bir şiy bilmiy ketmiyikmen endı namazaHakim bey

Zamanında Tekirdağ / Emiryakup Köyü’nde yaşanmış olaylar.
Köyümüzde Ziya Onbaşı isminde bir çoban varmış; bir gece köy düğününde
gözüne Münire isimli güzel bir çoban kızını kestirmiş. Uzun boylu kırmızı
yanaklı güzel mi güzel Münire kızın yakınlarına haber gönderip istetmiş ama
fakirliğinden dolayı isteği kabul görmemiş. Bunun üzerine Münire’yi kaçırmayı
planlamış Ziya Onbaşı. Plan üzerine, bir sabah 20 kadar kadın tarlaya giderken
aniden üç arkadaş bu grubun önüne çıkmış ve panik yaratıp aradan Münire kızı
kaçırmışlar. Yaşı henüz 14 olduğundan iş mahkeme intikal ettirilmiş. Tabi
Köyde herkes Kırım Tatar Türkçe’si ile konuştuğundan Hayrabolu Mahkemesi
bir de tercüman kadın getirilmesini istemiş. Ziya Onbaşı’nın tarafı, tercüman
kadın ile anlaşmış ve lehinde olacak şekilde hakim beye konuşmasını istemiş.
Kadın buna razı gelmiş:
Hakim olayın nasıl olduğunu kadınlardan birine sormuş o da:
– “Çatırmanlık içinden calkanbaş bir akay sozuluuup çıktı, aldı ketti Münüreen
Hakim bey” demiş. Hakim tercüman kadına dönerek:
– “Ne dedi bu kadın?” demiş. O da:
– “Kendi isteğiyle kaçtığını söylüyor Hakim bey” şeklinde tercüme etmiş. İş
tatlıya bağlanmış ve evlenmesine izin verilmiş

ne eti bar ne şotu

konar koyunden bırevı
BİR ANEKDODDA ÖZÜMDEN ANLATAYIM
Ben özüm hatırlamasamda bizim köylülülerin
tamamımı bunu mağa
anlatıp betimi kızartırlar hala.
Bayramda bab annemarğa ketgen edik.
Onlarda köbete yasağanlar. Mende
balaman sıprağa şakıralar şakıralar
ketmiymen. Millet köbetenin işini aşagan
men bir bardım birşiy kamagan ve orda
mınav tarihi sözün aytgaman

-ne eti bar ne şotu sig… bunday köbeteni degemen

tabi halalar amcalar bütün sülale kopmuş gülmekten.
hala anlatırlar ama men atırlamayman.
bala
konar
 avılından bır bala
(adı bende saklı dep aytıyatır)
sidiği kelgen, kışkene bolganından pantalonunu şıkartamay bolup anasına bakıra eken
– Anneeee siğecekmeeeen ,
baladın anaysıda kop şakacı birew eken, bala siğecekmen dep bakırdıkşa
anası balaman talga keşip
– Ulum kimi siyeceksin(seveceksin?) dep anlamaganday talga keşe eken

NOGAY ŞAYI…
Aklını coytkan Tatar Ruh Sağlığı Hastanesinde iyileşken dayın turur…
Hekimler ;
-Aklıgını coytkan edin ; biraz aruvsun…Seni mından cibereyik…dep aytarlar…
Tatar bek süyünür…
Hekimler, aklını coytkan ama aruv bolganına inandıkları Tatarga sorganlar ;
-Mından ketgende, dışarıda ilk iş ne yasıycaksın? Derler..
-Bek özledim…Nogay Şayı içecekmen…der…
Hekim sorgan;
-Kayday yasanır NOGAY ŞAYI?
Aklını coytkan tatar başlar anlatmaga ;
-Bır tencerege su kuyorman…İşine şay atarman…İçine süt katarman…İşine karabiber, tahaan , taze yağı da kuyup içermen…
Hekimler ;
-Bu akay coytkan aklını taaa tabamagan …der…
Tatarı hastaneden cibermegenler…

İNDİRİK
Sekerde ilkmektepte öğretmen bır kızga sorpatı.
-Dersındı nege yasamadın? dep.
O da:
– Yaptımda öğretmenim defterim undurukte kaldı deptı.
Öğretmen nogayşadı anglamagan
– nerde kaldı? deptı.
Kız Türkçe dı cangı üyranıyatır eken bıraz inceltip cımsak aytayım dep
-ÜNDÜRÜK te deptı.
-Nerde dep soragan kerıden öğretmen
-İNDİRİK te deptı kız
Ne diysın kızım anglamayman degende
Kız avuzunu aşıp bakırgan:
İNDİRİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİK….

Kormedim
Kuvalay Ahmet Akay, bu köyde şakacılığı ile tanınan simaların başında yer almaktadır. Anlatılan bir hikâyeye göre Ahmet Akay, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Yaverören köyünde bekâr olarak Kâzım Oktar ile beraber çalışırken, çalıştığı evin Ağasının apakayı (hanımı) köbete yapmış. Evin hanımı, sofrayı hazırlarken de köbetenin kıymalı tarafını kocasının önüne, pirinçli tarafını da Ahmat Akay ile Kâzım Oktar’ın tarafına gelecek şekilde yerleştirmiş. Aradan bir zaman geçmiş, harman yerinde sap taşımakta kullanılan angıç (tahta tekerlekli sap arabası) devrilmiş ve tekeri kırılmış. Sonra bu tekeri kırılan sap arabasını başka bir arabanın üstüne yükleyip köye getirmişler. Köye gelişlerinde bazı köylüler, o vakte kadar bu şekilde bir arabanın diğerine yüklendiğini görmediklerini ifade etmişler. Bu sözler üzerine Abdulla Akay, “ben de kırk senedir el kapısında çalışaman, bir tavada eki köbete kormedim” diye cevap vermiş.

Romanya derlemeleri
KÖYLI MEN SUV ANASI
Bir köyli baltasın kölge tüşürgen de, suv ke-narında kaygısından cılmaga başlagan. Suv Anası anı eşitken, acıgan ve yardım etmek istegen. Suvın altın bir balta şıgarıp:
Bo senin mi?” dep soragan. Köyli: “Yok, menim tuvul”, değen. Son, Suv Anası, gümüşten yapılgan bir balta şıgargan, köyli bora da almagan. En sonunda, köylinifi baltasın şıgargan. Köyli, bal tasın körer-körmez tanıgan ve: “İşte, menim baltam bodır” değen..
Köylinifi bu dognhgın körgen Suv anası, oga altın ve gümüşten yasalgan baltaların bagışlagan.
Köylü, üyüne kaytıp kelgende, kuvanganmdan, arkadaşlarına anav algan baltalarnı körsete, kölde bolıp geşkenlerni anlata.
Başka bir köyli de ep onday yapmağa istiy. O bölge bara, baltasın âseletten suvga atıp cibere. Son, suv kenarına otırıp cılamaga başlay. O zaman Suv Anası oga da altından bir balta sigara da: “Bo senin baltan mı?” dep soray.
Köyli, körer-körmez, kuvanıp: “Elbet, bo menim baltamdır” dep cevap bere.
Suv anası, yalan aytkanı üşün om cezalay. Anav şigargan baltanı köylige bermiy ve yalandan suvga atkan baltasın da geri kaytarıp bermiy.
Derlegen: Nedret Mamut, Renkler: -1987

KART MAN CAŞ
Bir caş, selâm berip bir kartın-katından geşe:
– Selâmmalekim kartım, diy. Kart:
– Alekim selâm cümle alemnift gülü, dep cevap bere.
Keşikmiy, caş nişanlana. O kartnı bir taa raslay:
– Selâmmalekim kartim, diy. Kart ayta:
Alekim selâm bir kişinin gülü, diy. Caş soray:
– Nüsün bonday aytasın?
– Nişannmm bir gülüsin, onm üşün, diy kart. Caş, tüşüne kete. Köp geşmiy, akılı aylanıp,
ayıra nişanlısın.
Bir kaş gün geşkene son kartnı gene raslay:
– Selâmmalekim kartım, diy. Kart oga:
– Alekim selâm cümle aleninin maskarası, diy.

KISKA KISKA

-Bay, balam,- dİy anası, -sen endi balaban kız boldın, ama, kene de karanlık odaga bir özün kir- mege korkasın.
-cok, anay, men endi iç de korkmayman, inanmaysan cür, beraber kireyik.
————————————————————–

-Anay! Şıraknı tımgızma, tüşim aruw körünmiy…
—————————————————————
-Anay! Erbir balanın babası olmak kerek onday tuğu mu ?
-Onday, kızım !
-Aysı ne işün bizim korantada 4 dane bala bar, babamız ise bir dane?!
—————————————————————–
Asançık babasıman tükanğa bara. Satıcı balağa karap:
-Kolunı uzat, balam, sana tatlı bereyim,- dey.
-Babam uzatsın,- diy bala.
-Nasıl terbiyeli bala ekensin, babanı pek süyesin galiba.- Diy satıcı.
-Babamın kolu menimkinden balaban taa! -diy bala.
——————————————————————–
-Ana neişün barlılar cılaylar?
-pıkareler kop bolganı işün!
-Aysı pıkaralar neişün cılaylar?
-Barlılar az bolganı işün…
———————————————————————–
Şeryan mektepten kelgen son, babası soray:
-Son, ulum, mınav kun derslerden nasılkalay puanlar aldın?
-Taşlasa, baba, akıkiy er adamlar mınday ufak tüyek şiyler akkında laf etip oturırlarmı ?!
———————————————————————–
-Anay, anay, süt bolğan kopkağa sıçan tüşti !
-Son, ne yasadın, sıçannı tuttınmı, kızım.
-Yok, sıçannı tutsın, dep men o kopkağa mışığımıznı taşladım.
————————————————————————-
-Doktorğa bardın mı?
-Bardım.
Son nasıl ? Tişin avura mı yok mı ?
-Bilmiymen, doktor onu özüne alıp kaldı.
————————————————————————–
-Emce, a emce! Sizin ana babanız ayvan mı ?
-Yok, neiçün bulay diysin ?
-Ya babam sizi korgenimen : Anavı ayvan kene keleyatır diy de.
—————————————————————————
Tiş ekiminin odasından pek keskin ses eşitile. Beş yaşındaki ulu andan çıkan son babası ba ladan soruşa:
-Pek bakırdın, ekim acıttımı, ulum ?
-Men bakırmadım, baba! Parmağını tişlegen edim, ekim bakırdı !
—————————————————————————
-Asan ! Sen balaban bolıp, neıçun kişkene kardaşına çantannı koterıp curmekni mecbur etesin ya ?
-Men oga buyuklerge yardım etmeknı üyretemen !
—————————————————————————-
-İslâm ! Ağaların nasıl yaşaylar ?
-Buyugu evlendi,kuçügu yahşı yaşay !…
—————————————————————————-
Mektepten kelgen talebe babasından soruşa :
-Babay, sen iş bir şiyden korkmaysın mı ?
-cok !
-İş, iş bir şeyden korkmaysınmı ?
-cok dep ayttım da !
-Aysı kundelik depterimni oku da kara, ocapçem saga ne yazıp yolladı !
——————————————————————————
-Kerim ! Sen ne içün tişini temizlemeysin ?
-Anay! Men kirli iç bir şey aşamadım da ?!
——————————————————————————-
-Pikret ! Ne içün yolda Kerimnen kotekleştiniz?
-Ya üyde kotekleşmege izin bermeysiniz de !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar

ötürük

Komşumdan kelgen bır şıpşeSaldım kapesgeErten turup karadım şıpşem korazÜylendırmıy akam…