Yrd. Doç. Dr. Yakup SARIKAYA
Türkmenlerin Tulum Hoca destanı ise şöyle özetlenebilir (Veliyev 1993):
“Konrat denilen büyük bir memleketin başına geçen padişahlar sürekli ölmektedir. Bunun üzerine ülkenin padişahı, uzun ömürlü olması için tahta çıkardığı yeni padişaha “durmuş” anlamındaki Toktamış adını verir ve ölür.
Toktamış şahın doksan beyi ve bir o kadar da veziri vardır. Bu beylerin arasında Tulum Hoca adlı Mangıt’tan gelmiş çok akıllı biri vardır. Toktamış şah ona çok itibar etmektedir. Beylerin içinde Gencebay Köse diye kıskanç, hilekâr ve yalancı biri vardır. Gencebay Köse oğlu olmamasını bahane ederek Tulum Hocanın Toktamış tarafından ilden çıkarılmasını sağlar. Yurttan kovulan Tulum Hoca Konrat’tan çıkıp uzunca bir yol yürüdükten sonra Hakim Atanın kabrine varır ve orada karısıyla birlikte onları bu zor durumdan kurtarması için Tanrı’ya dua
ederler.
Gittikleri ülkede Tükli Aziz ve Saçlı Aziz adlı iki aziz vardır. Tükli Aziz dağlarda ve çöllerde gezmektedir. Saçlı Aziz ise Kaf Dağı’ndaki perilerin padişahıdır.
Bu ikisi bir su başında karşılaşırlar ve Tükli Aziz Saçlı Aziz’e âşık olur. Saçlı Aziz suda yıkanırken bedenine, yere basarken ökçesine, saçını taradığında başına bakmaması şartıyla onunla evlenir.
Aradan dört yıl geçer ve Saçlı Aziz Tükli Aziz’den hamile kalır. Ancak bu sırada Tükli Aziz, bir peri olan Saçlı Azizin ona koştuğu şartları bozar. Bunun üzerine Saçlı Aziz beyaz bir güvercin olur ve uçup gider.
Güvercin Astrahan denizinin kenarındaki büyük bir çınarın başına konar ve dinlenmeye başlar. Bu sırada doğum sancısıyla yere düşer. Orada bir oğlan doğurur ve onu çınarın üzerindeki Simurg kuşunun yuvasına bırakır. Sonra tekrar güvercin olup gökyüzünde kay-
bolur. Bu sırada Tulum Hocanın Gülnahal (Gülnihal) adlı hizmetçisi bebeği odun toplarken bulur ve Tulum Hoca’nın karısına getirir. Tulum Hoca ve karısı Novbahar (Nevbahar) Bibi çocuğu evlât edinip adını Rahımberdi koyarak tekrar memleketlerine geri dönerler.
Toktamış Han onu iyi karşılar. Rahımberdi Tulum Hoca’nın elinde yetişir ve çok yakışıklı ve
cesur bir delikanlı olur. Rahımberdi’nin ismi çocuklukta karıştığı bir vakadan dolayı Aytgeldi olmuştur. Bu olay şöyle gerçekleşir. Rahımberdi’nin çocukluk arkadaşlarından Keyküt Kel adlı biri aşık oyununda diğerlerini hileyle yenip üttüğü aşıkları onlara tekrar geri satmakta-
dır. Bu durumu fark eden Rahımberdi onu çok kötü bir şekilde sıkıştırır ve bir daha hile yapmaması için uyarır. Keyküt Kel yine bir gün arkadaşlarıyla aşık oyunu oynarken Rahımberdi’nin geldiğini görür ve paniğe kapılarak kaçmaya başlar.
Kaçarken “ayt geldi, ayt geldi” diyerek onlara Rahımberdi’nin geldiğini gösterir ve Rahımberdi’nin adı bu olaydan sonra “Aytgeldi” kalır.
Ancak Tulum Hocayı çekemeyen vezirler Toktamış Handan Tulum Hocanın oğlu Aytgeldi’yi kendisine evlât almasını isterler ve böylece Toktamış Aytgeldi’nin üçüncü babası olur. Ancak Aytgeldi’nin ileride tahtın sahibi olacağından korkan aynı kıskanç beyler (başta kötü niyetli Gencebay Köse olmak üzere) toplanıp tekrar bir karar alırlar. Tekliş padişaha Ötgen adlı bir
vezir götürür ve Toktamış’ı razı edip Aytgeldi’yi Barsagelmez denilen bir memlekete, Kalmuk şahı Tüke şahın haracını alması için gönderilecek bir ordunun başına geçirirler. Aytgeldi’nin çaresiz hazırlanan bir orduyla yola çıkar ancak ordusu onu yarı yolda yalnız başına bırakıp geri döner. Ama o vazgeçmez ve tek başına yola devam ederek babası Tükli
Aziz’in de yardımıyla Kalmuk şahının muhafızları Ak Dev ve onun kardeşi Kara Dev’i yenmeyi başarır.
Daha sonra yine asıl babası Tükli Aziz’in ordusunun yardımıyla Kalmukların kırk bin kişilik
ordusunu da yener. Bunun üzerine Tüke şah aman diler ve Aytgeldi’nin şartlarını kabul ederek onu kızı Aksluv’la evlendirir. Böylece amacına ulaşıp mutlu bir hayat süren Aygeldi bir süre sonra memleketi Konrat’ı özler ve Tüke şaha ülkesine dönmek istediğini söyler. Tüke şahın izni üzerine eşi Aksluv’la birlikte Konrat’a dönerler. Konrat’ta onlara kırk gün kırk gece toy yapılır. şenliklerin ertesinde Toktamış halkını toplayıp bir vasiyetle kendisinden sonra tahtının sahibinin Aytgeldi olacağını ilân eder ve destan sona erer.”
Aynı milliyete mensup destanların akrabalıklarını belirleme yöntemlerinden birisi de bu destanlardaki tip ve vakaları karşılaştırmaktır. Coğrafi alanı Altınordu, Uluğ Türkistan ve Sibirya Türkleri olan Edige destanı Türkmenlerin Tulum Hoca destanıyla tip ve vakalar bakımından büyük benzerlikler (ortaklıklar) göstermektedir. En başta, Tulum Hoca destanının kahramanı Aytgeldi’nin adının bile Edige destanının kahramanı Edige’nin değişmiş şekli olduğu çok açıktır (Edige > Aydığa > Aydeke > Aytgeldi).
Veliyev’in belirttiğine göre Tulum Hoca’nın Türkmen varyantlarında bu birbirine yakın şekillerin hepsi geçmektedir (Veliyev 1993:8).
Bunun yanında Toktamış Han her niki destanda da han olarak vardır. Ancak Tulum Hoca destanında Timur (şah Timur, Aksak Timur) yoktur. Edige destanından farklı olarak Tulum Hoca destanında, Timur’un yerini Mangışlak Türkmenlerinin düşmanları Kalmukların şahı Tüke şah almıştır.
Buradan da anlaşılacağı gibi Edige destanının vakalarını birebir aynıyla Türkmen destanı
Tulum Hoca’da bulmak mümkün değildir.
Yukarıda söylendiği gibi Tulum Hoca destanının bütün varyantları Çovdur Türkmenleri arasından derlenmiştir.
Dolayısıyla bu destandaki vakalar Türkmenistan’ın kuzeyinde yerleşmiş Çovdur Türkmenlerinin tarihine paralel olarak şekillenmektedir.
Veliyev’e göre (1993: 3) Tulum Hoca destanı 19. asırda meydana getirilmiştir.
Çünkü daha önce meydana getirilmiş olsaydı bu destanın 17-18. asırlarda Türkmen destanlarının ilk varyantlarını da yanlarında birlikte alıp götüren Stavropol Türkmenlerince de bilinmesi gerekirdi. Oysa Tulum Hoca destanı Stavropol Türkmenleri tarafından bilinmemek-
tedir.
Tulum Hoca destanını işleyen kişinin Türkmenlerin tarihini iyi bildiği anlaşılmaktadır. Çünkü bu destanda Edige’deki vakalar olduğu gibi alınmamıştır. Tulum Hoca’daki vakalar, Türkmen
lerin tarihinde cereyan eden vakalarla karıştırılmıştır.
Tulum Hoca destanını işleyen şahıs Türkmenlerle işbirliği yapan Tulı Hoca’yı baş kahramanlardan biri olarak destana sokmuştur. Kuzeyde yaşayan Türkmenlerle (Çovdurlar) pek ilişkisi olmayan Timur, Edige’nin baş kahramanlarından biri olmasına rağmen Tulum Hoca’da yoktur. Onun yerine Türkmenler, baş kahramanlardan biri olarak Kalmuk şahı olarak gösterilen Tüke şahı destana sokmuşlardır.
Veliyev’e göre Tüke şahın destana sokulmasının hususî bir sebebi vardır: “Moğol feodallerinin birbirleriyle mücadele ettikleri devirde Mangışlak’taki Türkmenler, Cuci ulusunun en uzaktaki ve hariçteki vilâyetlerinden birinde yaşamaktadırlar. Altın Orda’nın hakimiyeti altında yaşayan kuzeydeki bu Türkmenler, 16. asırda Harezm şahlarının hakimiyeti altına girip ağır zulümlere maruz kalmışlardır. Bunun arkasından onların üstüne 17. asrın birinci yarısında Volga boylarına gelip yerleşen Kalmukların uzun süre devam edecek olan hücumları başlamıştır.
Bunun üzerine bir de Volga ırmağının suyunun kesilmesi Türkmenlerin durumunu daha da
ağırlaştırmış ve neticede 17. asrın ortalarında bunların büyük bir bölümü bugünkü Türkmenistan’ın güney ve doğu bölgelerine göç etmişlerdir. Fakat yaşadıkları bölgeden ayrılmak istemeyen Söyünçhacılar, Abdallar, İğdirler ve Çovdurlar, uzunca bir süre daha Kalmukların zulmüne katlanmak zorunda kalmışlardır.
Bunlardan yüz bine yakını XVII-XVIII. asırlarda Kuzey Kafkasya’ya göçmüşse de bu belâdan yine kurtulamamışlardır. Rus Çarı kendilerine yurt arayan bu Türkmenleri yeniden eski düşmanları Kalmuk hanlarının hakimiyetine bırakmıştır. Bunlar yeni yurtlarında
da Kalmuk hanlarına karşı kahramanlıkla mücadele etmişler, kendi hanlarının zulmüne dayanamayan fakir Kalmuklar ve Kazakların bir bölümü ile karışarak asimile olup itmişlerdir. Şimdiki Stavropol’de yaşayan bu Türkmenler, atalarına önder olup Kalmuk hanı Ayuka’ya karşı mücadele eden Erke Batır (İğdir) ile Eselek Batır (Söyünchacı) hakkındaki rivayetleri bu güne kadar saklamışlardır.
İşte Türkmenistanın kuzeyinde yaşayan Çovdur Türkmenlerinin meydana getirdikleri Tulum Hoca destanında Kalmuk feodallerine karşı yapılan bu mücadeleler dile getirilmektedir. Destandaki Tüke şah tipi yaratılırken Ayuka, Donduk-umba veya Stavropol’e giden Türkmenlerin bir kısmını Çine süren Ubuşı Han gibi zalim Kalmuk hanlarından birinin göz önünde tutulmuş olması mümkündür” (Veliyev 1993: 7-8).
Kendisi de tarihî bir şahsiyet olan Tulı Hoca, Türkmen destanına Tulum Hoca adıyla girmiştir. Tulum Hoca’nın prototipi; Cengiz Hanın nesli, Mangışlak Türkmenlerinin XIV. asırdaki hâkimi Toktamış Hanın babası Tulı Hocadır. Bu şahıs Edige destanının Kazan (Tatar)
varyantında da Baba Tökles Hoca Ahmet adıyla ve bilge bir kişi olarak geçmektedir. Tulı Hoca’nın Türkmenlere nasıl baktığı hakkında bilgi yoktur. Tulum Hoca destanına göre temiz yürekli, alçakgönüllü ve halk tarafından sevilen biridir. Ancak Tulı Hoca kardeşi Orus
Han tarafından öldürülmüştür. Tulı Hocanın gerçekten Türkmenlerle arasının iyi olduğu, ölümüne de bunun sebep olmuş olması mümkündür.
Çünkü idaresi altında bulundurduğu halkla iyi ilişkiler geliştirdiği için kardeşi tarafından öldürülen diğer Moğol hanları (meselâ Teküder -1284-) da vardır (Veliyev 1993: 9-10).
Edige destanının varyantlarında bir aziz olarak kısaca geçilen Baba Tökles Hoca Ahmet veya Baba Tüklü Saçlı Aziz, Tulum Hoca destanında baş kahramanlardan biri olarak geçmekte ve baş kahramanlardan biri olarak destana ismini vermektedir. Edige’deki Tökles (Tükli) Baba, Türkmen destanına Tükli Aziz ismiyle ve destanın baş kahramanı Aytgeldi’nin gerçek babası olarak da girmiştir. Tulum Hoca tıpkı Toktamış Han gibi Aytgeldi’nin üvey babasıdır. Edige
destanında ise Edige’nin üvey babası olarak Kutlukaya Bey (Toktamış Hanın av kuşlarına bakan kişi) öne çıkarılmıştır. Kutlukaya Bey, Edige’nin gerçek babası ve aynı zamanda büyük bir pir olan Cantimir Atanın kan kardeşidir.
Edige destanında Edige, Baba Tükli Saçlı Aziz isminde bir baba ile bir peri anneden doğar. Türkmen destanı Tulum Hoca’da Aytgeldi’nin babası Tükli Baba, annesi Saçlı Aziz adlı peridir. Yani Türkmen destanında Edige’nin babasının isminin ikinci kısmı olan “Saçlı Aziz” Aytgeldi’ye anne ismi olarak seçilmiştir. Ancak anne Saçlı Aziz Edige’nin Karakalpak varyantında olduğu gibi bir peridir.
Yine Edige destanının Kazan (Tatar), Nogay ve Karakalpak varyantlarında Kin Canbay, Canbay ve Kencebay isimleriyle geçen Toktamış Hanın kötü niyetli beyi, Tulum Hoca’da Gencebay ismiyle aynı karakterde geçmektedir.
Tulum Hoca destanının baş kahramanı Aytgeldi’nin eşi Kalmuk şahı Tüke şahın kızı Aksluv iken Edige destanının kahramanının eşi Timur’un kızı Akbilek’tir. Bilindiği gibi Tulum Hoca destanında Timur’un yerine Kalmuk şahı Tüke şah vardır. Dolayısıyla kahramanın eşinin ismi Akbilek değil Aksluv olmuştur. Ancak iki isim arasındaki ses benzerliği dikkati çekmektedirç
Edige’nin ağabeyi (anneleri kardeş) Kara Tigin Alp (veya Garategin) hem Kazan hem de Karakalpak varyantlarında aynı şekilde (Kızı Akbilek’i kaçırdığı için Timur tarafından üzerine gönderildiği Edige tarafından öldürülmüştür) geçerken Türkmen destanında yer alma
maktadır.
Edige dolayısıyla Tulum Hoca destanıyla diğer destanlarımız arasında da benzerlikler görülmektedir. Edige’nin ve Aytgeldi’nin kahramanlığı, cesurluğu bize Köroğlu’yu hatırlatmaktadır.
Tulum Hoca destanında Karahan Devi’nin Aytgeldi ile kapışması bize Köroğlu destanındaki Köroğlu’nun Bezirgânla karşılaşmasını hatırlatmaktadır. Buradaki vakalar Köroğlu destanından Tulum Hoca’ya geçmiş olmalıdır. Yine Tulum Hoca destanındaki Kara Tigin’in dış görünüşü ve hareketleri Köroğlu destanındaki Bezirgân’ı akla getirmektedir.
Edige ve Tulum Hoca destanlarındaki olağanüstü özelliklere sahip keramet sahibi Baba Tüklü-Saçlı Aziz de çoğu yönlerden Hızır’ı hatırlatmaktadır.
Tulum Hoca’nın çocuğu olmaması nedeniyle yurttan kovulması da Dede Korkut’un bu destana olan açık etkisini gösteriyor. Çünkü Dirse Han Oğlu Boğaç Han destanında da Dirse Han, çocuğu olmadığı için farklı muameleye tabi tutularak kara keçenin üzerine oturtulmaktadır:
“Hanlar hanı Bayındır yılda bir kere ziyafet verip Oğuz beylerini misafir ederdi. Gene ziyafet tertip edip attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirmişti. Bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ kurdurmuştu.
Kimin ki oğlu kızı yok, kara otağa kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin, yemezse kalksın gitsin demiştir.
Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun, oğlu kızı olmayana Allah
Taala beddua etmiştir, biz de beddua ederiz, belli bilsin demiş idi” (Ergin 2001: 11).
Sonuç olarak Tulum Hoca destanını, vakaları değişik olsa da tipleri itibarıyla gösterdiği büyük benzerlikten dolayı Edige destanının bir varyantı Türkmen varyantı olarak kabul edebiliriz.
Altay, Kazak, Tatar (Kazan ve Kırım), Nogay, Karakalpak ve Başkurt Türkleri arasında anlatılan Edige destanının varyantlarının Türkmenlerde “Tulum Hoca”, Özbeklerde de “Tulum Biy” adıyla yaşatılıyor olması Türk dünyasının ortak edebî mirasının birer numuneleridir.
Köroğlu, Karacoğlan, Dede Korkut gibi Edige destanı da bütün bu varyantlarıyla Türk dünyası edebiyatının müştereklerinden birini oluşturmaktadır. Buradan hareketle bilhassa coğrafî olarak birbirine yakın veya komşu Türk toplulukları arasındaki müşterekliklerin
uzak diyarlara yayılmış Türk topluluklarına nispetle daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz.