0 Comments

Kaynak : Uluslararası Kırım Komitesi
Yazar : Professor Henryk JANKOWSKI
Tercüme : M. Aziz SÜTBAŞ
Orijinal Metin

Professor Henryk Jankowski tarafından yapılan çalışma aynı başlıkla Türk Dilleri Araştırmalarında görülenin biraz eklenmiş bir versiyonudur. [Türkçe Diller Üzerine Araştırmalar] 10 (2000): 113-131, Yayınlayan: Sanat Kitabevi, Ankara, Türkiye. Bu yazının bir Polanyaca versiyonu Rocznik Tatarów Polskich’de yayınlanmıştır. (Polonyalı Tatarlar Dergisi), sayı. 6, 2000, 118-126. İzin alınarak Şubat 2002’de ICC Web sitesine gönderilmiştir.

TÜRKİYE’DE KIRIM TATARLARI VE NOGAYLAR
Henryk Jankowski*

Mevcut yazı 31 Ağustos ve 30 Eylül 1997 yine 13 Ocak ve 7 Şubat 1998 tarihleri arasında Türkiye’de Kırım Tatarları ve Nogayların yerleştiği bölgelerde yapılan saha çalışmasının kısa bir raporudur. [1] Saha çalışmasının temel amacı ileride derlenmesi planlanan bir Tatarca-İngilizce sözlük için dil materyalleri toplamaktı. Yazı Tatar [2] ve Nogay toplulukları hakkındaki notları, figürleri, dağılımları, dil farklılıklarını ve etnik yapı ile kültür üzerine birkaç bakış açısını içermektedir.

1. Tarihi Altyapı

Bilindiği gibi, Türkiye’nin Kırım ve yakın topluluklar ile bağlantıları yüzyıllara uzanmaktadır ve bunlardan bazıları ile fazla, bazıları ile daha az bağlantılı idiler. Türkler Kırıma göç etti, yarımadanın güney kıyılarına yerleştiler ve birçok Tatar eğitim veya sığınma amacıyla Türkiye’ye gitti. Rusların 1783’te Kırım’ı ilhak etmesinden sonra kitlesel bir göç başladı. Fisher’in tahminine göre (1978: 78) 1783-1784 yıllarında yaklaşık 8.000 ve 1785-1788 arasında yaklaşık 100.000 Kırım Tatarı anavatanını terk etti. 1860’larda 181.177 insanın göçüyle diğer büyük göç dalgası bunu takip etti. (Sekerinskij 1988: 91). Çıkışlar ihtilale ve Sovyetler Birliği’nin kurulmasına kadar devam etti. Komünist rejim altında, 1918-1941, yılları arasında, sadece küçük bir sayıda Tatar toprak sahibine istenmediği halde toprağını terk etme izni verildi. Ancak kaç kişinin Kırım’dan yasadışı yollarla kaçtığı bilinmemektedir. Değişik hesaplamalara göre, Sel (1996: 12) 1785- 1800 yılları arasında çıkışların tahmin edilen sayısı yaklaşık 500.000 olmaktadır. 1815, 1818 ve 1829 yıllarında ilave bir 200.000 ve 1860’larda 227.627 insanın Kırım’dan koptuğundan bahsedilmektedir. Bu tahmini sayılar Sekerinskij tarafından temin edilmiştir.

Tatarlar doğrudan deniz yoluyla veya günümüzde Romanya ve Bulgaristan olan Dobruca’dan Türkiye’ye gitti. Göç edenlerin hepsi Türkiye’ye yerleşmedi. Bazıları Dobruca’da kaldı. Günümüzde yaklaşık 45.000 Tatar, ilaveten birçok Türk Romanya’da yaşamaktadır. (Jankowski 1991: 81). Ülküsal (1987: 25) Güvenli bir tesbit yapılamayan günümüzdeki Bulgar Dobrucasını da içeren üstelik dönemi tam olarak belirtilmemekle beraber 150.000 kadar bir sayıda Türk ve Tatardan bahsedilmektedir [3].

Önceki çalışmalar tahminlerden ve Rus tarafından tutulan kayıtlarından sağlanmıştır, dolayısı ile onların bulguları doğru olmayabilir. Çok yakınlarda tarihçiler Osmanlı kayıtları üzerinde çalışmaya başladılar; örn; Saydam (1997) Osmanlı-Rus savaşı sonrası 1858 – 1876 yılları arasındaki dönemi incelemiştir. Erkan (1996) takip eden 1878-1908 yıllarını çalışmıştır.

Tatarlar ve Nogaylar birçok geleneği paylaşmaktadırlar ve bu iki grup arasında kesin bir ayırım yapmak mümkün değildir. Nogayların Kırım ve Dobruca’da olduğu gibi Tatarlar içinde kendilerine ait ve oldukça yaygın bir şekilde özel bir etnik grup oluşturması oldukça dikkat çekicidir. Doğal olarak değişik duygularda mevcuttur. Diğer taraftan bazı Tatarlar özellikle bunlardan kendilerini Tatardan ziyade Türk görenler, harflerinin farklı olması ve dillerinin anlaşılmaz olduğunu vurgulayarak, Nogaylara kendi dilleri arasındaki bağlantıları kabul etmemektedirler. Diğer yandan, bazı Nogaylar Tatarlarla yakın bağlantılarının ve dillerinin benzerliğinin farkında oldukları halde Kırımlılarla ortak hiçbir şeylerinin olmadığını; Moskova, Kafkasya, Volga veya Koban’dan geldiklerini iddia etmektedirler. Yaşlı bir kadın olan ve şu anda Ankara’da oğlunun yanında yaşayan Bayan Damakan Ünal bana; “biz Kırım değiliz onlar bize kobanşıl derler” demiştir. [veya Kubansil, Koban nehrinin kenarında yaşayanlar, H.J.].”[4] Dahası, birçok zaman geçmesine rağmen, konuşanların iddiaları onların geçmişe ait ve tarih bilgileri çok zayıf olduğundan dikkatlice değerlendirilmelidir, [5] ilginçtir ki gerçekleri karıştırmaktadırlar veya bir çokları kendilerin ağızdan söylenen metinlerinin bazı parçalarını oldukça iyi hatırladıkları halde geçmişleri ile ilgili bir şey bilmediklerini söylemektedirler. Etnik kökenleri ne olursa olsun, sonraları Nogaylar ve Tatarların tarihleri birlikte geçmiştir. Aksine karşılıklı bağlantıları yakınlaştırma noktasında aralarında nükteler söylenmiştir. Yukarıda bahsi geçen Damakan Ünal “Kırımlar bızge at etı aşagan aram nogaylar ‘at eti yiyen günahkâr nogaylar’ derler” demiştir [6] veya,

Bir Tatar bir Nogaya der ki:
Nogay, Nogay nögerek
Arabası tögerek
Nogaylarga ne kerek
Bir araba kok kerek.

‘Nogay, Nogay dostça,
Atarabası yuvarlakça
Nogaylara ne gerek?
Bir atarabası kuru gübre gerek.’

Nogay cevap verir:
Kırım, Kırım kırılgay
Bır tesıkke tıgılgay
Kasık berseng kangkayır
Şömüş berseng şongkayır.

‘Kırım Kırım kırılgandır,
Bir deliğe giresi,
Kaşık versen daha ister,
Kepçe versen keyiflenir’.

2. Günümüzde Türkiye’deki Kırım Tatarı Nüfusu

Hiçbir güvenilir rakam mevcut değildir. Emel çalışanları 6 milyonluk bir sayıdan bahsetmektedirler ve Sel “en azından 4-5 milyon” demektedir (Sel 1996: 12). Bu sayılar tahminlerden fazla değildir. Tatarlar bunu başlangıçta bir milyon göçmenin olduğundan hareketle ve bu sayıyı son yüzyılda ölçülen doğum oranı ile çarparak hesaplamaktadırlar. Dikkatli araştırmacılar bu tahmini fazla bulmaktadırlar [7].

Tatarların en yoğun bulundukları bölge Eskişehir şehridir. Tatar araştırmacılar başka yerlerde olduğu gibi Türkiye’de de nüfus sayımlarında azınlık olarak belirtilmediklerinden, Tatar topluluğunun sayısını hesaplamanın güç olduğunu belirtmektedirler. Onlar orada tatar yerleşimcilerin şehirdekiler de dahil 150.000 civarında olduğunu söylediler. Bununla beraber bu sayıların yaklaşık sayılar olduğunu vurguladılar. Günümüzde Eskişehir’deki Tatarlar 33 köyde yaşamaktadırlar. Tatarların yoğun olduğu diğer bölge 11 köyle Polatlıdır. Nogaylar, Tuz Gölü kenarına yakın yedi köyde yaşamaktadırlar. Eskişehir’in 33 köyünden ikisi Nogay’dır, ancak bu Nogaylar etraflarındaki Tatarlardan, Tuz Gölü Nogaylarına göre oldukça etkilenmişlerdir. Buna ilaveten, Tatarların yaşadığı iki-üç köyden veya bir semtten ve de birkaç izole yerleşimden oluşan bazı küçük bölgeler de vardır. Köylerden büyük şehirlere göçün ve köylerdeki insanların dışarıya doğru artan akımındaki devam eden süreç ile Tatarlar tüm ülkeye yayılamamaktadır. Bu aynı zamanda uyumsuzluğu ve güçlükle oluşan yeni yoğunluk bölgelerini artışını ifade etmektedir. Doğal olarak yaşlı insanlar yakın kalmaya çalışmakta, ancak eski beraberlikler kaçınılmaz bir şekilde kaybolmaktadır. Aşağıda Eskişehir İlinin tatar köyleri listelenmiştir: [8]

Eskişehir ili

a) Eskişehir merkez ilçesi
-Boyacıoğlu (kısmen Tatar)
-Karaçoban
-Gökdere
-Kireçköy, Tatarca Kireş (5 Tatar hanesi kalmış)
-Karaçay, Tatarca Karaşay (34 Tatar hane, 1 Kürt, 1 Manav) [9]
-Kalkanlı

b) Alpu ilçesi
-Gökçeoğlu, Tatarca Kökse(ulı) (kısmen Tatar)
-Fevziye, Tatarca Pevziye [10]
-Güneli, eski Mâmure (45 Tatar hane, 10-15 Konya’dan, diğer göçmenler Kırım’dan) [11]
-Aktepe, Tatarca ve Nogayca Rıpkiye (Nogay köyü, birkaç Nogay kalmış)
-Yeşildon[12]
-Işıkören, eski Arapkuyusu (Nogay köyü)
-Güroluk, diğer adı Kızılsuvat
-Çukurhisar (kısmen Tatar)
-Çardakbaşı
-Esence, eski Yellice (yarısının Nogay olduğu söylendi, 40 hane Tatarlara aittir) [13]

c) Mahmudiye ilçesi [14]
-Mesudiye, eski Taşlıhüyük ~ Taslıköy
-Serefiye, Tatarca Serepiye (Tatarlar Kırım’dan)
-Fahriye, Tatarca Pahriye
-Hamidiye, Tatarca Amidiye ~ Amdiye (kısmen Tatar)
-Akyurt, eski Lütfiye, Tatarca Lütpiye -Güllüce, eski Hayriye, Tatarca Ayriye
-Tokatmecidiye

d) Sivrihisar ilçesi
-Ortaklar (kısmen Tatar)
-Paşakadın
-Yaverören, Yâverören [15]
-Karakaya (kısmen Tatar)

e) Çifteler ilçesi, Tatarca Şıpteler
-Ilıcabaşı, Tatarca Olca [16]
-Hayriye, Tatarca Ayriye, eski Söngülük [17]
-Zaferhamit (kısmen Tatar)
-Yıldizören, eski Mecidiye köprüsü (kısmen Tatar) [18]

f) Seyitgazi ilçesi
-Aksaklı
-Yenikent, diğer adları Yeniköy, Tatarca Canköy

Yukarıda da söylendiği gibi Tatarların yoğun olduğu ikinci bölge onbir köyle Ankara ili Polatlı ilçesidir. Bu diyaleğin çalışması oldukça gelişmiştir. Öncelikle Polatlı dialektinin fonolojisi ve morfolojisi üzerine Özen (1975) tarafından hazırlanan yayınlanmamış bir doktora tezi mevcuttur. Aynı zamanda bu çalışmaya ekli olarak dil örnekleri ve sözlük bulduk. İkinci olarak, Türkiye’deki Türk Kırım Tatarları üzerine çalışan tek Tatar ve kendisi de Polatlı kökenli olan Zühal Yüksel, altı köyde kaydedilen notlar temel alınarak diyalekt üzerine bir çalışma yayınlamıştır. (Yüksel 1989) [19]. Son olarak, bir Polatlılı ve Taşpınar doğumlu olan Cengiz Evirgen, etnolekti hakkında bir elyazması sözlük oluşturmuştur. Profesyonel olmayan birisi tarafından derlenmiş olmasına rağmen, bu sözlük araştırmalara yardımcı olabilir.

Ankara ili

Polatli ilçesi:
-Eskipolatlı
-Karakaya [20]
-Karakuyu [21]
-Karapınar
-Karayavşan [22]
-Taşpınar [23]
-Tatlıköyü [24]
-Tırnaksız [25] (şimdi Sakarya)
-Toydemir
-Yenidoğan.

Söz konusu bölgenin sınırları dışında ancak şehre oldukça yakın diğer bir Tatar köyü vardır:
-Ahırlıkuyu.

Diğer köylerde de bir Tatar topluluğu bulunabilir. Örn. Yassıhüyük (antik Gordion’a yakın) ve yakın zamanlarda Tatarların taşındığı Üçpınar. Birçok Tatar şimdi çalıştıkları ve eğitim gördükleri Polatlı’da yaşamaktadır. Nogay köyleri Ankara’nın güneyinde, Tuz Gölü’nün kıyıları yakınında, Konya ve Aksaray yollarının kesiştiği yerlere yakın konuşlanmıştır. Bu bölge idari yönden Konya ve Ankara şehirleri arasında paylaşılmıştır. Bu bölgedeki Nogaylar dillerindeki benzerliğin farkında oldukları halde kendilerini Kırımla ve Kırım tatarları ile birlikte tanımlamayan bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bölgesel dil tatarlardan oldukça etkilenmiştir.

Konya ili

Kulu ilçesi
-Kırkkuyu
-Boğazören, eski Köstengil
-Ağılbaşı, eski Mandıra
-Seyitahmetli, Seydametli şeklinde telaffuz edilmektedir.

Ankara ili

a) Şereflikoçhisar ilçesi
-Akin, Agın, 232 yaşayan, 75 hane
-Şeker Köyü, Şeker, bazı Nogaylar da Seker derler
-Doğankaya, aynı zamanda Karakaya ve Abdülgedigi.

b) Ankara merkez ilçesi
-Ahiboz, Ayboz ~ Aboz şeklinde telaffuz edilir (kısmen Nogay) [26]
-Ballık
-Taşpınar [27]
-Günalan, diğer adı Koloz ~ Holos [28]

c) Bâlâ ilçesi
-Ahmetçayırı [29]

d) Haymana ilçesi
-Cıngırlı (önceleri Nogay köyü iken, şimdi Nogaylar dört hanede yaşamaktadır) Birkaç ailenin Cihanbeyli’nin Böğrüdelik (Konya İli) köyünden geldiği söylenir.

Aksaray ili

Aksaray merkez ilçesi
-Alaca, eski Hamidiye. [30]
Teberdar (1994: 27) Ayrancı Bucağındaki yaşlı insanlar tarafından hala işe yarar bir şekilde Kırım Tatarcası konuştuğunu rapor etmiştir. Bu bölgenin Ereğli ilçesinin batısında Karaman’ın doğusu, Karapınar’ın güneyi ve Mersin’in kuzeyinde yerleşik olduğunu söylemektedir.

Türkiye’nin güneyinde Adana civarında Ceyhan ilçesinde de Kırım Tatar köylerinin bulunduğu bildirilmiştir: Çakaldere, Toktamış, Küçük Kırım ve Büyük Kırım. Kırım Tataları tamamen unutulmuş olduğu söylendiğinden oralara gitmedim. [31] Ankara’nın doğusundaki Kırıkkale ilindeki birkaç bölgede dilin kaldığına dair herhangi bir delil yoktur. Tatar köyleri Keskin’de (Yoncalı, Polatyurtu ve Üçkuyu) ve Karakeçili ilçesinde (Sulubük) tür. Bunun için bak (1994: 26-27). Ersoy ve Aydın (1998) Tatar ve Nogayların Kırşehir ili Kaman ilçesi Darıözü köyünde iyi korunduğunu iddia etmektedirler. İlaveten bir Tatar köyü olan Derince Kocaeli (İzmit) ilinin Gebze ilçesinde bulunmaktadır. Geçmişte İstanbul yakınlarında üç Tatar köyü vardı: İzzettinköy, Sazlıbosna ve İmrahor. Buna karşın, günümüzde Sazlıbosna’daki yaşlı neslin sadece birkaçı hala dili konuşmaktadır. İstanbul’un kenar mahallelerinin kontrolsüz yayılması ve burayı içine alması sonuçta büyük bir gecekondu bölgesine çevirmesi nedeniyle İmrahor’da Tatar bulamadık.

Günümüzde Tatarların çoğu köylerinin yakın olduğu, iş ve okul bulabildikleri ilçe ve şehir merkezlerinde yaşmaktadırlar. Dağılım ilçeden ilçeye değişmektedir. Yeni yerlerinde Tatarca sadece evde özellikle yaşlı insanlar tarafından konuşulmaktadır.

1997 yılında, Eskişehir ilindeki onbir köye (Karaçay, Güneli, Aktepe, Esence, Şerefiye, Yıldızören, Mesudiye, Işıkören, Ilıcabaşı, Karakaya ve Yaverören) ve 1998’de diğer üçüne (Kalkanlı, Aksaklı ve Canköy (Yenikent)) gittim. Başlangıçta daha önce oldukça iyi çalışılmış olduğundan Polatlı’da geniş bir çalışma yapmayı düşünmüyordum. Aynı zamanda Eskişehir’deki insanlar Polatlı’nın küçük, hepsinin bir arada ve dilin diğer bölgelere göre daha iyi korunmuş bir bölge olduğunu söylediler. Sonuçta bölgeyi ziyaret etmeye ve bu önerileri detaylandırmaya karar verdim. Bulduklarım söylenenlere oldukça tersti. Bütün köyler boşaltılmış, evler yarı terk edilmiş ve hiçbir hayat işareti yokmuş gibi görünüyordu. Şehirde oturan Tatarlar, memleketlerinde bıraktıklarını sadece bazen ziyaret ediyorlardı. Asimilasyon belki de Ankara’ya olan yakın mesafeden (bir saatlik yol) ve elverişsiz tarım şartlarından dolayı Eskişehir’dekinden daha güçlü görünüyordu.

Ankara yakınındaki Tatar köylerinden Ballık ve Taşpınar’a (Polatlı’daki Taşpınarla karıştırılmamalıdır) gittim, orada Tatarca konuşabilen birisi ile karşılaşmak oldukça zordu. Köylülerin yakın ilçe olan Kulu’da oturduğu, Kırkkuyu hariç tüm Nogay köylerine gittim. Son olarak benim çalışmamda İzettinköy, Sazlıbosna, ve İmrahora ilaveten Çorum ili Alacahüyük yakınında küçük bir köy olan Kalecikaya ele alınmıştır. İlaveten Eskişehir, Alpu, Mahmudiye, Çifteler, Polatlı, Kulu, Ankara ve İstanbul olmak üzere bütün şehirlerdeki rehberlerimle birlikte çalıştım.

3. Türkiye’deki Tatarların Etnik Kökeni

Benim çalışmamdaki topluluk Tatarlar, Nogaylar ve Gipsiler olarak ayrılabilir. Tatar topluluğu en genişidir. Onlar kendilerine tatar demektedirler, örneğin: Men Tatarman ‘Ben Tatarım’, dilleri Tatarcadır. Dobruca veya Kırım’dan gelmişlerdir. Sadece birkaçı Türkiye’ye başka ülkelerden gelmişlerdir, örneğin bir tanesi Almanya’dan gelen eski Alman askeri. Kökeni ve alışkanlıkları ayrıt edilmeksizin çoğunluğu kendilerini Kırım veya Tatar olarak görmekte ve her ikisinin de bir millet olduğunu düşünmektedirler. Sadece birkaçı için daha geniş bir duygu olarak Türk olmak daha önemlidir.

Nogaylar açısından, Eskişehir ve Tuz Gölü Nogayları arasında fark vardır. Hem Nogay hem de Tatarların Moğollarla muhtemel ilişkilerinden dolayı, Eskişehir’dekiler normal olarak Tatarlardan dil ve antropolojik olarak farksızdır. Sadece kendilerine Nogay demelerinden dolayı komşuları olan tatarlardan bir farkları vardır. Bu Nogaylar ve Tatarlar arasında belirgin bir sosyal farklılık yoktur. Son grup ise farklıdır. Önemli olan onların farklı etnik bilincidir. Dillerindeki benzerliklere rağmen görünürde yakın sosyal ilişki olmaması oldukça ilginçtir. Tatarlar da onları bilmemektedirler.

Temas halindeki Tatarlar ve Nogaylar arasındaki ilişkiler ulasal olarak belirgin değildir. Zararlı, saldırgan türden yaklaşımlar yoktur. [32] Çoğunluk olarak Alpu’da yaşayan Gipsilerin durumu farklıdır. Onlar şehir merkezinin ayrı bir bölgesinde yaşamaktadırlar. Başkaları ile kendileri hakkında konuşurlarken Tatar olduklarını söylerler. Tatar Gibsileri tarif ederken Gipsilerin kendilerinin bu terimi kabul etmedikleri iddiası ile beni uyardılar. Gipsiler ve Tatarlar iş sahasında birbirleri ile temas halindedirler ve normalde davetlerinde ve sosyal olaylarında birbirlerini davet etmemektedirler. Her iki etnik grup arasındaki ilişkiler iyidir. Tatar dilini oldukça iyi sürdürdükleri için Gipsilere gitme konusunda Tatarlar tarafından cesaretlendirildim ve onlarla konuştum.

4. Dil

İncelenen topluluk yukarıda açıklanan gruplar açısından dil olarak homojendir denilebilir. Eskişehir Tatarları ve Nogaylarının konuştukları dil çok farklı değildir. Bunun yanında Nogayların söyledikleri şiirlerin dili Nogayların bazı farklı karakterlerini göstermektedir. Nogay özellikleri Tuz Gölü Nogaylarının günlük konuşmalarında oldukça belirgindir.

Halen topluluğun büyük çoğunluğu çift dil kullanmaktadır. Sadece yaşlılar Türkçelerinin iyi olmadığını söylerler, ancak doğrusu Türkçe oldukça iyi anlaşmaktadırlar. Tatarlar nispeten Tatarcadan Türkçeye kaymaktadırlar. İletişim durumu dil kayması açısından tipiktir. Dil karışması olayında olduğu gibi büyükanne ve büyükbaba kuşağı dilin en iyi yorumuna sahiptir. Onlar normalde kendi aralarında ve çocukları ile konuşurken tatarca konuşurlar. Onların çocukları olan Kırk-elli veya daha fazla yaşlardaki ve çoğunluğu emekli toplum ebeveynlerini hedef almadıkça Türkçeyi tercih ederler, onlara öncelikle tatarca konuşurlar. Onların çocukları ve torunları birçoğu tatarca anladıkları halde bazı yaygın tatarca ifadeler, selamlamalar ve yemek isimleri hariç, birbirleri ile ve ebeveynleri ile konuşurken sadece Türkçe konuşurlar. Bu durum tatil boyunca köyde ne kadar süre ile kaldıkları vb. gibi aile durumlarına göre değişir. Büyük ve büyük büyük ebeveynlerinin Türkçe yorumlarının sınırlı olması ve gençlerle Türkçe konuşmaya çalışmalarının bir önemi yoktur. Bunu tatarca konuşmaktan dolayı okullarda engellenmemeleri amacıyla yaptıklarını söylemektedirler.

Doğal olarak dil tercihi sosyal faktörlere de bağlıdır. Eğitimli insanlar tüccar, zanaatkâr ve işçilere göre daha fazla asimile olmuştur. Onların sadece bir kaçı Tatarca konuşmayı tercih etmektedir. İletişim dili tatarca olan sadece birkaç aile ile karşılaştım. Bu ailelerin üyeleri Tatarca konuşamayan ve zorlukla anlayan ileri gelenlerine konuşurken Türkçeyi kullanan gençler hariç, diğer tatarlarında Tatarca konuştuğunu ifade etmektedirler.

Öğretmenler de dahil bir tek Tatar bile dil kaymasını durduracak veya geri çevirecek bir çalışma yapmamıştır. Tatarca dil kursu sağlayan hiçbir okul veya diğer bir kuruluş yoktur. Bu durumda hiç kimsenin dil öğretimi için yazı kitapları, sözlükler ve diğer araçları düşünme ihtiyacı olmadığı görülmektedir.

Sonuç olarak, Tatarca sadece evde ve yaşlı Tatar nesil arasında konuşulmaktadır. Hiçbir yazılı standart yoktur. Türkçeye kayma gönüllü ve herhangi bir politik yüklenme olmaksızındır. Tatarlar başka alternatiflerinin olmadığını ve daha önce kendilerinin olduğu gibi çocuklarının da profesyonel kariyerlerinin engellenmiş olmasını istemediklerini söylemektedirler. Bayar ve Bayara göre insanlar çocuklarını daha iyi okullarda okutabilmek için köylerini terk etmiştir. Günümüzde bu sadece bir tercih değil aynı zamanda zorunluluktur. Çünkü ayrılan genç nüfus ile okullar kapanmıştır. [33] Köy okullarındaki eğitim standartlarının oldukça düşük olması açısından hiç kimse buna itiraz etmemektedir. Genç Tatar ve Nogayların çoğunluğu mezuniyetten sonra köylerine dönmemektedirler.

Özellikle Tatarcanın daha prestijli ve baskın Türkçe tarafından oldukça etkilenmiş olduğu güncel durumda Tatarca ve Türkçe benzer dillerdir. Konuşma esnasında kaymanın her şekli olmakta ve görülmektedir. Kayma; bir kelime, deyim, cümle ile sınırlı olabilir veya daha uzun bir konuyu içerebilir. Türkçeden kalıpsal veya pragmatik birçok kopya vardır. Türkçe etkisinin en az görüldüğü Tatarcaya televizyon veya Tatarca konuşmayan diğer insanlar tarafından bozulmayan yaşlılarla konuşma esnasında karşılaşılmaktadır. Köylerde yaşlı insanlar, normalde anlayan ve bazılarının cevap bile veren bazı yöresel tatar olmayanları da tatar olarak göstermektedirler. Bunun yanında bilinmeyen birisi ancak Tatarcadan döndükten sonra Tatar olarak gösterilirdi. Benzer durumlar Nogaylar arasında da görülmektedir.

Günümüzdeki Kırım Tatarlarcasının lokal diyalektten oldukça farklı olduğu yaygın bir görüştür. Anlaşılamama durumları sıktır. Tatarlar, ne Rusçadan (Kırım’da olduğu gibi) ne de Türkçe’den (Türkiye’de olduğu gibi) etkilenmediği için en iyi Tatarcanın Dobruca’da konuşulan olduğunu söylemektedirler. Elbette ki bu fikir, Kırım’dan Dobruca’ya olan geçmişteki göçlerin yarımadanın kuzey ve orta kısımlarından ve Kerç’ten olmasına rağmen, konuşulan dilin Kırım’ın kuzeyinden oldukça farklı olması nedeniyle biraz yanıltıcıdır. Bunu ispatlamak için Ayrancı Bucağındaki durumu gösterebiliriz (yukarıya bakınız).

Kısacası, dil kaymasının devam eden ve kaçınılmaz bir süreç olduğunun söylenmesi gerekir. Güncel hayat ve olayların bütün şekillerinden etkilenmektedir. Tatarca dilinin kalanları örnek Tatar mutfağı içeren kültürün kalanları süresinde yaşayacaktır. [34] Tatar dili festivallerde ve sahnelerde duyulan şarkılarda ve söylemlerde yaşayabilir.

5. Kültür

Hızlı asimilasyona rağmen, bir Tatar köyü bir Türk köyünden farklıdır. Köyler standart bir düzene sahip değildir, birkaç köy Kırım yerleşimlerine benzer ve modern Kırım köylerinin düzeni taklit eden Seferiye’de olduğu gibi tipiktir. Köy evinin arsası, her zaman duvarla çevrilidir, avlu oldukça geniştir ve yaşanan ev ve dış binalar geniştir. Gerekli malzemelerin konduğu ambarlar yaşanan evden ayrıdır. Evler Türk evlerindeki gibi kerpiçten yapılmış ve üzeri toprak veya kiremit çatı ile kapatılmıştır. [35] Birçok evin içi ve düzenlenmesi Türk evlerinden farklı değildir. Milli kıyafetler korunmamıştır. Halk ülkede ne bulabildiyse onu giyer. Bazı Tatar kadınlar kapalıdır ancak baş örtme özellikle yaşlı kadınlar arasında yaygındır. [36] Tatarlar bana atalarının burada bilinmeyen tarım aletleri, makinalar, teknolojiler getirdiklerini ve bölgelerindeki insanların ekip biçmeyi ve yeni ürünlerin ziraatını onlardan öğrendiğini anlattılar.

Tatar mutfağı Türklerinkinden farklıdır. Belki de Kırımdan kalan Slav ve Dobruca’dan kalan Roman etkisi ile birçok hamur işi ve pasta çeşitleri yaparlar. Tatar mutfağı Tatar kültürünün en dirençli ve hatta pahalı komponenti olarak görülmektedir. Eskişehir’de Tatar yemekleri birçok lokantada ve barda sunulmaktadır ve oldukça yaygındır. İçecekler Türklerinki ile aynıdır. Türk yoğurduna katık denir ve yoğurt ayran veya cazma olarak içilir. Nogayşay veya ayakşay olarak bilinen taslardan içilen gerçek Nogay çayı içen Tuz Gölü Nogayları haricinde çayın servisi Türk usulü ile servis yapılır.

Ulusal kültürel geleneklerin görünmemesinin yanında birçok yaşlı tatar tipik Tatar şarkı ve şıngları hatırlamaktadır. Bu kısa mısralar temel olarak bir diyalog halinde bir genç kız veya erkek tarafından söylenmekte veya telaffuz edilmektedir. Yaşlılar ise özellikle davetlerde, toplantılarda, törenlerde veya sadece eğlence olsun diye veya başka bir nedenle söylemektedir. Genellikle genç bir erkek başlar ve bir kız cevap verir. [37] Rehberlerimin, şıngların hünerli söyleyenleri tarafından ortaya çıkarıldığını söylemelerine rağmen Kırım, Özbekistan ve Dobruca’dan olduğu bilinen kayıtlarlardaki şınglarla karşılaştırıldığında, birçok mısranın aynı olduğu görülür. Ağızdan söylenen edebiyatın diğer bir çeşidi ise bilmecelerdir. Tatarca tapmaşa, Nogayca cumak. Peri masalları, Tatarca masal, Nogayca ertengi, destansı hikâyeler ve destanların hemen hemen tamamı unutulmuştur. Polatlı, Ilıcabaşı ve Eskişehir’de sadece üç kişiden kısa destan parçaları kaydedebildim. [38] Aynı şekilde Güney Kırım için tipik olan ve Türkiye’den gelen mani seyrektir. Açıkçası; yüzyıllardır var olan yaygın Tatar edebi geleneği güncel hayattaki hızlı değişiklikler, göçler ve standart Türk kültürü ile olan yoğun temaslarla kaybolmaktadır.

Şu anda köylerin temel nüfusunu oluşturan yaşlılardan ayrı birçok aile bir çifte hayat yaşmaktadır. Belki de bunun en yaygın modeli şöyledir. Orta kuşak yazın ilkbahar ve sonbaharda işi olduğu sürece köyde yaşar. Çocuklar köye sadece yaz tatillerinde gelirler ve Eylülde okullar açıldığında şehirlere dönerler. Şehirde iken onlar kendilerine bakan büyükanne ve büyükbabaları ile birliktedirler. Doğal olarak, özellikle köy ve şehir arasındaki mesafe uzak değilse, karşılıklı kısa ziyaretler sıktır. Kışın, kışlık stoğu yapmayan Tatarlarda şehre gider ve ilkbaharda dönerler.

Günümüzde birçok tatar eğitimlidir. Doktorlar, mühendisler, öğretmenler, avukatlar, iş adamları, her alanda aktif insan mevcuttur. Entellektüller ve zengin aileler kendilerini diğer Tatarlardan ayırt etmezler, birçoğu muhtaçlara yardım eder. Genellikle yaşlılara hürmet edilir. Köylerin boşalmasının altında yatan genel faktörlere ilaveten, özel durumlar da vardır. [39] Bu köyler sulu tarım sorununun çözülmesiyle ile yaşayabilecek gibi görülmektedir. Çiftçiler sulama araçlarının üstesinden gelebilmenin oldukça pahalı olmasından şikâyetçidir, buna rağmen iyi kazanmaktadırlar. Diğer Tatar köylerinin alternatifi yoktur ve kaybolacaklardır.

Tatarlar ve Nogaylar Sünni müslümandırlar. Eskişehir’de bir tane Tatar kökenli imam vardır ancak camide Tatarca konuşmamaktadır; O bile Türkçe vaaz vermektedir. Bana bir de Nogay imam olduğu söylendi ancak onun vaazını dinleme fırsatım olmadı. Yine de camide farz ibadetlerin geleneksel dili olan Arapçaya ilaveten hangi dili kullandığını biliyorum. Diğer imamlar Türk ve birisi de Kürt idi.

Köylerde, Tatarlar çiftçidir ancak onların birkaçı kışlık erzak depolamaktadır. Koyun yetiştiriciliği Nogaylarda Tatarlardan yaygın görülmektedir, ancak çobanlar genellikle Türkmendir. Türk ve Kürt kadınlarının aksine, Tatar kadınları tarlada çalışmaz. Tatar olmayan kadın çalıştıran birkaç Tatar gördüm. Tatarlar bana karısını veya başka bir kadın akrabasını tarlada çalıştırmanın ayıp olduğunu söylediler. Buna karşın kadının evde yapacak birçok işi vardır. Tatar Gipsiler tarımla uğraşmamaktadır. Zanaattan para kazandıklarını söylediler. Başkalarından öğrendiğim seyyar satıcılık yaptıklarıydı. [40]

Köy evine davet edilen bir konuk ailenin diğer üyelerinin de olduğu halde evin büyüğü ile bir akşam yemeği yer. [41] Yemekten sonra kadın erkek ailenin tüm fertleri çay veya cazma içerler. Ev dışında Türk gelenekleri uygulanır. Birçok köyde sadece erkeklerin gittiği bir kahve vardır. Düğünlerde kadın ve erkekler avluda ayrı oturur ve oynarlar. Yaşlılar evde oturur ve sohbet ederler, bekâr gençler birlikte oynarlar. Yeşildon’da gidip görmek istememe rağmen halk bana bunun kabul edilmediğini söyledi. Düğünlerde damadın tercihine göre Türk rakısının da verildiği görülür. Kahvelerde alkollü içki bulunmaz.

Kırsal toplumda Türklerle evlilik görülse de, Tatarlar ve Nogaylar genellikle Tatar ve Nogay kızlarla evlenirler. Tatarlar ve Nogaylar arasında da evlilik vardır ancak bunlarla Kürtler ve Gipsiler arasında hiç evlilik yoktur. Sözlü ifade temelinde eski karışık evliliklerin yaygın olmadığı söylenebilir.

Nogaylar ve bölgesel Türkler arasındakine göre Tatarlarla olanlar arasında belirgin fark vardır. Birincisi; Nogaylar hala Türkler ve Tatarlarda bilinmeyen, örneğin kadın adı olarak Boldukhan, Damakan ve erkek adı olarak ta Keldimurat gibi birkaç özel Nogay adlarını korumakta iken, Tatarlar Türkler gibi aynı isimleri kullanmaktadırlar [42] İkincisi; yaşlılar hayvan isimleri ile anılan Nogay takviminin adlarını hala hatırlamaktadırlar. Üçüncüsü; Köstengil (Boğazören) ve Seyitahmetli’deki eski mezarlarda tamga olarak bilinen boy işaretleri yazılı birçok mezar taşı vardır. Dördüncüsü; yaşlılar ve birçok genç nogayın kendi boyunu bilmesi gibi eski kabile geleneklerinin kalıntıları vardır. Bunlardan bazıları Yetsan (Cestan), Yetişkul (Yetiskul), Yenboyluk (Comboyluk) boylarındandır. [43]

6. Tatar ve Nogay Organizasyonlar

En büyük Tatar kuruluşu Kırım Türkleri Kültür Yardımlaşma Derneğidir. Bu dernek batı ve orta Türkiye boyunca bölgesel şubelere sahiptir. İlave olarak, Emel ve Kırım adındaki yayınlarından dolayı bilinen iki organizasyon vardır. İkincisi Volga Tatarları, Baskırtlar, Kumuklar, Karaçaylar, Malkarlar, Nogaylar, Kazaklar ve Kırgızlar gibi Kıpçaklara yakın bağlılığı olan, diğer Türk toplulukları daha çok konu alırken birincisi Kırım üzerinde daha yoğunlaşmış görülmektedir. Emel ve Kırım arasında oldukça ayırıcı politik bağlantılar vardır. Buna karşın her iki gruplaşma aynı şekilde Kırıma kendi vatanları olarak bakmaktadırlar ve birçok ileri gelen kendilerinin temel amaçlarının vatanlarına geri dönme konusu olduğunu hatırlatmaktadırlar. Kırımdaki olayları yakından takip etmektedirler, Kırım tatarları ile iletişim halinde kalmaktadırlar ve Kırım organizasyonlarını desteklemektedirler.

Nogaylar Ankara’da Celalettin ERBAY başkanlığındaki bir dernekte organize olmuşlardır. Bu dernek dağılmıştır ve Musa ÜNAL başkanlığında yeni bir dernek kurulmuştur.

Referanslar

[1] Andrew W. Mellon fonuna ve ilaveten Türkiye’deki Amerikan Araştırma Enstitüsüne bana çalışmamda yardımları, rehberlik ve finansman sağladıkları için samimi teşekkürlerimi sunarım. Eskişehir’deki Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğinden Erol Uluçay’a Polatlı’dan Cengiz Evirgen’e, Nogay Türklerinden Ankara’daki Musa Ünal, Sami Nogay ve Celalettin Erbay’a, Akin’den Ahmet Sütbaş’a ve açıkça bilgilerini, zamanlarını, arabalarını, yemeklerini veren ve konaklamamı sağlayan tüm Tatar ve Nogay dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim. Bu makalenin bir Polanyaca versiyonu Rocznik Tatarów Polskich (Polonya Tatar Dergisi)’nde çıktı. Sayı. 6, 2000, 118-126.

[2] Kırım Tatarlarından, kendilerinin de normalde söyledikleri gibi ‘Tatarlar’ olarak bahsettim. Aşağıdaki 3 ncü kısma bakınız. Eskişehir’de Osmaniye adında sadece bir tek Volga Tatar köyü olduğu not edilmelidir, onlarda kendilerine Tatar demekte ve dillerinin de tatarca olduğunu söylemektedirler. Osmaniye’den birkaç Tatarla karşılaşmama rağmen, onların değişik bir ulusal gruptan oldukları konusunu konuşmamalıydım. İlave olarak Hem Tatar ve hem de Türk bilim adamları ile olukça çok çalışma yapıldı ve Fatma Özkan tarafından Türkiye’de bir yazı yayınlandı (1997).

[3] Bu kitabın ilk baskısı Romanya’da 1940 yılında ve ikincisi 1966 yılında Ankara’da yayınlandı.

[4] Dariözü’ndeki Nogaylardan Ersoy ve Aydın tarafından aynı şeyler yayınlandı (1998: 31).

[5] Aynen, Ersoy ve Aydın (idem, p. 31-32).

[6] Doğal olarak cevaplayanlar bunu inkar etti.

[7] Üstelik sayılardaki aşırı tahminler Kırım Hanlığındaki bazı eski Tatar otörlerden sağlandı. Ülküsal 4-5 milyonluk bir topluluktan bahsetmektedir (1980:37).

[8] Tanımlar kısmındaki Resmi Türkçe terimler il, ilçe olup, yaşlılar eski Osmanlıca terimler olan vilayet ve kaza terimlerini kullanmaktadır.

[9] Köyler hakkında daha fazlası için Gence’ye bakınız (1995:28-30), Ona göre 1882’de Kırımdan, Karatay şehrinden ve Romanya ilinden gelen göçmenler tarafından kurulmuştur.

[10] 1901 yılında Kırım’daki Kezlev ve Kerch’ten Tatarlar tarafından rivayetle kurulan köy, bakınız Karas (1995:17-19).

[11] Köyler üzerine daha fazlası için, bakınız Uygur (1995:26-31).

[12] Kırım Tatarları tarafından 1897 yılında kurulan köy, bakınız Karas (1996:40-42).

[13]Köyler üzerine daha fazlası için, bakınız Karas (1997:37-38); Nogaylar belirtilmemiştir.

[14] Mahmudiye bölgesi hakkında daha detaylı bilgi Tezcan (1982)’da bulanabilir. Bu yazara göre, Büyük köy Hamidiye’dir (1890’da Kırım Tatarları tarafından kurulan), 1980’de 1, 251 nüfuslu, Taşlıhüyük (1900’de Kırım Tatarları tarafından kurulan) 719 yerleşik nüfus, Şerefiye (1903’de Kırım Tatarları tarafından kurulan) 201 kişi, Fahriye 162 kişi, Güllüce (Kırımdan ve Dobruca’dan göçmenlerle) 132 kişi, ve Tokatmecidiye (1884’de Kırım ve Dobruca Tatarları tarafından kurulan) 149 oturan. Akyurt (eski Lütfiye) (1887’de Kırım ve Dobruca’dan on kişi tarafından kurulan, 1915 yılında Dobruca’dan göçmenlerle ve Bulgaristan’dan birkaç aile ile devam eden) (Tezcan 1982:27-101).

[15] Köyler üzerine daha fazlası için bakınız Aygördüler ve Aygördüler (1997:37-41); Köylerin 1895-1897 yıllarında Kırımdan Tatar yerleşimciler tarafından kurulduğu söylenir.

[16] Köyü anlatan Sak, (1995: 23-24), 1874 yılında kurulduğunu ve Kırımdan, Romanya ve Bulgaristan’dan ve Türkiye’nin diğer bölgelerinden gelen Tatarların oturduğunu söyler. Köyün Tatar ismini belirtmektedir.

[17] Köyün eski ismini söyleyen Karas’a göre (1994: 24-30), Süngülyük, 1902 yılında Akmescit ve çevresinden gelen Tatarlar tarafından kurulmuştur.

[18] Karas’a göre (1995b: 33-36), köy 1904-1905 yıllarında Kırımın değişik yörelerinden gelen Tatarlar tarafından kurulmuştur.

[19] Bu çalışmada sunulan ve incelenen materyal Tatlıkuyu, Karakuyu, Karayavşan, Karakaya, Taşpınar ve Tırnaksız’da yazılmıştır. Günümüzde dilbilgisi açısından Türk öğrencilerin azınlıkları ve kendi dillerini çalışarak başladığını not edilmelidir. Eskişehir’deki saha çalışmam sırasında, Erzincan’dan Bayan Arzu Taner kendi tezi için Tatar hikâyelerini ve şarkılarını kaydetti. Ankara’daki Gazi Üniversitesi’nde Nogaylar üzerinde çalışan Bayan Dilek Ergönenç, yerel Nogay dialektini araştırarak başladı. Türkiye’de kendi dillerini konuşabilen Nogayların olduğunu öğrendiğinde şaşırdığını söyledi.

[20] Bak Yüksel (1994a: 24-28).

[21] Bak Yüksel (1996: 30-34).

[22] Bak Yüksel (1994b: 30-34).

[23] Bak M. Yüksel (1993 :31-34).

[24] Bak Yüksel (1998: 26-31).

[25] Bak Bayar ve Bayar (1993: 35-36).

[26] Bavbek’e göre (1993:8), köy 1860’tan beri vardı.

[27] Bavbek’e göre (ibid), köy Romanya’dan gelen Tatarlar tarafından 1306-1324 (i.e. 1890-1908) yılları arasında kurulmuştur.

[28] Bavbek’in görüşüne göre (ibid), Günalan 1908 yılında Romanya’dan gelen yerleşimciler tarafından kurulmuştur. Bu köyün Taşpınar ve Ballık gibi Gölbaşı gölü üzerinde, Ankara’ya yakın ve çekici bir yerde olması, şehirleşme ve ikamet edenlerin değişmesinin hızlı bir sürecini getirmiştir.

[29] Köy hakkında bakınız Elmacı (1996:30-31).

[30] 1899 yılında kurulan köy hakkında, bakınız Doğan ve Gökdemir (1995: 39-40). Köyde yerleşik Tatarlar Güney Kırımdan gelmiş olması nedeniyle, Türkçeye çok yakın olan dilleri hızla Türkçe ile yer değiştirmiştir. Sadece birkaç yaşlının ana dillerini hatırladıkları bildirildi.

[31] Ayrancı Bucağı’nda olduğu gibi, Tatarların Türklere çok yakın olduğu güney Kırımdan geldiği söylenir. Önceki dipnotlara da bakınız.

[32] İleri gelenlere göre büyük şehirlerde politik ve etnik görüşlerin belirgin bir şekilde değişebilmesi açısından bu kabul edilemez.

[33] Akin, ziyaret edilen köylerden çocuklar için okulun açık olduğu tek köydür.

[34] 16. yüzyılın sonlarında etnik dilleri Yerel Slav dili ile yer değiştiren Polanya-Litvanya Tatarları tarafından kullanılan bazı yemek adlarının korunması iyi bir paralelliktir (Cazma ve bielusz, et vb. ile doldurulmuş bir çeşit pasta).

[35] Eskişehir bölgesinin de Anadolu Türkleri’nin oturduğunu not etmek gerekir. Çekirdek nüfus Manavlarla birlikte, Tatarlar ve Nogaylar, Türkmenler (Yörükler) ve Bulgaristan’dan Türk göçmenler, Macirler (muhacir ‘göçmen’) dir. Şimdi terk edilen köylere ve evlere doğu illerinden gelen Kürtler yerleşmektedir. Diğerlerinin aksine Tatarlar onları sevmemektedir. Kürtleri Anadolu halkı, Tatarlar ve Nogaylarda kesinlikle olmayan hırsızlıkla suçlamaktadırlar. Bazı bölgesel Tatar toplulukları Kürtlerin köylerine yerleşmesine izin vermemektedir.

[36] Küçük ve dağınık yerlerde yaşayan Tatar ve Nogay toplulukları, Türklerin etkisini belirgin ve oldukça kabullenmiş görünümdedir. Örneğin, yoğun bir Tatar bölgesinden uzak olan Kalecikaya’daki Tatarlar komşu Türkler kadar muhafazakardır. Kızlara ve kadınlar köyde yürürken bana bakmadılar. Türbanlı kızlar olarak bilinen Türk kızları kadar kapalı başörtüsü takarlar.

[37] 1995 yılında Karakaya’daki Ulusal Tatar Tepreş Festivalindeki törende duyduğum nogay beyitleri veya nogay şarkılarına benzeyen herhangi bir şarkı kaydedemedim.

[38] Dediklerine göre Cantemir ve onun iki kardeşi Romanya’da çocukluklarında uzun bir şiir öğrenmişler.

[39] Yukarıya bakınız bölüm 4 ve dipnot 28.

[40] Memiş (7-22)’e göre: Kırım Gipsileri müzik sanatı (çalgıcılar), kuyumculuk (altıncılar, quyumcular), sepet dokumacılığı (sepetçiler) ve ayı yetiştirme (ayuvcular) faaliyetlerinde organize olmuşlardır. Bu etnik grup hakkındaki yazılar oldukça sınırlıdır.

[41] 1998 yılında ikinci defa birkaç aileyi ziyaret ettiğimde; bana bir dost gibi davrandılar ve kadınlarla birlikte yemek yedik.

[42] Bu isimler Baskakov’un standart Nogayca-Rusça sözlüğündeki isim listesi ekinde yoktur (1963).

[43] Daha doğrusu, bunlar kabile federasyonlarıdır. Kabile işaretlerinin adı ile kabileler anlatılırken, Kırım Nogayları bu kabile birleşmelerine tabın derler. Örneğin; Ay Tamga “ay işareti” ve Ergenek Tamga “kemer işareti”.

Bibliyografya

AYGÖRDÜLER, Muammer, Ergin AYGÖRDÜLER. 1997. “Yâverören Köyü”, Emel 222 (1997), 37-41.

BASKAKOV, N. A. (ek). 1963. Nogajsko-russkij slovar’. Moskva: Gosudarstvennoe Izdatel’stvo Inostrannyx i Naucnyx Slovarej.

BAVBEK, Osman. 1993. “Kırım’dan Anadolu’ya Göçler Hakkında Yazılı ve Sözlü Belgeler”, Kırım 2 (1993), 7-8.

BAYAR, Hamdi, Kemal BAYAR. 1993. “Sakarya (Tirnaksiz) Köyü”, Emel 198 (1993), 35-36.

DOGAN, Hikmet, Ahmet GÖKDEMIR. 1995. “Hamidiye (Alaca) Köyü”, Emel 210 (1995), 39-40.

ELMACI, Ekrem. 1996. “Ahmetçayırı Köyü”, Emel 214 (1996), 30-31.

ERKAN, Süleyman. 1996. Kırım ve Kafkasya Göçleri (1878-1908). Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi.

ERSOY, Ümit, Tutku AYDIN. 1998. “Darıözü Köyü”, Emel 225 (1998), 31-34.

FISHER, Alan. 1978. The Crimean Tatars. Stanford: Hoover.

GENCE, Behçet. 1995. “Karaçay Köyü”, Emel 209 (1995), 28-30.

IÇIN, Recep. 1994. “Yoncalı (Göztepe) Köyü”, Emel 200 (1994), 26-27.

JANKOWSKI, Henryk. 1991. “A török-tatár kisebség Romániában”, Keletkutatás 1991,1, 81-86. KARAS, Ertugrul. 1994a. “Hayriye Köyü”, Emel (205), 24-30.
———————– 1994b. : “Yıldızören Köyü”, Emel (208), 33-36.
———————– 1995. “Fevziye Köyü”, Emel (207), 17-19.
———————– 1996. “Yeşildon Köyü”, Emel (212), 40-42.
————————1997. “Esence (Yellice) Köyü”, Emel 223 (1997), 37-38.

MEMİŞ Reşid. 1996. “Zabytoe plemja”, Kasevet 25 (1996), 22-27.

ÖZEN, Ahmet. 1975. A Descriptive Study of the Phonology and Morphology of Crimean Tatar. Ankara [unpublished doctoral thesis, the University of Hacettepe].

ÖZKAN, Fatma. 1997. Osmaniye Tatar Agzı. Ankara: TDK.

SAK, Cengiz. 1995. “Ilıcabaşı Köyü”, Emel 206 (1995), 23-24.

SAYDAM, Abdullah. 1997. Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876). Ankara: Türk Tarih Kurumu.

SEKERINSKIJ, S. A. 1988. “Iz ètniceskoj istorii Kryma i Severnoj Tavrii (vtoraja polova XVI – nacalo XX v.”, Sovetskaja Tjurkologija 4 (1988), 87-97.

SEL, Ünver. 1996. “Kırım, Kırım Tatarı ve Anadolu’ya Göç”, Kırım 14 (1996), 11- 12.

TEBERDAR, Esra F. 1994. 1994. “Ayrancı Bucağı”, Emel 204 (1994), 27-28.

TEZCAN, Erhan. 1982. Eskişehir Mahmudiye İlçesi. Eskişehir.

UYGUR, Emel. 1995. “Mâmure (Güneli) Köyü”, Emel (211), 26-31.

ÜLKÜSAL, Müstecip. 1980. Kırım Türk-Tatarları. (Dünü – Bugünü – Yarını). Ankara.
————————— 1987. Dobruca ve Türkler. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.

YÜKSEL, Münir A. 1993. “Taşpınar Köyü”, Emel 199 (1993), 31-34.

YÜKSEL, Zühal. 1989. Polatlı Kırım Türkçesi Ağzı. Anakara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
———————- 1994a. “Karakaya Köyü”, Emel 201 (1994), 24-28.
———————- 1994b. “Karayavşan Köyü”, Emel 203 (1994), 30-34.
———————- 1996. “Karakuyu Köyü”, Emel 213 (1996), 30-34.
———————- 1998. “Tatlıkuyu Köyü”, Emel 224 (1998), 26-31.

*Henryk Jankowski, 1986 yılında Polonya Poznan’da, Ph, D ünvanını aldığı Adam Mickiewicz Üniversitesinde, profesör, yakın ve orta doğu dilleri bölümünün başkanı, ve oryantal çalışmalar başkanıdır. Anadili Polonyaca’nın yanında, İngilizce, Macarca, Türkçe ve Kırım Tatarcasını iyi bilmektedir ve diğer Türkçe diller olan Kazakça, Kırgızca ve Nogaycaya iyi bir alışkanlığı vardır. Türklük çalışmaları üzerine doksana yakın yayının yazarı olan, Profesör Jankowski, Kırım, Türkiye ve Polanya’daki Tatarlarlara özel ilgisi vardır.

Crimean Tatars and Noghais in Turkey
Henryk Jankowski*
The present paper is a short report of the fieldwork done between August 31 and September 30, 1997, as well as June 13 and July 7, 1998, in Turkey in the regions inhabited by the Crimean Tatars and Noghais. [1] The main goal of the fieldwork was to collect language material for a Tatar- English dictionary which was planned to be compiled in the future. The paper includes notes on the Tatar [2] and Noghai populations, figures, distribution, language varieties and a few further aspects of ethnicity and culture.
1. Historical background
As is known, the links between the Crimea, the adjacent hordes and Turkey, from which they were more or less dependent, were close through the centuries. Turks immigrated to the Crimea, where they settled on the southern coast of the peninsula, and many Tatars went to Turkey, either for education or to seek refuge. A mass emigration started after the Russian annexation of the Crimea in 1783. As Fisher (1978: 78) estimated, in the years 1783-1784 about 8, 000, and in 1785-1788 about 100,000 Crimean Tatars left their homeland. The next large emigration wave succeeded in the 1860s, when 181,177 individuals emigrated (Sekerinskij 1988: 91). The exodus continued until the revolution and the proclamation of the Soviet Union. Under the communist regime, in 1918-1941, only a small number of Tatar landowners were allowed to leave the country as unwanted, but it is unknown how many people fled the Crimea illegally. On the basis of various accounts, Sel (1996: 12) estimates the number of refugees in 1785 – 1800 to be approximately 500,000. He says that in 1815, 1818 and 1829 an additional 200,000, and then in the 1860s 227,627 individuals abandoned the Crimea. His figures outnumber those provided by Sekerinskij.
Tatars went to Turkey either directly by sea or across Dobrudja, the present day Romania and Bulgaria. Not all the refugees settled in Turkey. Some remained in Dobrudja. Nowadays about 45,000 Tatars, in addition to as many Turks, live in Romania (Jankowski 1991: 81). Ülküsal (1987: 25) provides a number of 150,000 Turks and Tatars, but he does not specify the period and also includes the current Bulgarian Dobrudja from which no reliable figures are available [3].
Earlier studies provided either estimates or made use of Russian documents, so their findings must have been inexact. More recently historians started work on Ottoman documents; e.g. Saydam (1997) examined the period 1858 – 1876 after the Russian-Turkish war, and Erkan (1996) studied the subsequent 1878 – 1908 years.
Tatars and Noghais share many traits and it is impossible to make a clear distinction between these groups. Very instructive is their own, quite popular view that Noghais form a specific ethnic group within Tatars, as it is the case in the Crimea and Dobrudja. Naturally there are also different feelings. On the one hand, some Tatars, mainly those who perceive themselves more as Turks than as Tatars, deny links with Noghais and their language, insisting that the latter are distinct and their language is unintelligible. On the other hand, some Noghais, although being aware of their close links with Tatars and the similarity of languages, claim that they have nothing in common with the Crimea, that they came from “Moscow,” “the Caucasus,” “Volga” or “Kuban.” Mrs Damakan Ünal, an old Noghai woman, now living with his son in Ankara, told me that “we are not Crimeans, who call us Kubanshyl [or Kubansil, that is people from the Kuban river, H.J.].”[4] However, as it turned out many times, the claims of the respondents should be treated cautiously, [5] for their knowledge of the past and history is very poor. Interestingly, they confuse facts or, in most cases, say that they know nothing about their past, whereas they remember pieces of their oral literature quite well. Whatever the ethnic roots, later history had brought Noghais and Tatars together. Paradoxically, jokes told against each other point to close mutual links. The above mentioned Damakan Ünal reported that “The Crimeans call us at eti asagan aram Nogay ‘sinful Noghais who eat horse meat.” [6] Or,
a Tatar says to a Noghai:Nogay, Nogay nögerekArabasi tögerekNogaylarga ne kerekBir araba kok kerek.
‘Noghai, Noghai friendlish,His cart is roundlishWhat does the Noghai need?He needs a cart of dung’.
The Noghai replies:Kirim, Kirim kirilgayBir tesikke tigilgayKasik berseñ kañkayirSömüs berseñ soñkayir.
‘Cracked, cracked Crimea,Scrapped to a ditch,Give him a spoon, he wants more,Give him a ladle, he’s smug’.
2. Crimean Tatar population in Turkey at present
No reliable figures are available. The Emel activists provide a number of 6 million, and Sel says “at least 4 to 5 million” (Sel 1996: 12). These figures are not more than estimates. Tatars calculate it by taking one million immigrants as a starting point and multiplying this number by the birth rate in the span of the last hundred years. Careful analysts deem this to be overestimated [7].
The most compact area inhabited by Tatars is the Eskisehir province. The Tatar activists reported that it is difficult to compute the number of Tatar population, as elsewhere in Turkey, for the official census does not include minorities. They said that the number of Tatar residents may be around 150,000 individuals there, including those in the city. However, they stressed that these figures are approximate. At present Tatars in Eskisehir province inhabit 33 villages. The other region of compact Tatar population is Polatli, with 11 villages. Noghais live in seven villages near the shores of Tuz Gölü. Two out of the 33 Eskisehir villages are Noghai, but these Noghais are much more influenced by the surrounding Tatars than the Noghais of Tuz Gölü. In addition to this, there are some minor regions where Tatars live in either two or three villages, or in a district of a city, and also in a few isolated settlements. With the ongoing process of migration from villages to large cities and growing outflow of people from villages, Tatars are spreading throughout the country. This, however, implies disintegration and hardly any new compact districts arise. Naturally, elderly people try to keep in touch, but the old entourage is inevitably lost. What follows is a list of Tatar villages in Eskisehir district: [8]
Eskisehir province
a) Eskisehir district-Boyacioglu (partly Tatar)-Karaçoban-Gökdere-Kireçköy, Tat. Kires (5 Tatar households remaining)-Karaçay, Tat. Karasay (34 Tatar households, 1 Kurd, 1 Manav) [9]-Kalkanli
b) Alpu district-Gökçeoglu, Tat. Kökse(uli) (partly Tatar)-Fevziye, Tat. Pevziye [10]-Güneli, former Mâmure (45 Tatar households, 10-15 of which from Konya, the other immigrants from the Crimea) [11] -Aktepe, Tat. and Nog. Ripkiye (Noghai village, few Noghais remained)-Yesildon[12] -Isikören, former Arapkuyusu (Noghai village)-Güroluk, the other name Kizilsuvat-Çukurhisar (partly Tatar)-Çardakbasi-Esence, former Yellice (half the population is said to be Noghai, 40 households belong to Tatars) [13]
c) Mahmudiye district [14]-Mesudiye, former Taslihüyük ~ Tasliköy-Serefiye, Tat. Serepiye (Tatars from the Crimea)-Fahriye, Tat. Pahriye-Hamidiye, Tat. Amidiye ~ Amdiye (partly Tatar)-Akyurt, former Lütfiye, Tat. Lütpiye-Güllüce, former Hayriye, Tat. Ayriye-Tokatmecidiye
d) Sivrihisar district-Ortaklar (partly Tatar)-Pasakadin -Yaverören, Yâverören [15] -Karakaya (partly Tatar)
e) Çifteler district, Tat. Sipteler-Ilicabasi, Tat. Olca [16] -Hayriye, Tat. Ayriye, former Söngülük [17] -Zaferhamit (partly Tatar)-Yildizören, former Mecidiyeköprüsü (partly Tatar) [18]
f) Seyitgazi district-Aksakli-Yenikent, the other names Yeniköy, Tat. Cañköy
As said above, the second area of compact Tatar population is Polatli in the Ankara province with eleven villages. The study of this dialect is most advanced. Firstly, there is an unpublished doctoral thesis by Özen (1975) on the phonology and morphology of Polatli dialect. We also find language samples and a glossary annexed to this work. Secondly, Zühal Yüksel, who herself is of Polatli origin, and the only Tatar in Turkey who works on Turkish Crimean Tatar, has published a study on the dialect on the basis of texts recorded in six villages (Yüksel 1989) [19]. Lastly, Cengiz Evirgen, born in Taspinar, a resident of Polatli, has composed a handwritten glossary of his ethnolect. Although compiled by a non-professional, this glossary may be helpful in research.
Ankara province
Polatli district:-Eskipolatli -Karakaya [20] -Karakuyu [21] -Karapinar-Karayavsan [22] -Taspinar [23] -Tatliköyü [24]-Tirnaksiz [25] (now Sakarya) -Toydemir-Yenidogan.
Outside the borders of the administrative unit, but quite close to the city there is another Tatar village called:-Ahirlikuyu.
A Tatar population can also be found in other villages, e.g. Yassihüyük (near the antic Gordion) and Üçpinar, to which Tatars moved in recent times. Many Tatars live now in Polatli, where they work and study. The Noghai villages are located south of Ankara, near the shores of Tuz Gölü, where the road forks towards Konya and Aksaray. This area is administratively subdivided between Ankara and Konya provinces. Noghais in this region occupy a distinct position in that they do not identify themselves with the Crimea and Crimean Tatars, though they are aware of the similarity of their languages. The local language is deeply influenced by Tatar.
Konya province
Kulu district-Kirkkuyu-Bogazören, former Köstengil-Agilbasi, former Mandira-Seyitahmetli, pronounced Seydametli
Ankara province
a) Sereflikoçhisar district-Akin, pronounced Agin, with 232 inhabitants in 75 households-Sekerköyü, called Seker, and by some Noghais, also Seker-Dogankaya, also Karakaya and Abdülgedigi.
b) Ankara district -Ahiboz, pronounced Ayboz ~ Aboz (partly Noghai) [26]-Ballik-Taspinar [27]-Günalan, the other name Koloz ~ Holos [28]
c) Bâlâ district-Ahmetçayiri [29]
d) Haymana district-Cingirli (once a Noghai village, now Noghai families live in four households) A few families are said to dwell in Börüdelik village in Cihanbeyli district (Konya province).
Aksaray province
Aksaray district-Alaca, former Hamidiye. [30]Teberdar (1994: 27) reports that Crimean Tatar is still spoken by a handful of elderly people in Ayranci Bucagi. She places this locality west of Eregli district, east of Karaman district, south of Karapinar, and north of Mersin district.
Crimean Tatar villages are also reported to be located in southern Turkey near Adana, in Ceyhan district: Çakaldere, Toktamis, Küçük Kirim and Büyük Kirim. I have not visited them, for I was told that there Crimean Tatar had been completely forgotten. [31] There is no evidence of language maintenance in a few localities in Kirikkale province, east of Ankara. The Tatar villages there are in Keskin (Yoncali, Polatyurtu and Üçkuyu) as well as in Karakeçili district (Sulubük). See Için (1994: 26-27). Ersoy and Aydin (1998) claim that Tatar and Noghai are well preserved in Dariözü, Kaman district of Kirsehir province. Furthermore, one Tatar village, Derince, is to be found in Gebze district of Kocaeli (Izmit) province. In the past, there were three Tatar villages near Istanbul: Izzettinköy, Sazlibosna and Imrahor. However, nowadays only a few individuals of elder generation in Sazlibosna still speak the language. We have found no Tatars in Imrahor, which was absorbed by the uncontrolled suburbs of Istanbul and transformed into a huge gecekondu locality.
At present most Tatars live in townships and cities to which their villages are close, where they can find work and school. Their integration varies from district to district. At new places, Tatar is only spoken at home, predominantly by elderly people.
In 1997, I visited eleven villages of Eskisehir province: Karaçay, Güneli, Aktepe, Esence, Serefiye, Yildizören, Mesudiye, Isikören, Ilicabasi, Karakaya and Yaverören, and in 1998 three other villages: Kalkanli, Aksakli and Cañköy (Yenikent). Initially, I did not plan extensive work in Polatli because this area was quite well studied before. However, people in Eskisehir told me that Polatli is small, compact and thereby the language is better preserved there than elsewhere. I finally decided to visit this region and verify these opinions. What I found was quite the opposite. All the villages looked uninhabited, houses half forsaken, and no sign of life. Tatars, dwelling in the city, only occasionally visit their former abodes in the countryside. The assimilation seems to be much stronger there than in Eskisehir, probably because of the short distance from Ankara (one hour drive) and unfavourable agricultural conditions.
Among the Tatar villages near Ankara, I visited Ballik and Taspinar (not to be confused with Taspinar in Polatli district), where it was hard to meet anybody able to speak Tatar. With the exception of Kirkkuyu, whose inhabitants I met in the closest township Kulu, I visited all the Noghai villages. Lastly, my study has included Izzettinköy, Sazlibosna and Imrahor, and a small village Kalecikkaya near Alacahüyük, in the Çorum province. In addition, I have worked with my informants in all cities and townships mentioned, that is Eskisehir, Alpu, Mahmudiye, Çifteler, Polatli, Kulu, Ankara and Istanbul.
3. Ethnicity of Tatars in Turkey
The population involved in my study may be subdivided into Tatars, Noghais and Gypsies. Tatar population is the largest. They call themselves Tatar, e.g. Men Tatarman ‘I am Tatar’, their language Tatarca. They immigrated either from Dobrudja or Crimea. Only a few people came to Turkey from other countries, e.g. one as ex-German soldier from Germany. Irrespective of the place of origin and habitation, the majority of them regard themselves as Tatars or Crimeans and consider themselves to be one nation. For only a few, being a Turk in a broader sense was more important.
As for Noghais, there is a difference between the Noghai population of Eskisehir and that of Tuz Gölü. The former do not normally differ from Tatars either linguistically or anthropologically, for typical Mongoloid traces may be present in both Tatars and Noghais. They merely differ from the neighbouring Tatars in that they are called Noghais and so they call themselves. There are no significant social differences between those Noghais and Tatars. The latter group is different. What is most important is their distinct ethnic consciousness. It is quite interesting that despite the similarity of the languages no close social ties are visible. Tatars do not know of them, either.
The relationship between Tatars and Noghais who are in contact is nationally unmarked. No derogatory, offensive approach was manifest. [32] The position of Gypsies, who predominantly live in Alpu, is different. They live in a separate district of the township. When talking about themselves with the outsiders, they say they are Tatars. Tatars warned me against addressing Gypsies by the term Gypsy, which they allegedly do not accept. Gypsies and Tatars are in contact on business affairs and do not normally invite each others for feasts and social events. The relations between both ethnic groups are good. I was encouraged by Tatars to go to Gypsies and talk to them, for they are believed to maintain the Tatar language very well.
4. Language
The examined population can be described as linguistically homogenous within the groups discussed above. The spoken languages of Eskisehir Tatars and Noghais do not differ too much. However, the language of poetry performed by Noghais shows some distinctive features characteristic of Noghai. The Noghai traits are more evident in the everyday speech of Tuz Gölü Noghais.
Currently the majority of people are bilingual. Only the elders say their Turkish is not good, but in fact they communicate in Turkish fairly well. Tatars are gradually shifting from Tatar to Turkish. The communicative situation is typical of language shift. As it is the case cross- linguistically, the generation of grandmothers and grandfathers have the best command of language. They normally speak Tatar while talking to each other and their children. Their children, that is people from forty to fifty years old and more, many of them are also retired, prefer Turkish unless they address their parents, to whom they predominantly talk in Tatar. Their children and grandchildren speak only Turkish, both in conversation with each other and with their parents, except for some common Tatar expressions, greetings and meal names, although many of them understand Tatar. It depends on the family setting, how much time they spend in the villages during vacations etc. It is worth noting that even those grand- and grand-grandparents whose command of Turkish is limited, try to talk to the youngsters in Turkish, explaining that they do so in order not to have Tatar impede them at schools.
Naturally, language preferences also depend on social factors. Educated people are more assimilated than traders, craftsmen and workmen. Only some of them prefer to speak Tatar. I have met only a few families whose language of communication was Tatar. Members of these families usually address other Tatars also in Tatar, expect for the youngsters who use Turkish while talking to their peers who do not speak Tatar and hardly understand it.
Not a single Tatar, including teachers, did make any effort to stop or to reverse the language shift. There are neither schools nor other institutions to provide Tatar language courses. In this situation, nobody has seen any need to think of textbooks, dictionaries or other devices for language teaching.
As a result, Tatar is only spoken at home and between Tatars of older generation. It does not have any written standard. The shift to Turkish is voluntary and not imposed by any political option. Tatars say they do not have another alternative and do not want their children to be hindered in their professional career as they themselves once were. According to Bayar and Bayar, people leave the villages so that their children could attend better schools. At present, this is not only a choice, but also a “must”, because with the departing young population, the schools closed. [33] Nobody regrets this, for the standard of teaching in village schools was reportedly very low. The majority of young Tatars and Noghais do not return to their villages after graduation.
Tatar and Turkish are similar languages, especially in the current situation of Tatar being deeply penetrated by Turkish as a more prestigious, dominating language. During conversation, all kinds of switch are allowed and encountered. The switch may be limited to one word, phrase, sentence, but it may include a longer topic. There are numerous copies from Turkish, both semantic and pragmatic. Tatar with the least traces of the influence of Turkish is encountered in the conversation of the elders, undisturbed by television and other people who do not speak Tatar. In villages, the elder Tatars address the local non-Tatars also in Tatar, which they normally understand, some even reply in Tatar. However, an unknown person would only be addressed in Tatar after it turned out that she or he is Tatar. Similar attitudes can be observed among Noghais.
There is a common opinion that the present-day Crimean Tatar is much different from the local dialect. Cases of unintelligibility are frequent. Tatars say that the best Tatar language is spoken in Dobrudja, for it is influenced by neither Russian (as in the Crimea) nor Turkish (as in Turkey). Of course, this opinion is somewhat illusive, although it is true that the past migrations from the Crimea to Dobrudja basically involved the northern and central part of the peninsula and Kerch where the spoken language was quite distinct from the southern Crimea. To prove this, we may point to the case of Ayranci Bucagi. (See above.)
In short, it must be said that the language shift is an ongoing and inevitable process. It affects all aspects of everyday life and activities. The remnants of the Tatar language will live as long as the remnants of culture (discussed in the next section) will exist, e.g. the Tatar kitchen. [34] The Tatar language may survive in songs and sayings performed at festivals and on the scene.
5. Culture
Despite rapid assimilation, a Tatar village differs from a Turkish one. The villages do not have a standard layout, a few villages resemble Crimean settlements, and the unique one is that of Serefiye, which imitates the layout of a modern Crimean village. The farmyards, always fenced, are very wide, and living houses and outbuildings large. Sheds for livestock are detached from the living houses. The houses, however, are built of the same material as Turkish houses, that is of mud brick, and have roofs covered with earth or tile. [35] The interior and arrangement of many houses do not differ from those of Turkish houses. National clothes are not preserved. People wear what is available in the country. Few Tatar women are veiled, but head covering, especially among older women, is common. [36] Tatars reported to me that their grandfathers had brought agricultural devices, machines and technologies unknown here and that the local people had learned from them how to plant and cultivate new crops.
The Tatar kitchen is different from the Turkish one. They make a lot of pastry and doughy meals, which is probably a Slavic influence from the Crimea and a Romanian one from Dobrudja. The Tatar kitchen seems to be one of the most resistant, and even expansive components of the Tatar culture. Tatar dishes are offered in a number of restaurants and bars in Eskisehir and are very popular. The beverages are the same as the Turkish ones. The Turkish yogurt is called katik, and the yoghurt drink ayran or cazma. Tea is offered in the Turkish style, except for the Noghais at Tuz Gölü, who also drink genuine Noghai tea from bowls, called nogaysay or ayaksay.
Notwithstanding the disappearance of national cultural tradition, many elder Tatars remember the characteristic Tatar songs, siñs. These short verses were basically pronounced or sung by a girl and a young man in the form of a dialogue, but also by the elders, especially at feasts, gatherings, ceremonies, or just for fun on other occasions. Normally a young man begins and a girl replies. [37] Although my informants said that siñs were invented by gifted performers, the comparison of the recorded material with the siñs known from the Crimea, Uzbekistan and Dobrudja has shown that most verses are identical. Another genre of the oral literature are riddles, Tatar tapmasa, Nogay cumak. The fairy tale, Tatar masal, Nogay ertegi, and epic stories, destans, are almost completely forgotten. I was able to record short pieces of epic from only three performers in Polatli, Ilicabasi and Eskisehir. [38] Equally rare is mani, a form typical of the southern Crimea, a Turkish import. As is evident, the common Tatar literary tradition, which existed for centuries, is disappearing now with rapid changes in life, migrations and intensive contacts with the standard Turkish culture.
Apart from the elders, who are now the basic population of villages, many families live a double life. Probably the most common model of this is the following. The middle generation live in the village in summer, spring and autumn, as long as there is work in the fields. The children come to the village only for the summer vacations and go back to cities in September when schools open. While in the city, they are with their grandparents, who look after them. Naturally, short mutual visits are frequent, especially if the distance between a village and a city is not long. In winter, also those Tatars who do not keep livestock go to the city and come back in spring.
At present, many Tatars are educated. There are doctors, engineers, teachers, lawyers, businessmen, people active in all professions. The intellectuals and wealthy families do not separate themselves from the other Tatars, many of them help those who need support. The esteem for the elders is general. In addition to general factors which underlie depopulation of villages, there are specific ones. [39] It seems that only those villages will survive in which the problem of watering the plants is solved. Although farmers complain that the operating of watering machines is very costly, they gain good profits. The other Tatar villages have no alternative and will disappear.
Tatars and Noghais are sunnite Muslims. There is one imam of Tatar origin in Eskisehir, but he does not speak Tatar in the mosque; he even preaches in Turkish. I was also acquainted with a Noghai imam, but I did not have the opportunity to listen to his service. Thus I do know what language he speaks at a service, in addition to Arabic, which is the traditional language of the obligatory prayer. The other imams were Turks, one Kurd.
In the villages, Tatars are farmers, but few of them keep livestock. Sheep breeding seems to be more popular with Noghais than Tatars, but the shepherds are usually Turkmens. In contrast to Turkish and Kurdish women, the Tatar women do not work in the fields. I met a few Tatars who employed non-Tatar women. Tatars told me it would be a shame for a Tatar if his wife or other female relative worked in the field. However, women have much work to do around the house. The Tatar Gypsies do not deal with agriculture at all. They said that they earn money from crafts. From others I learned that also from their pedlar’s job. [40]
A guest invited to a house in a village has a dinner with the head of the house, [41] although the other members of family are present. After dinner or lunch all members of family, male and female, drink tea or cazma. Outside the house Turkish customs apply. In most villages there is a pub, kahve, visited only by men. At wedding feasts, men and women sit and dance separately in the yard. The elders sit and talk inside the houses, unmarried youngsters dance together. However, when, in Yesildon, I wanted to go and see them, people told me that this was not accepted. It seems that Turkish raki is served at the feasts upon the preferences of the bridegroom. No heavy drinks are available in a kahve.
Among the rural population, Tatars and Noghais marry mostly Tatar and Noghai girls, respectively, although marriages with Turks also occur. There are also marriages between Tatars and Noghais, but never between them and Gypsies or Kurds. On the basis of oral communications, we may say that formerly mixed marriages were uncommon.
There are evidently more distinctive features between Noghais and the local Turks than in the case of Tatars. Firstly, Tatars use the same names as Turks, whereas Noghais have still preserved a few specific Noghai names, unknown among Tatars and Turks, e.g. female names Boldukan, Damakan,[42] the male name Keldimurat. Secondly, the elders still remember the names of the Noghai calendar of animal cycle. Thirdly, in the old cemeteries in Köstengil (Bagazören) and Seyitahmetli there are many gravestones with inscribed clan signs called tamga. Fourthly, there are remnants of old tribal tradition, i.e. all elder people and many young Noghais know their tribe. Some of them are from Zhetisan (Zhestan — Zhetisan), some from Yedishkul (cetiskul), and some from Zhemboyluk (Zhomboiluk — Zhemboiluk) tribe. [43]
6. Tatar and Noghai organizations
The major Tatar association is Kirim Türkleri Kültür Yardimlasma Dernegi (Association of Culture and Support for the Crimean Turks.) This association has local departments throughout the western and central Turkey. In addition, there are two organizations known because of their publications as Emel and Kirim. It seems that the former is more concentrated on the Crimea, whereas the latter is more involved in the issues of other Turkic peoples, the closely affiliated Kipchaks, such as Volga Tatars, Bashkirs, Kumuks, Karachais, Malkars, Noghais, Kazakhs and Kirghiz. There are more political dividing lines between Emel and Kirim. However, both groupings equally regard the Crimea as their homeland and many activists recall that their primary goal is to return to the homeland. They closely follow Crimean events, keep in touch with Crimean Tatars and support Crimean organizations.
Noghais were organized in an association in Ankara, chaired by Mr Celalettin Erbay. This association was dissolved and a new one, chaired by Mr Musa Ünal, was created.
References
[1] My sincere thanks go to the Andrew W. Mellon Foundation for granting me a fellowship and financing my study, as well as to the American Research Institute in Turkey for assistance. It is also my pleasant duty to thank Mr Erol Uluçay from the Association of Culture and Support for the Crimean Turks in Eskisehir, Mr Cengiz Evirgen from Polatli and the Turkish Noghais, Mr Musa Ünal, Sami Nogay and Celalettin Erbay from Ankara, Ahmet Sütbas from Akin, and to all my Tatar and Noghai friends who generously offered me their knowledge, time, cars, food and lodging. A Polish version of this paper has appeared in Rocznik Tatarów Polskich (Journal of Polish Tatars), vol. 6, 2000, 118-126.
[2] I refer to the Crimean Tatars as ‘Tatars’, as they normally call themselves. See also section 3, below. One has to note that there is one single Volga Tatar village in the Eskisehir province ­ Osmaniye, whose inhabitants are also called Tatar and their language Tatar. Although I met a few Tatars from Osmaniye, I shall not deal with them, for they form a distinct national group. In addition, much work was done on them by both Tatar and Turkish scholars, and one monograph has been published in Turkey by Fatma Özkan (1997).
[3] The first edition of his book came out in 1940 in Romania, and the second in 1966 in Ankara.
[4] The same was recorded by Ersoy and Aydin (1998: 31) among Noghais in Dariözü.
[5] Similarly, Ersoy and Aydin (idem, p. 31-32).
[6] Naturally, the respondents denied that.
[7] Also overestimated are the figures provided by some earlier Tatar authors for the population the Crimean Chanate. Ülküsal claims it had a population of 4 to 5 million (1980: 37).
[8] The official Turkish terms for administrative units are il and ilçe ‘province’ and ‘district’, but elderly people commonly use the old Ottoman words vilayet and kaza.
[9] More on the village, see in Gence (1995: 28-30), according to whom it was founded in 1882 by the immigrants from the Crimea, and the Karatay city and district in Romania.
[10] The village was reportedly founded in 1901 by Tatars from Kezlev and Kerch in the Crimea, see Karas (1995: 17-19).
[11] More on the village, see in Uygur (1995: 26-31).
[12] The village was founded in 1897 by the Crimean Tatars. See Karas (1996: 40-42).
[13] More on the village, see in Karas (1997: 37-38); Noghais are not mentioned.
[14] Much detailed information on the localities of Mahmudiye can be found in Tezcan (1982). According to this author, the major village is Hamidiye (founded in 1890 by the Crimean Tatars), which in 1980 had a population of 1, 251, while Taslihüyük (founded in 1900 by the Crimean Tatars) was inhabited by 719, Serefiye (founded in 1903 by the Crimean Tatars) by 201, Fahriye by 162, Güllüce (with the immigrants from both Crimea and Dobrudja) by 132, and Tokatmecidiye (founded in 1884 by immigrants from both Crimea and Dobrudja) by 149 residents. Akyurt (former Lütfiye) was founded in 1887 by ten settlers from Crimea and Dobrudja, who were followed in 1915 by immigrants from Dobrudja and later by a few families from Bulgaria (Tezcan 1982: 27-101).
[15] More on the village, see Aygördüler and Aygördüler (1997: 37-41); the village is said to be founded in 1895 – 1897 by Tatar settlers from the Crimea.
[16] Sak, who described the village (1995: 23-24), says that it was founded in 1874 and inhabited by Tatars from the Crimea, Romania, Bulgaria, and also from other localities in Turkey. He does mention the Tatar name of the village.
[17] According to Karas (1994: 24-30), who provides the old name of the village, Süngülyük, it was founded in 1902 by Tatars from Akmechet and its surroundings.
[18] In Karas’s opinion (1995b: 33-36), the village was founded in 1904-1905 by Tatars from various regions of the Crimea.
[19] Material presented and analysed in this study was recorded in Tatlikuyu, Karakuyu, Karayavsan, Karakaya, Taspinar and Tirnaksiz. It is to be noted that nowadays Turkish students of linguistics start studying the minorities and their languages. During my fieldwork in Eskisehir, Ms Arzu Taner from Erzincan recorded Tatar stories and songs for her MA thesis. At Gazi University in Ankara, Ms Dilek Ergönenç, working on Noghais, started examining the local Noghai dialect. She confirmed that she was surprised when she learned that there are Noghais in Turkey who are able to speak their language.
[20] See Yüksel (1994a: 24-28).
[21] See Yüksel (1996: 30-34).
[22] See Yüksel (1994b: 30-34).
[23] See M. Yüksel (1993: 31-34).
[24] See Yüksel (1998: 26-31).
[25] See Bayar and Bayar (1993: 35-36).
[26] In Bavbek’s opinion (1993: 8), the village has been in existence since 1860.
[27] According to Bavbek (ibid), the village was founded by Tatar settlers who came from Romania between 1306 – 1324 (i.e. 1890 – 1908).
[28] In Bavbek’s view (ibid), Günalan was founded in 1908 by immigrants from Romania. This village, like Taspinar and Ballik, being located in the attractive area adherent to Ankara on the lake Gölbasi, is undergoing a rapid process of urbanization and change of inhabitants.
[29] On the village, see Elmaci (1996: 30-31).
[30] On the village founded in 1899, see Dogan and Gökdemir (1995: 39-40). Since Tatars who settled in this village came from southern Crimea, their language, very similar to Turkish, was quickly replaced by Turkish. Only a few elder people are reported to remember their native language.
[31] As in Ayranci Bucagi, the inhabitants were reported to originate from the southern Crimea where Tatar is very close to Turkish. See also the preceding footnote.
[32] This is not applicable for the activists in large cities whose political and ethnic views may differ significantly.
[33] Akin was the only village visited in which a school was open for children.
[34] A good parallel is the preservation of some meal names among Polish-Lithuanian Tatars, (dzajma and bielusz, kinds of pie filled with meat etc.), whose ethnic language was finally replaced with the local Slavic languages by the end of the 16th century.
[35] One has to note that the Eskisehir region was inhabited by few Anatolian Turks. The core people were Manavs, and along with Tatars and Noghais there lived Turkmens (Yürüks) and Turkish immigrants from Bulgaria, the Macirs ( muhacir ’emigrant’). Now the forsaken villages and houses are being settled by Kurds coming from the eastern provinces. In contrast to all the others, Tatars do not like them. They accused the Kurds of thefts, something absolutely non-existing among native Anatolian population, Tatars and Noghais. Some regional Tatar communities do not allow the Kurds to settle in their villages.
[36] Tatar and Noghai communities living in small and scattered settlements are apparently more receptive to Turkish influence. For instance, Tatars in Kalecikkaya, a locality situated far away from the compact Tatar areas, are as conservative as the neighbouring Turks. The girls and women did not look at me while walking in the village. They wear head scarfs as conservative Turkish girls, the so-called türbanli kizlar, do.
[37] I could not record any songs similar to Nogay beyitleri or ‘Noghai songs’ that I heard in the recitation of one performer at the Tatar national festival tepres in 1995 in Karakaya.
[38] Two of them are Cantemir brothers who, as they said, learned a longer poem in Romania in their childhood.
[39] See above, section 4, and footnote 28.
[40] According to Memiš 1996: 7-22), Crimean Gypsies were organized in the castes of musicians (çalgicilar), goldsmiths (altincilar, quyumcilar), basket weavers (sepetçiler) and bear keepers (ayuvcilar). Literature on this ethnic group is very scarce.
[41] However, when in 1998 I visited a few families for the second time, they treated me as a friend, and we ate together with women.
[42] These names are absent from the list of names annexed to the standard Noghai-Russian dictionary by Baskakov (1963).
[43] More exactly, these are tribe confederations. The Crimean Noghais call those tribal units tabin, whereas the clans are identified with the names of clan signs, e.g. Ay Tamga ‘Moon mark’, and Ergenek Tamga ‘arch mark’.
Bibliography
AYGÖRDÜLER, Muammer, Ergin AYGÖRDÜLER. 1997. “Yâverören Köyü”, Emel 222 (1997), 37-41.
BASKAKOV, N. A. (ed.). 1963. Nogajsko-russkij slovar’. Moskva: Gosudarstvennoe Izdatel’stvo Inostrannyx i Naucnyx Slovarej.
BAVBEK, Osman. 1993. “Kirim’dan Anadoluya Göçler Hakkinda Yazili ve Sözlü Belgeler”, Kirim 2 (1993), 7-8.
BAYAR, Hamdi, Kemal BAYAR. 1993. “Sakarya (Tirnaksiz) Köyü”, Emel 198 (1993), 35-36.
DOGAN, Hikmet, Ahmet GÖKDEMIR. 1995. “Hamidiye (Alaca) Köyü”, Emel 210 (1995), 39-40.
ELMACI, Ekrem. 1996. “Ahmetçayiri Köyü”, Emel 214 (1996), 30-31.
ERKAN, Süleyman. 1996. Kirim ve Kafkasya Göçleri (1878-1908). Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi.
ERSOY, Ümit, Tutku AYDIN. 1998. “Dariözü Köyü”, Emel 225 (1998), 31-34.
FISHER, Alan. 1978. The Crimean Tatars. Stanford: Hoover.
GENCE, Behçet. 1995. “Karaçay Köyü”, Emel 209 (1995), 28-30.
IÇIN, Recep. 1994. “Yoncali (Göztepe) Köyü”, Emel 200 (1994), 26-27.
JANKOWSKI, Henryk. 1991. “A török-tatár kisebség Romániában”, Keletkutatás 1991,1, 81-86.
KARAS, Ertugrul. 1994a. “Hayriye Köyü”, Emel (205), 24-30.
———————– 1994b. : “Yildizören Köyü”, Emel (208), 33-36.
———————– 1995. “Fevziye Köyü”, Emel (207), 17-19.
———————– 1996. “Yesildon Köyü”, Emel (212), 40-42.
————————1997. “Esence (Yellice) Köyü”, Emel 223 (1997), 37-38.
MEMIŠ, Rešid. 1996. “Zabytoe plemja”, Kasevet 25 (1996), 22-27.
ÖZEN, Ahmet. 1975. A Descriptive Study of the Phonology and Morphology of Crimean Tatar. Ankara [unpublished doctoral thesis, the University of Hacettepe].
ÖZKAN, Fatma. 1997. Osmaniye Tatar Agzi. Ankara: TDK.
SAK, Cengiz. 1995. “Ilicabasi Köyü”, Emel 206 (1995), 23-24.
SAYDAM, Abdullah. 1997. Kirim ve Kafkas Göçleri (1856-1876). Ankara: Türk Tarih Kurumu.
SEKERINSKIJ, S. A. 1988. “Iz ètniceskoj istorii Kryma i Severnoj Tavrii (vtoraja polova XVI – nacalo XX v.”, Sovetskaja Tjurkologija 4 (1988), 87-97.
SEL, Ünver. 1996. “Kirim, Kirim Tatari ve Anadoluya Göç”, Kirim 14 (1996), 11- 12.
TEBERDAR, Esra F. 1994. 1994. “Ayranci Bucagi”, Emel 204 (1994), 27-28.
TEZCAN, Erhan. 1982. Eskisehir Mahmudiye Ilçesi. Eskisehir.
UYGUR, Emel. 1995. “Mâmure (Güneli) Köyü”, Emel (211), 26-31.
ÜLKÜSAL, Müstecip. 1980. Kirim Türk-Tatarlari. (Dünü – Bugünü – Yarini). Ankara.
————————— 1987. Dobruca ve Türkler. Ankara: Türk Kültürünü Arastirma Enstitüsü.
YÜKSEL, Münir A. 1993. “Taspinar Köyü”, Emel 199 (1993), 31-34.
YÜKSEL, Zühal. 1989. Polatli Kirim Türkçesi Agzi. Anakara: Türk Kültürünü Arastirma Enstitüsü.
———————- 1994a. “Karakaya Köyü”, Emel 201 (1994), 24-28.
———————- 1994b. “Karayavsan Köyü”, Emel 203 (1994), 30-34.
———————- 1996. “Karakuyu Köyü”, Emel 213 (1996), 30-34.
———————- 1998. “Tatlikuyu Köyü”, Emel 224 (1998), 26-31.
*Henryk Jankowski is professor and head of the Department of Near and Middle Eastern Languages, and Chair of Oriental Studies at the Adam Mickiewicz University, Poznan, Poland, where he received his Ph.D. in 1986. In addition to his native Polish, he is fluent in English, Hungarian, Turkish and Crimean Tatar, and has a good familiarity with other Turkic languages such as Kazakh, Kirghiz and Noghai. The author of nearly ninety publications relating to Turkic studies, Professor Jankowski has been particularly interested in Tatars in Crimea, Turkey and Poland. E-mail: [email protected]

Нация: Крымские татары Автор: ЯНКОВСКИ Хенрик (JANKOWSKI Henryk) (Польша) Перевод с английского : администрация сайта «Тюркологические публикации»
Настоящая статья представляет собой краткий отчет о полевых исследованиях, выполненных в периоды с 31 августа по 30 сентября 1997 года и с 13 июня по 7 июля 1998 г. в Турции, в районах, населённых крымскими татарами и ногайцами [1]. Главной целью полевых исследований был сбор языкового материала для крымскотатарско-английского словаря, который планируется к составлению в будущем. Статья включает в себя заметки о татарском [2] и ногайском населении, языковых вариациях, цифровые данные, статистические распределения и некоторые другие аспекты этничности и культуры.
1. Исторические сведения
Как известно, связи между Крымом, примыкающими к нему ордами и Турцией, от которой они были более или менее зависимы, были тесными на протяжении столетий. Турки переселялись в Крым, где они оседали в южнобережной части полуострова, в свою очередь, многие татары ехали в Турцию, либо для получения образования, либо в поисках убежища. Массовая эмиграция началась после аннексии Крыма Россией в 1783 году. По оценкам Фишера (1978: 78) в 1783-1784 годах родину покинуло около 8000 крымских татар, за которыми в 1785-1788 годах последовало ещё 100.000. Следующая крупная волна эмиграции имела место в 60-х годах XIX столетия, когда эмигрировало 181.177 человек (Секиринский, 1988: 91). Исход продолжался до революции и провозглашения создания Советского Союза. При коммунистическом режиме, в 1918-1941 годах, лишь небольшому числу крымскотатарских землевладельцев было позволено покинуть страну как нежелательным элементам, но неизвестно, сколько людей спаслось бегством из Крыма, пересекая границу нелегально. Основываясь на различных данных, Сель (Sel) (1996: 12) полагает, что численность беженцев в 1785 – 1800 годах составило приблизительно 500.000 человек. Он сообщает, что в 1815, 1818 и в 1829 годах Крым оставило еще 200.000 человек, за которыми в 60-х годах XIX столетия последовали ещё 227.627 эмигрантов. Его данные превышают цифры, приводимые Секиринским.
Крымские татары ехали в Турцию либо прямо через море, либо через Добруджу – область, в настоящее время лежащую на территориях Румынии и Болгарии. Не все беженцы осели в Турции, некоторые остались в Добрудже. В настоящее время около 45.000 крымских татар и такое же число турков живут в Румынии (Янковски, 1991: 81). Улькюсал (Ulkusal) (1987: 25) даёт цифру в 150.000 турок и крымских татар, но не уточняет период, а также включает в свои оценки болгарскую часть Добруджи, по которой не имеется заслуживающих доверия данных [3].
В более ранних исследованиях представлены либо оценочные данные, либо сделанные на основе российских документов, следовательно, содержащиеся в них выводы не могут считаться вполне точными. Совсем недавно историки стали привлекать документы Османской империи; так, например, Сайдам (Saydam) исследовал период 1858 – 1876 годов (после Крымской войны), а Эркан (Erkan) изучал последующие (1878 – 1908) годы.
Крымские татары и ногайцы имеют много общих черт, и не представляется возможным провести чёткую границу между этими двумя группами. Весьма поучительной является их собственная, весьма распространённая точка зрения, что ногайцы образуют особую этническую группу внутри татарского этноса, как это имеет место в Крыму и в Добрудже. Естественно, на этот счёт имеются и другие представления. С одной стороны, некоторые крымские татары, ощущающие себя в большей степени турками, нежели татарами, отрицают связи с ногайцами и их языком, настаивая на том, что последние отличаются от них, а их язык трудно воспринимаем. С другой стороны, некоторые ногайцы, даже и осознавая тесные связи с крымскими татарами и сходство языков, заявляют, что они не имеют ничего общего с Крымом, а являются выходцами «из Москвы», «с Кавказа», «с Волги» или «с Кубани». Госпожа Дамакан Юнал (Damakan Unal), старая ногайка, которая живёт вместе с сыном в Анкаре, заявила мне, что «мы не крымские, мы называем себя «кубаншылами» (или «кубансилами», т.е. народом, проживающим вдоль берегов реки Кубань, Х.Я) [4]. Однако с подобными заявлениями респондентов следует обращаться с большой осторожностью [5], поскольку, как это было установлено не раз, их представления о прошлом и истории весьма скудны. Небезынтересно отметить, что в то время как они путаются в фактах или, как это имеет место в большинстве случаев, говорят, что вообще ничего не знают о прошлом собственных народов, они прекрасно помнят произведения собственного устного фольклора. Какими бы, однако, не были их этнические корни, исторические события последних столетий свели ногайцев и крымских татар вместе. Парадоксально, но даже язвительные остроты в адрес противоположной стороны говорят об их тесных взаимных связях. Вышеупомянутая Дамакан Юнал сообщила, что «крымцы называют нас «ат эти ашагъан арам ногъай», т.е. «грешниками – ногайцами, которые едят конину» [6]. Или, например, крымские татары говорят ногайцам:
Nogay, Nogay nogerekArabasi togerekNogaylarga ne kerekBir araba kok kerek.
Ногай, ногай, нёгерек,Его арба круглая.Что нужно ногайцам ?Им нужна арба с навозом.Ногаец отвечает:
Kirim, Kirim kirilgayBir tesikke tigilgayKasik bersen kankayirSomus bersen sonkayir.
Разбитый на части Крым,Засунутый в дырку Крым,Дай ему ложку, так ему надо больше,Дай ему черпак, тогда он только доволен.
2. Крымскотатарское население Турции в настоящее время
Надежные данные по численности отсутствуют. Активисты «Эмель» дают цифру в 6 миллионов, в то время как Сель говорит о “по крайней мере, 4-5 миллионах” (Sel 1996: 12). Эти цифры – не более, чем оценки. Крымские татары рассчитывают их, взяв 1 миллион эмигрантов за основу и увеличив ее пропорционально рождаемости на протяжении последних столетий. Аналитики, тщательно подходящие к этому вопросу, полагают, что эти цифры завышены [7].
Регионом наиболее компактного проживания крымских татар является провинция Эскишехир. Крымскотатарские активисты сообщают, что подсчитать численность крымскотатарского населения здесь, равно как и в целом по Турции сложно, поскольку данные официальной переписи не включают сведений по национальным меньшинствам. Они говорят, что численность крымских татар в провинции может составлять порядка 150 тысяч человек, включая проживающих в столице провинции. При этом они подчёркивают, что цифры эти носят приблизительный характер. В настоящее время татары в провинции Эскишехир населяют 33 деревни. Другим районом компактного проживания татар является Полатлы (11 деревень). Ногайцы живут в 7 деревнях на берегах озера Туз Гёлю. Две из 33 деревень в провинции Эскишехир также населены ногайцами, однако здесь влияние окружающего татарского населения чувствуется намного сильнее, чем в районе Туз Гёлю. Кроме того, имеется еще несколько районов, где татары живут в двух-трёх деревнях или в отдельных городских кварталах, а также в нескольких изолированных поселениях. По мере продолжения процесса миграции из деревень в большие города и растущим оттоком населения из деревень, татары рассеиваются по стране. Это, таким образом, подразумевает дезинтеграцию, и едва ли следует ожидать появления новых мест компактного проживания. Естественно, представители старшего поколения стараются поддерживать между собой отношения, но сложившийся образ жизни неизбежно будет утрачен. Далее следует перечень татарских деревень в провинции Эскишехир по данным [8] :
а) район Эскишехир-Бояджыоглу (частично татарская)-Карачобан-Гёкдере-Киречкой, по-татарски Киреш (осталось только 5 татарских подворий)-Карачай, по-татарски Карашай (34 татарских подворья) [9]-Калканлы
б) район Алпу-Гёкчеоглу, татарское название Кёксе (улы) (татарами населено частично)-Февзие (на татарском – Певзие) 10]-Гюнели, ранее Мамуре (45 татарских домохозяйств, 10-15 из которых из Коньи, другие – эмигрантов из Крыма) [11] -Актепе, по-татарски и по-ногайски Рипкие (ранее ногайская деревня, однако сейчас ногайцев осталось мало)-Ешильдон [12]-Исикёрен, ранее Арапкуюсу (ногайская деревня)-Гюролук (другое название Кызылсуват)-Чукурхисар (частично татарская)-Чардакбашы- Эсендже, ранее Еллидже (сообщается, что половина населения – ногайцы, 40 домовладений принадлежит татарам) [13].
в) Район Махмудие [14]-Месудие, в прошлом – Ташлыкой-Шерефие, по-татарски Шерепие (населена татарами-переселенцами непосредственно из Крыма)-Фахрие, по-татарски Пахрие-Хамидие, по-татарски Амидие ~ Амдие (частично татарская)- Акъюрт, ранее Лютфие, татарское название Лютпие- Гюллюдже, ранее Хайрие, татарское название Айрие-Токатмеджидие
г) Район Сиврихисар-Ортаклар (частично татарская)-Пашакадын-Яверёрен [15]-Каракая (частично татарская)
д) Район Чифтелер (по-татарски Сиптелер)-Илиджабашы, по-татарски Олджа [16] -Хайрие, по-татарски Айрие, ранее Сёнгюлюк [17] -Заферхамит (частично татарская)-Йылдызёрен, ранее Меджидиекёпрюсю (частично татарская) [18]
е) Район Сейтгазы-Аксаклы-Еникент, другое название – Еникой, по-татарски – Джанкой
Как сказано выше, вторым районом компактного проживания татарского населения является Полатлы в провинции Анкара с 11 деревнями. Диалект этой местности является наиболее изученным. Прежде всего следует отметить неопубликованную докторскую диссертацию Озена (1975) по фонологии и морфологии диалекта Полатлы. К данной работе прилагаются примеры словоупотреблений и глоссарий. Далее, г-жа Зюхал Юксель, которая сама происходит из района Полатлы и является единственной крымской татаркой в Турции, которая изучает турецкие диалекты крымскотатарского языка, в 1989 году опубликовала исследование, посвящённое данному диалекту на основе текстов, записанных в шести деревнях [19]. Наконец, Дженгиз Эвирген, уроженец Ташпинара, житель района Полатлы, составил рукописный глоссарий этнолекта. Хотя он составлен непрофессионалом, этот глоссарий может оказаться полезным для исследователей.
Провинция Анкара
Район Полатлы:-Эскиполатлы -Каракая [20] -Каракую [21] -Карапинар-Караявшан [22] -Ташпинар [23] -Татлыкою [24]-Тырнакъсыз [25] (ныне Сакарья) -Тойдемир-Енидоган.
Вне границ этой административной единицы, но очень близко к городу находится другая татарская деревня, называемая Ахырлыкую.
Татарское население может быть также обнаружено и в других деревнях, например, в селе Ячыхююк (вблизи античного Гордиона) и Учьпинар, куда татары переезжали в последнее время. Многие татары живут сейчас в Полатлы, где они работают и учатся. Ногайские деревни расположены к югу от Анкары, на берегах Солёного озера (Туз Голю), где дорога разветвляется на Конью и Аксарай. Административно эта территория поделена между провинциями Конья и Анкара. Ногайцы в этом регионе занимают особое положение и не отождествляют себя с Крымом и крымскими татарами, хотя и осознают сходство языков. Местный их говор находится под глубоким влиянием крымскотатарского.
Провинция Конья
Район Кулу-Кырккую-Бозагёрен, ранее Кёстенгиль-Агылбашы, ранее Мандыра-Сейитахметли (произносится «Сейдаметли»)
Провинция Анкара
а) Район Шерефликочхисар- Акын, произносится «Агъын» с 232 жителями в 75 домохозяйствах- Шекеркою, сокращенно назыывается некоторыми ногайцами «Шекер» или «Секер»- Доганкая, также Каракая и Абдюльгедиги.
б) район Анкара- Ахибоз, произносится Айбоз или Абоз (частично ногайское село) [26]-Баллык-Ташпинар [27]-Гюлюхан, другое название – Колоз или Холос [28]
в) Район Баля- Ахметчайыры [29]
г) Район Хаймана-Чингирли (когда-то ногайская деревня, ныне ногайцы живет в четырёх домохозяйствах. Сообщается о нескольких семьях в деревне Борюделик в районе Джиханбейли (провинция Конья).
Провинция Аксарай
Район Аксарай- Аладжа, ранее Хамидие [30].
Тебердар (1994: 27) сообщает, что на крымскотатарском языке все еще говорит небольшое число престарелых людей в местности Айранджы Буджагы. По её мнению, эта местность находится к западу от район Эрегли, к югу от Карапинара и к северу от района Мерсин.
Сообщается также о наличии татарских деревень в южной части Турции вблизи Аданы, в районе Джейхан : Чакалдере, Токтамыш, Кучюк Кырым и Буюк Кырым. Я не посетил их потому, что мне сказали, что сказали, что крымскотатарский язык там давно уже забыт [31]. Нет никаких свидетельств и о том, что язык сохранился в нескольких местностях в провинции Кырыккале к востоку от Анкары. Татарские сёла имеются также в районах Кескин (Йонджалы, Полатюрту и Учкую) и Каракечили (Сулубюк) (см. Ичин (1994: 26-27). Эрсой и Айдын (1998) утверждают, что татарский и ногайский языки хорошо сохранились в селе Дариозю (район Каман, провинция Киршехир). Более того, одна татарская деревня – Дериндже, должна находиться в районе Гебзе в провинции Коджаэли (Измит). В прошлом вблизи Стамбула было три татарские деревни : Иззетинкой, Сазлыбосна и Имрахор. Однако в наши дни лишь несколько представителей старшего поколения из деревни Сазлыбосна владеют родным языком. В деревне Имрахор, которую фактически поглотили хаотические застраиваемые пригороды Стамбула, татар нам найти не удалось.
В настоящий момент большинство татар живут в пригородах и в городах, к которым географически близки деревни их происхождения, где они могут найти работу и дать школьное образование детям. Уровень их интеграции зависит от конкретного района. На новых местах по-татарски говорят только в домашней обстановке, и преимущественно пожилые люди.
В 1997 году я посетил одиннадцать деревень в провинции Эскишехир: Карачай, Гюнели, Актепе, Эсендже, Серефие, Йылдызёрен, Месудие, Исикёрен, Каракая и Яверёрен, а в 1998 году – три другие деревни : Калканлы, Аксаклы и Джанкой (Еникент). Вначале я не планировал большой работы в Полатлы, поскольку этот регион был очень хорошо изучен до этого. Однако люди в провинции Эскишехир рассказали мне, что район Полатлы маленький, компактный и, таким образом, язык сохранился здесь лучше, чем где-либо. Тогда я окончательно решил для себя посетить этот район и проверить, так ли всё обстоит на самом деле. Увиденное мной было полной противоположностью ожидаемому. Все деревни выглядели необитаемым, дома наполовину заброшенными, не было видно никаких следов жизни. Татары, живущие в городе, лишь время от времени посещают свои старые жилища в сельской местности. Ассимиляционные процессы здесь видятся куда более глубокими, чем в Эскишехире, вероятно, из-за близости Анкары (в одном часе езды) и неблагоприятных условий для ведения сельского хозяйства.
Среди татарских деревень вблизи Анкары я посетил Баллык и Ташпинар (не смешивать с деревней Ташпинар в районе Полатлы), где было трудно найти кого-либо, способного говорить по-татарски. За исключением деревни Кырккую, с жителями которой я встречался в наиболее близком пригороде Кулу, я посетил все ногайские деревни. Наконец, мои исследования включали Иззетинкой, Сазлыбосна, Имрахор и маленькое село Калечиккая в провинции Чорум. Кроме того, я работал с многочисленными информантами во всех упомянутых городах и посёлках, таких как Эскишехир, Алпу, Махмудие, Чифтелер, Полатлы, Кулу, Анкара и Стамбул.
3. Этничность татар в Турции
Население, включённое в моё исследование может быть подразделено на крымских татар, ногайцев и цыган. Крымскотатарское население является среди них наибольшим. Сами себя они называют татарами, т.е. «мен татарман» («я татарин»), а свой язык – «татарджа» (татарским). Они переехали в Турцию из Добруджи либо из Крыма. Лишь небольшое число людей прибыло в Турцию из других стран, например, нашелся один бывший военнослужащий немецкой армии, приехавший из Германии. Безотносительно к месту происхождения и проживания большинство из них считает себя «татарами» или «крымцами» и рассматривает самих себя в качестве одной нации. Лишь для немногих из них быть «турком» в более широком смысле слова является более важным обстоятельством.
Что до ногайцев, то имеется различие между ногайским населением Эскишехира и населением Туз Гёлю. Первая группа не отличается от татар ни лингвистически, ни антропологически, при этом монголоидные признаки могут просматриваться как в татарах, так и в ногайцах. Скорее они отличаются от татар тем, что те называют их ногайцами и сами зовут себя так же. Никаких значительных социальных различий между ногайцами и татарами здесь нет. Вторая группа – иная. То, что наиболее важно, так это их особое, отдельное этническое самосознание. Особенно интересно то, что, несмотря на сходство языков, тесных социальных связей здесь не просматривается.
Отношения между татарами и ногайцами не отмечены влиянием национального фактора. Отсутствуют проявления уничижительного или оскорбительного подхода [32]. Положение цыган, которые в основном живут в Алпу, является несколько иным. Они проживают в обособленном районе этого городка. Когда они разговаривают с посторонними о себе, они представляются татарами. Татары предупредили меня, чтобы я не назвал их цыганами, т.е. словом, которое для них якобы неприемлемо. Цыгане и татары поддерживают деловые отношения друг с другом, но не приглашают обычно друг друга на торжества и дружеские встречи. Отношения между обеими этническим группами, тем не менее, являются в общем хорошими. Татары поощряли меня идти к цыганам и говорить именно с ними, поскольку считается, что именно у цыган татарский язык сохранился особенно хорошо.
4. Язык
Изучаемое население может быть описано как лингвистически гомогенное внутри групп, обсуждаемых выше. Разговорные языки эскишехирских татар и ногайцев сильно между собой не различаются. Однако язык поэтических произведений, исполняемых ногайцами , носит выраженные черты ногайского языка. Ногайские черты наиболее очевидны в повседневной речи ногайцев из Туз Гёлю.
В настоящее время большинство из этих людей билингвально. Только старики говорят, что их турецкий нехорош, однако в действительности они вполне прилично общаются по-турецки. Татары постепенно переходят с татарского на турецкий. Коммуникативная ситуация представляет собой типичный пример языкового перехода. Поколение дедушек и бабушек владеет родным языком в наилучшей степени. Они обычно говорят по-татарски между собой и со своими детьми. Их дети – поколение 40-50-летних и старше, многие из них уже на пенсии, предпочитают турецкий, кроме тех случаев, когда они обращаются к своим родителям, с которыми в подавляющем большинстве случаев они говорят по-татарски. Их же собственные дети и внуки говорят уже только по-турецки, как в беседах между собой, так и со своими родителями, используя только некоторые татарские выражения (приветствия и названия блюд), хотя многие из них по-татарски понимают. Реально всё зависит от местожительства семьи, как много времени члены семьи проводят в деревнях в период отпусков и каникул и т.д. Следует отметить, что даже те прабабушки и прадедушки, чьё знание турецкого ограничено, стараются говорить с молодёжью по-турецки, объясняя это тем, что они не хотят, чтобы татарский акцент так или иначе мешал бы им в учёбе.
Естественно, языковые предпочтения зависят от социальных факторов. Люди, получившие образование, более ассимилированы, чем торговцы, ремесленники или рабочие. Только некоторые из них предпочитают говорить по-татарски. Я встретил лишь несколько семей, где языком общения выступал татарский. Члены этих семей обычно обращаются к другим татарам по-татарски, кроме самых младших из них, которые при разговорах со сверсниками пользуются турецким, не говорят по-татарски и с трудом его понимают.
Ни один из татар, включая учителей, не делает никаких усилий, чтобы остановить или повернуть вспять этот языковой переход. В стране не имеется ни школ, ни каких-либо институций, в которых преподавался бы татарский язык. В этом положении никто не видит нужды в том, чтобы подумать об учебниках, словарях или других средствах обучения языку.
Как результат, татарский язык является разговорным языком только в домашней обстановке и только между людьми старших поколений. У него нет никакого письменного стандарта. Переход на турецкий язык является добровольным и не навязанным каким-либо политическим выбором. Татары говорят, что у них нет другой альтернативы и что они не хотят, чтобы их дети испытывали какие-либо затруднения в профессиональной карьере, как это некогда было с ними самими. По сведениям Байяра и Байяра (Bayar, Bayar) , люди покидают деревни, чтобы их дети могли посещать лучшие школы. В настоящее время это не просто выбор, но и вид «обязанности», поскольку с отъездом представителей молодого поколения школы закрываются [33]. Никто не жалеет об этом, поскольку, как сообщается, стандарты преподавания в сельских школах являются очень низкими. После получения образования молодые татары и ногайцы не возвращаются в свои деревни.
Крымскотатарский и турецкий язык схожи между собой, особенно в нынешней ситуации, когда турецкий язык всесторонне влияет на крымскотатарский как более престижный, доминирующий язык. Во время беседы позволительны и встречаются любые виды переключений с одного языка на другой. Такое переключение может быть ограничено одним словом, фразой, предложением, но может включать и более развёрнутое суждение. Имеются многочисленные кальки с турецкого языка, как семантические, так и прагматические. Татарский язык с минимальным влиянием турецкого встречается в речи представителей старшего поколения, не затронутого влиянием телевидения и людей, не говорящих по-татарски. В деревнях пожилые татары обращаются к местным нетатарам по-татарски, и те их вполне понимают, а некоторые даже отвечают по-татарски. На татарском языке принято обращаться и к незнакомому человеку, после того, как выяснится, что он (или она) – татарин (татарка). Подобные подходы наблюдаются также и у ногайцев.
Общепринятым является мнение, что сегодняшний собственно крымскотатарский язык весьма сильно отличается от данного местного диалекта. Весьма часты случаи непонимания этого языка. Татары говорят, что наилучшим образом татарский язык сохранился в Добрудже, где на него не влиял ни русский язык (как это имело место в Крыму), ни турецкий (как в Турции). Конечно, это мнение в какой-то степени иллюзорно, хотя правдой является то, что в прошлом миграция из Крыма в Добруджу шла из северной и центральной части полуострова (и района Керчи), где разговорный язык совершенно отличен от языка южной части Крыма. Для подтверждения мы можем указать на случай Айранджы Буджагы (см. выше).
Если говорить вкратце, то языковой переход представляет собой явление сегодняшнего дня и неизбежный процесс. Он затрагивает все стороны повседневной жизни и человеческой деятельности. Остатки татарского языка будут существовать столь долго, сколь следы собственно татарской культуры (вопрос обсуждается в следующих разделах), например, татарская кухня [34].Существование татарского языка может продолжиться в песнях, пословицах и поговорках, а также в сценической деятельности.
5. Культура
Несмотря на быструю ассимиляцию, татарская деревня имеет отличия от турецкой. Деревни эти не имеют стандартной планировки, некоторые деревни напоминают крымские поселения; уникальной является деревня Шерефие, которая имитирует планировку современного крымского села. Приусадебные участки очень большие и всегда огорожены, жилые помещения и приусадебные постройки – больших размеров. Коровники отделены от жилых помещений. Дома, тем не менее, построены из тех же самых материалов, что и дома турок, т.е. из необожжённого кирпича и имеют земляные или черепичные крыши. [35]. Интерьер и внутреннее обустройство многих домов не отличается от турецких. Национальная одежда не сохранилась. Люди носят то, что имеется в стране. Немногие татарские женщины носят паранджу, однако обычай ходить с покрытой головой весьма распространён, особенно среди пожилых женщин [36]. Татары рассказывали мне, что их деды привезли с собой сельскохозяйственные орудия, машины и технологии, ранее здесь неизвестные и научили местных жителей как сажать и выращивать новые культуры.
Татарская кухня отличается от турецкой. Они готовят много выпечки и других блюд из теста, что, вероятно, объясняется славянским влиянием в Крыму и румынским в Добрудже. Татарская кухня, похоже, является одним из наиболее стойких и даже экспансивных проявлений татарской культуры. Блюда татарской кухни предлагаются в ряде ресторанов и баров Эскишехира и являются весьма популярными. Татарские блюда подают в ряде ресторанов и баров Эскишехира и являются очень популярными. Напитки у татар те же, что и у турок. Турецкий йогурт они называют «къатыкъ», а разведенный водой йогурт – «айран» или «джазма». Чай готовят и подают в турецком стиле, за исключением ногайцев из Туз Гёлю, которые пьют настоящий ногайский чай из чаш, называемых «ногъайсай» или «аякъсай».
Несмотря на исчезновение национальных культурных традиций, многие пожилые татары помнят характерные татарские песни – чыны. Этот вид частушек в основном произносится или поётся девушкой и юношей в форме диалога, но также их могут исполнять и люди из старших поколений, в частности, на торжествах, встречах, торжественных церемониях или просто развлечения ради, по другим поводам. Обычно начинает молодой человек, а девушка отвечает [37]. Хотя мои информанты говорили, что чыны были придуманы талантливыми исполнителями, сравнение аудиоматериалов с таковыми, записанными в Крыму, Узбекистане и Добрудже показало, что большинство рифмованных текстов идентично. Другим жанром устной литературы являются загадки, по-татарски «тапмаса», по-ногайски «чумакъ». Почти забыты волшебные сказки (по-татарски «масал», по-ногайски «эртеги»), и эпические истории – дестаны. Мне удалось записать короткие отрывки эпических поэм только у трёх исполнителей в Полатлы, Илиджабашы и Эскишехире [38]. Также редкими являются мане, форма, типичная для южного Крыма, результат турецкого заимствования. Представляется очевидным, что татарская литературная традиция, существовавшая здесь на протяжении столетий, ныне исчезает одновременно с быстрыми переменами в жизни, миграцией и в результате интенсивных контактов со стандартной турецкой культурой.
Кроме стариков, составляющих ныне основное население деревень, многие семьи ведут «двойную жизнь». Наиболее распространенной моделью таковой является, вероятно, следующая : среднее поколение живет в деревнях весной, летом и осенью, поскольку для него есть в эти времена года работа на полях. Дети приезжают в деревни только на летние каникулы и возвращаются в города в сентябре, когда начинаются занятия в школах. Будучи в городе, они находятся вместе со своими дедами и бабками, которые за ними присматривают. Естественно, короткие взаимные визиты бывают частыми, особенно, если расстояние между деревней и городом невелико. Зимой же татары, которые не держат скотину, уезжают в город и возвращаются в деревню только весной.
В настоящее время многие татары имеют хорошее образование. Среди них есть врачи, инженеры, юристы, бизнесмены, лица других профессий. Интеллигенция и финансово благополучные семейства не отделяют себя от других татар, многие из них оказывают помощь тем, кто в ней нуждается. Уважение к старшим является общим правилом. В добавление к общим причинам сокращения сельского населения имеются и специфические причины [39]. Представляется, что выживут лишь те деревни, в которых решена проблема полива растений. Хотя фермеры и жалуются на то, что работа поливочных машин обходится очень дорого, они получают хорошую прибыль. Другие татарские деревни не имеют иной альтернативы, нежели исчезновение.
Татары и ногайцы являются мусульманами-суннитами. У них есть имам татарского происхождения в Эскишехире, но в мечети он не говорит по-крымскотатарски, даже проповеди он читает по-турецки. Меня также познакомили с имамом-ногайцем, однако мне не представилось возможности побывать на его службе. Таким образом, я не знаю, какой язык он использует при богослужении в добавление к арабскому, который представляет собой традиционный язык обязательной молитвы. Другие имамы были турки, один – курд.
Живущие в деревнях татары занимаются фермерством, но лишь немногие из них держат скот. Похоже, что овцеводство более распространено среди ногайцев, нежели среди татар, но чабанами обычно являются туркмены. В отличие от турецких и курдских женщин, татарки на полях не работают. Я встречал немногих татар, которые берут на работу нетатарских женщин. Татары говорили мне, что для татарина было бы позором, если бы его жена или родственница работали на поле. Тем не менее, у женщин всегда есть много работы по дому. А вот среди татароязычных (крымских) цыган вообще нет таких, кто занимался бы сельским хозяйством. Одни говорили, что зарабатывают на жизнь ремесленничеством. От других я узнал, что они работают торговцами на лотках [40].
Гость, приглашенный в дом, обедает вместе с главой семейства [41], хотя при этом присутствуют и другие члены семьи. После обеда или все члены семьи, мужчины и женщины, пьют чай или напиток под названием «джазма». Вне дома соблюдаются турецкие обычаи. В большинстве деревень имеется кофейня, посещаемая только мужчинами. На свадебных торжествах мужчины и женщины сидят и танцуют во дворе по отдельности. Старики сидят и беседуют внутри домов, а самые молодые (неженатые и незамужние) танцуют вместе. Однако, когда в деревне Ешильдон я захотел пойти и взглянуть на них, мне указали на то, что это неприемлемо. Представляется, что турецкая водка «ракы» подается на свадебном торжестве только по желанию жениха. В кофейнях крепкие напитки не подаются.
В том, что касается сельского населения, татары и ногайцы женятся соответственно на татарских и ногайских девушках, хотя встречаются браки и с турками. Заключаются также браки и между татарами и ногайцами, но нет случаев брака с цыганами и курдами. Основываясь на устных сообщениях, мы можем сказать, что ранее смешанные браки были делом весьма редким.
Совершенно очевидно, что между ногайцами и местными турками наблюдается больше различий, нежели в случае татар. Во-первых, татары пользуются теми же личными именами, что и турки, в то время как ногайцы сохранили еще несколько специфических ногайских имён, неизвестных среди татар и турок, например, женские имена Болдукан, Дамакан [42], мужское имя Кельдимурат. Во-вторых, пожилые ногайцы все еще помнят ногайский календарь животного цикла. В-третьих, на старых кладбищах в Кёстенгиле (Базагёрен) имеется большое число надгробий, на которых выбиты родоплеменные символы, называемые «тамга». В-четвёртых, сохраняются остатки старых племенных традиций, так все пожилые люди и многие представители молодёжи знают название своего племени. Некоторые из них происходят из племени Жетисан (Жестан), другие – из племени Едишкуль (Джетискуль), еще одни – из племени Жембойлук (Жомбоилук) [43].
6. Татарские и ногайские организации
Главной татарской организацией является «Кырым Тюрклери Кюльтюр Ярдымлашма Дернеги» (Ассоциация культуры и взаимопомощи крымских тюрков). Ассоциация имеет местные отделения по всей западной и центральной Турции. В добавление к этому имеются две организации, известные по выпускаемым ими журналам «Эмель» («Стремление») и «Кырым». Представляется, что первый из них больше концентрируется на Крыме, в то время как второй больше затрагивает проблемы других тюркских народов, прежде всего кипчакских, таких, как волжские татары башкиры, кумыки, карачаевцы, балкарцы, ногайцы, казахи и киргизы. Между журналами «Эмель» и «Кырым» имеется немало разделительных линий политического характера. Однако обе группировки в равной степени рассматривают Крым как свою Родину, и многие их активисты считают возвращение на Родину своей главной целью. Они тщательно отслеживают события в Крыму, поддерживают связи с крымскими татарами и поддерживают крымские организации.
Ногайцы организовали ассоциацию в Анкаре под руководством Джелялеттина Эрбая, однако впоследствии она была распущена, а вместо неё создана новая организация, председателем которой стал Муса Юнал.
Примечания
[1] Выражаю искреннюю благодарность Фонду Эндрю У.Меллона за предоставленную стипендию и финансирование моего исследования, равно как Американскому исследовательскому институту в Турции за содействие. Моей приятной обязанностью является также необходимость поблагодарить г-на Эрола Улучая из Ассоциации культуры и поддержки крымских тюрков в Эскишехире, г-на Дженгиза Эвиргена из Полатлы и турецких ногайцев – г-д Мусу Юнала, Сами Ногая и Джелялеттина Эрбая из Анкары, Ахмета Сютбаша из Акына и всех моих татарских и ногайских друзей, которые щедро делились со мной знаниями, временем, автотранспортом, пищей и жилищем. Польская версия этой работы была опубликована в «Журнале польских татар» (Rocznik Tatarуw Polskich), т. 6, 2000, 118-126.
[2] Я называю крымских татар «татарами», то есть так, как они обычно называют себя сами (см. также ниже раздел 3). Одно лишь следует отметить в этой связи : в провинции Эскишехир находится единственная на всю Турцию деревня поволжских татар – Османие, жители которой также зовут себя татарами, а язык свой – татарским. Хотя я встретил нескольких татар из Османие, я не вёл с ними работы по той причине, что они составляют отдельную национальную группу. Кроме того, по этой теме много работали как турецкие, так и татарские учёные, а в 1997 году на эту тему опубликовала монографию в Турции Фатма Озькан.
[3] Первое издание его книги вышло в свет в 1940 году в Румынии, а второе – в 1966 году в Анкаре.
[4] То же самое было зафиксировано Эрсоем и Айдыном (Ersoy, Aydin) (1998: 31) у ногайцев в селе Дариозю.
[5] Аналогично у Эрсоя и Айдына (указанное сочинение, p. 31-32).
[6] Естественно, респонденты это отрицали.
[7] Также завышенными являются цифры, приводимые некоторыми татарскими авторами для населения Крымского ханства. Улькюсал (Ulkusal) считает, что его населяли от 4 до 5 миллионов человек (1980: 37).
[8] Официальные названия административных единиц в Турции – «иль» (il) (провинция) и «ильче» (ilce) (район), однако пожилые люди обычно используют старые османские эквиваленты «вилайет» (vilayet) и «каза» (kaza).
[9] Больше данных об этой деревне можно найти у Гендже (Gence) (1995: 28-30), согласно которому она была основана в 1882 году эмигрантами из Крыма и Каратая (город и район в Румынии).
[10] По имеющимся данным деревня была основана в 1901 году татарами из Евпатории и Керчи (Крым), см. работу Караса (Karas) (1995: 17-19).
[11] Больше данных об этой деревне можно найти у Уйгура (Uygur) (1995: 26-31).
[12] Эта деревня была основана в 1897 году крымскими татарами, см. работу Караса (Karas) (1996: 40-42).
[13] Больше данных об этой деревне можно найти у Караса (Karas) (1997: 37-38); ногайцы здесь не упоминаются.
[14] Более детальная информация по району Махмудие может быть найдена у Тезджана (Tezcan) (1982). Согласно автору, самым большим селом является Хамидие (основано в 1890 году крымскими татарами), население которой в 1980-м году составляло 1251 человек, в то время как в деревне Ташлыхююк (основано в 1900-м году крымскими татарами жило 719 человек, в деревне Шерефие (основано в 1903 году крымскими татарами) население составляло 201 человек, в селе Фахрие – 162, в деревне Гюллюдже – 132, а в деревне Токатмеджидие, основанном в 1884 году иммигрантами из Крыма и Добруджи, было149 жителей. Село Акъюрт (ранее Лютфие) было основано в 1887 году десятью бывшими жителями Крыма и Добруджи, за которыми в 1915 году последовали несколько семей из Болгарии (Тезджан (Tezcan) 1982: 27-101).
[15] Дополнительную информацию об этой деревне см. у Айгёрдюлер и Айгёрдюлер (Aygorduler, Aygorduler) (1997: 37-41); сообщается, что деревня была основана в 1895 – 1897 годах татарскими переселенцами из Крыма.
[16] Сак (Sak), который описал это село (1995: 23-24), говорит, что оно было основано в 1874 году и населяемо татарами из Крыма, Румынии, Болгарии, а также из других областей в Турции. Он же упоминает татарское название деревни.
[17] По данным Караса (Karas) (1994: 24-30), который сообщил о старом названии деревни (Сюнгюлюк), она была основана в 1902-м году татарами из Акмечети.
[18] По мнению Караса (1995b: 33-36), эта деревня была основана в 1904-1905 годах татарами из разных районов Крыма.
[19] Материал, представленный и проанализированный в данном исследовании, был записан в деревнях Татлыкую, Каракую, Караявшан, Каракая, Ташпинар и Тырнаксыз.
Достойно упоминания, что в наши дни турецкие студенты-лингвисты начинают изучение меньшинств и их языков. Во время моих полевых исследований в Эскишехире г-жа Арзу Танер (Arzu Taner) из Эрзинджана записала татарские рассказы и песни для своей магистерской диссертации. Г-жа Дилек Эргёненч из университета Гази в Анкаре, работающая по ногайской тематике, начала исследования ногайского диалекта. Он подтвердила, что была удивлена, когда впервые узнала, что в Турции есть ногайцы, способные говорить на родном языке.
[20] См. данные Юксель (Yuksel) (1994a: 24-28).
[21] См. данные Юксель (Yuksel) (1996: 30-34).
[22] См. данные Юксель (Yuksel) (1994b: 30-34).
[23] См. данные М. Юксель (М.Yuksel) (1993: 31-34).
[24] См. данные Юксель (Yuksel) (1998: 26-31).
[25] См. данные Байяра и Байяра (Bayar, Bayar) (1993: 35-36).
[26] По мнению Бавбека (Вavbek) (1993: 8), деревня существует с 1860 года.
[27] По данным Бавбека (Bavbek) (указанное сочинение), деревня была основана татарскими переселенцами из Румынии в период между 1890 и 1908 годами.
[28] По мнению Бавбека (Вavbek) (указанное сочинение), деревня Гюналан была основана в 1908 году иммигрантами из Румынии. Будучи расположена, как и сёла Ташпинар и Баллык, в привлекательном во всех отношениях районе вблизи озера Гёльбаши, непосредственно прилагающем к Анкаре, она подверглась быстрой урбанизации и население её сменилось.
[29] По этой деревне см. информацию Эльмаджы (Elmaci) (1996: 30-31).
[30] По деревне, основанной в 1899, см. работу Догана и Гёкдемира (Dogan, Gokdemir) (1995: 39-40). Так как татары, которые осели в этой деревне, являлись выходцами из южной части Крыма, их язык, и без того очень близкий к турецкому, быстро уступил место ему своё место. Сообщается только о нескольких стариках, которые еще помнят свой язык.
[31] Сообщалось, что, как и в Айранджы Буджагы, население происходит из южной части Крыма, где татарский язык очень близок к турецкому. См. также предыдущее примечание.
[32] Данное высказывание не относится к активистам из крупных городов, где политические и этнические воззрения могут существенно различаться.
[33] Деревня Акин была единственной из посещённых, в которой для детей была открыта школа.
[34] Хорошая параллель с сохранением некоторых названий блюд среди польско-литовских татар («дзажма» и «белюш», разновидность пирожков с мясом и т.п.), чей этнический язык был окончательно заменён славянскими языками в конце 16-го столетия.
[35] Следует отметить, что ранее в районе Эскишехира жило мало анатолийских турков. Основным населением здесь были манавы (Manavs), и наряду с татарами м ногайцами здесь жили туркмены (юрюки, Yuruks), а также турецкие иммигранты из Болгарии, так называемые «маджиры» (от «muhacir» – эмигрант). В настоящее время покинутые деревни и дома заселяются курдами, прибываюшими из восточных провинций страны. В отличие ото всех других, татары их не любят. Они обвиняют курдов в грабежах, то есть в том, чего абсолютно не существует у коренного населения Анатолии, татар и ногайцев. В некоторых районах татарские сообщества не позволяют курдам селиться в их деревнях.
[36] Татарские и ногайские сообщества, живущие в маленьких, удалённых друг от друга сёлах, явно более восприимчивы к турецкому влиянию. Например, татары в деревне Каледжиккая, находящейся далеко от мест компактного проживания татар, столь же консервативны, как и их соседи-турки. Когда я шёл селом, девушки и женщины избегали смотреть на меня. Они, как и молодые турчанки – сторонницы традиционных нравов («тюрбанлы кызлар»), носят головные шарфы.
[37] Мне не удалось записать каких-либо песен, сходных с ногайскими бейитами (или «ногайскими песнями»), которые я слышал на татарском национальном празднике «Тепрес» в 1995 г. в Каракая.
[38] Двое из них – это братья Кантемир, которые, как они утверждают, учили более полный вариант поэмы в детстве в Румынии.
[39] См. выше в разделе 4 и примечание 28.
[40] Согласно данным Мемиша (1996: 7-22), крымские цыгане делились на касты музыкантов (чалгъыджылар), ювелиров (алтынджылар, къуюмджылар), изготовителей корзин (сепетчилер) и вожатых медведей (аювджылар). Литература по этой этнической группе весьма скудна.
[41] Однако, когда в 1998 году я посетил несколько семей во второй раз, они видели во мне друга и мы принимали пищу вместе с женщинами.
[42] Этих имён нет в перечне, приложенном к стандартному ногайско-русскому словарю Баскакова (1963).
[43] Точнее, это были племенные объединения. Крымские ногайцы называют эти племенные единицы «табын», в то время как кланы можно идентифицировать по клановой тамге, например, «ай тамга» («лунная тамга») и «эргенек тамга» (дугообразная тамга»).
Библиография
AYGORDULER, Muammer, Ergin AYGORDULER. 1997. “Yaveroren Koyu”, Emel 222 (1997), 37-41.
БАСКАКОВ Н.А. (ред.). 1963. Ногайско-русский словарь. Москва: Государственное издательство иностранных и научных словарей.
BAVBEK, Osman. 1993. “Kirim’dan Anadoluya Gocler Hakkinda Yazili ve Sozlu Belgeler”, Kirim 2 (1993), 7-8.
BAYAR, Hamdi, Kemal BAYAR. 1993. “Sakarya (Tirnaksiz) Koyu”, Emel 198 (1993), 35-36.
DOGAN, Hikmet, Ahmet GOKDEMIR. 1995. “Hamidiye (Alaca) Koyu”, Emel 210 (1995), 39-40.
ELMACI, Ekrem. 1996. “Ahmetcayiri Koyu”, Emel 214 (1996), 30-31.
ERKAN, Suleyman. 1996. Kirim ve Kafkasya Gocleri (1878-1908). Trabzon: Karadeniz Teknik Universitesi.
ERSOY, Umit, Tutku AYDIN. 1998. “Dariozu Koyu”, Emel 225 (1998), 31-34.
FISHER, Alan. 1978. The Crimean Tatars. Stanford: Hoover.
GENCE, Behcet. 1995. “Karacay Koyu”, Emel 209 (1995), 28-30.
ICIN, Recep. 1994. “Yoncali (Goztepe) Koyu”, Emel 200 (1994), 26-27.
JANKOWSKI, Henryk. 1991. “A torok-tatаr kisebsйg Romаniаban”, Keletkutatбs 1991,1, 81-86.
KARAS, Ertugrul. 1994a. “Hayriye Koyu”, Emel (205), 24-30.
———————– 1994b. : “Yildizoren Koyu”, Emel (208), 33-36.
———————– 1995. “Fevziye Koyu”, Emel (207), 17-19.
———————– 1996. “Yesildon Koyu”, Emel (212), 40-42.
————————1997. “Esence (Yellice) Koyu”, Emel 223 (1997), 37-38.
МЕМИШ, Решид. 1996. “Забытое племя”, Къасевет 25 (1996), 22-27.
OZEN, Ahmet. 1975. A Descriptive Study of the Phonology and Morphology of Crimean Tatar. Ankara [unpublished doctoral thesis, the University of Hacettepe].
OZKAN, Fatma. 1997. Osmaniye Tatar Agzi. Ankara: TDK.
SAK, Cengiz. 1995. “Ilicabasi Koyu”, Emel 206 (1995), 23-24.
SAYDAM, Abdullah. 1997. Kirim ve Kafkas Gocleri (1856-1876). Ankara: Turk Tarih Kurumu.
СЕКЕРИНСКИЙ С.А. 1988. “Из этнической истории Крыма и Северной Таврии» (вторая половина XVI – начало XX в.”, Советская тюркология 4 (1988), 87-97.
SEL, Unver. 1996. “Kirim, Kirim Tatari ve Anadoluya Goc”, Kirim 14 (1996), 11- 12.
TEBERDAR, Esra F. 1994. 1994. “Ayranci Bucagi”, Emel 204 (1994), 27-28.
TEZCAN, Erhan. 1982. Eskisehir Mahmudiye Ilcesi. Eskisehir.
UYGUR, Emel. 1995. “Mamure (Guneli) Koyu”, Emel (211), 26-31.
ULKUSAL, Mustecip. 1980. Kirim Turk-Tatarlari. (Dunu – Bugunu – Yarini). Ankara.
————————— 1987. Dobruca ve Turkler. Ankara: Turk Kulturunu Arastirma Enstitusu.
YUKSEL, Munir A. 1993. “Taspinar Koyu”, Emel 199 (1993), 31-34.
YUKSEL, Zuhal. 1989. Polatli Kirim Turkcesi Agzi. Anakara: Turk Kulturunu Arastirma Enstitusu.
———————- 1994a. “Karakaya Koyu”, Emel 201 (1994), 24-28.
———————- 1994b. “Karayavsan Koyu”, Emel 203 (1994), 30-34.
———————- 1996. “Karakuyu Koyu”, Emel 213 (1996), 30-34.
———————- 1998. “Tatlikuyu Koyu”, Emel 224 (1998), 26-31.
——————————————————————————–
*Хенрик Янковски – профессор и глава отделения языков стран Ближнего и Среднего Востока и заведующий кафедрой востоковедения Университета имени Адама Мицкевича в Познани (Польша), защитивший кандидатскую диссертацию в 1986-м году. Наряду со своим родным польским, он свободно владеет английским, венгерским, турецким и крымскотатарским, очень хорошо знаком с другими тюркскими языками, такими, как казахский, кыргызский и ногайский. Будучи автором почти 90 публикаций по тюркологии, профессор Янковски особенно интересуется татарми Крыма, Турции и Польши.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar