MARTİN BRONEVSKY nin KIRIM adlı kitabından
Çeviren KEMAL ORTAYLI
HAN VE TATARLARIN SEFERLERİ HAKKINDA
Han savaşa gitmeğe karar verince hükmü altında bulunan bütün tatarların üç veya dört hafta içinde savaşa hazırlamaları 3 veya 4 ay içinde yiyecek maddelerini tedarik etmeleriemrini sarayın yüksek memurları vasıtasıyla halkına duyururdu. Tatarlar bu 3 veya 4 aylık yiyeceklerini meşin çuvallara doldurarak, tanınmış Tatarlar atlarına yüklerler ve genel olarak bunları herkes kendisi taşır.
Bu yiyecek maddelerinin esasını darı, darı unu teşkil eder. (Darıyı öğütmek için küçük el değirmenleri de bulunur yanlarında) Darıyı bu değirmenlede öğüttükleri gibi küçük el havanlarında döğer veya ateş üstünde kavurarak yerler. Darı ununu su ile karıştırarak su yerine içerler. Darı unundan maada bir de peynir ve dana eti yerler. Güneşte kurutulmuş veya ufak parçalar halinde ateş dumanında islendirilmiş at eti yerler. (Buna Kakaç derler, Anadolu pastırması gibi kesilerek hazırlanır, birkaç hafta güneşe asılmak suretiyle kurutulur – mütercim) Bunları adı geçen meşin çuvallara doldururlar. Her zaman olduğu gibi seferberlikte de kısrak sütünden peynir yaparak yer, kımız yaparak içerler, Bu kımız dedikleri içkiyi özel olarak yapar, büyük zevk ve iştahla içerler.
Strabonun yazılarında meçhul bir şairin bu memlekette yaşayanların hepsine Galagtofaglar dediğini okudum. Hanın tekerlekli bir arabası vardır. Ancak hastalandığı zaman bu arabaya biner. Birkaç deve onun ve yakınlarının ihtiyacı olan kımızı ve az miktarda yiyecek maddelerini taşır. Han sefer sırasında bu yemeklerle geçinir, Tatarlar hepsi ayrı ayrı gelerek ona ve yakınlarına yemek ikram ederler. Tatarların ileri gelenleri ise ufak arabalarda veya develer üzerine kurumuş ekmek veya kımız götürürler (Vini Cremati)
HAN VE TATARLAR SEFERE NASIL GİDERLER
Han sefere gideceği zaman kendisi Tatarların, Çerkeslerin, Beştavlıların (Piyatigorskalar) içinden en tecrübelileri ve saldıracakları memleketin yollarını, geçit yerlerini en iyi bilenlerden seçtiği bir miktar kuvvetle, saldıracağı memleketin sınırlarına gelir. Oradan bu kuvvetleri müfrezeler halinde, çeşitli yönlerde saldıracakları memleketin içine gönderir
KENDİ ARALARINDA, HAN SARAYINDA TATARLARIN KAYGISIZLIĞI HAKKINDA
Hanın sarayında, birbirlerinin aralarında bulundukları zaman silah taşımazlar, Turistler ve fakir seyyahlarla ilgilenir, onlara karşı büyük misafirperverlik gösterirler, Hırsızlıktan korkmazlar, çünkü hırsızlığı bilmezler, Fakat bazen hırsızlar tarafından atlarının çalındığı olur.
Ben onların arasında on aydan fazla kaldığım halde, cinayet işlediklerini duymadım ve görmedim, bu müddet zarfında kimsenin yalan söylediğine, hile ettiğine, başkalarının aleyhinde dedikodu yaptığına, kanunlara aykırı hareket ettiklerine şahit olmadım.
TATARLARIN GENEL OLARAK HAYAT TARZLARI VE EV HAYATLARI
Topraklarının münbit olmasına rağmen ziraatle meşgul olanlar azdır. Pek çokları topraklarını işlemez ve ekin ekmezler. At eti, deve eti, öküz, sığır, koyun eti yiyerek geçinirler, Dolayısıyla bu hayvanları yetiştirmeye önem verirler. Zengin ve ileri gelenleri sofralarında ekmek bulundururlar, Avam halkın ekmeği yoktur, Tatlı içkiler ve boza içerler.
Avam halk ekmek yerine havanda dövülmüş darı yerler, Ekseri bunu su veya süt ile karıştırarak içerler, ( Şarap içmek Kuranın hükümlerine göre Müslümanlara yasaktır, dolayısıyla tatarlar boza içerler, bozayı darı ununu sıcak su ile karıştırarark yaparlar, bu karışım durduktan, ekşidikten sonra boza olur, sonra içerler – mütercim) (??bu karışım talkan da olabilir gibi geldi, eğer darı kavrulmuşsa talkan olabilir ) Kısrak sütünü ve onun kaymağını severek içerler, Deve, at, öküz gibi hayvanları keserek yerler, bunlardan ihtiyarlamış, işe yaramayanları keserler, ekseri koyun eti yerler.
İleri gelenleri köylerde yaşarlar, köylerini ekseri ormanlıklara yakın yerlerde kurarlar, her Tatarın bir veya birkaç tarlası vardır, bu tarlalarını Macar, Rus, Moldovan milletinden olan esirlere işletirler, böyle esirleri çoktur, Esirlerine karış kabadırlar.
Tatarlar evlerini Türkler gibi ağaçtan yaparlar, Bazı köylerde yaşayan hristiyan Rumlar ziraatle meşgul olurlar, Tatarlar han veya onun beylerine boğaz tokluğuna çalışırlar, Tatarların ekserisi hiçbir işle meşgul olmazlar, Şehirlerde oturanların bazıları da ticaretle pek azı da sanatla geçimlerini temin ederler.
TATARLARIN EVLERİ, STEPLERDE GEÇİRDİKLERİ GÖÇEBE HAYATLARI HAKKINDA
Tatarların evleri bulunan bölge sulu çayırlardan, bataklıklardan ibarettir. Bunlara Ulus derler, evleri ince ağaç dallarından örülmüş ve üstü de sazlıktan alınan çamurla veya hayvan fışkısiyle sıvanmış, damları kamış ile örtülmüştür. Bu bölgenin genişliği Perekop- Orkapıya kadar 30 mildir. Yaz ve sonbahar aylarında tatarlar bu evlerde oturmazlar, Nisan ayı gelince kadınları, çocukları, aileleri, esirleri ve çadırlarıyla göçebeliğe başlarlar, Onların bu çadırları yuvarlak olup üzerleri keçelerle kaplıdır. İçinde ancak 4 veya 5 kişi barınabilir, Tatarlar bütün eşyalarını bir veya çift deve bazen de öküz koştukları iki tekerlekli arabalara yüklerler. (Tatarlar bunlara Araba derler) Arkalarına, develerini, atlarını, büyük baş hayvanlarını çok sayıda koyun sürülerini alarak, rastladıkları iyi otlaklarda bu sürülerin bir kısmını bırakarak Borisfen ile Karadeniz arasındaki Or kapısına doğru yola çıkarlar, Bazen tavridaya doğru yol alırlar, bazen de Ozov-Azak şehrine giderler, Azak şehri süratli akan ve geniş Tanala-Don nehrinin deltasındadır, Bu şehrin eski yunanlılar veya Cenevizliler tarafından kurulduğu söylenmektedir. Azak şehrinin sağlam bir kalesi vardır, Bu kalede türk sultanının kuvvetli bir garnizonu ve onun tayin ettiği kale komutanı bulunmaktadır. Azak şehrinin sakinleri Türklerdir, Tatarlar buralardan sonra, Borisfen, Meotiy gölü ile Karadeniz arasındaki geniş sahalara geçerler. Böylelikle iyi otlaklar arayarak daha da uzaklara açılırlar. Ekim ayında, oralarda soğuk rüzgarların ve sürekli yağmurların başlamasıyle tekrar kendi yurtlarına dönerler, Ekinleri topladıktan sonra, Borisfen gölü donunca hayvanları, sürüleri ve aileleriyle yurtlarına çekilirler.
Ptolomey bu geçide Zenon Kersonezs der, Strabon ise bu Kersonesin büyük Kersones ile birleştiğini yazar, Strabon, Roksalanların veyaRakaolanların (bizim rus dediğimiz) Tanala ile Borisfen ara