ESEN KAYGI
Esen Kaygı
(XV. yüzyıl)
Esen Kaygı, Sabit adlı bir zatın oğludur. XV. yüzyılın ilk yarısında önce Saray, daha sonra Kazan’da ve Kazak bozkırlarında yaşayan Esen Kaygı eserlerini buralarda kaleme almıştır. O, Uluğ Muhammed Han’ın ordasında bulunup, 1437 yılında onunla beraber Bulgar Devletinin sınırları içinde bulunan Kazan’a gelmiştir. Ancak Esen
Kaygı Han’ın Altın Orda’ya ayak basmasına karşı çıkılması üzerine, büyük dirençle karşılaşmış ve Kazan’a girmesine izin verilmemiştir. Bu durum onun eserlerine de yansımıştır. Şair daha sonra, Kazak bozkırlarına dönmüş ve ömrünün sonuna kadar orada yaşamıştır.
Esen Kaygı’nın eserlerinin büyük bölümü Kazaklar arasında muhafaza edilmiştir. Bir kısım şiirleri 1910 yılından itibaren Orenburg’ta, Almaata’ da, Kazan’da defalarca basılmıştır.
O, Tatar Türkleriyle, Kazak Türklerinin ortak şairi sayılmaktadır.
Kaynak Tatar Poeziyası Antolojisi., Kazan, 1992,131-134 s.
ŞİİRLER Taza, minsiz asıl taş Su tübinde catadı. Taza, minsiz asıl süz Uy tübinde yatadı. Su tübinde catkan taş, Cil tulkıtsa çıgadı. Uy tübinde catkan süz Şir tulkıtsa çıgadı.* * *Külde cürgen kıfigır kaz, Kır kadirin ni bilsin! Kırda cürgen duwadak Su kadirin ni bilsin! Awüdagı camannar İr kadirin ni bilsin! Küçip kunıp kürmegen, Cir kadirin ni bilsin! Küçse kuna bilmegen, Kunsa küçe bilmegen, Akılma künmegen, Curt kadirin ni bilsin! Gadilliknin bilgisi Bile tura burmasa. Akıllının bilgisi, Utken işni kumaşa. Camannarnm bilgisi, Cavga karşı turmasa. Zalimnernin bilgisi, Bay-bednin malın urlasa. Nadannarnın bilgisi, Bilgennin tilin almasa. Artında kalır atak yuk, Tiride danın bulmasa* * * İsti kürsen kim deme, Beri tuygın tabılmas; Karindeşin camanlap, Üzine tugan tabılmas. Adem gaziz iter dip, Künilinni salmagd Nefsi aldavçı düşmannın Nasihatin almagıl. Behiti uyangan irlernin Herbir işi un bular, Devleti künge artılıp, Ni kılsa da, mul bular; Tazıları tülki alıp, Karçıgası kaz ilip, Süz süylese cün bulıp, Ni dişe de caraşar; «Bay, baysen» dip at kuyıp, İl avzma karaşar. Argımakka mindim dip, Artkı tuptan adaşma; Küninde üzim buldım dip, Kin peyilge talaşma; Artık üçin eytişip, Duşların men sanaşma. Gilımım curttan aştı dip, Kineşsiz süz başlama, Cinemin dip birevni, Ütrik süz men kıstama. Kırında, kiyik ceylegen, Suwında balık uynagan, Uymawıttay tugay iginnin Uyına kilgen aşın ciye turgan Cimde kineş kılmadın, Cimnen de ilni küçirdin. Uyıl digen, uymlı, Utm tapsan, tuyınlı. Uyıl, küznin ceşi idi, Uyılda kineş kılmadın, Uyıldan ilni küçirdin. İlben-ilben cügirgen, İlbelek utka simirgen, İki simiz kulga alıp, İrler curtıp kün kürgen, İdil digen kıyanga, İnkeyip kildin tar cirge, Munda kineş kılmadın. Akılnı bilden aldırdın. Künilni caman kaldırdın, Nelet biznin cürişke. İdil bilen Cayıknın Birin, ceyge ceylesen, Birin, kışka kışlasan, Al kulınnı manarsın Altın bilen kümişke«Atadan altaw tudım!» dip, Aşkmıp cawap eytmegiz. «Alganım, asıl aru!» dip, Kün çıgarıp çatmağız. «Atamnın malı küptir», dip, Atnı başka tartmağız. İseninde-tirinde Bir bulıgız barıgız, Ahiretke barganda, Hak kaşında turganda Huzır bulgay carınız. Mundan sun hili-hili zaman bular, Zaman azıp, zan tuzıp, cihan tular, Karagaynm başına çurtan çıgıp, Belalernin devranı temam bular. U künde kardeşten heyir kiter, Harman, kün, karagaydan çabır kiter. Ulın-kızın urıska bu dem bulıp, Heyran il, İdil curtım şunda niter? Bu zamanda ni garib? Ak kalalı büz garib Cakşılarga eytmegen Asıl, şirin süz garib. Zamandagı bulmasa, Kariler bular tiz garib. Kadirin cingi bilmese, Buyga çitken kız garib. İl cagalay kunmasa, Bitegeli bil garib. Kaz-üyregi bulmasa, Aydın-çalkar kül garib. Müritin tabip almasa, Azıgm bulsa, pir garib Ata yurtı Buhara, Üz kulında bulmasa, Kanca cakşı bulsa da, Gayretli rugan ir garib. Gılimni hetim itkenner, Maksutına citkenner, Ceş-kariler utırıp, Aldırman sabak almasa, Karamasa cüzine, Galim de bulsa, ul, garib. | ŞİİRLER Mükemmel, benzersiz, hakiki taş Su dibinde yatar. Mükemmel, benzersiz doğru söz, Düşüncenin derinliğinde yatar. Su dibinde yatan taş Yel esince çıkar. Düşüncenin dibinde yatan söz Bunalım vaktinde çıkar * * * Gölde yüzen eğri kaz, Kır kadrini ne bilsin! Kırda gezen toy kuşu Su kadrini ne bilsin! Köydeki kötüler Er kadrini ne bilsin! Göçüp konup görmemiş, Yurt kadrini ne bilsin! Göçse konamayan, Konsa göçemeyen, Fikrine güvenmeyen, Yurt kadrini ne bilsin! Adaletin işareti Bildiği zaman dönmese. Akıllının işareti, Geçen işi bırakmasa. Kötülerin işareti, Düşmana karşı durmasa. Zalimlerin işareti, Zengin kötünün malını çalsa. Cahillerin işareti, Bilenin dilini kesmese. Ardında kalacak ad yok, Canlılar arasında şöhreti bulmasa * * * İstesen, buna azdır, deme, Sonra doyan bulunmaz, Kardeşini kötüleyerek, Kendisine kardeş bulunmaz. İnsanoğlu aziz bulur diye, Gönlünü verme sen, Nefsi aldatan düşmanın, Nasihatini dinleme. Bahtı açılan erlerin, Her bir işi rast gider, Zenginliği günden güne artıp, Ne yaparsa bol olur; Tazıları tilki avlayıp, Sığırcığı kaz yakalayıp, Söz söylese yün olup, Ne söylese yakışır; «Zengine, sen zenginsin», diye ad koyup, Başkalarının ağzına bakar. Soylu ata bindim diye, Arkadaki gruptan ayrılma; Gününde kendim oldum diye, Geniş gönülle dalaşma; Başkaları için söyleyip, Dostlarınla sayışma. İlmim yurdu aştı diyip, Danışmadan söz söyleme, Yenerim diye birini, Yalan sözü sıkıştırma. Kıyısında, geyiklerin dolaştığı Sularında balık oynayan, Uymavıt gibi ormanda biten ekinden Aklına gelen aşı toplayan, Yem konusunda fikir sormadın, Yemle ülkeyi göç ettirdin. Oyul diyen oyunlu Odun bulsan düğün et, Oyul gözün yaşıydı Karar verirken danışmadın Düşünceden halkı vaz geçirdin. Memnun memnun koşturan, Yemyeşil otlarla semiren İki güçlü kola alıp Erler evlenip gün gören, İdil denen kıyılara, Eğilip, bükülüp, geldin dar yere, Burada danışmadın Aklını hiç kullanmadın. Gönlünü kötü kaldırdın, Ne demek gerekir, bizim hayatımızı İdil ile Yayık’in Verin yazın yaylasın Verin kışın kışlasın Al elini yürü Altın ile gümüşe. «Atamızdan altı kardeş doğduk» diyip Atılıp cevap vermeyiniz. Aldığım asil ve güzel» diyip Hergün çıkarıp yatmayınız «Babamın malı çoktur» diyip Atı başka yere çekmeyiniz. Sağlığında, yasında, Birlik olup gidiniz, Ahirete gidince Hakk’ın divanında durunca, Hazır olur yarınız. Bundan sonra hayli zaman olur, Devran azıp, hukuk bozulup, dünya dolar, Çam ağacının başına turna balığı çıksa Belâların devri tamam olur O gün kardeşten bile hayır beklenmez, Handan güneş gider çam ağacından yaralar açılır. Oğlun, kızın Rus ‘a kul olup Şaşkın halk, İdil yurdum o zaman ne yapar? B u zamanda ne garip? Ak şehirli genç garip, İyilere söylenmeyen, Asil, tatlı söz garip. Zamaneye uymasa, Yaşlılar olur, tez garip. Kadrini yenge bilmese, Boyuna ulaşan kız garip. Halk etrafında konaklamazsa, Çimenli bel garip. Kaz yuvası olmasa, Parlak, dalgalanan gül garip. Müridini bulamazsa, Aşını bulsa bile, pir garip. Ata yurdu Buhara, Kendi elinde olmasa, Ne kadar iyi olsa da, Gayretli kardeş, er garip. İlmi tahsil edip, tamamlayanlar, Maksadına ulaşanlar, Gençler, yaşlılar oturup, Önünde ders almasalar, Bakmasa cüzüne, Âlim olsa da, o garip. |