Kirim Efsanelerinden: Biçe
Toplayan : S.KRIM – Çev.: H.ATAMAN
Yigit Seydamet, Biçe’nin gümüs bir çingirak sesi kadar tannan ve latif sesini ilk isitigi vakit. Tanrinin, böyle bir sesi ancak bir dilbere, bir hûrîye ihsan edebilecegini düsündü.
Biçe, evinin balkonundan, arkadasina sesleniyordu:
— Fatimeee! Fatimeeee!..
Seydamet, ta evin yakinina kadar sokuldu:
— Sesin, gönlüme ask hançerini sapladi.. Tanri askina peçeni aç ta cemalini göreyim.
Biçe, etrafi gözetledi, hafifçe peçesini araladi: Seydamet onun güzel yüzünü gördü.
Seydamet her gün ta köyünden buraya geliyor, Biçe de, her gün, bin bir bahane ile, balkona çikiyordu.
Bir gün, Seydamet, onu çesme basinda buldu, babasindan onu istemek için gönderecegi görücüleri bekleyecegi sözünü aldi. Oh, ne saadet!
«Güleç – Mescit» köyünden Can Arslan Mirza, çoktan beri bu dilberi istemek için görücülerini göndermisti. En nihayet, Biçe’nin ana ve babasi rizaliklarini verdiler, ve bunu, en son olarak da, Biçe’ye söylediler.
Biçeciginin dügünü olacagini isiten yigit Seydamet, kara bahtina dayanamadi, kahrindan zehir içti.
Dügünün en civcivli bir zamaninda, Biçeye Seydametin zehir içtigini, fakat henüz yasamakta oldugunu haberini getirdiler. Bahtsiz gelin, duvagi altinda çok aci göz yaslari döktü. Kocasinin evine geldiginde, kocasi niçin agladigini sordu. Biçe, hakikati oldugu gibi söyledi:
— Seydamet zehir içmis, daha henüz yasiyormus. Yalvaririm size, izin verin de gideyim, ondan helallik alayim. Bunu yapmazsam gönlüm azaptan kurtulmaz. izin ver, gideyim. Ömrümün sonuna kadar sana kul, köle olurum.
— Peki, git! dedi kocasi.
Biçe, arabaya atladi, atlari, olanca süratiyle, Seydametin köyüne dogru sürdüler.
Yolda «Seytan Çokrak»’ta haydutlar, arabayi durdurdular. Aglamaya basliyan, Biçe, haydutlarin önünde diz çöktü, her dakikasinin kiymetli oldugunu, geç kalirsa bütün ömrünce azap çekecegim, gitmesine müsaade ederlerse mutlaka geri dönecegini, büyük bir azaptan kurtulacagini söyleyerek haydutlara yalvardi, yakardi.
— Kocan sana izin verdi demek…, dedi, haydutlarin atamani.
— Evet, izin verdi.
— Öyle ise, git amma bak, geri dön!
Biçe arabasina atladi, beygirleri dörtnala sürdüler.
Seydamet ölüm döseginde idi, artik hiç bir seyle alakasi kalmamisti, bir sey anlamiyor, belki de anlamak istemiyordu.
Biçe’nin bütün gözyaslarini, yalvarmalarini sönük gözleriyle sözüyor, hiç bir sey söylemiyordu. En nihayet titrek dudaklari arasindan yalniz su sözler döküldü: «Artik benim için her sey bir..»
Kalbine tas bastirarak gözyaslarini silen Biçe, verdigi sözü tuttu, haydutlarin yanma döndü, bütün olan bitenleri anlatti ve, bir an evvel kendisini öldürerek, bu azaptan ve kederli hayatindan kurtarmasini atamanlarina rica etti.
Haydutlar, bu arada, arabayi soyuyorlardi.
— Çabuk, dedi Yusuf ataman, bütün aldiklarinizi geri verin, hiç bir seye dokunmayin. Haydi, sen de yoluna git!.. Tanri yardimcin olsun!..
Dertli Biçe kocasina döndü, bütün olan bitenleri anlatti. Can Arslan Mirza, imami çagirtti ve onun önünde karisina:
— Evimden git, dalagin katincaya kadar kos! diye karisini bosadi. Bir an sonra da, karisina:
— Senin baska birini sevdigim bilmiyordum. Senin gibi bir insanin zorla kocasi olmak istemem. Evine git, Tanri yardimcin olsun!..
Aradan üç ay geçti. Bu sirada Seydahmet iyilesmisti. Ona tam vaktinde yogurt ve panzehir vermislerdi.
***
Yusuf ataman, Biçe’ye rastgeldikten sonra, çetesini dagitti, Bahçesaray’a gitti, Kirim Giray Han’dan -Tanri ona sonsuz ömürler versin! – bütün islediklerini anlatarak, kabahatlarinin bagislanmasini rica etti. Ulu Hanin kalbini yumusatti, haydut Yusuf’u affetti.
Can Arslan Mirza, karisindan ayrildiktan sonra, bir türlü kendine gelemedi. Kara sevdaya tutulmus, dünya, onun için bir zindana dönmüstü.
Bir kis günü, her üçü de Biçe’yi istediler. Olan bitenleri göz önünde tutan ana babasi, bu kerre adeti bozdular ve kizlarina:
— Sevgili kizimiz, -dediler- hangisine istersen ona var… Bizim gönlümüz razidir.. Tanri da senden razi olur….
Biçe, haydut Yusuf’u seçti.
Emel Dergisi , Sayi:35 Temmuz – Agustos 1966 – Sf.27