0 Comments

Yeni Belgeler Işığında Adana’da İskân Edilen Nogay Kabileleri (Kırım Savaşı Sonrası 1859-1862) Derya DERİN PAŞAOĞLU*

Nogaylar, Altın Orda Hanlığı’nın parçalanma sürecinde, bozkır kültürü­ne sahip, Deşt-i Kıpçak coğrafyasında hâkimiyet mücadelesi sürdürenlerin başarı için kendilerine taraf olmaya çalıştıkları savaşçı bir ulus olmuştur. XV. yüzyılda îdil Nehri’nin doğusunda, Saraycık şehri merkez olmak üzere Ya­yık ve Cim (Emba) nehirleri sahasında hareket etmişler ve Sirderyaya kadar uzanmışlardır.
Altın Orda Hanlığı’nın sol kol uruğları olan Yedisan adıy­la bilinen Şirin, Arın, Kıpçak, Argun, Alçın, Katay ve Mangıt uruğlarından Şirinler başta olmak üzere ilk dördü Kırım tarafına göçmüşler, kalanlar ise Nogay-Marıgıt adı ile anılmışlardır.
Nogayların doğu kaynaklarında Mangıt olarak bilinmeleri Nogay Ulusu lideri Emir Edigu nün Mangıt lideri Kutlu Kıya Beg’in oğlu olmasının yanı sıra Nogay Ulusunda hâkim boyun Mangıtlar olmasıdır. Nitekim Nogaylar Emir Edigüden sonra oğlu Nureddin Mirza zamanında büyük bir siyasi birlik sağlamışlardır. Emir Edigüden Musa Mir­zaya kadar Edigü oğlu mirzalar, Altın Ordânın sol kol uruğlarında ve Özbek Hanlığı’nda kukla hanların yanında beylik makamında olmuşlar ve Musa Mirzanın son döneminden itibaren müstakil hale gelmişlerdir.

XVI. yüzyılda Kazan ve çevresinin Rus hâkimiyetine girmesi, saf bir boz­kır kültürüne ve ekonomisine sahip ve bağımlı Nogayları zor duruma sok­muştur. Geçim sıkıntısı, kıtlık ve hastalıklar Nogaylar arasında huzursuzluk ve iç mücadeleye zemin hazırlamıştır. Sorunların çözümü konusunda Edigü oğulları arasında çıkan görüş ayrılıkları ve kopmalarla Deşt-i Kıpçak coğraf­yasında farklı bölgelere dağılmışlardır. Nogaylar, farklı zaman aralıklarında farklı bölgelerde, çeşitli boy ve kabileler halinde Edigü neslinden gelen mir­zalar etrafında ve mirzaların isimleriyle karşımıza çıkmışlardır.

Kırım Hanlığı, Osmanlı Devleti ve Ruslar arasındaki siyasi ve askeri mü­cadelelerde kabilelerin farklı saflarda yer almasıyla bölgede kaygan bir ze­min oluşturan Nogaylar, İdilden Tuna’ya kadar Karadeniz’in kuzeyinde atlı ve bozkır kültürünü muhafaza etmişlerdir. Rusya’nın coğrafyadaki yayılma­cı politikasıyla paralel olarak hareket sahaları daraldıkça, Kırım Hanlığı ve Osmanlı himayesini talep etmişlerdir. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’nın ardında yaşanan gelişmeler ve Rusya’nın bölgede uyguladığı politikalar Kı­rım halkını harekete geçirmiş ve XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarına göçler başlamıştır. XIX. yüzyılın başında Osmanlı Devleti’nin Rusya karşısında yaşadığı her askeri yenilgi ve kaybedilen topraklar Osmanlı Devleti topraklarına Müslüman halkın yaşadığı çeşitli büyüklükteki göç dal­gası olarak yansımıştır. Bu yüzyılda yaşanan göçlerde, göçe iştirak edenlerin sayısal olarak ifade edilişine göre en büyükleri Kırım Savaşı ve 93 Harbi son­rası yaşanmıştır. Nogay muhacirlerinin en kalabalık göçü de Kırım Savaşı sonrası yaşanan göç dalgasındadır.

Kafkaslarda müridizm hareketinin temsilcisi Şeyh Şamil’in 1859’da teslim olmasının ardından Rus ordusunun Kuban boyunda ilerlemesi ve bölgedeki Müslüman Türk ahaliyi göçe zorlaması, muhacir sayısındaki artışın temel ne­denidir. 1859-1862 yılları arasında üç yıl gibi kısa sürede muhacir sayısı yüz binlerle ifade edilir büyüklüğe ulaşmıştır. Kırım Tatarı, Nogay, Çerkeş, Da­ğıstanlı ve diğer Kafkas halkları kurtuluşu halifenin himayesine sığınmakta bulmuşlardır. Yüz binlerce insanın gemilerle Osmanlı liman şehirlerine ulaş­ması, muhacir meselesine hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti’ni hızla ku­rumsallaşmaya sevk etmiştir. Osmanlı Devleti 1860 yılında kurduğu Muhacir Komisyonu ile muhacir meselesini tek elden yöneterek içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve askeri sorunlardan dolayı muhacirlerin mağduriyetinin artmamasına azami gayret göstermiştir. Osmanlı Devleti’nin muhacir iskân politikası, yapılan yardımlar ve yaşanan sorunlar Nogaylar açısından ele alı­narak Osmanlı Devleti arşiv belgelerine dayanarak tarafımızdan doktora tezi olarak çalışılmıştır. Nogay muhacirlerini konu edinen belgeler esas alınarak iskân yerleri tespit edilmiş ve nüfus bilgilerine ulaşılmıştır. Edinilen sonuçlara göre; 1859-1862 yılları arasında Türkiyede en kalabalık Nogay iskânı, Adana Eyaleti’ne yapılmıştır. Ardından Konya Eyaleti ve Ankara gelmektedir ve Rus sınırına yakın olmaması şartıyla boş arazisi olan her yere iskân yapılmıştır.

Nogay muhacirlerinin iskânını, beraber geldikleri Kırım Tatarı veya Çerkeslerin iskânından ayıran çok önemli bir farklılığı vardır. Nogaylar bozkır kabile kültürlerini muhafaza etmektedirler ve aynı eyaletin içinde dahî olsa köylere aileler olarak dağıtılmayı (müteferrikan iskânı) reddetmişlerdir. Müstakil köyler kurulmasını talep ederek (müctemian) iskân edilmeyi is­temişlerdir. Bu noktadan hareketle çözüme ulaşması gereken yeni bir me­sele ortaya çıkmıştır zira mesele 3-4 bin kişilik köy kurmak için yer tespit meselesi değildir. Çünkü Osmanlı Devleti, muhacirlerin bir an evvel iskân edilip, ziraata alıştırarak kendilerine yetebilir hale gelmelerini istemektedir. Yani mesele söz konusu kalabalık nüfuslu gruplara müstakil köy kurmanın yanı sıra ziraat yapabilecekleri büyüklükte arazisi olan yerlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Söz konusu iskân politikasında Adana Eyaleti’nin ön plana çıkması bir tesadüf değildir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin kuş uçmaz kervan geçmez olarak tanımladığı Çukurova bölgesinin, 1800’lerin başında en büyük handikapı bataklıkları ve dağları iken en büyük eksiği yerleşik nüfusun yeter­sizliği olmuştur.

Nogay Muhacirlerinin İskânında Adana Eyaleti

Tanzimat dönemi mülki taksimata göre Adana Eyaleti; Adana, Tarsus, Bilan, Karahisar, Nallu, Uzeyir ve Maraş sancaklarından oluşmaktadır. Adana Eyaleti’ne gönderilen Nogay muhacirlerinin iskân yeri olarak belge­lerde zikredilen yerler; Ceyhan ve çevresi, Çukurova, Misis, Tarsus ve Yü- reğir’dir. Cevdet Paşa Maruzatında Helemite Kalesi’nden Misis’e kadar Ceyhan Nehri’nin iki yakasında birçok Nogay köyünün kurulduğunu ifade etmiştir. Nogaylar tarafından kurulduğu bilinen köyler; Altıkara, Büyük ve Küçük Mangıt, Çakaldere, Çiftlikat, Kelemeti, Kılıçkaya, Mercimek, Sirkeli, Toktamış ve Yılankaledir.

Osmanlı topraklarına gelen ilk Nogay gruplarından olduğunu düşündü­ğümüz 640 kişilik bir grup Adanada iskân olunmuştur. Bu grubun ilk olduğu açıkça belirtilmemiş ancak, elimizdeki belgelerden Adanada iskân edilen Nogaylara ait en erken tarihli olanıdır ve bundan sonraya tarihlenen belgelerin hemen hepsinde yardımlardan ve muafiyetlerden bahsedilirken akrabalan ya da emsali misillü şeklinde bilinen prosüdürün takibi tarzında bahsedil­miştir. Ancak bu belgede Kırım muhacirlerine yapıları yardımlar kendilerine de yapılacaktır şeklinde ifade edilip detaylı açıklamalarla Osmanlı Devleti’nin muhacir iskân politikası doğrultusunda izlenen işlemler izah edilmiştir. Ay­rıca Kırım muhacirlerinin yerleştiği yerlerde ya da yakınlarında bulunan hal­kın yardım yapacak gücünün olduğu, ancak Nogaylann müstakil bir köy ola­rak iskân edileceği yakınlarında ahalinin olmaması ve olsa da yardım yapacak güce sahip olmadıkları bu nedenle Nogaylann sefalet ve zarurette bırakılması­nın merhamet-i şahaneye sığmayacağı belirtilerek gerekenler yapılmıştır. Çerkeslerle birlikte gelen bu grup, yetkililer tarafından Rumeli’de iskân edilmek istenmiş ancak bu fikir 8 hane dışındakilere bir türlü kabul ettirilememiştir. Anadolu’da ve müstakil bir köy olarak iskân edilmek isteyen muhacirlerden Çerkesler 15 ve 30 hanelik küçük iki grup oldukları için kendilerine yete­cek arazisi olan Kütahya çevresindeki çiftliklerde iskân edilmişlerdir. Ancak Nogayların da aynı şekilde müstakil bir köy istemeleri üzerine Kütahya çev­resinde bu nüfusa yetecek büyüklükte boş arazisi olan yer bulunamamıştır. Müstakil bir köy kurulabilecek boş arazi araştırılması için Erkan-ı harbiye zabiti Ali Rıza Efendi görevlendirilmiştir. Ali Rıza Efendi’nin yaptığı araştır­malar sonunda hazırladığı harita ve raporlara göre; Adana eyaleti içinde iki üç mevkiide bunlara yetecek boş arazi bulunduğu, havasının mu’tedil, akarsuların bol ve toprağının verimli olduğu belirtilmiştir.

Adana Eyaleti’nde iskânın bir sonraki aşaması eyalet dâhilindeki boş ara­ziler üzerinde köy yerlerinin tespit edilmesi meselesidir. 18 Ramazan 1276 (9 Nisan 1860) tarihli belgeye göre; Erkan-ı harp binbaşılarından Tevfik Efendi, bu iş için görevlendirilmiş ve Nogaylarla birlikte Mersine gitmiştir. Tarsus’ta geçici iskân yerlerine yerleştirilen Nogaylardan yanına sekiz kişi almış ve Adanâdaki boş arazileri araştırmak üzere bölgeyi gezmişlerdir. Mu­hacirler Üzeyir sancağı dâhilinde Kurtkulağı ve Misis arasında bulunan Çu­kur ve Arik ovalarının arasından çıkan Ceyhan Nehri’nin iki tarafına iskân edilmeyi seçmişlerdir. Adanâya dönen ekip, zaptiye binbaşısı Yiğit Ağayı da yanlarına alarak toplam on iki kişi ile yeniden köy yerini tespit etmek üzere bölgeye gönderilmişlerdir. Yarsuvad adlı yeri beğendiklerini ifade eden mu­hacirler, bölgede oturan ahalinin kamıştan yapılmış ve huğ adı verilen evlerde oturduklarını ve bölgede taş ve kereste bulunmadığını, başka bir yerden ge­tirmenin masraflı olacağını görerek kendilerine de bu evlerden yapılmasını kabul etmişlerdir.

5 Ramazan 1276 (27 Mart 1860) da Adanâya gönderilen 1217 hane 4790 nüfusun Tarsusdan Adanaya ve Adanadan iskân yerlerine taşınması, onlara verilecek unların dağıtımı ile ilgili sorunlar yaşanmıştır. Unlar, Adana, Tarsus ve Karaisalı sancaklarının ahalilerine, bazen de tüccar yüküyle Konya, Anka­ra ve Kayseriden gelen devecilere 60’ar para ücretle taşıtılmıştır. Bu durum bölge halkının rehavet ve ilgisizliğinden kaynaklanmamıştır. Bölge ahalisi ziraatla uğraşmaktadır, kiracılık yapan hayvan sahibi çok yoktur. Olanlarda yapılmakta olan huğ adı verilen hanelere ot, kereste, malzeme, odun ve kö­mür taşımaktadırlar. Öte yandan, susam, darı ve duhan ekme mevsimi ol­duğu için halk kendi işinin başındadır. Kısa bir süre sonrada yayla mevsimi başlayacağı için özellikle un ve tâyinat taşınması konusunda büyük bir sıkıntı yaşanacağı endişesiyle Maraş sancağından hayvan temin edilmesi yoluna gi­dilmiş, hatta kiracılara Adanada ot mevsimi başlamak üzeredir, hayvanların saman ve arpasından kurtulursunuz böylece alacağınız paranın tamamı size kalır şeklinde teşvik edilmiştir.

Adanada iskân edilen nüfusun büyük çoğunluğu Ceyhan Nehri’nin iki yakasına yerleştirilmiştir. Hatta buradaki Nogayların birbirleri ile olan bağ­lantısının sağlanması için 10.000 guruş masrafla bir kayık yaptırılıp, vergi muafiyetleri boyunca ücretsiz olmak üzere kullanımlarına sunulmuştur. Bu masrafın yapılması bölgede hatırı sayılır bir nüfusun varlığını gerektirir.

Arşiv belgelerine göre Adanada iskân edilen Nogay muhacirlerinin men­sup oldukları kabileler; Kuşbak(kıpçak?), Kuşbak kabilesinden Hoca Ahmed Efen­di takımı, Kelembet(kelmambet?), Kılınç Mankıt, Mangıt,Kumu,Toktamış, Nevruzoğlu,Nevruzoğlu kabilesi Hacı Timur Beğ Kasayoğlu takımı, Peşto(beştaw?), Kıpçak, Pesnad(beştaw?, Kuban kabilesi Hoca Kılıç ve Ahmed Efen­di takımları, Kasalay kabilesi Hoca Timur Beğ takımıdır. îçilde iskân edilenler ise, Canboyluk(cemboyluk?) ve Bedişkula (Yetişkul?) kabilelerindendirler.
Ek İde de görü­leceği üzere Temmuz 1859-Şubat 1861 arasına tarihleyebildiğimiz Adanada iskân edilen Nogay muhacir nüfusu en az 25.000 ila 27.000 civarındadır.Yeni arşiv kayıtlarıyla bu sayının artacağı muhakkaktır. Adanada iskân edilen muhacirlere ait sadece bir adet nüfus defterine ulaşılabilmiştir. Ancak 104 hane 587 nüfusun kayıtlı olduğu defterde kabile bilgisi yoktur.

Adanada iskân edilen Nogay muhacir nüfusunun bölgeye katkısını gör­mek adına Adana eyaleti nüfus verilerine bakmak gerekir. Osmanlı Devle­ti’nin 1831 nüfus verilerine ve 1877-78 nüfus verilerine ulaşılabilmektedir. 183İden 1861’e kadar arada geçen 30 yıllık sürecin katkısı, mülki idaredeki değişiklikler ve sonraki verilerin iskân sonrası döneme, 1877-78’e tarihlen- mesi sağlıklı değerlendirme yapmamızı engellemektedir. Ancak fikir vermesi açısından Adanâdaki nüfus artış verilerini aşağıdaki tabloda vermeyi uygun gördük.
Adana Eyaleti’ne 1859-1862’de iskân edilen Nogay muhacirlerinin toplam nüfusu, îçel dışındaki Adana, Bilan, Azir ve Tarsus sancaklarının 1831 deki toplam nüfusu kadardır.
Adana Eyaleti içinde en kalabalık sancak İçel’dir. İçel’e iskân edilen Nogay nüfusu sadece 135 hane 676 kişidir.

Adana Eyaleti- Vilayeti Nüfusu
1831 Nüfusu1874 Nüfusu1877-78
Adana (Kasaba)6.501KozanİçelPayasTartuş
Yüreğir (köyler)1.000AdanaKaraisalıMeşin102.551
Yüreğir (N)677Bilayköy
Akçakoyunlu(a-şiret)245HaçinKarhiSis33.622
AdanaSancağıSam Bayati (Ce­maat)113
Dindarlu (Aşiret)107
Sarıcam (aşiret)550Ermenek
Aşağı Dindarlu552AnamurSinanlıSarikvan
Karaisalı1.18245.107
Bilan Sancak2.288Köseler
Adana ve Bilan Sancak Toplam10.764
Azir Sancak Toplam774Osma­
Tarsus Sancak Toplam14.808niye23.092
İçel Sancak Toplam30.643Adana
Adana Eyaleti Toplam56.989Vila­yeti324.062Adana Toplam204.372

Not: Tabloların içerisinde bulunan atıflar için kitabın sonunda bulunan son notlara bakınız.

Yeni Arşiv Belgeleri

Nogay muhacirlerinin Türkiye’de iskânları konusunda Osmanlı Devleti’nde merkezin taşra teşkilatıyla yaptığı iç yazışmalardan ayrıntılı bilgilere ulaşılabilmektedir. Söz konusu belgeler iskân sürecinde ortaya çıkan belgeler­dir ve dolayısıyla yukarıda ifade ettiğimiz kabile adları ve Ek.l’de verdiğimiz tablodaki nüfus bilgileri iskân sürecine (1859-1862) ait bilgilerdir.
Ancak 2009 yılında Nogay köylerinde yaptığımız alan araştırmasında ve yine Ha­kan Kırımlı’nın proje kapsamında yapmış olduğu saha çalışmasında en kala­balık Nogay muhaciri iskân bölgesi olan Adana Eyâleti’nde bugün müstakil Nogay köyü kalmadığı görülmüştür.
Gerek Nogaylara ait müstakil köyleri­nin bulunmaması gerekse Nogay nüfusunun yok denecek kadar azlığı Nogay muhacirleri açısından belgelerle izah edilmesi gereken bir husustur ve iskân sonrası kayıtlardan başlayarak çalışılmalıdır.
Üzerinde müstakil bir çalışma yapılması gereken diğer bir husus ise Nogaylann sahip oldukları bozkır kül­türünün sağladığı kolay hareket kabiliyetiyle gerçekleşen yer değiştirmele­rin tespiti ve muhacir meselesinin en temel sorunu olan açlık, susuzluk ve kalabalığın tetiklediği bulaşıcı hastalıklar ve ölümlerle Adanadaki muhacir nüfusunun akıbeti meselesidir.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yeni katalogların açılmasıyla elde ettiği­miz belgelerden biri iskân sonrasına aittir. Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere, Adana Eyaleti’nde iskân edilen Nogay muhacirlerinin kabile bilgileri­ne ulaşabildiğimiz bu belgede iskân sonrası ziraata alıştırılan Nogay kabilele­rinden ürünlerin hâsılatı sonrası alınan öşür cinsi ve miktarı yazılıdır. Belge­nin arşiv kaydında 11 Ş 1281 (9 Ocak 1865) tarihli olduğu ifade edilmektedir. Zaten tabloda da seksen senesi hâsılatının öşrü ifadesi kullanılmıştır. Lâkin Osmanlı Devleti’nin muhacir iskân politikasında iskân edilen muhacirler 10 yıl süreyle vergiden, 25 yıl süreyle de askerlikten muaf tutulmuşlardır. Yuka­rıda da ifade edildiği üzere Çukurovada iskân edilecek Nogaylar için bölgede boş arazi taramalarının yapılması, köy yerlerinin tespiti Temmuz-Ağustos 1859 yılına tarihlenmiştir. Nitekim 1868-69da on yıllık muafiyet sona ermiş ve bölge aşarının emaneten toplatılmasına karar verilmiştir. 10 yıl muafiye­te rağmen elimizdeki belgede beş yıl sonrasına tarihlenen vergi kaydını açık­layan bir izahat yoktur. Osmanlı Devleti’nin nakit sıkıntısı ve Çukurova’nın yılda iki kez hasat yapılabilen verimliliğinin etkisi olup olmadığı konusu ay­dınlanamamıştır. Ancak söz konusu vergilendirme 1865 Fırka-ı İslâhiye’nin planı dâhilinde uygulanmış olmalıdır. Mutasarrıflar, Tanzimata rağmen alış­kanlıklarından vazgeçmeyen aşiret beyleriyle başa çıkamayınca Derviş Paşa ve Cevdet Paşa bölgeye gönderilmiştir. Beş yıl bölgede kalan Fırka-ı İslâhiye, nüfus sayımı yapıp, askerlik ve vergilendirme işlerini elde edilen verilere göre yeniden düzenlemiştir.Nogayların söz konusu vergilendirmeleri de bu dü­zenleme dâhilinde gerçekleşmiş olmalıdır.

Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere 1865 yılında Adanada yaşayan Nogaylar buğday, arpa, darı ve pamuk üretmektedirler. Bölgedeki yerel hal­kın üretim değerleri karşısında Nogay muhacirlerinin bölgeye uyumunu değerlendirme konusunda karşılaştırmaya uygun veri bulmak güçtür. Zira muhacirlerin Ceyhan Nehri’nin iki yanına yerleştirilmiş olması ve bölgenin tarıma açılmasının aynı döneme rastlaması, Adana Eyaleti’nde nüfusun Tar­sus çevresinde bulunması sağlıklı karşılaştırmaya engel olmaktadır. Ancak yaklaşık fikir edinmek adına 1851 yılı Tarsus öşür gelirlerine baktığımızda buğday, arpa, susam, pamuk (koza) ve bağ öşründen oluştuğu görülmektedir. Askeri ihtiyaçtan dolayı bu yıl arpa ve buğday üretimin ağırlıkta olduğu ifade edilmektedir. Nogaylann buğday, arpa ve darı üretimleri temel ihtiyaçları karşılamak üzere olmalıdır. Pamuk üretimi ile bölgenin tarımsal ticaret poli­tikasındaki yerlerini aldıkları görülmektedir.

1851de Tarsus Sancağı’nın toplam pamuk koza öşrü 40,50 kantar olup ürün verimliliğinin önceki yıla göre 4 kat azaldığı ifade edilmiştir. 1865 yılı Nogay muhacir kabilelerinin toplam öşrü 65 kantar+64 çeki+9 batmandır. En çok vergiyi Kuşbak ve Nevruz kabilelerinin verdiği görülmektedir. Bunları Peşto, Mankıt ve Toktamış kabileleri takip ederken en az vergi veren Kelembet ve Karamirza kabileleridir. Osmanlı Devleti Tanzimat sonrası vergilerde düzenlemeye giderek ürün üzerinden onda biri olacak şekilde öşür vergisi almaya başlamıştır. Her ne kadar arazilerin verimlilikleri farklı olacaksa da kabilelerin verdikleri vergi miktarına göre Adanadaki Nogay muhacir nüfu­sunun kabilelere dağılımı hakkında genel bir fikir verebilir.

BOA.MVL.694-15: Adana Eyaleti dahilide Çukurova’da meskun Nogay muhacirlerinin seksen senesi mezrûâtlan hasılatından hasıl olan öşrün cinsini ve mikdannı mübeyyin.
Kile-iHınta-iIstanbuliKile-iŞair-iIstan-buliKile-iDarı-ıIstanbuliPembe Kozası6Beher kantar 20 çeki, be­her çeki 6 batman, beher batman 4 okkayı câmi’ olmağla şerh virildi
KantarÇekiBatman
52676501,51773Kuşbak Kabilesi
5092462912050Nevruz Kabilesi
1781291907180Mankıt Kabilesi
11340275663Peştav (Peşto) Kabilesi
6618100,5483Kelembed Kabilesi
2291128310110Toktamış Kabilesi
610190Karamirza Kabilesi
1628623144165649Toplam

Nogay köylerinde yaptığımız saha araştırmalarından çıkardığımız sonuç­lara göre bugün muhacir Nogayların 4. ve 5. kuşak torunlarının dedeleri ve farklı bölgelerdeki akrabaları konusunda kabile isimlerinden çok daha fazlasına ihtiyaçları vardır. Zira göç sırasında kabile isimlerinden öte başla­rındaki hocaları veya beylerinin liderliğinde hareket etmişlerdir. Nogayların göçer kültürlerinin sağladığı kolay hareket kabiliyetinin de etkisiyle hava­sıyla uyum sağlayamadıkları bu bölgeden ayrılanlar olmuştur. Geri dönmek isteyenlerden bir grup Erzurum yakınlarında durdurularak burada iskân edilmişlerdir. Yine Halep tarafında iskân edilme talepleri olmuştur. Bu cihetten bakılınca Adanada iskân edilen Nogay muhacirlerinin kabile ve başlarındaki hocalarıyla adlandırıldıkları takım bilgilerinin yer aldığı belge­ler oldukça önemlidir ve bu yönüyle ön plana çıkan belgelerden bir tanesi ML.MFS.d. 14980 fon kodlu belgedir. Bu belge, “Adana Eyaleti’nde ba-i- rade-i seniyye iskân itmek üzere tevârüd iden Nogay muhacirin hanelerinde vukû’ bulan vefiyatın nizam-ı âlem mucebince canib-i beytü’l-mâldan sarf olunan mebâliğin mikdartyla kabile ve hane ve numarosunu mübeyyin def­terdir” başlığıyla vefat eden 305 Nogay muhacirinin mensup olduğu kabile ve hocalarının adlarıyla kayıt altına alındığı cenaze masraf defteridir. “Tar­sus Sancağı’nda vefât idüb bâlâda muharrer zükûr ve enas 305 nefer Nogay muhacirin cenazelerine ba-ilm u haber techîz ve tekfin masartfatt 9607guruş 20 para ba-ma’rifet şer’i şerif ve Tarsus beytul-mâl memun vekili HurşidAğa marifetiyle canib-i beytü’l-mâldan hare ve sarf olunduğunu mübeyyin iş bu mahalle şerh virildi”, ifadeleriyle bitirilmiştir.

14 Eylül 1276 tarihli defter, 13 Şubat 1275 ila 12 Temmuz 1276 (25 Şubat-24 Temmuz 1860) tarihleri arasında 5 aylık bir süre zarfında vefat eden Nogay muhacirlerinin kaydını içermektedir. Büyük-küçük ayrımı yapılmış­ken, ölüm nedenleri verilmemiştir. Ancak muhacirlerin aylarca Kırım sahille­rinde gemi beklemeleri, sağlıksız, oldukça kalabalık ve kış aylarında yolculuk yaptıkları göz önünde tutulmalıdır. îstanbulda başlayan tifüs salgınından dolayı muhacirlerin İstanbuVda bekletilmeden bir an evvel daimi iskân mahal­lerine gönderilmelerinin muhacirler için daha haytrlt olacağı kararında da ifa­de edildiği üzere söz konusu vefatlarda salgın hastalık faktörü de etkili olmuş olmalıdır. Nitekim 27 Mart 1860 tarihinde Adana ya gönderilen 4790 kişinin iskân edilmesine ilişkin belgede, bu tarihe kadar (Temmuz 1859-Mart 1860 arası 9 aylık sürede) toplam 14 bin Nogay muhacirinin bölgeye gönderildiği ifade edilmiştir ki kalabalık ortam, kış şartları, beslenme sorunları söz ko­nusu salgınlara ortam hazırlamıştır.

1878de bölgeye yaptığı yolculuk notlarında Barkley, Nogay köylerinden sonra ulaştığı Küçük Osmaniye kasabasında Çerkeslerin iskân edildiğini ifa­de etmiştir. Ancak bu köyde gördüğü manzarayı, “…1 dönüm arazinin ta­mamı yeni mezardır, üzerinde henüz ot çıkmamıştır ve Çerkeş muhacir nü­fusunun neredeyse tamamı hummadan hayatını kaybetmiştir..ifadeleriyle tanımlamaktadır. 19. yüzyılda Çukurova’nın en büyük sorununun batak­lıklar olduğu bilinmektedir. Vali Mehmed Takiyyeddin’in Fransız mühendis Riz yönetiminde Avrupai yöntemlerle bataklıkların kurutulması projesi 1288 (1871-72) yılına tarihlenebilmektedir. îskân sonrası bölgede Nogay nüfusunu azaltan faktörlerin başında yine hastalıklar gelmiş olmalıdır. Zira bölgedeki aşiretlerin iskânı meselesinde aşiretlerin göçmesine izin verilmezken Adana Meclisi Nogaylann tüberkülozdan telef olduklarını ve yazın yaylaya göçmek üzere bazı köylere yerleştirilebileceklerini ifade etmiştir.(1878)

Söz konusu defterde geçen kabile isimleri ve bu kabilelere mensup Nogay muhacirlerinin başlarında bulunan hocalarının isimleri, vefat edenlerin top­lam sayıları büyük/küçük ayrımıyla aşağıdaki tabloya çıkarılmıştır.

Vefat eden
KabileVefat Edenin başlarındaki HocalarıKebirSagirTOP­LAM
Orakzade KabilesiŞemseddin ve Revan Efendi Takınılan1114
Şemseddin Efendi Takımı3
Edikbek ve Şemseddin Efendi Takımlarından151
Nevruzoğlu KabilesiŞemseddin ve Revan Efendi Takımlarından120
Şemseddin Efendi Takımından2
Abdülveli Takımından1
Karamirza KabilesiHoca Molla Ahmed Efendi Takımı22
Mirzabek, Battal ve Şemseddin Efendi Takımları2
Gazikul Mirza ve Abdülaziz Efendi Takımları2
Ahmed Gazikul Ağay, Sağanay ve Sevindik Efendi Takımları101
Ahmed Efendi Takımı1
Mankıt KabilesiSevindik ve Battal Efendi Takımı335
Abdülaziz Efendi Takımı1
Rahmet Efendi Takımı5
Mirzabek Efendi Takımı1
Sevindik, Mirza ve Abdülaziz Efendi Takımları2
Gazikul ve Sağanay Efendi Takımları5
Yasinbet Takımı2
Kılıç-Mankıt Ka­bilesiMirzabek Takımı55
Hacı Ahmed ve Hacı Serin Gazi Efendi Takımları163
Seyyid Ahmed ve Abdurrahman Efendi Takımları1
Kelembet KabilesiKelembetbek ve Süleyman Efendi Takımları273
(Kelmembet)Abdülgaffar Efendi Takımı357
Ahmed Şükri Efendi Takımı1
Seyyid Ahmed Şükri Efendi Takımı1
Ismailbek Efendi Takımı1
Sayrtay Hacı Takımı1
Peşto KabilesiHalil Efendi Takımı23
Veys Efendi Takımı1
Fetheddin ve İsa Efendi Takımları2
Musa Efendi Takımı2210
Kumu KabilesiAbdülgani Efendi Takımı10455
İsa Efendi Takımı21
Veys Efendi Takımı1
Abdürrahman Efendi Takımı12
Kemü Kabilesiİsa, İmam Molla ve Numan Efendiler Takınılan66


Kemükanlı KabilesiAbdülgani Efendi Takımı11516
Kayluz KabilesiHaris ve Seyyid Mihri Efendi Takımlarından451973
Devlet Hacı Efendi Takımları33
Haris ve Çomak Efendi Takımlarından11
Seyyid Mihri Efendi Takımlarından1
Canik KabilesiNaib Musa Efendi takımından11
Karamirza KabilesiHoca Molla Ahmed Efendi Takımı33
Tökel Togay Ka­bilesiKadı Ahmed ve Yusuf ve Mamay Efendi takımlarından215
Ismailbek ve Hanefi Efendi takımlarından102
Karamirzaoğlu Takımından1
TOPLAM24461305

l. Orak, Kasay, Nevruz ve Karamirza kabileleri

Orakoğulları, Kasay, Karamirza ve Nevruzoğulları kabileleri adlarını Nevruz Mirza, Kasay Mirza, Karamirza ve Orak Mirzadan alırlar. Zira Nogay kabileleri genellikle Emir Edigü oğullarının şahsında teşkilatlanmaları hase­biyle liderleri olan Edigü neslinden mirzaların adlarıyla adlandırılmışlardır. Mirzalar, Emir Edigü oğlu Nureddin oğlu Vakkas oğlu Musa Mirza neslin- dendirler.

Orakoğulları:
Musa Mirza’nın Seyyid Berke kızı Şerife Sultan Hatundan; Mamay, Alçağır, Togan ve Şaydak olmak üzere dört oğlu vardır.
Alçağır erken yaşta ölmüştür. Alçağır oğlu Orak amcası Mamay Mirza’nın himayesinde bü­yümüştür. Umdetü’l-Ahbâr’da bu nesilden gelen mirzalarla ilgili birkaç olay­da Orak ve Mamay isimlerinin birleştirilerek Orak-Mamayoğullart ifadesi­nin kullanılması söz konusu birlikteliğin sonucu olmalıdır.
Orak’ın nesli Akkirman Adası’ndaki Orakoğullarıdır. Sahip Giray döneminde Akkirman’a yerleştirilmişlerdir.
Orak’ın Gazi ve Karaşay adlı iki oğlu vardır.
Karaşay’ın oğulları Ali, Azamat ve Biy Mirzadır ve 1748de Akkirmanda Orakoğulları olarak bilinenler bu Karaşay’ın oğullarıdır.
1608-1751 yılları arası Kırım Kadı Sicil Kayıtlarına göre Kırımda Orakoğullarinın bulunduğu yer­ler; Temur Hacı, Açalı, Taraklı, Abaklı, Çelil, Yeni Turan, Güneş, Lur, Ak Mehmed Mirza, Beğ Mirza Köyleri ve Akkirmandır.
19. yüzyılda Osmanlı topraklarına göç edip burada iskân edilen Nogaylardan Eskişehir/Alpu Esen­ce Köyü’nde bir sülale vardır. Sakarya/Merkez Kalaycı Köyü ndeki Akkirman Adası’ndan gelen Nogaylar ve Tekirdağ/Muratlı Ballı Hoca Köyü’nde iskân edilenler Orakoğullaridır. Adanada iskân edilen Orakoğulları, Şemseddin ve Revan Efendi takımlarıdır.

Kasayoğulları:
Musa Mirza’nın oğlu Şaydak’ın Boran Gazi Beğ ve îslam Mirza adlı iki oğlu vardır, Akkirman Adası’ndadırlar.

–          Boran Gazi neslinden gelenlere Akkirman Adası’nda, Gazioğlu adı ve­rilmiştir.

–          îslam Mirza’nın (karısı Şirin kızı Fatıma Hanım Hatundan doğan) oğlu ise Kasaydır ve bu soy Kasayoğulları olarak bilinir.
1748de Kasayoğullan’nm bir kısmı Kırım içindedirler
ve yine bu yılda Akkirman Adası’nda köylü ara­sında yaşayan; Sarı Adalu Kantemür, Kanglı Mirzası olan El-hac Narıt gibi büyük mirzalar Kasayoğludur.
1786 yılı arşiv kayıtlarına göre Demirkapı’ya yakın mahalde bulunan Kasayoğlu kabilesinin 20 bin civarında süvarisi bu­lunmaktadır.

Kasay Bey’in beş oğlu vardır; Abdullah Mirza, Kasbolat Mirza, Kanmehmed Mirza, Seltan Mirza, ve Nevruz Mirza olmak üzere.

Adanada iskân edilen Kasayoğlu kabilesinin kayıtlı olduğu belgeye göre; Nevruzoğlu kabilesi ümerasından Hacı Timurbek Kasayoğlu takımından olup 7 hane 41 nüfus ile akrabalannın yanında iskân edilmeyi istemişler ve gönde­rilmişlerdir. Buna göre Kasay, Nevruzoğlu kabilesinin içinde alt grubu gibi ifade edilmiştir. Ancak Nevruzun oğulları arasında tespit edebildiğimiz bir Kasay yoktur. Bu ifade de aşağıda ifade edileceği üzere Nevruz Mirza’nın Kasayoğullarını Kubandan Kabartay’a göçürmesi etkili olmuş olmalıdır. Bir başka belgede; Kasalay Kabilesinden Hoca Timurbek takımında 12 hane 68 nüfus Adana’da iskân edilmeyi istemiş ve gönderilmişlerdir. Bu belgedeki Ka­salay adı Kasay olmalıdır.

Nevruzoğulları: Nevruz Mirza yukarıda da ifade edildiği üzere Ka­say Bey’in oğludur. îki eşi vardır ve her iki eşinden olan oğulları Nevruzoğulları olarak ifade edilmişlerdir. Bu nesilden gelen Kalavlar muteberdir. 1786 yılı kayıtlarına göre Kuban Nehri’nin kollarından Laba Nehri civarında bulunan Nevruzoğulları’nın süvari sayısı 8 bin civarındadır.
Çerkeş Beğzadesi Hatundan; Bahadır Mirza, înayetşah, Bahadırşah, Dav! ve Musa adlı oğulları vardır.
Câdîk Hanım Hatundan; 10’dan fazla oğlu vardır, îkitemür, Mehmedşah, Hatâguzuk ve Tokta Küçük isimlerini tespit edebildiklerimizdir.

Kasay Bey’in oğulları Seltan ve Nevruz Mirzalar 1640 yıllarında Küçük Nogaylann liderleridir. Ruslar, Kalmuk ve Kabartay Çerkesleri vasıtasıyla Kasayoğulları’nı Kubandan göçürüp, Kabartay ve Terek Nehri ötesine iskân etmişlerdir.
Daha sonra Kalmuk Hanı Dundukombu ve Moskov vekilleri gelerek Hacı Tarhan’a göndermişlerdir

Kasbolat, Abdullah ve Nevruz Mirza’nın oğulları dağılıp, perişan olmuşlar, Kuban’a kaçarak, Kabartay’a iltica etmişlerdir. Çünkü Kabartay beyi Kaytuka oğlu Arslanbek, Nevruz un yeğe­nidir. Arslanbek, dayısı Nevruz ve oğullarına sahip çıkmış ve Kuban tarafına geçirmiştir. Nevruzoğullarının Osmanlı topraklarına göçleri Kuban boyun­dan olmalıdır. Zira 17. ve 18. yüzyılda Kuban boyundadırlar.

17. yüzyılda, Kırım Hanlığı’nda, Adil Giray’ın H. 1075de (M.1665) Kırım tahtına çıkması esnasında vuku bulan İslam Ağa’nın tahriki ile Sefer Gazi Ağa’nın katli meselesinde arada kalan Karaçi beylerinden Şirin Mirzalar ve Şirin baş beyi Mengli Giray Kazak çıktıkları zaman Kubanda bulunan Nevruz Mirzaya gelmişlerdir. Kasayoğlu Nevruz Mirza Kuban Nehri üzerindeki Kaplu adlı kasabadan 6 saat yukarıda kale gibi bir şeranpu yaptırmış ve burada sa­kindir. Kazak çıkan Şirin Bey ve mirzaların himaye edilme talebini endişeyle karşılayan Nevruz Mirza, Kırım Han’ına isyan eden Osmanlı Devleti’ne de isyan etmiş sayılır. Biz göçmeyi bırakıp buraya yerleştik, onlara sahip çıkar isek bura­da oturamayız demiştir. Ancak oğulları Kırım’ın asıl sahibi Karaçi Beyleridir ve bizden yardım talep ediyorlar. Eğer bugün onlara yardım etmez isek yurtları­nı aldıklarında bize dostluk göstermezler diyerek babalarını ikna etmişler, hal­kı toplayıp, Kabartay semtlerine Eş-Akayık Karatup adlı yere göçmüşlerdir.
Evliya Çelebi Nisan 1666da Çerkeş topraklarında Hatukay Vilayeti’nde Nev­ruz Mirza Tatarlarının, Kuban boyunda yerleşip, Çerkeslerden kız alarak kardeşlik ilişkisi içinde olduklarını ve 10 bin asker, 6 bin obadan oluştuğunu bildirmektedir. Öte yandan Mehmet Giray Han’ın Nevruz Mirza adına yap­tırmış olduğu kalenin fiziksel yapısı hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Bu kale, topçusu, dizdarı, neferi olmayan ve muhafazasını Nevruzoğullarının yaptığı, Kalmuk saldırılarında çoluk çocuklarını doldurup korundukları Nevruzkirman Kalesidir. Yine Hatukay toprağında Çerkesler için imar edil­miş Akupskirman Kalesi’nde de Nevruzoğulları iskân edilmiştir.

Adolf Berje tarafından 1860 yılında yapılan tespite göre Nevruz Nogayları, Kuban’ın sol kıyısında Ubejinsk ve Tiflissk stanitsaları arasında yaşa­mışlardır. Navruz Nogayları bütün soydaşları arasında en savaşçı olanlarıdır. 1822 yılında Laba ötesine geçmişler ve Ruslara karşı savaşmışlardır. Ancak 1823’de Laba ötesine düzenlenen Rus harekâtı sonucu bir kısmı tekrar Kuban’a dönmüş, diğer kısmı ise orada kalarak büyük bir köy kurmuşlardır. En önemli aileleri Mehmet ve Selim Girey Sultanlar, Dovletseyler, Biberdler, Beymurzalar, Cetişkullar, Kaplan Neçeler, Uruslardır. Adı sayılan bu Nogay topluluklarından başka Urup’ta Sultan adıyla bilinen bir Nogay köyü vardır ancak sonra yok olmuştur.

1860da Nevruzoğlu Kabilesi’nden 34 hane 242 nüfus Halep’te iskân edil­mek istemişler ve gönderilmişlerdir.
Afyon/Çay ilçesindeki Ortaköy’e Nogayların Navruzurı (Navruzul?) adı verdikleri görülmüştür. Bu Nogay mu­hacirlerinin Nevruzoğulları ndan olması kuvvetle muhtemeldir. Daha sonra bu köyden ayrılıp Armutlu ve Orhaniye köylerine yerleşmişlerdir.
Adanada iskân edilen Nevruzoğulları; Edikbek, Şemseddin, Revan ve Abdülveli Efendi takımlarına mensuptur.

Karamirza Kabilesi: Karamirza kabilesi, yukarıda verilen Kasay Mirza’nın beş oğlundan biri olan Kasbolat Mirza neslindendir. Kasbolat Mirza’nın oğulları; Arslanbek, Köbek ve Kara Mirzadır. Kasbolat Mirza’nın nes­linden gelen mirzalara Kasbolatoğlu denmektedir.

Evliya Çelebi Kalmık tazyikinden kaçıp, Kabartay’a sığınan Arslan Beğ Tatarı’ndan bahseder ki Kasbolatoğullart’mn Kalmuk saldırıları sı­rasında kardeşi Nevruz Mirza ile birlikte Çerkeş topraklarına geçtikleri bilgisine dayanarak Evliya Çelebi’nin bahsettiği Arslan Beğ’in, Kasbolatoğlu Arslanbek olduğunu söyleyebiliriz.

Berje, 1860 yılında Kuban’ın sol kıyısında yaşayan ve başlarında Karamurza ailelerinin bulunduğu Karamurza Nogayları’nın varlığından bahset­mektedir.

Karamurza Nogaylarının, Kasbolat oğlu Kara Mirza neslinde geldiğini söyleyebiliriz. Zira daha erken dönemde (1782 tarihli belgeye göre) Laba Nehri üzerinden Kuban’ı geçen Rus askerlerince Nevruzoğulları, Karamirza- oğullan ve Kasbolatoğulları na. gece baskını yapılmıştır.

16 Ekim 1860 tarihli belgeye göre Karamirza Kabilesi Adanada Sarıbah- çe adlı yerde iskân edilmişlerdir. Bölgedeki Avşar Aşireti, Refekah Cemaati ve Hacılar oymağı ile sorunlar yaşamışlardır. Zira muhacirlerin iskânı sıra­sında iskân mahallerinde bulunan aşiretler ve cemaatler arazileri vermemek için muhacirlere sorun çıkarmışlar, iskânları engellemeye çalışmışlardır. Adanada iskân edilen Karamirza kabilesi; Hoca Molla Ahmed Efendi’nin takımıdır.

2.    Mankıt (Mangıt) Kabilesi

Mangıtlar, Deşt-i Kıpçak’ta Türk boylarıyla karışıp îslamlaşan bir Moğol kabilesidir. Moğolların efsanevi ataları olan Alan-koa’nın evlatlarından Nirunlara -ışığın oğlu-pak nesile bağlanan Mangıtlar Alan-koa’nın yedinci gö­bekten torunu Tumine’nin dokuz oğlundan en büyüğü Caksu’nun; Nuyaktin, Urut ve Mangkut adlı üç oğlunun kendi isimleriyle birer uruğ teşkil etmele­riyle ortaya çıkmıştır. Tayciutlarla yaşayan Mangıtlar’dan Huyıldar Seçen’in takipçileri Cengiz Han’a katılırken, kalanların büyük bir kısmı Cengiz Han’ın Tayciutları yenmesinden sonra öldürülmüştür. Cengiz oğullarının ulusları­nın tamamında bir miktar Mangıt var ise de ağırlıklı olarak Cuçi ulusu içe­risinde yer almışlardır. Altın Orda Hanlığı’nda îdil Nehri’nin iki tarafında, Aral Gölünden Sibir’e kadar olan bölgede yaşamışlardır. Emir Edigü’den sonra torunu Vakkas döneminde Ebu’l-hayr Han’ın saltanatında önemli rol oynamışlar, Vakkas oğlu Musa döneminde Şeybani Han’ı desteklemişlerdir.

Girişte de ifade edildiği üzere XV. yüzyılda îdil Nehri’nin doğusun­da, Yayık ve Cim (Emba) nehirleri sahasında Sirderya’ya kadar göç eden uruğlar Altın Orda Hanlığı’nın sol kol uruğlarıdır ve Şirin, Arın, Kıp­çak, Argun, Alçın, Katay ve Mangıt olmak üzere Yedisan adıyla bilinmek­tedir. Yetmiş bin kazgan anlamına gelen Yedisan uruğlarından Şirinler başta olmak üzere ilk dördü Kırım tarafına göçmüşlerdir, kalanlar ise Nogay-Mangıt adı ile anılmışlardır. Nogaylann doğu kaynaklarında Mangıt ola­rak bilinmeleri Emir Edigü’nün Mangıt lideri Kutlu Kıya Beg’in oğlu olma­sı hasebiyle Nogay Ulusunda hâkim ulusun Mangıtlar olmasındandır.
       Öte yandan Mangıtlar sadece Nogay ulusunun oluşumunda yer almış değillerdir. Kazan, Özbek, Karakalpak, Kırgız, Başkır, Türkmen, Yakut, Tatar, Kırım Tata­rı, Hakas, Altay uluslarının oluşumunda da etkin rol oynamışlardır. Mutlaka vurgulanması gerek bir diğer husus ise Nogay mirzaları Mangıt değildir. Emir Edigü neslindendir ve Emir Edigü ise Altın Orda coğrafyasının İslâmlaşma­sında etkin rol oynayan Baba Tökles neslinden olup, şeceresi Hz. Ebubekir’e dayanmaktadır.

1620’de Kalmuklar tarafından sürülünceye kadar Mangıtlardaki önem­li bir kitle îdil ve Emba Nehirleri arasında kalmışlar ve Kalmuk sürgünüyle bunların büyük bir kısmı Kuzey Kafkasya’ya göçmüş ve burada sadece Nogay olarak anılmışlardır. Kalanlar ise Hive, Harezm bölgesine giderek buradaki siyasi mücadelede etkin rol oynamışlarıdır.

Mangıtlar 1748’de Seltan Mirza’nın nökerleri olarak kayıtlara geçmiştir. Seltan Mirza ise yukarıda ifade ettiğimiz üzere Kasay Bey’in; Abdullah Mirza, Seltan Mirza, Kasbolat Mirza, Kanmehmed Mirza ve Nevruz Mirza adlı beş oğlundan biridir. Seltan Mirza’nın neslinden gelenlere Seltanoğlu denir. Nevruzoğullan ile kardeş kabiledir. El-Mirza ve Tenakmat (Tenahmed) adlı 2 oğlu ve l’de kızı vardır. Altıayakoğlu, Kızılbayoğlu, Aksüyürı ve Nartaylak adlı Mangıtlar, Seltanoğulları nın nökerleridir. Şirin El-hac Cantemür Beğ, Seltan Mirza’nın kızından doğmuştur. Ruslar, Kasay oğullarını Kubandan göçürdükleri esnada Seltanoğlu1ndan Musal oğlu Çolak Bahadır’ın oğlu Murad Şah Mirzayı ve di­ğerlerini de Moskova’ya götürmüşlerdir. Adanada iskân edilen Nevruzoğullan, Kasayoğulları ve Mangıtlar (ki Mangıtlann başlarında Seltan Mirza neslinden mirzaları olmalı) göçlerde ve iskân edilirken birlikte hareket etmiş olmalılar.

12 Eylül 1860 tarihli belgeye göre; Mangıt ve Pesnad kabilelerine mensup 311 hane 1818 nüfus Adanada iskân edilmek üzere gönderil­mişlerdir. 23 Ağustos 1860’da 43 hane 287 nüfus Mangıt kabilesi men­subu Peşto ve Kıpçak kabileleriyle birlikte Adana’ya gönderilmişlerdir. Adanada iskân edilen Mangıtlar, Mirzabek, Battal, Şemseddin, Gazikul Mir­za, Abdülaziz, Ahmed, Gazikul Ağay, Sağanay, Sevindik, Rahmet, Yasinbet Efendilerin takımlarına mensupturlar.

3.     Peşto (Beştav) ve Kumu Kabileleri

Peştav, beş dağ demektir. Kabartay sınırında olup batı tarafında Kuban Nehri’nin bulunduğu ağaçlı bir ova içinde beş adet yüksek dağ, bir­birine yakın yaratılmış, sanki her biri bir kalıptan çıkmış gibi ortada­ki dağ hepsinden sivri ve yüksek diğer dördü daha alçak ve yassıcadır.

Kuma Nehri, Kafkasyada Dağıstan bölgesinin kuzeyinde yer alır, Ha­zar Denizi’ne dökülür ve Kuban’a yakın bir bölgeden doğar. Gerek Kuma Nehri, gerekse Beşdağ çevresinde yaşayan Nogay kabilelerinin isimleri ge­nellikle arşiv belgelerinde karşımıza çıkmıştır, Kırım yerli kaynaklarında yer almaz. Ancak bu bölge adlarının yanı sıra bu kabilelerin başlarında­ki Edigü nesli mirzalardan gelen bir kabile ismi olmalıdır. Osmanlı top­raklarına yapılan 1859-62 yılları arasındaki büyük Nogay göçüyle Tür­kiye topaklarında iskân edilen Nogaylardan Peşto Kabilesine mensup olanlar; Adana, Konya, Çankırı, Serez, Karasi/Sultançayırı, Hüdavendigar/ Karahisar-ı Sahip, Kütahya, Tekfurdağı-Hayrabolu’da iskân edilmişlerdir. Adanada iskân edilen Peşto kabilesi; Halil ve Veys Efendi takımlarıdır. Kumu kabilesi ise; Fetheddin, îsa, Musa, Veys, Abdürrahman ve Abdülgani Efendi takımlarındandır.

4.    Kelembet (Kelmembet) Kabilesi

Kelembet kabilesinin adı, Hakan Kırımlı’nın proje çalışmasıyla saha araş­tırmasına dayanarak hazırladığı eserinde Kelemet olarak ifade edilmiştir. Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak Dr. tezimizde Kelmit olarak okuduğu­muz bu kabile adı, yine Osmanlı arşiv belgesi cenaze defin masraf defterinde ——– şeklinde yazılmış olup Kelmit değil Kelembet olarak okunmalıdır. Nogay kabilelerinin adlandırılması konusunda hazırladığımız çalışmadan ve Nogay muhacir nüfus defterlerindeki adların okunmasından yola çıkarak bu adın Kelmembet Mirzanın adından geldiğini düşünüyoruz.
         Kelmembet Mirza da Musa Mirza neslindendir. Musa Mirzanın Hanzade Hatundan oğlu İsmail oğlu Tenakmat’ın Yediçekioğlu olarak bilinen yedi oğlu Nogaylar’ın mirzalarıdır. Tenakmat’ın yedi oğlundan biri olan Ormembet’in kabilesi Ormembetoğullart olarak bilinir. Ormembet’in Ali, Şaydak, Arslan ve Kara Kel Membet adlı dört oğlu vardır 1859 sonrası yaşanan göç ile Türkiye’ye gelen Nogaylardan Ormembetoğullart Kabilesi mensupları bugün Adana/Ceyhan Yılankale köyünde bulunmaktadır. Ormembet’in oğlu Kara Kelmembet, 1623’te îsmailoğlu Tinbay Mirza’nın beyliği döneminde nureddinlik maka­mına getirilmiştir. Kara Kel Membet’in Vakkas ve El-hac Bekmirza adlı iki oğlu vardır. Vakkas’ın oğlu Tokta Küçük, Tokta Küçük’ün oğlu Nureddin, Nureddin oğlu Ten Akmat’tır. El-hac Bekmirza’nın oğulları ise El-hac Yusuf, îşterek ve Kan Mirzadır. Adanada iskân edilen Kelembet kabilesi; Hacı Ah­med, Hacı Serin Gazi, Seyyid Ahmed, Abdürrahman, Kelembetbek, Süley­man, Abdülgaffar, Ahmed Şükri, îsmailbek, Sayrtay Hacı Efendi takımlarına mensupturlar.

5.    Kuşbak(Kıpçak) Kabilesi

Gerek defin masraf defterinde gerek diğer arşiv belgelerinde karşımı­za sıklıkla çıkan bu kabile ismine, Nogayların kabilelerine dair en ayrıntılı bilgiye ulaştığımız Umdetul-Ahbârda ulaşamadık. Ancak arşiv belgelerinde aynı guruptan bahseden iki ayrı belgenin birinde Kıpçak diğerinde Kuşbak olarak verilmesi, bu kabile isminde değişim olup olmadığı fikrini gündeme getirmiştir. Zira Nogayların Yedisarı kabile ismi bugün Kulu çevresindeki Nogayların dilinde Cestarı olarak karşımıza çıkmıştır. Tatarcadaki y yerine c kullanılması ardından ortadaki 5 ve t harflerinin metateze (göçüşme) uğ­ramasıyla; Yedisan-Cetisan-Cetsan-Cestarı olmuştur. Bundan hareketle Kıpçak-Kıpşak-Kışpak-Kışbak-Kuşbak dönüşümü olmuş olabileceği üzerinde durulabilir.

       Ancak kesin ifade edilebilmesi için ı-u dönüşümünün Türkçe- Tatarca dil yapısı açısında izaha ihtiyacı vardır. 

Kuşbak kabilesinin Kıpçak olabileceğini gösteren bir diğer olasılık, Kıp­çak mirzalarının tespitidir. Kırımî’ye göre Canmembetoğulları Kıpçak Mir­zalarıdır. Canmembet Trepavlov’a göre Ormembet’in oğludur. Yukarıda Kelembet (Kelmembet) kabilesinde ifade ettiğimiz üzere Ormembet Mirza’nın oğulları, Canmembet ve Kelmembet nesli kabilelerin birlikte hareket etmiş oldukları ve Adana çevresinde iskân edildikleri muhtemeldir.

Sonuç

Rusya’nın 1859’da Kafkaslardaki müridizm direnişini kırmasının ardın­dan bölgede başlattığı kolonizasyon politikasından etkilenen bölge halkların­dan biri de Nogaylardır. Kuban Nehri, Kuma Nehri ve Beşdağ çevresinde bu­lunan Nogay kabileleri dinlerini muhafaza etmek adına Osmanlı Devleti’nin himayesini talep etmişlerdir. Kırım üzerinden Osmanlı topraklarına ulaşmak üzere yola çıkan Nogaylar, yüz binlerce insanın katılacağı büyük bir göç dal­gası başlatmışlardır. En yoğun Nogay iskânı Adana başta olmak üzere Konya ve Ankara çevresine yapılmıştır.

Kabileler halinde hareket eden Nogaylar sahip oldukları bozkır-kabile kültürlerini muhafaza ederek, 3-4 bin kişilik müstakil köyler kurularak iskân edilmek istemişlerdir. Muhacirlerin kendilerine yetebilir olmasını planlayan Osmanlı Devleti, onlara araziler tahsis ederek ziraata alıştırmak istemektedir.

Bu amaçla söz konusu büyüklükteki köylerin kurulması ve arazi tahsisine yetecek boş yer bulmak gerekmektedir. Arazi tespiti için görevlendirilen Erkan-ı harbiye zabiti Ali Rıza Efendi’nin hazırladığı rapor ve harita doğrultu­sunda Adana Eyaleti’nde Nogay muhacirlerinin iskânına uygun büyüklükte boş arazi bulunması üzerine muhacirler gemilerle Mersine gönderilmişler ve Tarsus’ta geçici iskân edilmişlerdir. Erkan-ı harbiye binbaşısı Tevfik Efendi’y- le birlikte, bekleyen muhacirlerin temsilcileri bölgeyi gezerek Ceyhan Neh­ri’nin iki yanında iskân edilmeyi kabul etmişlerdir.

Rusların Kuban boyunda ilerlemesinden ilk etkilenen Nogay kabileleri bölgedeki, Nevruzoğulları, Kasayoğlları, Karamirzalar, Kelmembetoğulları, Mangıtlar (Kasayoğlu Seltan Mirza nesli), Peşto, Kumu ve Kuşbak kabileleri olmuştur. Nitekim Osmanlı topraklarına ilk ulaşan Nogay grupları Adana Eyaleti’ne iskân edilmişlerdir.

En az 25 bin Nogay muhacirinin iskân edildiği Adana, Ceyhan çevresin­de Nogaylar tarafından kurulduğu bilinen köyler; Altıkara, Büyük ve Küçük Mangıt, Çakaldere, Çiftlikat, Kelemeti, Kılıçkaya, Mercimek, Sirkeli, Toktamış, Yılankale’dir. Karadeniz’in kuzeyinde bozkır kültüründe yılkı süren, savaşçı bir ulusun halkı kısa süre içinde kendilerinden beklenildiği üzere zi­raata alışmışlar; buğday, arpa, darı ve hatta pamuk üreterek bölge üretimine katılmışlardır. Ancak iskândan bu yana çeşitli hastalıklar ve göçlerle bugün Adana çevresinde müstakil bir Nogay köyü kalmamıştır. Kalabalık ve sağlık­sız yolculukların yanı sıra, Adana ve çevresinin bataklık sorunu salgın has­talıklara zemin hazırlamaktadır. Öte yandan bölgenin havasıyla uyum sağla­yamayan Nogaylar, bozkır-kabile kültürünün kendilerine sağladığı hareket kabiliyetiyle çevre bölgelere göçmüşlerdir.

Hocaları liderliğinde hareket eden Nogaylar için, iskân kayıtlarında bü­yük kabile isimlerinin yanı sıra takım isimleri ön plana çıkmaktadır. Söz konusu isimler doğru tarihi bilgilere sahip olmanın kıymeti oranında, sahip olunan kültürel değerlerin anlamlandırılması ve geride bırakılan coğrafya ile bağların kurularak köklere ulaşılması açısından da ehemmiyetlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar