0 Comments

NOGAYLAR VE MOLOÇNAYA NEHRİ1 BÖLGESİNE İSKÂNLARI (1790-1860) (KONARGÖÇERLİKTEN YERLEŞİK HAYATA) Молочный=SÜT

 Hacı Murat ARABACI*

1783 yılında Kırım’ın işgal edilmesiyle Rusya, hem Karadeniz’de Osmanlı

Devleti’ne karşı çok büyük bir adım atmış hem de Kafkaslar istikametine daha emin

adımlarla yürümeye başlamıştı. Bölgenin güvence altına alınabilmesi için de Nogayların

sürülmesi gerekiyordu. Sürgün kararına Nogaylar tepki gösterince Rus Generali Potyömkin,

A. V. Suvorov’un komutasındaki Rus birliklerini Nogayların üzerine göndererek 1 Ekim

1783 tarihinde büyük bir katliam yaptırdı (Aliyeva & Asker, 2012).

                  Nogayların hayatında yaşadığı en büyük değişimlerden birisi Moloçnaya bölgesine göç

etmeleri sonucunda meydana gelmiştir. Bu durumu Sergeyev (1912) şöyle ifade etmektedir:

Altun Orda’nın büyük mirasçıları kimseye baş eğmeden gururla dünyanın en hızlı atları

üzerinde yemyeşil güney Rusya bozkırlarında asırlarca hür olarak, kahramanca yaşadılar.

Rus topraklarına akınlar yapıp, Rus köylerini yaktılar. Ancak 18. yüzyılın sonunda onların

ihtişamlı dönemi sona erecek ve Nogaylar sekerât (ölüm öncesi) dönemine girecektir.

Böylece o zapt edilemeyen muhteşem savaşçıların ellerinden ok ve yayları alınacak, yerine

saban ve tapan verilecektir.

                 Rusya destekli Kalmık istilaları, mırzaların kendi aralarındaki anlaşmazlıklar ve kuraklık

gibi sebeplerle otlak bulmakta zorlanan Nogaylar, Kırım yarımadasına yakın Perekop

bölgesine göç etmişler, ancak orada da Zaporojyalı Kazakların saldırılarına maruz

kalmışlardı. 1646’da Zaporojya Kazaklarının büyük bir saldırısına uğrayan Kırgız

Nogaylarından küçük bir kesim (Kırgızlar), Melitopol bölgesine geçerek ve Ağustos ayında

Moloçnaya Nehri yakınlarına yerleşmişlerdir. (Gribovskiy, 2006, Skalkovskiy, 1867).

Diğer taraftan Kalmık idaresinde kalan Nogaylar ise eski otlaklarını kaybettikleri ve can

güvenliği olmadığından Kırım Hanlığı’na sığınmaya çalışıyordu. Bu durumu fark eden

Rusya, Nogayların askeri gücünün Kırım ordusunu güçlendireceği ve hatta Nogayların

Kafkasya’da Rusya’ya karşı savaşan Müslümanlara destek vereceği endişesiyle bu göçü

engellemeye çalışıyordu. Bunun için Ruslar İtil Nehri’nden başlayıp Ten Nehri’ne, oradan

da Kuzey Karadeniz kıyılarına kadar olan tüm bölgeyi kontrol altına alarak göç yollarını

kapatmışlardı.

                Nogayların Moloçnaya Nehri civarında yerleşmesinde, 18. yüzyılda Osmanlı Devleti ile

Rusya arasında yaşanan askeri ve siyasi hadiselerin birinci derecede tesiri olmuştur. Şöyle

ki, 1700 yılında imzalanan İstanbul Antlaşması’yla getirilen yeniliklerden biri,

demarkatsiya, yani sınırların net ve açık bir şekilde işaretlenip görsellerle belirlenmesi

kararıdır. Buna istinaden kurulan komisyon, 1705 yılında Osmanlı-Rusya (Zaporojya-Kırım)

sınırını net bir şekilde belirlemiştir. Sınırlar kesin bir şekilde belirlenince taraflar arasında

karşılıklı olarak kimse toprağını serbestçe terk edemeyecek, yer değiştiremeyecek ve izinsiz

sınır ihlali yapılamayacak olup, buna uymayanlara büyük cezalar uygulanacaktır.

(Gribovskiy, 2006). Demarkatsiyadan en çok etkilenen kesim hayvan sürülerine otlak

bulmak için o güne kadar bozkırda serbestçe ve sınır tanımadan dolaşan Nogaylar olmuştur.

Bu uygulamadan sonra adeta Rusya sınırları içerisine hapsolunmuşlardır.

Nogayların Rus tebaası yapılmasında tesiri olan bir diğer hadise de, 1768-1774 Osmanlı-Rus

Savaşı’dır. Rus ordusu Larga ve Kartal Ovası muharebelerinde, Kırım Hanlığı ve Nogaylarla

desteklenmiş Osmanlı ordusunu yenmiş, Osmanlı Tuna ötesine çekilmek zorunda kalmış,

Akkerman, Bender ve İzmail kaleleri kuşatılmıştır. O sırada Rus birliklerinin II. Ordu

başkomutanı olan Kont Pyötr Ivanoviç Panin, daha önceki görevleri esnasında Nogayların,

Kırım ve Türk ordusu için ne kadar önemli olduğunu, onların Rusya’ya ve Kazaklara ne

kadar büyük zararlar verdiklerini öğrenmişti. Kont Panin, “Moskova’nın duvarlarında bile

hala baskınlarının ve soygunlarının izleri duran, Rusya’nın en korkunç düşmanı

Nogaylardan, o doyumsuz avcı ve soygunculardan, Rusya’yı ebediyen kurtarmak için”

(Skalkovskiy, 1867, 366) bir plan yapmış ve bu planını Zaporojya ordu komutanı

Kaspişevski’ye gönderdiği 12 Ekim 1769 tarihli bir mektupla anlatmıştır. Buna göre, an

itibarıyla Dinyester bölgesinde Rus birlikleri hâkimiyeti sağlamış, Osmanlı Ordusu

Nogayları geride bırakarak Tuna’nın ötesine çekilmiştir. Tuna ve Dinyester arasında

yaşayan ve her zaman ilk imhaları yapmakla görevli olan bu Tatar orduları, şimdi hiçbir

koruma olmaksızın tek başlarına kalmışlardır. Zor durumda olan bu insanlarla anlaşıp onları

Rusya tarafına çekmek, hem Osmanlı ve Kırım ordularının en önemli gücünü ellerinden

almak olacak hem de Rusya’yı yüzyıllardır uğraştıran ve ne kadar zarar verebileceklerini

ispatlayan, doyumsuz, kana susamış, barbar, vahşi savaşçıların belasından kurtaracaktır.

Bunun için de çok milletli bir yapısı olan Zaporojya ordusu bünyesinden, Tatar ve Türk

dillerini ve geleneklerini bilen güvenilir birkaç kişiyi bulmak ve onlar vasıtasıyla Nogaylarla

iletişime geçmek gerekmektedir. Bunun yanı sıra ordudan iki üç kişi seçerek, bizim iyi

bildiğimiz diğer yolları, yani hem aracılara hem de Nogaylardan halkı ikna edebilecek

kimselere iyi para vermeyi de denemek lazımdır. Bu kişiler, şu an içinde bulundukları

durumdan dolayı zaten hoşnutsuz olan Nogaylara, Rus imparatoriçesinin iyi niyetini, onlara

saldırmak gibi bir düşüncesinin olmadığını, onların da esasen Rusya ile savaşmak

istemediklerine inandıklarını, ama Türklerin ve Fransızların kışkırtmalarından dolayı Rusya

ile aralarının bozulduğunu anlatacaklardır. Nogaylara şunu da belirtmek gerekir: Eğer

Nogaylar kabul ederlerse, imparatoriçenin koruması altına girecekler, şu ana kadar

işledikleri suçtan cezalandırılmayacaklar, Türk kötülüğünden kurtulacaklar, özel bir halk

olarak tüm irade ve özgürlüklerinde serbest olarak yaşayacaklardır. Nogayların da Kalmık

ve Kabarday-Balkar halkları gibi özel kanun ve yönetmelikleri olacak, imparatoriçenin

kutsal asası altında tüm özgürlüklerin tadını çıkaracaklardır (Skalkovskiy, 1867).

General Panin’in bu planını Koşevoy çok beğenir ve aracılar vasıtasıyla 5 Temmuz 1770’te

Nogay mırzalarıyla müzakerelere başlanır. Nogaylar adına, Yedisan Ordası’nın başı Tanay

Ağa ve 5 büyük kabilenin temsilcisi olan mırzalar; İslam Mırza, Mamay Mırza, Temur

Sultan Mırza, Yedisan Ordası’ndan Cuma Hacı Mırza ve Bucak veya Akkerman

Ordası’ndan Cami Mambet Mırza, ellerinde müzakerelere hazır olduklarını bildiren bir

mektupla katılırlar. Kısa bir süre sonra Bucak Ordası’na mensup 27 ve Yedisan Ordası’na

mensup 20 mırzanın daha rızasının olduğunu bildiren ikinci bir mektup verilir ve

görüşmelere başlanır. Yeni katılan kabile liderleriyle müzakereci sayısı da artmıştır.

Görüşmelere Yedisan Ordasından Mırza Bey Oğlu Mambet, Salmanşah Oğlu Mehmet,

Tanay Ağa, Çaban Ağa, Munay Ağa, Aklı Ağa, Düşembi Ağa, Elbundu Ağa, Agali Ağa

Efendi; Belogorodsky Ordasından, Han Mambet Bey Oğlu Can Mambet Mırza, Ali Murzin

oğlu Çaban Mırza, Hacırudin Hacı, Kurban Ali Künbaşa, Tipiş Ağa, Satlı Ağa, Antokay

Ağa, Ak Mambet Ağa, Mengleli Ağa katılmışlardır (Skalkovskiy, 1867).

Nogayların elinde Ruslara karşı hiç bir kozları yokken, üstüne bir de müzakereler esnasında,

15-16-17 Eylül 1770’te, Bender Kalesi’nin Rus birlikleri tarafından ele geçirildiği haberi

gelir. Osmanlı ve Kırım kuvvetlerinin çekilmelerinden sonra Nogaylar tamamen Ruslarla

baş başa kalınca Rus tarafı da tavır değiştirmiştir. Nogay müzakerecilerin isteği üzerine

Kont Panin, ele geçirilen 809 Nogay esirini serbest bırakmış ve 25 Eylül 1770’te görüşmeler

anlaşmayla sona ermiştir. Kont Panin, General Voyeikov’a yazdığı bir mektupta çabalarımız

başarıyla taçlanmış, Yedisan ve Belogorodskaya Ordaları, ayrıca Bucak Tatarları Osmanlı

vatandaşlığından ve gücünden tamamen yüz çevirmiş, dahası onların Rus imparatorluğuyla

ebedi dostluğa ve ittifaka girmeleri, Camboyluk (Jambuylut) ve Cedişkul gibi diğer Nogay

kabilelerinin de hatta belki de bütün Kırım’ın Rusya’ya itaat etmeye hazır oldukları

hususunda bir umut verdi demiştir (Skalkovskiy, 1867).

Söz konusu mektupta, General Voyeikov’dan anlaşma sağlayan Nogayların, bir an önce

Rusya topraklarına geçirilmesi için hazırlıkların yapılması da istenmişti. Daha önce

sürüldükleri topraklara, yani Kamenka Nehri’nden Azak’a kadar olan bozkırlara gitmek için

Dinyeper’den geçileceği, bunun için gemi ve feribotların, ayrıca yiyecek ve su ihtiyaçları

için gerekli malzemelerin hazırlanması istenmişti. Ekim 1771’de serbest bırakılan 809 esire

ek olarak 11794 Nogay transfer edilmişti, ancak bu sadece ilk kafile idi ve bu sayı gittikçe

artacaktı (Skalkovski, 1867; Sergeyev, 1912).

Nogayların Rus vatandaşlığına geçmesi Rusları çok mutlu etmiş, bu durum Nogay

ordusunun pasifleşmesi, savaş sahnesinden bozkıra geri dönmesi olarak nitelendirilmişti.

“Yedisan ve Bucak Ordalarının bize tabi olmaya karar vermeleri bu savaşın en büyük

kazancıdır” (Sergeyev, 1912, s. 13) diyen Çariçe II. Yekaterina, bir emir yayınlayarak onlara

kolaylık sağlanması istiyordu. 13 Eylül 1771 tarihli bu emir şöyledir:

Antik çağlardan beri en büyük arzumuz Kırım’ın bizim gölgemizde olmasıdır. Tanrı, bizim için geniş Tatar bölgesini himayemize vererek, ebedi bir ittifaka girmelerini sağladı. Bölge sakinleri sığırlarını Perekop hattının ötesine sürmek ve otlatmak için izin istediler, onların bu isteklerini küçümsemeden merhametimizi gösterdik. Onlara Perekop hattının diğer taraflarında da her türlü hayvanlarını otlatmak için izin verdik. Nogaylar Zaporojya ordumuzun sakinlerinden daha düşük bir rütbede olacaklar ve onlarla geçineceklerdir. Bu süre zarfında hayvan hırsızlığı ve tacizlerin olmaması için onlara imparatorluğumuzun iyiliklerini göstereceğiz ve Tatarlar tarafından bir suçişlenirse onu da komutanlara bildireceğiz (Skalkovski, 1867, s. 373).

Yukarıdaki talimatnamede de görüldüğü gibi, Osmanlı Devleti ve Kırım Hanlığı’nın en

hayati yıllarında, Rusya’nın en yetkili ağzından Kırım’la ilgili hayalleri dile getirilmekte ve

her fırsatta kardeşlik, eşitlik gibi söylemlerin sıkça yapılmasına rağmen, Nogayların Zaporoj

Kazakları’ndan daha aşağı bir seviyede vatandaşlık hakkına sahip oldukları da gayet açık bir

şekilde belirtilmiştir.

28 Ocak 1772 yılında yine Çariçe II. Yekaterina tarafından Nogay Ordası başkanı Can

Mambet Bey’e bir takdirnamenin yanı sıra bir kılıç hediye gönderilmiştir. Ayrıca tüm

Yedisan mırzalarına ve tüm halka hitaben bir de mektup yazılmıştır. Mektupta Rusya’nın

muzaffer ordusunun yardımıyla Nogayların yabancı köleliğinden kurtuldukları, kimseye

bağlı kalmadan özgür bir Tatar bölgesi oluşturulacağı, hali hazırda bölgede yaşayan

sakinlerin Tatarlarla iyi ilişkiler kurması gerektiği, her türlü yardımın kendilerine yapılacağı

gibi çeşitli vaatler dile getirilmiştir (Sergeyev, 1912; Skalkovski, 1867).

Ancak bu takdirnamelerden ve verilen sözlerden kısa bir süre sonra gelişen siyasi hadiseler,

Nogaylara hiçbir şeyin bekledikleri gibi olmadığını göstermiş, Osmanlı Devleti’yle Rusya

arasında patlak veren yeni bir savaş, Rusya’nın Nogaylara karşı tavrının tamamen

değişmesine sebep olmuştur. Nogayların, din kardeşlerinin yanında yer almalarından ve

kendilerine karşı gelmelerinden endişe eden Rusya, onları Ural steplerine sürgün etmeye

karar vermiş ve bunu da sanki kendi istekleriymiş gibi göstermeye çalışmıştır. Bunun

üzerine Nogayların bir kısmı Kafkasya’ya kaçmaya çalışmış, ancak arkalarından gelen Rus

birlikleri büyük bir kısmını öldürülmüşlerdir (Sergeyev, 1912).

Bu hadise ile yeniden başlayan düşmanlığı bitirmek isteyen Potyömkin, Yedisan Ordası’nın

lideri Bayezid Bey ile görüşmüş ve onun yardımıyla bin civarında Nogay ailesini Azak

Denizi’nin güneyindeki Eiskiy steplerine yerleştimiştir. Fakat Potyömkin’in endişesi henüz

sona ermemiştir. Çünkü Kafkasya’da Ruslara karşı devam eden milli mücadele hareketine

Nogayların katılması ihtimali vardır. Bu sebeple, 1784-1790 yılları arasında bölgeye 2 bin

aile daha getirilmiştir. Bu ailelerden bir kısmı Kafkasya Türkmenlerinin ve halen Hazar

Denizi boyunca dağınık göçer hayatı yaşayan Nogayların arasına, bir kısmı da Moloçnaya

Nehri’nin sol tarafına yerleştirilmiş ve Azak Denizi’nden Moloçnaya Nehri’ne kadar olan

tüm bölgede yaşayan Nogayların başına da hükümete yakın biri olan Halil Aga mırza olarak

görevlendirilmiştir. Halil Aga, Moloçnaya Nehri bölgesinin aynı zamanda ilk komutanıdır

ancak onun görevi çok uzun sürmemiş, 1793 yılında Bayezid Bey lider olmuştur (Sergeyev,

1912, Skalkovskiy, 1867).

Böylece Nogayların hayatında yeni bir dönüm noktası daha başlamış olup hükümet 1 Mart

1792’de bir emir yayınlayarak, Nogayların yerleşik hayata geçirilmesini, bunun için gereken

imkânların sağlanmasını ve ikna edilmelerini istemiştir. Nogaylara 285 desyatin4

işlenebilir,

67776 desyatin de tarıma elverişsiz toprak tahsis edilmiştir. Bu araziler, Berda Nehri’nin

Azak’a döküldüğü yerlerden başlayıp, deniz sahili yukarı steplerinden Moloçnaya Nehri’ne,

oradan da Tokmak Nehri’nin yukarılarına kadar ulaşmaktaydı. Bu arada 1793’te Anapa’nın

işgalinden sonra, 22 Ekim 1795’te Kafkas Dağları ve Stavropol şehri yakınlarında bulunan

Georgivsky bölgesinden, 27 Ekim 1795’te ise Kuzey Osetya’da bulunan Nogay Kızlarsky

bölgesinden binlerce Nogay, Moloçnaya bölgesine getirilip iskân edilmiştir. Böylece 18.

yüzyıl sonunda Nogay halkının nüfusu tahminen 4500 hane yahut 14 bin kişi civarında

olmuştur. 1805 yılında Bayezid Bey’in hazırladığı bir cetvelde ise 16053 kişi olarak

gösterilmiştir (Sergeyev, 1912; Skalkovski, 1867).

4 1 desyatin: 1.093 hektar

Rusya’nın, Nogayları konargöçer hayattan toprağa bağlı yerleşik düzene geçirme planları

uygulanmaya başlanmıştır. Bunun için kabilelerin her birine köyler oluşturulmuş, köylerden

başlayarak en yetkili makama kadar yerel idari birimler tesis edilmiş, toprağı işlemeleri için

gereken alet, tohum vs. tedariki yapılmış, belli bir vergi sistemi kurulmuş, ürünlerin

pazarlanması için gerekli pazar ve ticari yapılanma yapılmıştır.

1793’te Yedisan Ordası’nın lideri Bayezid Bey, tüm Nogayların başı yapılarak kendisine

dvoryan (soylu) unvanı verilmiş ve ekibiyle birlikte maaşa bağlandı. Onun yaşadığı yer,

Nogayların yerel yöneticilerinin merkezi olmuştur. Altında çalışan görevli personel

şunlardan oluşmaktadır: müdür, yazı işleri sorumlusu, yazı işleri memuru, tercüman ve altı

tane mahkeme görevlisi. Bu personel üç ordadan seçilmekte, Bayezid Bey tüm aulların

(köy) yöneticisi olup, aulların bağlı olduğu dört tane de volostnıyı (en küçük yerel idareci)

bulunmaktadır. Her aulda birer tane sodnik (askeri birlik komutanı), ikişer tane desatnik

(köy polisi), Volostlarda ise volostnoy golova denilen idareci ve yazı işleri memuru

bulunuyordu. İlk üç volosta toplam 43 aul bağlıdır: 

Akkerman-1 Aulu, 

Akkerman-2 Aulu,

Altoul Aulu, 

Ahıl Hocalar, 

Aslıkşi Aulu, 

Ay Tamgalı Aulu, 

Argaglı-1, 

Argaklı-2, 

Bürküt-1,

Bürküt-2, 

Beyseul, 

Bavurdak, 

İmir Tobal, 

Kislik-1, 

Keneges-1, 

Keneges-2, 

Kagaç-1,

Kökbas, 

Kanglıgarı, 

Köndaguzlı, 

Kancigalı, 

Kagaç-2, 

Köyasul, 

Mesit, 

Nevkus, 

Oymaut,

Onik, 

Ormanci, 

Sasıktogun, 

Temirgoca, 

Tulga, 

Togalı, 

Tüyüşke, 

Şavkay Mişkir, 

Şavklı-1,

Şavklı-2, 

Şanşeklı, 

Şınbaday, 

Yagandaşekli, 

Yantsogur, 

Şoyut Cüret, 

Yogartamgalı, 

Esebey,

Yedinokta 

(Sergeyev, 1912, Skalkovskiy, 1867).

Bayezid Bey ayda iki defa Nogayların durumuyla ilgili Mariopol’deki polis şefine ve yerel

mahkeme başkanlığına rapor yazmakla yükümlüdür. Bunun haricinde merkezi idare kendi

adamları vasıtasıyla da Nogaylar hakkında bilgi temin etmektedir. Bu raporlardan birinde

Nogayların Bayezid Bey’den memnun olmadıkları, hatta kendi halklarından olan bir idareci

de istemedikleri, çünkü Bayezid Bey’in hala eski kabile kanunlarına göre hüküm verdiği

yazmaktadır. Aullara bölüştürülen toprakları kendi aralarında pay eden ve artık toprak sahibi

olan Nogaylar, baharda ve yazda göçer hayatına devam etmekte kararlıdır. 1804 yılında

bölgeyi teftiş eden vali yardımcısı, bunların hala göç ettiklerini, göç yerlerine doğru dürüst

ulaşım imkânı olmadığını, bundan dolayı aralarında pasaportsuz olan ve kaçak durumunda

olanların rahatlıkla barınabileceğini, ayrıca hala sürekli hareket halinde olduklarından,

polislerin aullardaki gücünün zayıf olduğunu, kısacası Nogayların yeni hayatının eskisinden

çok farklı olmadığını rapor etmiştir. Bunun üzerine Tavriçeskaya Valisi Jegulin, Nogaylara

buğday ve darı tohumu dağıtılmasını, ekiminin yaptırılmasını ve tarım malzemeleri

verilmesini istemiş ise de Nogaylar tarım yapmaya hiç istekli olmamışlardır (Sergeyev,

1912). Çünkü bir Nogay mırzası için tarımla uğraşmak zül sayılmaktadır (Tavkul, 2013).

Vali Jegulin’in talimatı istikametinde tohumluk arpa, buğday ve darı dağıtılmıştır. Darıyı

yiyecek olarak çok kullanan Nogaylar kendileri için darı ekerken, Jegulin’e verilecek

raporda idare edecek kadar arpa ve buğday ekmişlerdir. 1803 yılına ait bir raporda, dağıtılan

tohumluk buğday ve arpa ile, alınan ürün mukayese edildiğinde tohumluk dağıtılanın daha

fazla olduğu belirtilmiştir. Öte yandan yine aynı raporda hayvan sayıları da yer almış olup,

buna göre Nogayların elinde 81500 sığır, 29310 at, 21700 koyun ve 5025 keçi mevcuttur.

Ayrıca bir yılda 16 bin 380 kg. tereyağı, 2570 at ve inek derisi, 5 bin kg. da koyun yağı

satmışlardır (Sergeyev, 1912, Skalkovkiy, 1867). Bu durum göz önüne alındığında

Nogayların hayvanlarını bırakıp tarla ekmeye gönüllü olmadıkları görülmektedir.

Nogayların kendi içlerinde hala kabile yapısını sürdürmekte direndiklerini düşünen Rusya,

Kuzey Karadeniz sahilinin Rus İmparatorluğu’na entegrasyonu için bu küçük etnik

toplulukların kendi öz teşkilatlanma biçimi ve öz yönetim hakkının kaldırılması

tartışmalarına başlamıştır (Gribovskiy, 2006).

1800 yılı itibarıyla özel statülü yönetim biçimine tabi olan Nogayların devlete karşı

mesuliyetleri şunlardır: posta hizmeti için gerekli posta araçlarının her türlü bakımı, posta

görevlilerinin geçimlerinin sağlanması ve ordunun ısınma ihtiyacı olan yakacak temini.

Ayrıca Kırım’da yeni başlanan bir kışla inşaatına para toplanması istenmiştir. Ancak

Bayezid Bey, 1799 kışının çok sert geçtiğini, bundan dolayı 40 bin hayvanın telef olduğunu

ve iflas etmiş vaziyette olduklarını bildirmiş, bu paradan muaf tutulmalarını istemiştir. Eğer

muaf tutulmayacaklarsa da, devletin onlara vadettiği 12 bin ruble parayı aldıktan sonra

ancak istenen bu bedeli ödeyebileceklerini iletmiştir. Devlet yetkilileri ise bu talep

karşısında yeni kararlar almışlardır. Buna göre 1800 yılında başlayan toprak vergisi

toplanacak, bunun karşılığında ise bazı vergilerden muaf olunacaktır. 1000 kişilik Kazak

askerinin tüm geçimini, onların at, elbise ve bütün askeri mühimmat ihtiyaçları Nogaylar

tarafından sağlanacak, bunun karşılığında ordunun yakacak ihtiyacından muaf olacaklardır.

Posta, yol, köprü ve diğer vergiler devam edecektir (Sergeyev, 1912, Skalkovskiy, 1867).

Bu gelişmeler karşısında Bayezid Bey, Nogayların hem askerlikten muaf olabilmesi hem de

1000 kişilik Kazak askerinin ihtiyacının karşılanma yükünden kurtulabilmesi için 16

Temmuz 1801 yılında İmparator I. Paul’a başvurarak üç maddelik yeni bir teklif mektubu

sunmuştur (Skalkovski, 1867). Buna göre eski çağlardan beri at üzerinde yaşayan

Nogayların her zaman asker bir halk olduğu bilinmekte olup, doğal yapılarının gereği ve

kendi istekleri nedeniyle bu tür bir hizmete hazır oldukları bildirilmiştir. Zikredilen üç

madde şu şekildedir:

1. Rusya’daki diğer yabancı yerleşimciler gibi Nogaylar da, kişi başına vergiden

(kelle vergisi) ve askere alınmaktan muaf olabilmek için 1000 kişilik bir ordu kurarak

çarlığın hizmetine sunmayı taahhüt etmişlerdir.

2. Nogaylara, daha önceden Kuban’ı terk edip Kafkas hattına giden ve yurtdışında

(Türkiye’de) dolaşan diğer Nogayları bu bölgeye getirebilmek izin istenmiştir.

3. Devletin ekonomisine ve zenginliklerine katkı sağlamak için sığır yetiştiriciliğinin

yeniden güçlendirilmesi istenmiş, bunun için yeterli miktarda toprak (otlak) tahsis

edilmesi talep edilmiştir.

Bu teklifler arasında yer alan Nogay-Kazak birliğinin kurulması teklifi kabul edilmiş ve 5

Ekim 1802’de Don Kazak alayları örnek alınarak, 500’er kişilik iki alay oluşturulması,

alaylara mırzaların komutanlık etmesi, bu askerlerin kıyafet ve silahlarının Nogaylar

tarafından karşılanması kararlaştırılmıştır. Ancak Nogaylar Herson askeri valisine

başvurarak, bu konuda istekli olmadıklarını, Bayezid Bey’in kendilerini zorla askere almak

istediğini bildiren şikâyet mektubu sunmuşlardır. O zaman Bayezid Bey ve birkaç mırzanın

bu teklifi hükümete yaranmak için yaptığı anlaşılmış ve durum silsile halinde yazışmalarla

Çara kadar bildirilmiş ve sonunda bölgeye bir teftiş heyeti gönderilmiştir. 1804 yılı

Ağustos’unda hazırlanan teftiş raporuna göre, Nogaylar askerlik yapmak istemediklerini,

hatta askerliktense köylü olmaya razı olduklarıni, Kırım Tatarları ve komşuları olan

Kırgızlar gibi tarımla uğraşmayı ve buğday ekmeyi kabul ettiklerini bildirmişlerdir.

(Sergeyev, 1912; Skalkovkiy, 1867). Bunun üzerine Mariopol polis şefi, Bayezid Bey’i

halkı yurtdışına göçe zorladığı ve kışkırttığı gerekçesiyle şikâyet etmiş, Herson Askeri

Valisi General Rosenberg, şikâyeti incelemek için bizzat kendisi bölgeye gitmiş ve

Nogayların toplu şekilde Tavriçeskaya Valiliği’ne başvurarak pasaport almak istediklerini,

birçoğunun aralarında para topladıklarını ve mallarını apar topar sattıklarını öğrenmiştir.

Bunun üzerine de Bayezid Bey 18 Kasım’da görevden alınıp Herson’a sürülmüş, yerine de

Polkovnik (Albay) Trevogin görevlendirilmiştir (Sergeyev, 1912).

Nogayların bu davranışı, General Rosenberg’i, ilk fırsatta yurtdışına gidebilecekleri

konusunda endişeye düşürmüş ve bunun için onların bağlılığını sağlayacak yeni tedbirler

almaya sevk etmiştir. İlk olarak kurulmaya çalışılan askeri birlik tamamen lağvedilmiş,

Nogay alayına ait sancağın en yakın askeri birliğe teslim edilmesi gerektiği bildirilmiş,

silahların da satılıp ihtiyaçlar için harcanmasını emretmiştir. Bayezid Bey, halk arasında

etkisini kırmak için sürgün edilmiştir. Nogay-Kazak ordusunun lağvedilmesinden sonra

Bakanlar Kurulu, İmparator I. Alexander’ın 13 Mayıs 1805’te onayladığı Nogayların

Yönetim Sistemi Yönergesi’ni yayınlamıştır. Buna göre Nogaylar Kırım Tatarlarıyla her türlü

hak ve sorumlulukta eşit hale gelmiş, vergi, ekspeditsiya kaldırılmış ve Nogayların idaresi

Tavriçeskiy Valiliği’ne bağlanmıştır. Onların daha sıkı gözetim altında tutulmaları için

Nogay Ordalarının Piristavası (Rus hükümet temsilcisi) adıyla bir Rus memur atanmış olup,

bu memurun görünürdeki maksadı Nogayları korumak, onların kendi içlerinde sükûneti

sağlamak ve o bölgede kanunların uygulanması ve emirlerin yerine getirilmesi için

çalışmak, senede iki kez molla, mırza ve aksakalları toplamak, özellikle aulları sık sık

gezerek kaçakların bu aullarda saklanmasını önlemektir. Ayrıca bu yönetmelikle tüm

Nogayların yazılı izin almadan bir yerden bir yere gitmeleri de yasaklanmıştır. Nogaylara

aul başlarını seçme yetkisi verilmiş, aynı zamanda ufak tefek mahkemelik işlerde kendi

aralarındaki anlaşmazlıkları kendilerinin çözmesi konusunda mırza ve mollalara yetki

verilmiş, fakat büyük davalarda Melitopol’deki mahkemeye başvurmaları gerektiği

söylenmiştir (Sergeyev, 1912; Skalkovkiy, 1867).

11 Kasım 1805 yılında Tavriçeskiy Valisi Mortviyiç tarafından İçişleri Bakanı Graf

Koçubey’e verilen rapora göre Nogayların yeni durumu şu şekilde beyan edilmiştir: Büyük

verimli topraklar dağıtılmasına rağmen son derece sefil halde yaşadıkları görülmüştür.

Onlara komşuları olan Alman Menonitleri5 örnek almaları ve kendilerine güzel bir ev

yapmaları, su kuyusu kazmaları ve daha çok buğday ekmeleri tavsiye edilmiştir. Nogaylar

buna razı olmuş ve hükümet yardım ederse ev inşa edeceklerini söylemişlerdir. Vali,

hükümetten onlara ev inşası için gereken yardımın yapılacağı, ayrıca belirlenecek merkezi

konumdaki 11 köye cami ve mollalar için lojman, çocuklar için de okul yapılacağı sözünü

vermiştir. Bakanlıktan gelen izin üzerine şu köyler belirlenmiştir: 

Yedi Nokta (Şimdiki adı Konstantinovka), 

Tüyüşke (Georgiyevka), 

Nevkus (Alexandrovka), 

Burkut (Tihonovka),

Şeklıy (Yeliseyevka), 

Kislik (Noskrisenka), 

Aslıkşı (Dianovka), 

Kandauzlı (Novopalovka),

Yugartamgalı (Dimitriyevka), 

Aytamgalı (Sofiyevka) ve 

Eki keneges (Novovasilievka)

(Sergeyev, 1912; Skalkovkiy, 1867).

İçişleri Bakanlığı’nın desteğini alan Vali Trevogin, kerpiçten evler yapılması için inşaatlara

başlanmasını emretmiş ise de, Nogayların atalarından gelen ananevi kibitkalarını taşınmaz

bir eve değişmeye isteksiz oldukları gözlemlenmiştir. Nihayet çalışmaların ilk neticesinde, 1

0cak 1807 yılında bölgede 8 tane cami, 8 tane molla lojmanı ve 1 tane köy odası yapılmıştır.

Rus yönetimi Nogayları ürkütmeden ve kızdırmadan ama mutlaka evlerin yapılmasını,

gerekirse 11 köyle sınırlanan diğer inşaatların da artırılabileceğini ve konunun sıkı bir

şekilde takip edilmesini istemiş, ayrıca Nogayların ev sahibi olmalarını zorlamak için ev

yapmayanlara ülke içinde gezmek için bile pasaport verilmeyeceği kararını almıştır. Tüm bu

baskıların neticesinde 1 Ocak 1811 tarihinde 67 köyde 4043 ev yapılmış, sadece 669 kibitka

kalmıştır. Ancak 1812 Nisan’ında bölgeyi teftiş eden Vali çok şaşırtıcı bir hadiseye şahit

olmuştur: Nogaylar Rusların baskı ve yıldırmalarından bıkıp evleri inşa etmişler, lakin yeni

inşa ettikleri evler yerine yanındaki eski kibitkalarında yaşamaya devam etmişlerdir. Teftiş

eden De Mezon adlı Fransız asıllı Rus yetkilisi köylülere çok sinirlenmiş, tüm kibitkalarının

5 Hristiyanlığın faklı bir mezhebine mensup oldukları için ülkelerinden kaçıp Rusya’ya sığınan bir grup (Keleş& Kılıç, 2017).

yok edileceği ve evlerine yerleşmeleri gerektiği konusunda tehdit etmiştir. Nihayet 19

Temmuz 1812’de volost başlarına bütün kibitkaların ateşe verilmesine dair bir emir gelmiş

ve bu emir uygulanmıştır. Bozkırın rüzgârı, Nogayların gözyaşlarına karışan kibitkaların

küllerini savururken, köylerden yükselen alevler de adeta onların yüzlerce, binlerce yıldır

süren özgür, konargöçer hayatlarının ve altın günlerinin kül edildiğinin haberini vermektedir

(Sergeyev, 1912).

Moloçnaya Nehri bölgesine, 26 Kasım 1806’da Kuban bölgesinden 494 kişi, 12 Eylül

1807’de ise Bucak Ordası Yedisan Nogaylarından 6404 kişi kendi rızalarıyla yerleşmek

üzere getirilmiştir. Ancak gelenlerden 3945 kişi bu bölgeye iskân edilmiş, geri kalanlar ise

Herson ve Yekaterinaslovsk bölgelerine gönderilmiştir. Yeni gelenler eski Nogay aullarına

yerleştirilmiştir. Bu göç, Nogayların Moloçnaya Nehri’ne son toplu göç dalgası kabul

edilmiştir. İleriki yıllarda bireysel ya da küçük gruplar halinde gelenler olmuş ise de

kalabalık bir göç bir daha yaşanmamıştır. 23 Ekim 1812’de Bucak Ordası’ndan gelen

Nogaylar, bilinmeyen bir sebeple Türkiye’ye göç etmişlerdir. Çünkü onların bu bölgeye

gelmeden önce Rus tarafıyla imzaladıkları bir anlaşmaya göre istedikleri zaman Türkiye’ye

dönme hakları vardır ve bu hakkı kullanmışlardır. Resmi kayıtlar toplam 3199 kişinin göç

ettiğini göstermektedir (Sergeyev, 1912).

Kibitkaları yakılıp zorla kerpiç evlere yerleştirilen olan Nogayların bir an önce tarım

yapmaları konusunda sürekli emirler gönderilmiştir. Ancak bölge sorumlusu Graf De

Mezon’un tarım yapmaya zorladığı Nogaylar, onu hayvancılığın geliştirilmesi yönünde ikna

etmeye çalışmışlardır. Nitekim 1812-1822 yıllarına ait raporlar mukayese edildiğinde,

devletin her türlü destek ve zorlamasına rağmen Nogayların buğday yetiştiriciliğinde on yıl

boyunca henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bile yeterli buğday üretmedikleri, buna

karşılık hayvanlarının sayısının sürekli arttığı görülmüştür (Sergeyev, 1912). Bunun yanı

sıra De Mezon, Nogayları yerleşik hayata alıştırmak için onlara evlerini kireçle boyamayı,

avluların temizliğini, tuz gölünden kamış hasatı yapmayı öğretmeye çalışmış; meyve bahçesi

yapmaları ve mezarlıkların ağaçlandırılması için fidan dağıtımı yapmış; bunları yapmayanlar

için de cezalar uygulamıştır. Tüm bu çabalar her defasında Nogayların protestosuyla karşılık

bulmuştur (Sergeyev, 1912).

1812-1819 yılları arası Nogaylar için huzursuzluk yılları olmuştur. Bir yandan Bucak

Ordası’nın Türkiye’ye gidişi onları etkilerken, bir yandan da 1812 yılında zorla askere alma

ve Nogaylardan 500 kişilik bir birlik oluşturulması emredilmiş, gerekirse zor kullanılacağı

bildirilmiştir. Sonuçta çaresiz kalan Nogayların çocukları zorla askere alındığı için köylerde

huzursuzluk meydana gelmiştir. Her ne kadar gönülsüz olsalar da değişikliklere uyum

sağlama konusunda son derece kabiliyetli olan Nogaylar, 1821 yılına gelindiğinde istemeden

de olsa yerleşik hayata geçmiş, çiftçilik ve bahçecilik işini öğrenmişlerdir. Hükümet,

bölgedeki yerleşimlerin idare merkezi olması ve ticareti canlandırmak için bir şehir kurmaya

karar vermiş, 1821 yılında Yedi Nohta aulunun bulunduğu yere Nogaysk adıyla bir şehir

kurulmuştur. 1830’da dabu şehre bağlı Berdansk (Berdi-Nogaysk) limanı açılmıştır.

Nogayların köylerini bırakıp ticaret yapmaları için şehre yerleşmeleri teşvik edilmiş, 1826

yılının Mart ayında bu şehirde ilk defa Nogaylar için bir de okul açılmıştır. Ancak Rus dili

ve Hristiyanlığın öğretildiği bu okula kimse çocuğunu vermemiş, bunun üzerine hükümet

çocukların zorla okula kaydedilmeleri yönünde emir vermiştir. 1832 yılında okulda 23

Nogay, 10 tane de diğer milletlerden olmak üzere 33 öğrenci kaydolmuş ise de çocukların

çoğu okula devam etmemiştir. Aynı yıla ait raporlarda yerleşik hayata geçme sürecinin

tamamlandığı, şehirde bazı mağazaların açıldığı ve yeni vergi sistemlerinin hayata

geçirildiği belirtilmiştir. Lakin raporlarda her şeyin normal olduğu belirtilmesine rağmen

Nogaylar arasında yayılan bir haber büyük bir heyecana sebep olmuştur: Türkiye’nin

Kırım’ı tekrar fethedeceği ve Nogayların Türkiye’ye göç edeceği haberi. Yaşanan bu

heyecan üzerine Rus idaresi telaş içinde 24 Ağustos 1832’de yeni bir karar alarak,

Nogayların özel statülü yönetim şeklinin kaldırılması ve diğer tüm Rus vatandaşlarla aynı

kanuna tabi olması kararını almıştır. Bu kararla 1832 yılında Nogaylar için yeni bir devir

başlamıştır (Sergeyev, 1912).

Rus yönetimi, Nogayların yerleşik hayata tamamen uyum sağladıkları ve devletin

kontrolüne girdikleri düşüncesiyle onlara Rus vatandaşlığı statüsü vermiş ise de Nogaylara

hiç güvenmemiştir. Onların kalplerinde Türkiye’ye gitme arzusunu sürekli canlı tuttuklarını

düşünüyor ve içlerine yerleştirdikleri adamları vasıtasıyla gözetim altında tutuyordu.

Nogaylar cenahında ise hala Rus kanunları yerine kendi törelerinin hükümleri uygulanıyor,

Rus okuluna ve kurulan şehre iyi gözle bakılmıyordu. Sadece yapılan limanda diğer

milletlerin tüccarları sayesinde ciddi bir ticari canlanma meydana gelmiştir (Sergeyev,

1913). Sürekli yeni arayışlarda olan Rus yönetimi, 1 Ocak 1841 yılında Berdansk

Limanı’nın bulunduğu yeri ayrı bir şehir yaparak Nogaysk şehrinden ayırmıştır. 7 Ocak

1842’de ise senato kararıyla daha önce var olan Dnepropetrovskiy ve Melitopolskiy’e ilave

olarak, Berdanskiy adıyla üçüncü bir ilçe kurulmuş ve Nogay köyleri de bu ilçelere

dağıtılmıştır.

Kırım Harbi, hem Kırım Tatarlarının hem de bölgede yaşayan Nogayların hayatında en

önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Çünkü o tarihten sonra kitleler halinde

Türkiye’ye göçler başlamış, bu göç dalgası II. Dünya Savaşı sonuna kadar aralıklarla devam

etmiştir. Bölgeden gönderilen raporlara bakıldığında 1853-1856 arasında Nogaylar, diğer

Rus vatandaşları gibi savaş sebebiyle orduya toplanan yardımlara katılmış; para, at, büyük

baş hayvan, kıyafet vs. bağışında bulunmuştur. Resmi belgelerde bu şekilde yazmasına

rağmen halk arasında durum tam tersi olup, Rus karşıtı fikirler hızla yayılmıştır. Bilhassa

savaş döneminde Rusya aleyhtarı söylemlerinden dolayı Kırım’dan bu bölgeye sürgün

gönderilen Tatarların gelmesiyle Nogaylar arasında da anti Rus bir milli hareket baş

göstermiştir. Buna karşılık Rus tarafının bakışlarında ve davranışlarında sertlik dikkati

çekmiştir. Savaştan sonra Nogayların kuzeye sürgün edileceği söylentisi ile artan

huzursuzluğun üzerine bir de yerel yönetici ve polislerin keyfi tutumları, zorla vergi adı

altında haraç toplamaları ve okula giden çocukların orada karşılaştığı kötü muamele

eklenince Türkiye’ye göç etme fikri iyiden iyiye kafalarında yerleşmişti. Tam bu esnada

1859-1860 yılı kışında Kafkaslardan Türkiye’ye göç etmek için yola çıkan 16 bin Kafkas

Nogayı’nın, kışı geçirmek için bu bölgeye gelmesi, adeta Moloçnaya Nogaylarını da teşvik

etmişti (Sergeyev, 1913). Böylece büyük bir heyecanla altı ay içinde on binlerce Nogay’ın

Türkiye’ye göçü gerçekleşmiş ve Moloçnaya Nogaylarının bu bölgedeki serüvenleri sona

ermiştir.

Görüldüğü gibi, 19. Yüzyılın ilk yarısında Nogayların yüzlerce yıldır sürdürdükleri hayat

tarzı olan konargöçerlikten yerleşik nizama geçiş süreci, kendi rızalarının dışında, merkezi

otoritenin baskısıyla ve sancılı olmuştur. Ancak bu süreç değerlendirilirken Nogaylar ne

kadar zorunlu bir kültür değişimine maruz bırakılmış olsalar da, bu topluluğun çok kısa bir

sürede yeni hayat tarzına geçişte gösterdiği olağanüstü adaptasyon hızı ve kabiliyeti dikkate

alınmalıdır. Yüzlerce yıl bozkırın zor şartlarıyla mücadele ede ede gelişen ve adeta genlerine

sirayet etmiş olan bir azim ve kuvvetli irade ancak bu kadar kısa sürede bu adaptasyonu

başarabilirdi. Yerleşik hayata geçişten kısa süre sonra Türkiye’ye göç etmiş olmalarını da,

bu yeni hayat tarzına uyum sağlayamamaktan dolayı bir kaçış olarak değil, siyasi ve kültürel

esaretten hürriyete yapılmış bir hicret olarak değerlendirmek sağlıklı olacaktır. Nitekim

Ukraynalı tarihçi Gribovskiy (2006), Nogayların bu süreçte gösterdikleri başarıların ve

keşiflerin Ukrayna’nın yerli halkı tarafından öğrenilip uzun yıllar kullanıldığını şöyle ifade

etmektedir:

18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın ilk yarısında, Nogay halkının Karadeniz bozkırlarının zorlu

koşullarına uyum sağlamak için geliştirdiği ekonomik becerileri ve adaptasyon yöntemleri,

tarımsal kolonizasyon süreci sırasında Ukrayna köylüleri tarafından öğrenilip kullanılmıştır. Farklı

ekonomik-kültürel değerlerin taşıyıcıları arasında, halkın donanımını belirgin bir şekilde

zenginleştiren kültürel bilgi paylaşımının çeşitli biçimleri vardır. Mera kullanım şekli bilgisi başta

olmak üzere, hayvancılık organizasyonlarındaki becerileri, konut ve çiftlik binalarının inşaatı (tın,

kurin, turluchnıy budınok) samanla karıştırılıp yapılan kerpiç binalar gibi Nogay halkının maddi

kültürünün değerli unsurları Ukrayna göçmenlerinin ve köylülerinin yaşamlarına girmiştir.

Özellikle ilk dönem Karadeniz bozkırı koşullarında tarım ekonomisinin kurulmasında da

Ukrayna’nın Güney bölgesinde yaşayan yerli Ukraynalıların kültürlerinde Nogay göçebe

kültürünün unsurları bulunmaktadır. Örneğin, Nogaylarının alışkanlıklarına benzeyen, Zaporojya

Kozaklarının derin çukurlarda (oruz) tahılı muhafaza etmeleri veya ortak işleri için imecenin

(toloka) kullanılması. Böylece Nogaylar, Ukrayna’nın güneyindeki bölgesel maddi kültürün

oluşumunu etkilemiştir. Sonuç olarak, Kuzey Karadeniz bölgesinin eski dönemleri

değerlendirilirken, o bölgenin kendi kültürel geleneği ve yerel sosyo-politik oluşumları olmayan

bir çöl, “Vahşi Alan” (Dıke Pole) olduğu şeklindeki yaygın inanışla bağdaşmaz. (Gribovskiy,

2006, 210)

Bilhassa Batılı oryantalistlerin ve bazı Rus tarihçilerin iddia ettiklerinin aksine, binlerce yıl

Karadeniz’in kuzeyinde yaşamış olan Türk soylu konargöçer toplulukların, bölgeye bir

medeniyet mirası bırakmadan gittikleri düşüncesinin doğru olmadığını bu cümleler net

olarak ortaya koymaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar