AZ KONUŞURLU BİR TÜRK DİLİ: NOGAYCA ve NOGAYLAR ÜZERİNE
Birsel Karakoç Uppsala University

‘Nogay’ adının 1270-1299 tarihleri arasında Altınorda devletinde büyük nüfuz kazanmış olan, Go- çi’nin torunlarından Emir Nogay’ın adından gelmiş olması kuvvetli bir ihtimal olarak kabul edilmekte (bk. ör. Caferoğlu 1983; Schmitz 1996; Alpargu 2007) ve kelimenin kökeninin Moğolca olduğu ve bu dilde ‘köpek’ anlamına geldiği de ileri sürülmektedir. Ayrıca, daha önceki ‘Mangıt’ etnik adının zamanla kaybolarak yerini ‘Nogay’ adına bıraktığı da bilinmektedir. Bununla birlikte, ‘Mangıt’ adının bugün hâlâ Türkistan’da da kullanılmaya devam ettiğini görmekteyiz. Türkiye’de yaşayan Nogayların ‘Tatar’ ya da ‘Nogay Tatarı’ olarak adlandırıldıkları da görülür. Rusya’nın Astra- han bölgesinde yerleşik olan ve kendilerini etnik açıdan Nogay olarak nitelendiren gruplar vardır. Bunlar ‘Karagaş Nogayları’, Tatarlar tarafından ‘Karile Nogayı’ olarak adlandırılan ‘Yurt Tatarları’ ve ‘Alabugat Tatarları’dır (bk. Arslanov 1997a; 1997b; 1997c).
Son zamanlara kadar geleneksel, konar-göçer bozkır kültürünün yerleşik hayata uzanan özelliklerini toplumsal hayatın farklı alanlarında belirgin bir şekilde sürdüren Nogaylar, Sünni Müslü- mandırlar. Ağırlıklı olarak et ve süte dayalı beslenme kültürü, hayvancılığa bağlı geçim kaynakları, büyük aile yapısı, göçebe hayat tarzının Nogaylarda günümüze yansıyan özellikleridir. Nogaylar ancak 18. yüzyıldan itibaren yerleşik hayata geçmeye ve buna bağlı olarak tarım ile uğraşmaya başlamışlardır, ancak ekonomileri günümüzde de temelde hayvancılığa dayanır (bk. Alpargu 2007: 173-226).
Nogay kültürünün temel taşıyıcı unsurları arasında yer alan sözlü edebiyat geleneği toplumsal hayatta, etnik ve kültürel yapılanmada önemli bir işlev görür. Sözlü edebiyat ürünü olan destanlar sayesinde Nogay tarihinin pek çok ayrıntısı halkın ortak belleğinde silinmeden canlı kalabilmiştir. Destanlar dışında sözlü edebiyatın diğer ürünleri olan yırlar, sıklar, yatlawlar, tolyawlar, boz- lawlar, besik yırları’, aytıslar, ertegiler, takpaklar ve yumaklar da Nogay kültürünün günümüze kadar devamlılığında etkin rol oynamıştır (bk. Dzanbidaeva & Ogurlieva 1995). Nogayların 15. yüzyıldaki kahramanlık destanı ozanlarından (yıraw) Asan Kayyılı ile Sal-Kiyiz, 16. yüzyıl ozanı Dosmambet Azawlı ile 17. yüzyıl ozanı Kazituwyan Süyinis ulı’nın türküleri bugün de hâlâ ağızdan ağıza söylenegelmekte ve halk tarafından çok sevilmektedir (Karakoç 2007b).
Çağdaş yazılı Nogay edebiyatının, Batı tarzı edebi türlerden roman, hikaye, deneme, şiir vd.lerinde eserler vermiş olan önemli isimleri arasında Stavropol Nogaylarından Fazil Apasovic Abdulzalilov, Askerbij Kireev, Farida Sidahmetova; Kuban Nogaylarından Sujun İmamalijevic Kapaev, İsa Kapaev, Elena Bulatukova; Dağıstan Nogaylarından Kadrija Temirbulatova, Anvar Bek Kultaev, Murad Ali- bekovic Avezov, Bijke Kuluncakova sayılabilir.
Nogaylar, ana kitle itibarıyla, Kuzey Kafkasya’da Rusya Federasyonu sınırları içerisinde kalan ve 1957 yılı itibarıyla idari olarak bölünmüş olan bozkırlarda yaşamaktadırlar. Günümüzde yoğun olarak yaşadıkları bölgeler şu şekildedir:
• Kafkasya’nın kuzeydoğusunda yer alan Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nde (Rus. Республика Дагестан), Terek ile Kuma nehirleri arasında kendi adları ile anılan bozkırda (‘Nogay sölligi’) yer alan Nogay İdari Bölgesi’nde (‘Nogay rayonı’)2, Terekli Mekteb bölge merkezi olmak üzere civar köylerde: Orta-Tjube (Orta-Töbe),3 Aul Lenina (Lenin avyl), Kunbatar (Künbatar), Karagas, Nariman, Cervlennye Buruny, Sulu-Tjube (Syluv-Töbe), Kumly, Batyrmurza, Aul Kalinina (Kalinin avyl), Kara-Tjube (Kara-Töbe) vd. Ayrıca Kizljar Babajurt, Tarum ve Hasavjurt idari bölgelerine bağlı köylerde: Kizljar, Oguzer, Boranbaj, Srazdin, Kok-Tjube (Kök-Töbe), Babajurt, Tamaza- Tjube (Tamaza-Töbe), Geme-Tjube (Geme-Töbe), Novaja Kosa, Aleksandro-Nevskoe, Cobutly. Bu bölgedeki Nogaylar ‘Kara Nogay’ ya da ‘Dağıstan Nogayı’ olarak anılmaktadır.4 Dağıstan No- gaylarının nüfusları 1989 sayımına göre 28 bin civarında iken, 2002 sayımında 38.168, 2010 sayımında da 40.407 olarak kaydedilmiştir.5
• Stavropol Eyaleti’nde (Rus. Ставропольский Край), Nogay İdari Bölgesi’nin batısında yer alan Neftekum ve Stepnov bölgelerine bağlı köyler, ör. Abram-Tjube (Abram-Töbe), Tukuj-Mekteb, Kajasula, Kara-Tjube (Kara-Töbe), Maxmud-Mekteb, Jamangoj, Novkus-Artezian (Nökis- Artezian), Bijas, Bijsej, Kunaj, Uc-Tjube (Üs-Töbe), Ullubi-Jurt, Acikulak (Acykulak), Irgakly, ile Kuma’nın kuzey yakasındaki Mineralovod İdari Bölgesi’ne bağlı Kangly (Kümi) köyü ile Çerkessk şehrinin kuzeyinde, Çerkessk ile Stavropol şehirleri arasında yer alan Koçubeev İdari Bölgesi’ne bağlı Karamurzin köyü (Karamyzaj ya da Karamyrzaj avyl). Nogayların bu eyaletteki nüfusları 2002 sayımı neticesine göre 20.680, 2010 sayımı neticesine göre de 22.006’dır.
• Kuzeybatı Kafkasya’da, Karaçay-Çerkes Özerk Cumhuriyeti’nde (Rus. Карачаево-Черкесская Республика), Kuban ve Zelençuk nehirleri havzasında, başkent Çerkessk (Prikuban İdari Bölgesi) ile çevresindeki köylerde: Adil’-Xalk (Sabaz avyly), Erken-Xalk (Erkin-Xalk ya da Alakaj avyly), Ikon-Xalk (Üjken-Xalk ya da Toxtamys), Erken-Jurt (Erkin-Jurt ya da Orak avyly), Erken-Saxar (Erkin-Saxar ya da Kösken avyly), Kyzyl-Togaj, Kyzyl-Jurt (Balta avyly). 2005 yılında bu bölgede de Dağıstan’daki gibi bir Nogay İdari Bölgesi kurulması kararı alınmış ve bu karar 2006’da onaylandıktan sonra, 2007’de Adyge-Habl’ İdari Bölgesi’nin % 30’luk kısmını içine alacak şekilde bölge oluşturulmuştur. Erken-Saxar bölge merkezi olmuştur (Asker 2013). Karaçay-Çerkes bölgesinin Nogayları ‘Kuban Nogayı’ olarak da bilinmektedir.6 Nogayların bu bölgedeki nüfusları 2002
Rusça ‘rayon’ sözcüğü bu makalede Türkçeye ‘idari bölge’ olarak çevrilmiştir.
Yer adları ile yazar ve eser adları Rusçadan transliteration yoluyla aktarılmıştır. Parantez içinde, eğer varsa, yer adlarının Nogayca şekilleri de ‘translitere’ edilerek gösterilmiştir. Diğer Nogayca sözcükler ve özel isimler ise transkripsiyon yoluyla aktarılmıştır.
Dağıstan’da Kumuklar arasında yaşayan Kumuk Nogayları, Targu, Yaxsay ve Köstek Nogayları adlı gruplardan oluşur. Bu gruplar birtakım Nogayca alt katman özellikleriyle Kumukça konuşmaktadırlar (Jankowski 2000a: 149-150).
Rusya’daki 2002 ve 2010 nüfus sayımı sonuçları için bk. www.perepis2002.ru,www.perepis2010.ru.
Baskakov 1940 yılında Nogay dilinin ağızları üzerine yayımladığı eserinde, Nogay bozkırının batısında kalan bu bölgedeki Nogayları ‘Ak Nogay’ olarak adlandırmıştır. Jankowski (2000a: 151) bunun eskiden beri Nogaylarca bizzat kullanılan bir ad olmadığını, Baskakov tarafından yeni bir etnik grup yaratılmak suretiyle, ‘Kara Nogay’ adına analojik olarak ortaya atıldığını ifade eder ve daha sonra Baskakov’un 1963 yılında yayımlanan Nogayca sözlüğünün de etkisiyle bu adın sadece bilim adamları tarafından değil, aynı za-
sayımına göre 14.873, 2010 sayımına göre de 15.654’tür.
• Çeçen Özerk Cumhuriyeti’nde (Rus. Чеченская Республика), Selkov İdari Bölgesi’ndeki bazı köyler: Sarysu, Karagalin, Kurdjuk, Oraz-aul, Cervlennaja, Selkovskij aul vd. Nogayların buradaki nüfusu 2002’de 3.572 iken 2010 sayımına göre 3.444’tür. Nüfustaki bu azalmada son yıllarda yaşanan göçler rol oynamış olmalıdır.
Nogayların Astrahan bölgesindeki nüfusları 7.589 olarak kaydedilmiştir. Yakın zamanlardaki göçler sonucu Rusya Federasyonu’nun başka idari bölgelerinde de önemli sayıda Nogay yaşamaktadır.
Nogayların Rusya Federasyonu içerisindeki toplam nüfusları 1989 sayımına göre 73.703, 2002 sayımı sonucuna göre ise 90.666’dır. Bu sayının 71.339 gibi büyük bir kısmı küçük yerleşim birimlerinde, 19.327’si ise kentlerde yaşamaktadır. Rusya Federasyonu 2010 nüfus sayımı sonuçlarında toplam Nogay nüfusu 103.660 olarak gösterilmekte ve bunlardan 87.119’unun ana dilini kullanmakta olduğu belirtilmektedir.
Rusya Federasyonu’nda ayrıca şu bölgelerde de kendilerini ‘Nogay’ olarak adlandıran ve dillerini bir ölçüde korumuş olan kimi gruplar bulunmaktadır:
• Karagaş Nogayları: 18. yüzyılda küçük Nogay ordasından ayrılarak Tataristan’ın Astrahan bölgesine yerleşmiş olan ve kendilerini ‘Karagaş Nogayı’ olarak adlandıran bu grup Krasnojar ve Xarabalin idari bölgelerinde yaşamaktadır (Arslanov 1977; 1997b). 2010 sayımına göre Karagaş Nogaylarından 34 kişi ana dillerini konuşmaktadır.
• Yurt Tatarları: Yine Astrahan’da, Nariman ve Volodar idari bölgelerine bağlı köyler ile Astra- han’ın merkezi ile civar köylerinde yaşayan ve kendilerini Nogay olarak adlandıran Yurt Tatarları, Volga Tatarları ile Karagaşlar tarafından ‘Karile Nogayı’ olarak anılırlar (Arslanov 1997c). 2010 sayımı 31 Yurt Tatarının ana dilini konuştuğunu göstermektedir.
• Alabugat Tatarları: Etnik olarak Nogay kökenli olan Alabugat Tatarları Kaspi İdari Bölgesi’nde yaşarlar. Resmi ve tarihi belgelerde göçebe Alabugat Tatarı olarak anılan bu grup da kendini Nogay olarak nitelendirmektedir (Arslanov 1997a). 2010 sayımına göre bu gruptan ana dilini konuşabilen kişi sayısı 1.144’tür.
Nogayların Rusya dışında yerleşik oldukları diğer ülkeler şu şekildedir:
• Ukrayna, Kırım yarımadası: Buradaki Nogay grupları günümüzde Kırım Tatarcası konuşmaktadırlar.
• Romanya’nın kuzey Dobruca bölgesi, özellikle de Köstence ili: Bu bölgedeki Nogayların dillerini bir ölçüde korudukları bilinmektedir (bk. Mahmut 1975; Jankowski 1993).
• Türkiye’de özellikle Ankara’nın Polatlı ve Şereflikoçhisar ilçeleri ile Konya Kulu’nun bazı köyleri olmak üzere, Osmaniye, Adana, Çorum, Bursa, Kütahya, Gaziantep, Isparta-Senirkent, Akşehir, Sivas-Yıldızeli ve Tokat-Turhal (Nogay 1997: 82; Andrews 2002: 88, ayrıca bk. Jankowski 2000b, Kırımlı 2012).[2]
• Türkiye Nogaylarından, Batı Avrupa ülkelerine olan göçte yer alanlar bugün İsveç, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde hayatlarını sürdürmektedir.
Harita: Nogayların Kuzey Kafkasya’da, Dağıstan, Çeçenistan ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetleri ile Stavropol eyaletindeki yerleşim yerleri8 (haritalar için ayrıca bk. Karakoç 2005: 213-214)
Nogay ulusu 13. yüzyılın ikinci yarısında Altınorda devleti bünyesinde oluşan etnik yapısını günümüze kadar sürdürmüştür. 15. yüzyılın başlarından itibaren Altınorda devletinin dağılmasından sonra ‘Nogay Ordası’, bu devletin batısında güçlü bir siyasi birlik olarak ortaya çıkmıştır ve Nogaylar 1426-1558 tarihleri arasında kurdukları devletleriyle bölge tarihinde önemli rol oynamışlardır. Önceleri kendilerini ‘Mangıt’ olarak adlandırmışlar, ancak Nogay ve Nogay Ordası adları 16. yüzyılda ‘Mangıt’ ve ‘Mangıt yurdu’ adlarına tercih edilir olmuştur. Bağımsız hanlıklarında yaşamış olan bu halktan, dönemin kaynaklarında ‘Nogay ulusu’, ‘Nogay ordası’, ‘Nogaylılar’ olarak söz edilir. Böylece Kırım’dan Tienşan’a kadar olan bütün coğrafya, 16. yüzyılda ‘Nogaylı’ olarak anılmaya başlamıştır. Ancak, Nogayların yaşadıkları asıl bölge, İdil ile Ural arasında uzanan bozkırlardı. Nogayların hakim oldukları alan 15. ve 16. yüzyıllar boyunca önemli ölçüde genişlemiştir (Özergin 1985; Schmitz 1996: 159-165; Alpargu 2007). 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Nogay or- dasında dağılmalar başlamış ve ardından Nogaylar üç ayrı bölüğe ayrılmışlardır.
17. yüzyılın başından itibaren Nogayların bir bölümü Kırım yarımadasının kuzeyine yerleşmiş bulunmaktaydı. Yine bu yüzyıl ortalarında, Seyhun’dan Tuna’ya kadar uzanan coğrafyaya dağılmış durumdaki Nogaylar çok parçalı bir görüntü çizmekteydiler ve Nogayların bir kısmı Kırım Hanlığı’na bağlıyken, diğer bir kısmı Kalmuklara, bir kısmı da Kazaklara katılmıştı. Bu dağınıklık nedeniyle Nogaylar birlik ruhunu kaybetmişlerdi (Alpargu 2007: 104). 18. yüzyıla gelindiğinde bölünmüşlük daha da artmış, Nogaylar kendilerini kontrol eden güçlere göre yerlerini değiştirir olmuşlardı. 19. yüzyılın başından itibaren Rus hükümeti göçebe karşıtı bir tutumla Nogayları yerleşik kılmak için harekete geçmiş ve uzun süreli çabalarla bunu gerçekleştirmiştir.[3]
Önceleri Orta Asya Türklerinin ortak yazı dili olan ‘Türkî’yi kullanan Nogaylar için, Ekim devrimin- den sonra kendi lehçelerine özgü bir yazı dili oluşturulmuştur. Elimizde bundan önceki dönemlere ait dil varlığını içeren malzeme sınırlıdır. Osmanov’un 1883 yılında Arap alfabesiyle basılmış olan eseri Nogajskie i kumykskie teksty (Ногайские и кумыкские тексты), Nogay ve Kumuk lehçelerinde metinlerden oluşur. Falev’in Stavropol bölgesinden derlediği ‘Ak Köbök’ü konu alan Nogay masalı 1918’de değiştirilmiş Kiril alfabesiyle basılmıştır. Yine eski metinlerin neşredildiği bir çalışma da Gürsoy-Naskali ve Halen tarafından, Cumucica & Nogaica adıyla 1991 yılında Helsinki’de yayımlanmıştır. Bu eser, Ramstedt’in 1904’te Kuzey Kafkasya’da Kumuk ve Nogaylardan derlemiş olduğu metinler ile bunların İngilizce ve Almancaya çevirilerinden oluşur (Karakoç 2005: 5).
1928 yılında Nogayca için Latin harfleri esasına dayalı bir alfabe oluşturulmuş, hemen ardından da gramer ve ders kitapları ile özellikle genç yazarların çağdaş edebi eserleri yayımlanmak suretiyle yazı dilini yerleştirme yolunda çalışmalara başlanmıştır. 1938’de, kullanılmakta olan Latin alfabesi bırakılarak Kiril harfli bir alfabeye geçilmiştir. Daha sonraları birtakım değişiklikler yapılmış olmakla birlikte bu alfabe hâlen kullanılmaktadır. 1938’den itibaren Kiril alfabesine geçişle birlikte normatif bir yazı dili ve ortografi kuralları için çalışmalar yapılmıştır (Karakoç 2005: 3-4).
6.1. Nogaycanın Türk dilleri içindeki yeri
Nogayca, Türk dilleri ailesinin Kıpçak grubu olarak da adlandırılan Kuzeybatı grubuna dahil edilmekte ve bu grup içerisinde Kazakça, Karakalpakça, Kırgızca ve Kıpçak Özbekçesi ile birlikte güney alt grubunu oluşturmaktadır (bk. Johanson 1998). Kıpçak grubunun güney alt grubu Türkoloji literatüründe ayrıca Aral-Hazar grubu olarak da bilinmektedir (bk. Menges 1959).
Nogay dilinin ağızları, ilk kez Baskakov tarafından 1940 yılında yayımlanmış olan Nogajskij jazyk i ego dialekty (Ногайский язык и его диалекты) adlı eserde ele alınmıştır. Baskakov, daha çok ses özelliklerinin karşılaştırılması esasına dayanarak Kuzey Kafkasya’da konuşulan Nogaycanın Ak Nogayca, Kara Nogayca ve Esas Nogayca olmak üzere üç ağzı olduğunu ileri sürmüştür. Milyx (1947) ise, daha çok leksikolojik ölçütlere dayanarak Çerkes bölgesinde ve Dağıstan’da konuşulan iki farklı Nogay ağzından söz eder.[4]
Jankowski (2000a), Baskakov (1940)’da esas alınan ağız ölçütlerini değerlendirmiş ve çalışmadaki metodolojik problemlere dikkati çekerek Nogayca için ortaya konan bu ağız gruplandırmasının oldukça temelsiz ve bir o kadar da sorunlu olduğu sonucuna varmıştır. Jankowski’ye göre bu, aslında Baskakov’un kendi araştırmalarının analizine değil, coğrafi dağılım esasına dayanan bir gruplandırmadın Jankowski eleştirilerini özellikle, Baskakov’un bazı Nogay gruplarını gözardı ettiği, esas alınan fonetik özelliklerin sağlam bir temeli bulunmadığı, çalışmanın anketlere dayandığı ifade edilirken bu anketlerle ilgili herhangi bir bilgiye yer verilmediği ve bazı kaynak kişilerin verilerinde önemli üslup farklılığı olduğu konularında yoğunlaştırır. Jankowski, Baskakov’un esas aldığı on iki ses özelliğini gözden geçirir ve fonetik farklılıkların çoğunlukla seçimlik olduğunu ve aynı yerleşim biriminde, hatta aynı kaynak kişide karşımıza çıkabildiğini gösterir. Jankowski ayrıca fonetik sistemdeki bu seçimliliğin doğasını tam olarak anlayabilmenin güç olduğunu belirterek Kuban No- gayları ile Stavropol Nogayları açısından bölgesel faktörlerin tetikleyici unsur olabileceği ihtimali üzerinde durur ve sorunu keskin ağız sınırları çizerek çözmenin mümkün olmadığını ifade eder (2000a). Sonuç olarak Nogay dilinin ağızlarını sınıflandırma konusunun hâlâ önümüzde oldukça karmaşık bir sorun olarak durduğunu söyleyebiliriz.
Nogay dili için karakteristik olan önemli ses değişmeleri şu şekildedir:
• Sekiz ünlünün dışında, çoğunlukla Arapça ve Farsçadan kopyalanmış sözcüklerin ilk hecesinde karşımıza çıkan ön, düz ve geniş bir /a/ ünlüsü vardır. Bu ünlü alfabede ayrı bir grafem ile () gösterilir, ör. ayel ‘aile’, karip ‘garip’, awel ‘evvel’. Bu ünlü ile, ön, düz ve dar /e/ (o> ya da harfleriyle kodlanır) ünlüsünün karşıt çiftleri bulunmaktadır, ör. /er/ ‘er, koca’ ile /ar/ ‘her’.
• /a/ ünlüsü, bazı sözcüklerde dudak ünsüzü komşuluğunda yuvarlaklaşarak /u/’ya dönüşmüştür, ör. uwis ‘avuç’, tuwar (< tabar) ‘mal, davar’.
• Yuvarlak, dar /u/, ilk hece dışında genellikle düzleşerek /ı/’ya gelişir, ör. uw’i’s ‘avuç’, otiz ‘otuz’, kuri ‘kuru’, burin ‘burun’. Bu ses olayı alıntı kelimelerde de görülür, ör. kabil ‘kabul’, namis ‘namus’.
• Yuvarlak ve dar /ü/, ilk hece dışında genellikle düzleşerek /i/’ye gelişir, ör. ülis- ‘üleş-‘, kümis ‘gümüş’, ökin- ‘pişman ol-‘.
• Sözbaşı ve söziçindeki /o/ sesi genellikle korunmuş olmakla birlikte, /o/ > /u/ daralmasının söz konusu olduğu örnekler de oldukça fazladır, ör. tuw- ‘doğ-‘, kuw- ‘kov-‘, suwik ‘soğuk’, uwil ~ ul ‘oğul’.
• Sözbaşında /ö-/ > /ü-/ bazı örneklerde, /y/ sesi komşuluğunda görülen bir ses olayıdır, ör. üy- ren- ‘öğren-‘.
6.3.2. Ünsüzler
• Ana Türkçe sözbaşı /y-/ sesinin gelişiminde Nogay dili oldukça karmaşık bir görüntü sergiler. Baskakov’a göre bu ses, Kara Nogay ağzında korunurken Ak Nogay ağzında /z-/, Esas Nogay ağzında ise /j-/’ye gelişmiştir (1940: 34). Jankowski (2000a), Ramstedt’in 1904’te derlediği metinlerde /y-/’nin alternatifsiz olarak kullanıldığını, Baskakov’un metinlerinde ise dikkat çekici bir değişkenlik ile karşılaştığımızı, fakat bu değişkenliğin bahsedilen ağız grupları ile birebir örtü- şen, niteliksel karakterde bir değişkenlik olmadığını belirtir. Kara Nogay ağzı açısından /y-/ ağırlıklı olmakla beraber, her üç grup içinde de değişkenlik görülmektedir. Bazı kaynak kişiler günlük konuşma içerisinde ağırlıklı olarak /z-/ ya da /j-/’yi tercih etmekte, sözlü edebi ürünlerini aktarırken /y-/’yi kullanmaktadır. Bu da /z-/, /j-/ değişkenliğinin Ak Nogay ve Esas Nogay ağızlarında daha sonraki bir gelişme olabileceğini ve kısmen de bazı konuşurlarda baskın yerel standarda doğru kişisel bir uyarlama olarak (ör. Karaçay ve Kumuk dillerinden etkileşim şeklinde) ortaya çıkmış olabileceğini düşündürmektedir. Bu durumda da söz konusu değişkenliğin tedrici ve niceliksel olup niteliksel bir karakter taşımadığı söylenebilir (Jankowski 2000a: 153155). Yazı dilinde sadece /y-/ kullanılmaktadır.
• Sözbaşı /b-/ genellikle korunmuştur, ör. ber- ‘ver-‘, bar- ‘var-‘, bol- ‘ol-‘. Bazı örneklerde ötümsüzleşme görülür, ör. pis- ‘biç-‘. Sözbaşında, sözcük içindeki geniz ünsüzlerine bağlı gerileyici benzeşmeyle genizsileşme de görülür, ör. men ‘ben’, min- ‘bin-‘, müyiz ‘boynuz’. İşaret zamiri bu’nun, bazı durum ekleriyle birleşimde araya giren zamir /n/’sinden dolayı gerileyici benzeşmeyle /m/’ye dönüşmesi de buna örnektir, ör. munda ‘bunda’, munnan ‘bundan’, munı ‘bunu’. Söziçi ve sözsonu /b/ sesi art ünlüler eşliğinde /w/’ye gelişir, ör. tuwar (< tabar) ‘mal, davar’, suw (< sub) ‘su’. Ana Türkçe /[5]eb/ ses grubunun özel bir dudaksıl biçim aldığı görülür: üy (< eb) ‘ev’, süy- (< seb-) ‘sev-‘.
• Söziçi /-p-/ ünsüzü bazı örneklerde ötümlüleşir, ör. töbö ‘tepe’, yabis- ‘yapış-‘.
• Eski Türkçe sızıcı /5/ ünsüzü söziçi ve sonunda, Kıpçak dillerinin yanı sıra diğer pek çok Türk dilinde olduğu gibi Nogaycada da /y/’ye gelişmiştir, ör. ayak (< aöak) ‘ayak’, iygi (< eSgü) ‘iyi’, toy- (< toö-) ‘doy-‘.
• /t/ sesi her durumda da genellikle korunmuştur, ör. tas ‘taş’, tüs- ‘düş-‘, tüp ‘dip’, tur- ‘dur-‘, ket- ‘git-‘. Çok az örnekte ötümlüleşme olur, ör. de- ‘de-‘.
• Sözbaşı ve sözsonu /k/ genellikle korunmuştur, ör. kel- ‘gel-‘, kir- ‘gir-‘, kör- ‘gör-‘, köz ‘göz’, kün ‘gün, güneş’, yük ‘yük’, tök- ‘dök-‘. Söziçi /-k-/ ünsüzü ise iki ünlü arasında ötümlüleşebilir, ör. segis ‘sekiz’, ögiz ‘öküz’.
• /g/ ünsüzü çok heceli sözcüklerin sonunda kaybolmuştur, ör. elli (< elig) ‘elli’. Bazen söziçinde de düştüğü görülür, ör. termen ‘değirmen’. Bu ünsüz, çok heceli sözcüklerde iki ünlü arasında ya da hece sonunda, ayrıca tek heceli sözcüklerde sözsonunda akıcılaşır, ör. üyrön- ‘öğren-‘, iy- ‘eğmek’, tiy- ‘değ-‘, üyir (< ögür) ‘sürü’, tüyme ‘düğme’, biyday ‘buğday’. /-egü/ ses grubu /-ew/ şeklinde gelişmiştir, ör. birew (< biregü) ‘biri’, ekew (< ekegü) ‘ikisi’, kiyew (< küöegü) ‘güveyi’.
‘ağır’, suwik ‘soğuk’, yuwik ‘yakın’, tuwra ‘doğru’. Bu ses ayrıca akıcılaşır, ör. bayla- ‘bağla-‘, sıyır ‘sığır’, yiyin ‘yığın’. Söziçi durumda ünsüzden sonra korunabilir, ör. yamY’ir ‘yağmur’, ya da morfem sınırında, ünlüden sonra, ünsüzden önceki pozisyonda, kendinden önceki ünlünün uzamasına yol açarak düşebilir, ör. yila- (< yiyia-) ‘ağla-‘.
• Sözbaşı, içi ve sonu /c/ sesi düzenli bir şekilde sızıcılaşarak /s/’ye gelişmiştir, ör. sik- ‘çık-‘, üs ‘üç’, us ‘uç’, asik ‘açık’, is- ‘iç-‘, sas ‘saç’.
• Sözbaşı, içi ve sonu /s/ sesi /s/’ye dönüşmüştür, ör. bes- ‘beş’, kis ‘kış’, tas ‘taş’, basla- ‘başla-‘, esit- ‘işit-‘.
• İlk hecenin sonundaki ötümsüz ünsüzün etkisiyle /-m-/ > /-p-/ gelişmesi olur, ör. altpis ‘altmış’, yetpis ‘yetmiş’, ötpek ‘ekmek’.
• Söziçi ve sonu /rç/ sesi korunmuştur. İnce ünlülerle birlikte bazı sözcüklerde /y/’ye dönüşme de söz konusudur, ör. süyek (< süyek) ‘kemik’.
• Arapça ve Farsçadan kopyalanmış pekçok sözcükte /f/, süreksiz /b/ ya da /p/ ünsüzlerine dönüşür, ör. apendi ‘efendi’, bal ‘fal’, payda ‘fayda’, sipat ‘sıfat’.
6.3.3. Kökte morfo-fonolojik değişkenlik
• Sözsonu ötümsüz, süreksiz ünsüzler, ünlü ile başlayan bir ek geldiğinde genellikle eşleri olan ötümlü ünsüzlere dönüşürler, ör. yawap + -i ^ yawabi ‘cevabı’, tep- + -üw ^ tebüw ‘tepmek’, yap- + -uw ^ yabuw ‘kapamak, örtmek’, bak- + -ip ^ bayip ‘bakıp’, sok- + -is ^ soyis ‘savaş’. Eğer gelen ek, bünyesinde bir /w/ sesi barındırmıyorsa, bu durumda kök sonundaki /p/ ünsüzü, /w/’ye dönüşür, krş. tap- + -uw ^ tabuw ‘bulmak’, ama tap- + -ip ^ tawip ‘bulup’.
• Bazı sözcüklerin ikinci hecesinde bulunan, stabil olmayan ünlülerin ünlü ile başlayan bir ek geldiğinde düştüğü görülür, ör. erin + -i ^ erni ‘dudağı’, orin + -i ^ orni ‘yeri’., uwil + -i ^ uwli (uli)
‘oğlu’.
6.3.4. Eklerde morfo-fonolojik değişkenlik
• Eklerin önlük-artlık uyumu sonucu ilerleyici benzeşmeye bağlı alomorfları vardır, ör. -sA (-sa, -se). Ancak bunun istisnaları da bulunur. Bazı eklerde uyum sadece ilk hecede kısmen gerçekleşir. Bu eklerin ilk heceden sonraki kısmı sabittir. Genelde bu tür ekler birden fazla unsurun zamanla gramatikleşmesi sonucu oluşmuş, yapıca birleşik biçimbirimlerdir, ör. -AtaYan, -(A)yatir, -(I)p turi.[6]
• Konuşma dilinde, düzlük-yuvarlaklık uyumu pekçok ekte değişkenliğin daha da artmasına yol
açar, ör. kel-gen, kör-gön, süy-gön. Ancak, bu uyum yazı dilinde gösterilmez: kel-gen, kör-gen,
süy-gen.
• Bazı ünsüzler ile başlayan eklerin ilerleyici benzeşme sonucu alomorfları vardır. Örneğin: (1) -GA yönelme ekinin ünsüzü, ünlülerden ve ötümlü ünsüzlerden sonra /g/, /y/, ötümsüz ünsüzlerden sonra da /k/, /k/ şeklindedir, ör. üy-ge, balaca, süt-ke, tas-ka. (2) -DAn ayrılma ekinin ekbaşı ünsüzünün, ünlülerden ve ötümlü ünsüzlerden sonra /d/, ötümsüz ünsüzlerden sonra /t/, geniz ünsüzlerinden sonra da /n/ şeklinde üç varyantı bulunur, ör. üy-den, süt-ten, men- nen. Ekin ünlüsünün de /a/ ve /e/ şeklinde ön ve art iki varyantı olduğu için toplam alomorf sayısı altıdır : -dan, -den, -tan, -ten, -nan ve nen. (3) Olumsuzluk eki -MA, /z/ ile biten fiillerden sonra /b/, ünlüler ve ötümlü ünsüzler ile biten sözcüklerden sonra /m/, ötümsüz ünsüzler ile biten fiillerden sonra da /p/ ile başlar, ör. yaz-ba-, kör-me-, ayt-pa-.
• Bazı eksonu ünsüzler (ör. -(A)yAG), ünlü ile başlayan bir başka ek ile birleşme durumunda ötümlüleşir, ör. kel-eyeg-im-di, kel-eyek-sin, ayt-ayay-‘ım-df, ayt-ayak-sıy.
• Ünlü ile başlayan bazı eklerde (ör. -A, -Atayan), ekbaşı ünlüsü, ünlü ile biten bir sözcükten sonra yerini /y/’ye bırakır, ör. kel-etayan, bar-atayan, okı’-ytayan, bilme-ytayan.
• Ünlü ile başlayan bazı eklerde ise (ör. -(A)yat’ı’r, -(A)yAG), ekbaşı ünlüsü, ünlü ile biten sözcüklerden sonra düşer, ör. kel-eyatır, bar-ayat’ı’r, ok’f-yat’fr.
• -GAn ekinin eksonu ünsüzü, 1. şahıs ekinden önce düşme eğilimi gösterir; ancak konuşma diline ait bu özellik yazıda gösterilmez.
• Çokluk eki -LAr’dır. Ek ünlüsünün ön ve art değişkeleri bulunur, ör. ertegiler ‘hikayeler’, balalar ‘çocuklar’. Ekbaşı ünsüzü geniz ünsüzlerinden sonra /n/’ye dönüşür, ör. adem-ner, zaman-nar. Bu durum yazıda gösterilmez. Yine konuşma dilinde olan ama yazıya yansımayan bir durum da ek ünlüsünün, sözcük kökünde bulunan /ö/ ve /ü/ seslerinden sonra benzeşmeye dayalı olarak /ö/ şeklinde telaffuz edilmesidir, ör. künnör ‘günler’.[7]
• İyelik ekleri şunlardır: -(I)m (1.t.ş.), -(I)q (2.t.ş.), -(s)I (3.t.ş.), -(I)mIz (1.ç.ş.), -(I)yIz (2.ç.ş.), -LArI (3.ç.ş.), ör. atam ‘babam’, atay ‘baban’, atası’ ‘babası’, atamız ‘babamız’, atayız ‘babanız’, ataları ‘babaları’.
• İsmin gösterme durumu -D3I, yönelme durumu -GA, bulunma durumu -D2A, ayrılma durumu -D3An, ilgi durumu -D3Iq ekleri ile işaretlenir, ör. üydi ‘evi’, üyge ‘eve’, üyde ‘evde’, üyden ‘evden’, üydiy ‘evin’. Gösterme durumu, 3. şahıs iyelik eklerinden sonra -n şeklindedir, ör. üyin ‘(onun) evini’. Yönelme eki 1. ve 2. şahıs iyelik eklerinden sonra -A’dır, ör. üyime ‘evime’, üyiye ‘(senin) evine’. Yönelme 3. şahıs iyelik eklerinden sonra da zamir /n/’sine eklenmek suretiyle yine -A şeklinde ortaya çıkar, ör. üyine ‘(onun) evine’. 3. şahıs iyelik ekinin ardından yönelme, bulunma ya da ayrılma eklerinin geldiği durumlarda arada zamir /n/’si bulunur. Bu zamir /n/’si, kendinden sonra gelen ayrılma ekinin ön ünsüzünü benzeştirir, ör. üyinnen ‘(onun) evinden’. Zamir /n/’si, gibilik ifade eden -DAy ekinin 3. şahıs iyelik ekini takip ettiği durumlarda da araya girer, ör. üyindey ‘(onun) evi gibi’.
• Şahıs zamirleri yalın halde şu şekildedir: men (1.t.ş.), sen (2.t.ş.), ol (3.t.ş.), biz (1.ç.ş.), siz (2.ç.ş), olar (3.ç.ş.). Yönelme durumu 1.t.ş. için maya, 2.t.ş. için saya, 3.t.ş. için ise oya’dır. İlgi durumu
1. t.ş. için menim, 2.t.ş. için seniNg, 3.t.ş. için onıNg, 1.ç.ş. için bizim, 2.ç.ş. için siziNg’dir. Gösterme durumu 1.t.ş. için meni, 2.t.ş. için seni, 3.t.ş. için onı şeklindedir. Bunun dışındaki diğer çekimler düzenlidir. Dönüşlülük zamiri öz’dür.
• Nogay dili kılınış ifade eden art-fiilli yapılar açısından oldukça zengin bir envantere sahiptir. -A ya da -(I)p zarf-fiillerinden biri ile, ardından gelen bir art-fiilin gramatikleşmesi sonucu oluşan bu yapılar, temel fiilin anlamını değişik şekillerde değiştirir. Bu art-fiilli yapılardan bazıları şunlardır: -(I)p tur-, -(I)p sik-, -(I)p al-, -(I)p kal-, -(I)p yiber-, -A koy- (bk. Karakoç 2007c; Akbaba 2011). Bazı art-fiilli yapıların zamanla temel fiil ile ileri seviyede kaynaşıp yeni bir sözlüksel birim oluşturduğu görülür, ör. aket- (< al-ip ket-) ‘götür-‘, akel- (< al-ip kel-) ‘getir-‘, akas- (< al-ip kas-) ‘alıp kaç-‘.
• Fiilin edilgen çatısı -(I)l- ya da -(I)n- ekiyle işaretlenir, ör. beril- ‘verilmek’, akelin- ‘getiril-‘. Bu iki ekin birlikte kullanıldığı da olur, ör. esit-il-in- ‘işitil-‘, tasla-n-ıl- ‘atıl-‘. Ettirgenlik -t-, -DIr-, -(V)r-, -KAr- ya da -GIz- ekiyle işaretlenir, ör. islet- ‘çalıştır-‘, süyindir- ‘sevindir-‘, us’ir- ‘uçur-‘, ötker- ‘geçir-‘, kiygiz- ‘giydir-‘. Bazen çift ettirgenlik eki de kullanılabilir, ör. körgist- ‘göster-‘, kirgist- ‘girdir-‘. İşteşlik -(I)s-, ör. salamlas- ‘selamlaş-‘; dönüşlülük ise -(I)n ekiyle gösterilir, ör. maktan- ‘övün-‘ (Csato & Karakoç 1998).
• Fiillerde olumsuzluk -MA eki ile gösterilir.
• Ara-sınırlı görünüşü ifade eden farklı ekler mevcuttur. -A zarf-fiil ekinden gelişen ek, genel şimdiki zaman işaretleyicisi olarak işlev görür ve 3. şahısta -DI ekfiili ile birlikte kullanılır, ör. keledi ‘geliyor’, okiydi ‘okuyor’. ‘Alışılmışlık’ ifade eden şimdiki zaman eki, art-fiilli bir yapıdan gelişmiş olan -AtaYan’dır (< -A turYan). Bu ek Türkiye Türkçesinde pek çok bağlamda -(V)r geniş zaman eki ile karşılanabilir, ör. özi yiyilYan yilamaytaYan ‘kendi düşen ağlamaz’.[9] Yüksek odaklı, kesin şimdiki zaman işaretleyicisi olarak bir dizi art-fiilli yapı kullanılmaktadır: -(A)yatir, -(I)p turi, -(I)p yatir, -(I)p oltiri ve -(I)p yüri, ör. keleyatir ‘gelmekte’. Bir diğer ara-sınırlı ek olan -(A)r, dikronik açıdan Türkiye Türkçesindeki dengi -(V)r ile karşılaştırıldığında daha sistematik bir kiplik işaretleyicisi konumundadır.
• Art-sınırlı görünüş ifade eden biçimbirimler -GAn, -(I)p, -(I)p turi ve -(I)p yati’r’dır. Bunlardan -(I)p 3. şahısta -DI ekfiili ile kullanılır ve ‘dolaylılık’ ifade eden bir ektir, ör. baripti ‘gitmiş’. -(I)p turi ve -(I)p yatir yüksek odaklı art-sınırlılık işaretleyicisidir, ör. ölip turi ‘ölmüş bulunuyor’.
• -DI biçimi geçmiş zaman, -(A)yAG ise ‘prospektiflik’ işaretleyicisidir, ör. aldim ‘aldım’, keleyek- pen ‘geleceğim’.
• Ad-fiil biçimleri -(U)w ve -MAGA’dır. Bunlardan -MAGA dikronik olarak yönelme durumu ekiyle birlikte dilbilgisel işlevde gelişerek oluşmuştur.[10]
• Sıfat-fiil ekleri -GAn, -Atayan, -(A)yatkan, -(A)yatı’ryan, -(I)p turyan, -(A)yAG’tır (bk. Karakoç & Herkenrath [yayınlanacak]).
• Basit zarf-fiil eki -(I)p’ın yanı sıra, sıfat-fiil ekleri ile durum eklerinin birleşmesinden oluşan ya da art-fiilli yapılara dayanan, biçimce birleşik bir dizi ek, zarf-fiil cümlelerinin oluşumunda görev alırlar (Karakoç 2007a). Bu birleşik eklerden bazıları şunlardır: -GAndA, -GAnnAn, -GAnsA, -GAnlAy, -GAnnAn soy, -GAnnAn sebep, -GAn üsin, -GAnGA köre, -(A)yatkanda, -(A)yat’ı’ryanda, Atayanda, -Ayat’ı’p, -A turıp vd. -A zarf fiili sadece tekrar gruplarında kullanılır, ör. kele kele ‘gele gele’.
6.4.3. Özne işaretleyicileri ve ekfiiller
• Zamir kökenli özne işaretleyicileri, isim yüklemleri ile, görünüş ve kiplik eklerinin pek çoğundan sonra kullanılır. Paradigma şu şekildedir : -MAn (1.t.ş.), -sIy (2.t.ş.), -DI/-0 (3.t.ş.), -MIz (1.ç.ş.), -sIz (2.ç.ş.), -lAr (3.ç.ş.).
• İyelik kökenli özne işaretleyicileri geçmiş zaman eki -DI ve şart eki -sA’dan sonra kullanılır: -(I)m (1.t.ş.), -(I)y (2.t.ş.), -0 (3.t.ş.), -(I)K (1.ç.ş.), -(I)yIz (2.ç.ş.), -lAr (3.ç.ş.).
• İsim cümlelerinde olumsuzluk tuwıl ile gösterilir, ör. okuws’f tuwıl ‘öğrenci değil’.
• Geçmiş zaman ekfiilleri edi ve bolyan’dır. Bu iki ekfiilin kullanımında anlatı türü farklılığı olduğu tespit edilmiştir (Karakoç 2000; 2005).
• Dolaylılık anlam alanını ifade eden ekfiiller eken ve bolıptı’dır, ör. keledi eken ‘geliyormuş’, kele- tayan bolıpt’ı’ ‘gelirmiş’ (Karakoç 2000; 2005). Bunlardan eken, soru cümlelerinde ayrıca, şüphe, tahmin ve retorik soru işaretleyicisi olarak da ortaya çıkar. Bu işlevde Türkiye Türkçesine acaba, -mIdIr, -mI ki gibi yapılarla aktarılabilir, ör. ol keldime eken? ‘o geldi mi acaba?’[11]
• Nogaycada bolar biçimi şüphe, tahmin bildiren statik bir ekfiildir ve bu göreviyle Türkiye Türk- çesindeki tahmin ifade eden epistemik -DIr ekine benzer, ör. ol okuws’f bolar ‘o (sanırım) öğrencidir’. Bir diğer ekfiil biçimi olan bolad’ı’ ise kesinlik ifade eder ve sadece belli metin türlerinde karşımıza çıkar. Bu ekfiil Türkiye Türkçesinde, kesinlik ifade eden -DIr’a karşılık gelir, ör. ol okuws’f bolad’ı’ ‘o (herkesin bildiği üzere) öğrencidir’ (Karakoç 2000; 2005).
• Çok işlevli eken ekfiili ayrıca tümleç yan cümlelerinde de kullanılır. Ancak eken bu yan cümle türü içerisinde ne dolaylılık ne de başka bir kiplik anlamı ifade eder, ör. üyde adem yok ekenin körip ‘evde kimse olmadığını görerek’ (Karakoç 2002; 2005).
• ‘Varlık’ ve ‘bulunma’, ayrıca ‘sahiplik’ ifade eden yüklemlerde bar ve olumsuzda yok sıfatları kullanılır. Bunun dışında çok işlevli bir ekfiil olan bol- da var olma, bulunma, sahip olma anlamlarında sıklıkla kullanılmaktadır, ör. Burun-burun zamanda bir kan bolyan. Kanıy üs kızı’ üs kede- si bolyan ‘Eski zamanlarda bir han vardı. Bu hanın üç kızı, üç oğlu vardı’ (Karakoç 2005: 56; ayrıca bk. Karakoç 2000).
Nogayların dilindeki Arapça ve Farsça sözcüklerin oranı, İslamiyet’in kabulüyle eşzamanlı olarak, ya da daha önce yerleşik hayata geçmiş olan Türk topluluklarıyla karşılaştırıldığında, daha azdır. Baskakov’un (1940) ağız metinlerine bakıldığında da Arapçadan giren sözcük sayısının güneydoğudan kuzeybatıya doğru, Kara Nogay ağzından Ak Nogay ağzına doğru ilerledikçe azaldığı görülmektedir (Menges 1957: 102). Arapça ve Farsça kökenli kelimeler bakımından dikkat çeken en önemli husus, bunların Nogay dilinin ses özelliklerine azami ölçüde uyum sağlayacak şekilde kopyalanmış olmasıdır. Nogaycanın yapısına uyarlama sürecinde meydana gelen bu ses değişmeleri şu şekilde gruplandırılabilir:
• Uyumsuz kelimelerin genellikle ilerleyici benzeşme yoluyla uyumlu hâle gelmesi: habar ‘haber’, kayrat ‘gayret’, kazna ‘hazine’, taza ‘taze’.
• Bazı örneklerde gerileyici benzeşme ile uyumun sağlanması: mirza ‘mirza’.
• Ünsüz birikmesinin, ünlü türemesiyle ortadan kaldırılması: deris ‘ders’, zawik ‘zevk’, boris ‘borç’.
• Sözbaşı /h/ sesini düşürme eğilimi: akiykat ‘hakikat’, akinda ‘hakkında’, awa ‘hava’.
• Sözbaşı /r/ ünsüzünden önce ünlü türemesi: iras- ‘rastla-‘, oris ‘Rus’, oraza ‘oruç’.
• Sözbaşı /d/ ünsüzünü ötümsüz /t/’ye dönüştürme: tereze (< Fr. dervaze) ‘pencere’, terek (< Fr. diraht) ‘ağaç’, tüken ‘dükkan’.
• Bazı sözcüklerdeki sözbaşı /j-/ sesini /y-/’ye dönüştürme: yahanem ‘cehennem’, yennet ‘cennet’, yan ‘can’, yawap ‘cevap’, yumart ‘cömert’.
• Arapça sözcüklerdeki ‘ayn’ sesinin /y/ ile karşılanması: yamaYat ‘cemaat’.
Nogaycada Moğolcanın da etkileri görülmektedir. Menges (1957) Moğolca sözcüklerin Cengiz Han’ın akınlarından sonra dile girmiş olduğunu belirterek bu sözcüklerin daha çok, hayvancılık, hayvan adları, organları ve hastalıkları, ayrıca devlet idaresi ve askeri organizasyon ile ilgili olduğunu örnekleriyle göstermiştir.
Günümüzde ise ileri seviyede ikidilliliğin sonucu olarak Rusçadan kopyalanan sözcüklerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır (bk. Lazarev & Pravikova 2005). Özellikle bilim ve teknik ile ilgili alanlara ait özel terimler neredeyse sadece Rusça olarak karşımıza çıkar. Arapça ve Farsça sözler için geçerli olan Nogay diline uyarlama metotlarının Rusça sözcükler için pek söz konusu olduğu söylenemez.
6.6. Toplumdilbilimsel görünüm
Nogaylar sürekli bir ‘çokdillilik’ olgusu ile karşı karşıyadır. Kuzey Kafkasya’da değişik özerk cumhuriyetler bünyesinde ve farklı halklar arasında dağınık olarak yaşayan bu halkın ‘lingua franca’ olarak iletişimini sağlayan Rusçadan başka, yakın komşuları olan Kafkas halklarının dilleri ile de deneyimleri vardır. Buna komşu diğer Türk halkları ile olan iletişimlerini de eklersek, durum daha karmaşık bir hal alır. Bu bağlamda, komşu Kafkas halklarının yanı sıra Dağıstan’da Kumuklarla, Kara- çay-Çerkes Cumhuriyeti’nde Karaçaylar ve Balkarlarla olan sosyokültürel etkileşimleri dikkate değerdir (Johanson 2006; Karakoç 2007b). Türkiye’de yaşayan Nogaylar için biri Oğuz diğeri Kıpçak grubuna dahil yakın akraba iki Türk dilini kullanım söz konusudur.
2002 sayımı, toplam 90.666 olan Nogay nüfusunun 84.927’sinin Rus diline hakim olduğunu göstermektedir. Bu da Nogaylar açısından oldukça ileri seviyede ikidilliliğin olduğunu göstermektedir.
Rusça bilen kesimin ise daha çok büyük kentlerde yaşayan Nogaylardan oluştuğu görülmektedir. 2002 sayımı ayrıca, Nogayların, 90.020’sinin ana dilini bildiği sonucunu ortaya koymuştur. 2010 sayımının sonucu ise, toplam 103.660 olan Nogay nüfusunun 87.119’unun ana dilini kullanmakta olduğunu gösterir. 2002 sayımında ana diline hakim olanlar % 99 gibi yüksek bir oranda iken, 2010 sayımına göre bu rakam % 85’e düşmüştür. Bir de doğaldır ki, anadiline olan hakimiyetin niteliksel boyutunu da bu sayılardan çıkarmak mümkün değildir. Sosyolojik saha araştırmasına dayalı bir çalışmada (Tavkul 2003), Kafkasya’da yaşayan 440 Nogay’a dilleri, kültürleri, etnik kimlikleri, kendilerini nasıl tanımladıkları konusunda bir anket uygulanmış, uygulama sonuçlarının analizi Nogay- canın çocuklar, akrabalar ve arkadaşlarla olan iletişimde % 95 oranında kullanıldığını ortaya koymuştur. İş ortamında durum biraz daha farklı görünmektedir. Dağıstan Nogayları % 48.44, Kara- çay-Çerkesya Nogayları ise % 38 oranında Nogayca konuştuklarını belirtmişlerdir. Bunda, Çerkessk şehrinin, Nogayların Dağıstan’daki yerleşim birimlerine oranla daha büyük ve kozmopolit bir şehir olması önemli bir etkendir. Nogaylar bu bölgede diğer halklarla daha iç içe ve çok boyutlu bir iletişim içerisindedirler. Hatta bu bölgede Dağıstan’a göre diğer halklarla evlenmeler de fazla görülmektedir. Dağıstan’daki Nogayların, özellikle de Nogay bölgesinde yaşayan Nogayların, sosyokültürel ortamları göreceli olarak daha homojen ve kendi içine dönük bir görünüm arz eder (Kara- koç 2007b).
Karaçay-Çerkes Özerk Cumhuriyeti’nde, Çerkessk şehrindeki Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü (Rus. Карачаево-Черкесский Научно-исследователъский Институт) Nogay dili, edebiyatı ve tarihinin, bizzat yerinde araştırılması açısından önemlidir. Ayrıca yine Karaçay-Çerkes Devlet Üniversitesinde ve Dağıstan Devlet Üniversitesinde de Nogay dili üzerine dersler verilip, araştırmalar yapılmaktadır. Nogay İdari Bölgesi’nin merkezi Terekli Mekteb’de ve Çerkessk şehrinde Nogay dili üzerine eğitim veren enstitüler bulunmaktadır. Yine, Dağıstan’da ve Karaçay-Çerkes’te Nogay dilinde yayımlanan gazeteler vardır. Bunlardan Söl Tawisi (Шоьл Тавысы) ‘Bozkırın Sesi’, Terekli Mekteb’de; Noyay Dawisi (Ногай Давысы) ‘Nogay Sesi’ ise Çerkessk’te yayımlanmaktadır. Bu iki bölge dışında yaşayan Nogayların, örneğin Stavropol Nogaylarının eğitim ve kültürle ilgili bu tür kurumsal yapılanmaları yoktur. Bir diğer husus da, farklı idari bölgeler arasında dağılmış bulunan Nogay grupları arasındaki sosyo-kültürel bağlantının, hem idari bölünmeden hem de iletişim ve ulaşım imkanlarının yeterli derecede olmamasından dolayı istenen düzeyde olmadığıdır.
Dağıstan’da özellikle Kumukların yaşadığı bölgelerde yerleşik olan Nogaylar Kumuk yazı dili, Astra- han’da yaşayan Nogaylar ise Tatar yazı dili ile okuyup yazmaktadırlar.
Sonuç olarak Nogaylar üzerine, farklı bölgelerdeki grupları karşılaştırmalı olarak ele alan, sağlam metodik temellere dayanan, yeni ve geniş boyutlu toplumdilbilimsel çalışmalara ihtiyaç duyulduğu söylenebilir.
1997’de saha araştırması sırasında kaydedilmiş, konuşma diline ait aşağıdaki metin Karakoç (2005: 221)’den alınmıştır. Konuşmacı, Dağıstan’da, Terekli Mekteb’de yaşayan şair ve yazar Murat Ave- zov’dur. Metin, Kara Nogay ağzının bazı özelliklerini de yansıtır.
1. Men sizge noyay adebiyafmirj akında aytayîm. Noyay adebiyati da noyay ordasi tüzülgön zamanda tüzülgön. Bizde bu gün biz biletayan bu gün on dörtün§ü on yetinsi ömürlördö yasayan bizim sayirlerimiz bar.
2. 01 erj de bizim burunyu er] de eski nogay sayiri ol Sıbîra yiraw. Sîbııra yîrawdan sora keledi Şalkiyiz yiraw. Salkiyiz yirawdan sora Asan Kaygili. Asan Kaygîlidan sora Dosmambet Azawlu, Dosmambet Azawludan sora Kaztuwgan Süyünüs ulu. Kaztuwgan Süyünüs uludan sorada köp saydeler bar sayirler.
3. Annan sorjyu SalkiyizdiNg bu gün yatlawlarin okuyan zamanda bizim balalar bizim okuwsular
köp kiyînlik körödülör nege deseniz ol okuw kitaplarında bizim nogay aligi sözlörü mön kelisli
tuwul nege dese onda köp arkaizm bar arkaizmler bar.
4. Mîsalya men sizge ay tayım Salkiy izden bir nese sidiralar, mîsalya /…/. Men ali bu noyay-
lardan sorasam da olar aytip bolmayaklar nege dese ne zat alapam ne zat başka sözlör munda
kirgen.
5. Sonurj üşün biz bu gün Karasay-Serkes ilmi tergey institütünde noyay sözlük azirlengen,
noyaysa orussa sözlük, onda bilmeymin ne saklı yüz min söz yüz min sözdön artık sözlör
yiynayanlar.
6. Onda bizde bar sonu man karsegetayan Yeleno Aybazova linguistler, Yumaw Karakayev,
Ramazan Kereytov, Maya Bulgarova em başkaları. Olar köp.
7. Bugüngü bizim adebiyattir) akında aytsam bugünde bizde erj de noyaylar arasında erj de
siy man paydalanatayan noğaylar arasında örmet kazanatayan kazanyan poetler sayirler
olar kim deseniz olar bas dep Mask’ıvada literaturalik institütün bitken bitirgen adebiyat insti-
tütün bitken bitirgen Gamzat Azigeldiyev, sorjra Kadriya, Soltanbek Adzikov, ol koban
noyaylarinnan Fazıl Abbas u:lu Abdulzalilov, Suyun Kapayev, Keldixon Kumratova em köp
başkaları.
8. Olardïn er birisinir yatlawlarï noğaydın burunyu söz ustalığı man örnöklöngön.