0 Comments

Emir Edigü (Ediğe) Ve Oğullarının Nogay Ulusu’ndaki Yeri

Derya Derin Paşaoğlu

(Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye)

Özet. Altm Ordu Hanlığı’nda Toktamış Han’ın ardından başlayan taht mücadeleleri sonucu Deşt-i Kıpçak coğrafyasında Cuçi neslinden gelen şehzadelerin etrafında toplan­maya başlayan Cuçi ulusu XV yüzyılda Kırım, Kazan, Kasım, Nogay, Küçüm ve Astra- han gibi siyasi parçalara ayrılmıştır. Söz konusu Cuçi Ulusu parçalarından olan Nogay Ulusu’nun ortaya çıkışı ve siyasi yapılanması Emir Edigü (Ediğe) ve oğulları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bugünkü Nogay kabileleri Edigü neslinden gelen mirzalarla teşkilat­lanmış ve kabilelerin isimleri yine bu mirzalara dayanmaktadır.

Çalışmamızda Nogay Ulusu’nun ortaya çıkışında Emir Edigü’nün kimliğinden ha­reketle, Edigü oğullarının (Nogay mirzalarının) liderliğinde Nogay Ulusu’nun parçalara ayrılması ve bu süreçte Emir Edigü neslinden mirzaların Nogay kabilelerindeki yerleri meselesi; yerli kaynaklarda ve Osmanlı arşiv kayıtlarında adı geçen kabileler açısından ele alınmıştır. Nogayların Osmanlı Devleti, Kırım Hanlığı ve Rusya üçgeninde siyasi ilişkilerdeki yeri meselesi bu çalışmanın hacmini aşacak kapsamda bir konu olması ha­sebiyle burada söz konusu siyasi ve askeri ilişkilere girilmemiş sadece bu ilişkilerde rolü olan Nogay liderlerinin tespiti noktalarında değinilmiştir.

Anahtar kelimeler: Nogay, Kırım, Tatar, Edigü (Ediğe), Nevruzoğulları, Kasayo- ğulları, Mamayoğulları, Ormembetoğulları, Yedisan.

NOGAYLAR
Nogaylar, Altm Ordu Hanlığı’nın parçalanma süreçinde, bozkır kültürüne sahip, savaşçı ve Deşt-i Kıpçak coğrafyasında hâkimiyet mücadelesi sürdüren­lerin başarı için kendilerine taraf olmaya çalıştıkları bir ulus olmuştur. Nogay Ulusu’nun ortaya çıktığı coğrafya, XV. Yüzyılda İdil Nehri’nin doğusunda, Sa- raycık[2] şehri merkez olmak üzere Yayık ve Cim (Emba) nehirleri sahası olup Sirderya’ya kadar uzanmaktadır. Bu yüzyılda bölgede göç eden uruğlar Altm Orda Hanlığı’nın sol kol uruğlarıdır ve Şirin, Arın, Kıpçak, Argun, Alçın, Katay ve Mangıl olmak üzere Yedisan adıyla bilinmektedir [40, s. 281], Yetmiş bin kaz-

gcın anlamına gelen Yedisan[3] uruğlarından Şirinler[4] başta olmak üzere ilk dördü Kırım tarafına göçmüşlerdir, kalanlar ise Nogay-Mangıt adı ile anılmışlardır [40, s. 281], Nogayların doğu kaynaklarında Mangıt olarak bilinmeleri [8, s. 22] Emir Edigü’nün Mangıt lideri Kutlu Kıya Beg’in oğlu olması hasebiyle Nogay Ulusu’nda hâkim ulusun Mangıtlar[5] olmasındandır. Keraytov, Nogay Ulusu’nun içinde yer alan boyların otuz ikisinin ismini vermiş ve Kıpçak, Kanglı, Uysun, Nayman, Kereyit, Kongrat, Mangıt, Katagan, As, Kıtay, Bayis, Baydar, Bayata, Bayteke, Kobek, Tama, Keneges, Matakay, Bodrak, Majar, Şijuvıt, Nukus, Ming, Uygur, Abaz, Bulgar, Kırgız, Türkmen, Sirak, Kobanşı, Dürmen, Merkit olarak üstelemiştir [36, s. 17][6]. Trepavlov bu listeyi yetmişe çıkarmıştır [56, s. 499]. An­cak bu boylar sadece Nogay ulusunun içinde değillerdir. Boyların birçoğu yine birlikte Kazan, Özbek, Karakalpak, Kırgız, Başkır, Türkmen, Yakut, Tatar, Kı­rım Tatarı, Hakas, Altav uluslarının oluşumunda da etkin rol oynamışlardır [36, s. 17; 7, s. 33; 6, s. 570], Nitekim bu boyların bazıları; Kıpçak, Hıtav, Burlak, Kondra meyk, Kilçi, Nayman, Ağran-Çapçak-Tııma ve Haydaroğlu Türkmenleri, Kara Kıpçak, Mangıt, Altıayakoğlu, Kızılbayoğlu, Aksüyün, Nartaylak, Kanglı olmak üzere 18. yüzyılda Kırım Hanlığı himayesindeki Edigü neslinden gelen mirzaların nökerleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar [5, s. 234-239][7].

Emir Edigü liderliğinde başta Mangıtlar olmak üzere Sirderya boyunda kalan Yedisan uluslarının oluşturduğu askeri bir güç olan Nogaylar, onun ölümünden sonra oğlu Nureddin zamanında büyük bir siyasi birlik sağlamışlardır. Ancak kısa bir süre sonra Kazan ve çevresinin Rus hâkimiyetine girmesi, saf bir bozkır kültürüne ve ekonomisine sahip ve bağımlı Nogayları zor duruma sokmuştur. Geçim sıkıntısı, kıtlık ve hastalıklar Nogaylar arasında huzursuzluk ve iç mü­cadeleye zemin hazırlamıştır. Sorunların çözümü konusunda Edigü oğulları ara­sında çıkan görüş ayrılıkları, kopmalarla ve Deşt-i Kıpçak[8] coğrafyasında farklı bölgelere ayrılmalarla sonuçlanmıştır. Bu hareketlilik 21. Yüzyıla kadar devam edecek hareketliliklerin başlangıcı olmuştur. Öte yandan Nogay Uluslarım ince- leyebilmeyi de güçleştirmiştir.

Nogaylar, farklı zaman aralıklarında farklı bölgelerde, çeşitli boy ve kabile­ler halinde Edigü neslinden gelen mirzalar etrafında ve mirzaların isimleriyle karşımıza çıkmışlardır. Kırım Hanlığı, Osmanlı Devleti ve Ruslar arasındaki siyasi ve askeri mücadelelerde farklı saflarda yer alarak bölgede kaygan bir ze­min oluşturan Nogaylar, Idil’den Tuna’ya kadar Karadeniz’in kuzeyinde atlı ve bozkır kültürünü muhafaza etmişlerdir. Rusya’nın coğrafyadaki yayılmacı po­litikasıyla paralel olarak hareket sahaları daraldıkça, Kırım Hanlığı ve Osmanlı himayesini talep eden binlerce Nogay 19. ve 20. Yüzyılda Osmanlı topraklarına göç etmiştir.

Emir Edigü, Oğulları ve Nogay Kabileleri

Emir Edigü, hayatı kahramanlık ve maceralarla dolu, özellikle Ruslara karşı savaşlarıyla sadece Mangıt-Nogay uruğlar arasında değil Karadeniz’in kuzeyin­de ve İdil boyundaki kavimler arasında da destanlara [51, s. 1; 18, s. 1] konu olmuş şahsiyeti ile bilinen Altm Ordu emiridir [40, s. 141-142],

Emir Edigü, Mangıüann önderi Kutlı Kıyalı’nm oğlu İdiki (İdigü, Edigü, Ediğe) Beğ’dir [23, s. 270], Emir Edigü’nün Hz. Ebubekir’e dayanan soyu hakkında çeşitli kaynaklarda şecereler verilmiştir. Bu konuda yapılan en kap­samlı araştırma DeWeese’n eserinde [16, s. 385] yer almaktadır. Tablo l’de de görüleceği üzere Edigü’nün soyunu Hz. Ebubekir’e dayandıran kaynakla­rın vermiş olduğu şecereler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Ancak kay­nakların genel olarak Baba Tukles’den Edigü’ye kadar olan nesilde hem fikir oldukları görülmektedir. Bilindiği üzere Baba Tukles, Altın Orda Hanlığı’nda Özbek Han’ı İslâmiyet’e davet için Deşt-i Kıpçak coğrafyasına gelen dört ule­madan biridir. Nitekim Özbek Han’ın İslâmiyet’i kabulüyle birlikte burada kalarak Deşt-i Kıpçak coğrafyasında İslâmiyet’in dini hükümleri konusunda eğitimler vermişler ve Şeyh Baba Tukles nesli emirlik makamında devam et­miştir [14, s.118], Emir Edigü’nün siyasi gücünün yanı sıra hanlık içerisinde Baba Tukles neslinden gelmesi hasebiyle Müslüman halkın gözünde sahip ol­duğu saygın statüyü göz ardı etmemek gerekir. Nitekim aşağıda ifade edile­ceği üzere İbni Arapşah tarafından, Emir Edigü ’nün samimi ve takva ehli bir Müslüman olarak tanımlanması, söz konusu statüyü hak ettiğinin göstergesidir.

Tablo 1: Emir digü Soyunu Hz. Ebubekir’ Bağlayan Şecereler
Defter-iCengiz-name[12, s. 88, 249]Umdetü’l-Ahbâr’[5, s. 232]Osmanov[16, s. 386]Defter-iCelayir[16, s. 386]LusupovŞeceresi1654[16, s. 386]LusupovŞeceresi1686[16, s. 386]Matlab’et-Talibin[16, s. 386]KaraNogayDestanRivayeti[16, s”. 386]
EbubekirEbubekirEbubekirEbubekirAbubekirAbabukEbubekirEbubekir
Muham-medMuham-medMuham-medMuham-medMagametMagomelMuham-med
SultanKa’bSultan Ka’bSultanKa’bSultanKa’bKegapKegabKa’bKiab
HürmüzMuradHürmüzHürmüzGirmezGirmişIrmiz
HalidHalidHalidHalidHalebHalidValadHanit
VelidHaydarVelidVelidZalidHaldarValit
KayudaHasKaydahKaydahKyiayeMevlutKaida
MevlüdSafaMevlüdMevlüdKuledKuliudHaydarMavlut
Ebu’l-gasBahaüddinVeledEbuT-AsEbu’l-AsAbulgaziAbulgaziAbul-AsAbul-Az
SelimİbrahimSalimSalimSelimSelimSalimSelim
SadakSadakSadakSıddıkSıddıkSafaSudak
Ebu’l-HakEbu’l-HakEbu’l-HakAbdülhakAbdelhakAbdulhak
OsmanCelaleddin sultanü’l- ulema eş-şeyh Bahaüddin Veled”OsmanOsmanUsmanorOsmanOsman
CelaleddinİbrahimCelaleddinCelaled­dinCelaled­dinCelaled­dinCelaled-dinCeladdin
BabaTuklesBaba TuklesBabaTuklesBabaTuklesBabaTuklesBabaTuklesBaba TuklesBabaTukles
TermeTııremeTermeTermeTermesTermiaTıırmTıırme
KaziciKarapçıKazieinKarapçıKarapçıKarapçıKzeçi
İslam Kıyaİslam Kıyaİslam KıyaİslamKıyaİslamKaiaSlamkaiİslamkıyaİslamkaya
Kadir KıyaKadir KıyaKadir KıyaKadirKıyaKadulkaiaKadurkaiKadirkaya
Kutlu KıyaKutlu KıyaKutlu KıyaKutluKıyaKudukaiaKadlııkaiKıya BiyKulııkaya
İdigü Biyİdigü BegİdigeİdigeEdiğiİddigeiEdigı BiyAdige

* Umdetu 1-Ahbâr’ın sonunda Edigü Beğ ve Evladmvı Ahvali adlı bir başlık bulunmaktadır. Eserde gerek bu bölümde, gerekse Altın Ordu ve Kırım Hanlığının tarihini izah eden bölümlerde Edigü ve oğulları hakkında oldukça hacimli veriler içermektedir. [5, s. 232]

** Kırımî eserinde bu ismi bir bütün olarak Celaleddin sultanul-ulema eş-şeyh Bahaüddin Veled, şeklinde ifade etmiştir; Baba Alim şeyh Arifibillah Tıığlas bin şeyh İbrahim bin Celaleddin sultanul-ulema eş-şeyh Bahaüddin Veled bin eş-şeyh Safâ şeklinde devam etmektedir, ayrıntılar içinbkz.: [5, s. 232],

Yakubovsky, İbn Arabşah’a atıfla Emir Edigü’nün, gayet esmer yüzlü, orta boylu, tıknaz vücutlu, akıllı, cömert, güler yüzlii, basiretli ve dirayetli bir adam olduğunu belirtmiştir. Emir Edigü ile ilgili bilgilere ulaşırken, Arap ve Acem kaynakların bu konuda yetersiz olduğunu, Rus kroniklerinin çok zengin bilgiler içerdiğini vurgulamış, özellikle Nogay menkıbesindeki Ediğe adlı kahramanın, göçebe aristokratlarının gönlünü yapmak üzere tertip edilmiş olduğunun ve bu destanın Ediğe ’nin kişiliği üzerine tarihi realiteye uygun bir fikir vermeyeceği­nin altını çizmiştir. Ayrıca, yine bu kaynaklara dayanarak Ediğe’nin esas özel­liğinin sadakatsizlik olduğu söyleyip onun, en dessas ve haris bir Altm Orda hükümdarı olduğunu nakletmiştir [59, s. 190], Yakubovsky’nin kaynağının Rus kronikleri olması ve Ediğe ’nin de Altın Orda Devleti ’nin güçlü bir emiri olması ve Ruslara karşı mücadelesi ile dikkat çekmesi göz önünde bulundurulduğunda bu yaklaşımı anlamak zor değildir.

Oysa Yakubovsky’nin kaynak gösterdiği İbni Arapşah, Emir Edigü’yü bir yandan fiziksel tanıtırken, Yakubovsky’nin almaktan imtina ettiği askeri yönünü; bütün düşüncesi; düşmanını tuzağa düşürmek, savaş hileleri ve savaşmak olup, görüş ve düşünceleri diğer insanlardan farklı, tanımıyla ifade etmiştir. Ayrıca siyaset konusunda değerli görüşleri vardır ve âlimlere ve faziletli kişilere himmet eder, sözleriyle yöneticiliğini izah etmiştir. Özellikle takvâdar, fakirlere yakınlık gösterip, onlarla şakalaşarak, şirin sözler söyler, orucu hakkıyla tutar, şeriatı gözetip, gecelerini ibadetle geçirir Kur ’an ’a, sünnete ve âlimlerin sözlerine bağ­lıdır, [28, s. 151] diyerek Edigü’nün İnsanî ve dinî vasıflarını sıralamış ve samimi bir Müslüman olduğunu vurgulamıştır. Nitekim Kırımî, Edigü ile oğlu Nuredin arasında gelişen siyasi görüş ayrılığı problemini izah ederken, Nureddin’in ba­basının mescidini parçaladığından bahseder ki bu; yaylaya çıkıldığı vakit cemaat namazlarının boşa geçmemesi amacıyla yaptırdığı, arabalarla çekilen büyük bir mescittir [5, s. 94] ve yönetici sorumluluğundaki dini hassasiyeti görmemiz açı­sından ehemmiyetlidir.

Edigü, kaynaklarda karşımıza ilk defa Altm Orda Han’ı Toktamış Han döneminde çıkar. Toktamış Han tahta çıktığı zaman, Edigü 18 yaşında mirza olup, han hizmetinde bulunan iç oğlan statüsündedir. Ancak bu gö­revden, Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed’in neslinden gelmesi hasebiy­le (gulam mesabesinde olmaktan) ar edip, kazak çıkmış ve çevrede yılkı sürmüşse de her kaçışında yakalanıp hanın dergâhına getirilip, hapsedil­miştir. Edigü Mirza’nın babası Kutlu Kıya Bey’in küçük kardeşi Eseney Bey (Edigü’nün amcası), bu dönemde mîr-i mirân olan (Şirin Mirzaların atası) Emir Rektemür’ün arkadaşı ve yakın dostudur. Bu dostluğa istinaden Emir Rektemür, Edigü Mirza’nın affedilmesi hususunda hana ricacı olup, Emir Edigü’yü himaye etmiştir. Ancak Edigü Mirza yeniden kazak çıkıp, yakalanınca katledilmesine karar verilmiştir. Dokuz nefer nökerini yanma alarak kazak[9] çıkan Edigü, Emir Timur’a iltica etmiştir (1391) [5, s. 91; 52, s. 194, 195],

Timur’un İran, Maveraünnehir ve Türkistan’ı ele geçirmesi üzerine, Tokta- mış Han’ın çevresindekiler de bu durumdan rahatsız olup, ecdadının topraklarını alması konusunda Toktamış’ı tahrik ettikleri sırada, Timur, Edigü rehberliğinde Aladağ üzerinden Harezm’e girmiş ve Toktamış üzerine harekete geçmiştir. Edi­gü, Harezm’de yeğeni, Şiban neslinden Melik Timur oğlu Kutluk Temür Oğlan ile kardeşi Künçek Oğlan’ı bulup Timur’a getirmiştir. Timur, Deşt-i Kıpçak iç­lerine çekerek Timur ordularını perişan etmek isteyen Toktamış’ı üç ay boyunca takip etmiş ve sonunda iki ordu karşılaşmıştır. Edigü ve Timur-Kutluk, Timur’un ordusunun ilerisinde bulunup, Toktamış Han karşısında büyük başarılar kazan­mışlar ve Toktamış askerleri bozulmuştur. Timur, Edigü’yü Timur-Kutluk’ı ve Künçek Oğlan’ı dağılan boylan ve askerleri toplamaları için göndermişse de sadece Künçek Oğlan Emir Timur’a geri dönmüş, aralarında anlaşan Edigü ve Timur-Kutluk Yayık Irmağı’na doğru ilerlemişlerdir. Durumu fark eden Timur, onları durdurmak istese de başarılı olamamıştır.[10]

Edigü, topladığı illerde Timur-Kutluk’u han ilan edip, kendisi de bey olmuş ve Toktamış’a karşı mücadele etmiştir (1399). Bu mücadeleler sırasında Kara Don nehri yakınında atı yardan uçan Toktamış Han’ın ölümü üzerine Timur- Kutluk hanlık makamına oturtan Edigü, kendisi de emini ’l-ümera olarak Cuci Ulusuna hâkim olmuşlardır. Hâkimiyetleri, Harezm, Saraycık, Kırım, Kazak, Kazan, Başkurd, Alatar, Ejder Han, Rus ve Bulgar vilayetlerini kapsamaktadır. Bir süre sonra Timur-Kutluk ölmüş [5, s. 93; 28, s. 151][11], Temür ve Polad adlı iki oğlu kalmıştır.

Temür Kutluk’un vasiyeti üzerine birader zadesi Şadıbek, Edigü Beğ tara­fından hanlığa getirilmiştir [5, s. 93], Yönetimi elinde tutan Edigü Bey, kendi reformlarını başlatmıştır. Düzen ve disiplini tesis ettikten sonra Cengiz yasası’na ilaveler yapmış, vergi sistemini değiştirip eskiden süregelen Mısır’a yapılan köle ticaretini yasaklamıştır. Söz konusu uygulama ticarete önem vermemesinden değil, Türk nüfusunun azalmasını engellemek olmalıdır. Kısa süre sonra tahtta tek başına kalmak isteyen Şadıbek, Mısır’la ticaret yapan tüccarların desteğiyle Edigü’ye karşı çıkmışsa da başarılı olamamıştır. 1408 yılında Rus knezlerinin aralarındaki gerginlikten yararlanması bilen Edigü, Moskova üzerine sefere çık­mış ve Toktamış Han dönemindeki seferin sonuçlarına benzer bir başarı ile dön­müştür [33, s.110].

Şadıbek Han’ın ölümü üzerine Nureddin Mirza, babası Edigü Beğ’e ya sen han ol veya bana ruhsat ver ben han olayım demiştir. Gelecek için endişeye düşen Edigü, bizim neslimiz Hz. Ebubekir ’deıı sonra saltanat tahtına ayak bas­mamış ve meşihat (şeyhlik) merkezinde olmuşlardır. Bazıları meşihat ve emâreti birleştirmişlerdir. Bu fikir fasiddir, diyerek oğluna karşı çıkmış ve Temür-Kut- luk Han’ın oğlu Temür’ii hanlığa getirmiştir. Babasına kızan Nureddin Mirza ise Temiir’ün küçük kardeşi Polad’ı han ilan etmiş[12] ve Uyşin Kabilesinden Pir Muhammed’i emir yapıp, asker toplayıp, babasının üzerine yürümüştür. Edigü Beğ oğlunun bu hareketine üzülüp, karşısına çıksam ona ya da bana bir zarar gelse her ikisi de banadır, ben ihtiyarım korkmak ayıp değil diyerek yanma bir miktar adam alıp Harezm Kalesi’ne çekilmiştir. Babasının vilayetine giren Nu­reddin Mirza burayı yağmalamış, hatta babasının yaylaya çıktıklarında cemaatle namazlarının boşa geçmemesi için yaptırdığı, arabayla çekilebilen bir mesci­din keçelerini bile parçalamıştır. Bu sırada Toktamış’m büyük oğlu Celaleddin Sultan, Edigü Beğ’in Harezm’e gittiğini ve Nureddin’in yaptıklarım duymuş ve askerleri ile Nureddin üzerine yürümüştür. Polad Han ve Nureddin, babasının yanma kaçmışlarsa da onlar Harezm’e ulaşmadan Celaleddin, Barın Seray Beğ ve Cihan Mirza ile birlikte yetişip, Polat Han’ı öldürmüşler ve Nureddin ’i öldür­mekle Edigii nesli tükenmez, lıile yapıp Edigü Beg i ve neslini topluca öldürelim diyerek onu alı koymuşlardır. Cihan Mirza ve Barın Seray Bey, Nureddin’i ya­nma alıp Harezm’e giderek Celaleddin Han buyruğuyla barış için geldiklerini bildirmiştir. Edigü Beğ hile olduğunu anlamış ama çevresindekileri ikna ede­memiş ve gelenleri kaleye almıştır. Toktamış’ı öldürdüğü zaman kızı Cambek Hanuş’u oğlu Nureddin için saklamış olan Edigü, Celaleddin’in beğleri ile bir­likte oğluna düğün yapmış ve Celaleddin Han’a gitme zamanı gelince tedbir olarak önce küçük oğlu Seyyid Ahmet’i göndermiştir. Ancak düğün hikâyesini ve Nureddin’in öldürülmediğini duyan Celaleddin Han, Seyyid Ahmet’i öldür­müştür ve beylerin yapmış olduğu Edigü’yü yok etme planı bozulmuştur [5, s. 96].[13]

Celaleddin’in han olmasıyla, Toktamış’m diğer oğulları onun etrafında top­lansalar da O, kardeşlerinin hiç birine iltifat etmemiştir. Bunun üzerine, kardeşi Kebek, atalığı olan Rektemür oğlu Yahşi Hoca’nın desteğiyle Celaleddin’i öl­dürmüştür. Tahtın Kebek’in ele geçirmesinden korkan ve taşrada bulunan Cab- bar Berdi kendisi Saray’a ulaşıncaya kadar kardeşi Kerim Berdi’yi tahta çıkart­mış, daha sonra gelip tahtı devralmıştır. Ancak kısa bir süre sonra bir şarhoşluk ortamında bu iyiliğin gündeme gelmesiyle çıkan kavgada Kerim Berdi, Cabbar Berdi’yi öldürmüş, ardından çıkan kargaşada Kerim Berdi de öldürülmüş ve Cuci Ulusu başsız kalmıştır. Boş kalan tahta Kebek (Toktamış’ın oğlu) çıkmışsa da kışlamak üzere Kebek Han’ın Bozan Suyu kenarına gitmesini fırsat bilen Edi­gü Beğ, Şiban Han neslinden Çekre Oğlan’ı hanlık makamına oturtmuş, Kebek Han’ın ordasım basıp onu öldürmüş, böylece Çekre Han müstakil han olmuştur [5, s. 99],

Çekre Han, hanlığının üçüncü yılında artık Edigü Beğ’den kurtulmak iste­miştir. Durumu fark eden Edigü Beğ, Çekre Han’ı kovalayıp, Müyesseroğlan ev­ladından Seyyid Ahmed’i tahta çıkarmıştır. Kısa bir sonra Seyyid Ahmet eceliy­le ölünce, (Türkistan’a giden Çekre Han da eceliyle ölmüştür) mecburen nesl-i Müyesser’den Derviş adlı, mecnun, pejmürde, akılsız ve pis bir adamı han yap­mak zorunda kalmış ancak bir yandan da hanlığa uygun kişi araştırmaktadır[14].

Cabbar Berdi ile Kerim Berdi’nin kardeşi olan Kadir Berdi, onların kati olu­nup Kebek’in tahta çıktığı sırasında, buradan kaçarak, Kırım, Kabartay civa­rında Tatartob adlı yere gidip, yerleşmiştir. Bir gün Şirin, Barın, Argını, Kıpçak ve sair uruğların beğleri hep birlikte oturmuşlarken, bir küçük köpeğin etrafına, çok sayıda büyük köpeğin toplandığını ve kavga ettiklerini görmüşlerdir. Han bu tabloyu beylere göstererek, hepsi kavga ediyor ama hiç biri ortada ki küçük köpeğe dokunmuyor diyerek nedenini sormuştur Beğler küçük köpek kudurmuş­tur, diğerleri korkudan yaklaşmıyorlar dediğinde Kadir Berdi, bize ve sizlere korku ayıptır, Edigü dedikleri adam hepimizi, dar-ı diyarımızdan, evladımızdan, yârimizden ayırmış, şaşkın ve perişan gezmemize sebep olmuştur Evlatlarımız karşısında ar etmektense cesurca ölmek daha izzetlidir, diyerek beyleri gayrete getirmiş ve üç bin atlı toplanıp Edigü üzerine yürümüştür. İdil ırmağı henüz buz tutmadığı için geçemeyen atlılar bir süre burada nehrin donmasını beklemek is­temişlerse de Kadir Berdi onlara hitaben;

Idil tonsa kim ötmes, Edigii ölse kim almaş,

İdilni tonmas burırı geçmek gerek, Edigünü ölmes burın almak gerek, yani

İdil donsa kim geçmez, herkes geçer, Edigü ölse yurdunu kim almaz, herkes alır, lâkin erkek olana İdil buz olmadan geçmek gerektir, Edigii ölmeden kati ederek yurdunu almak gerektir, demiştir. Büyük güçlükler çekilerek Idil’i geç­mişlerdir. Edigü durumu haber almış ve atmış binden fazla askerle karşı gel­miştir. Çok zorlu geçen muharebede Edigü’nün oğlu Keykubat kaçmış[15], Kadir Berdi[16] Han Edigii’yü ok ile vurmuş ancak Edigü, ağır yaralansa da Han’ı öl­dürmüştür[17].

Muharebeden sonra hanlarını kaybeden Şirinler ve diğer mirzalar top­lanıp kimi han yapacaklarını bilememişlerdir. Hanın kardeşi Gıyaseddin’i bulamamışlar ve sonunda askerler arasında gördükleri, Toktamış’ın ba­bası Toyhocaoğlan’ın kardeşi Çağayoğlan’ın oğlu İçkili Hasanoğlu Uluğ Muhammed’i han yapmaya karar vermişlerdir. Öte yandan muharebede ağır yaralanan Edigü’yü, Kadir Berdi’nin askerlerinden kaçıran beyleri, gece ge­lip almak üzere yanma bir nöker bırakarak sazlıklar arasına saklamışlardır. Edigü’nün yerini öğrenen nöker Cantemiir Merkan, Toktamış’m hizmetinde bulunmuş bir nökerdir ki Kadir Berdi’nin adamlarına haber vermiştir. Seray Beğ gelip, göl içinde saklanan Edigü’yü ok ile vurup çıkarmıştır. Edigü kıyı­ya çıktığında Kadir Berdi Boğacık sağ mıdır? diye sormuştur. Küçük ve yi­ğit olması sebebiyle ona böyle dermiş ki, Edigü Kadirberdi’nin öldüğü ha­beri üzerine Sayın Han (Batu Han) yurdu sahipsiz kaldı diyerek üzülmüştür. İki rekât namaz kılıp, şehadet getirdikten sonra katledilmiştirl419 [7, s. 27]. Edigü’nün ölümü ile ilgili Tatarlar arasında ifade edilen rivayetleri değerlen­diren Kirimi, Seray Bey veya Rektemiir olduğu söylenmektedir. Cihangüşay-ı Cengizi ve Tarih-i Dost Sultan’a göre; Rektemiir ’iin emir-i kebirliği Tokta- mış Han zamanındadır ve Toktamış öldüğünde Rektemiir ölmüştür, Edigü’nün ölümüne ulaşamamıştır. Ayrıca Edigii ’nibı öldüğü zaman baş karaçi Rektemiir değil Rektemür ’iin oğlu Tekene ’dir ve Tekene Edigü ’nün kızı Turan Hamiş ile evlenmiştir. Edigü ’yü de Rektemür değil Barın Seray Bey katletmiştir şeklinde konuyu izah etmiştir [5, s. 103].

Edigü Oğulları

Edigü Beğ’in, çok sayıda çocuğu olduğu ifade edilir. İbni Arapşah’a göre yirmi kadar oğlu vardır, Trepavlov bunlardan dokuzunu tespit etmiştir[18] ancak Tablo 2’de de görüleceği üzere Altın Orda sahasında ön plana çıkan ve en çok bilinenler; Keykubat, Nureddin, Mansur, Seyid Ahmed, Gazi ve Nevruz’dur ve 1 de kızı vardır. Turan Hanuş, Şirin Beği Tekene Beğ’in eşidir. Seyyid Ahmed adlı oğlu yukarıda izah edildiği üzere Celaleddin Han’ın Edigü’yü ortadan kal­dırma girişimi sırasında öldürülmüştür. Edigü’nün katledildiği muharebeden kaçan Keykubat ve Nureddin, Tura vilayetindeki Başkurd halkı arasına gitmiş­lerdir. Mansur, Gazi ve Nevruz ise daha önce bahsedilen Şadibek Han’ın oğlu Gıyaseddin’i de yanlarına alarak Moskova’ya kaçmışlardır.

Mansur, Gazi ve Nevruz Mirzalar ile Gıyaseddin Sultan (Şadibek Han’ın oğlu) ile birlikte Moskova’da iken hava muhalefeti nedeniyle çok sayıda adamla­rını kaybetmişlerdir. Bunun üzerine Mansur Mirza; Müslümanız ama ölülerimiz kâfiristarıda kalmakta, gidelim ve savaşalım, ölürsek de ölümüz toprağımızda kalır diyerek üç bin atlı asker toplamış ve Yayık Irmağına ulaşmışlardır. Haberi alan Uluğ Muhammed Han hazırlıklara başlamış ve Şirin beği Tekene Beğ’den ordusuyla kendisine katılmasını istemiştir. Tekene Beğ, Edigü’nün öldürüldüğü muharebenden sonra geride kalan kızı Turan Hanuş ile evlidir. Kardeşlerinin gelmekte olduğu haberine çok üzülen Turan Hanuş’a elinden gelen yardımı ya­pacağına söz veren Tekene Beğ, askerleri ile han ordasına ulaşınca bir yardım­cısını Mansur Mirza’ya göndermiştir. Adam, Mansur Mirza’ya, Tekene Beğ’in Uluğ Muhammed Han ’ın ordusunun ön safında savaşa gireceğini, kendi üzerine az bir asker gönderilirse bozulup, dağılacağını ancak sol kolda bulunan Kong- rad Haydar Beğ’i kendi güçleri ile aşmak zorunda oldukları haberini iletmiştir. Savaşta Tekene Beğ sözünü tutup kısa sürede bozulup, dağılmıştır ancak, yedi bin askeri ile Kongrad Haydar Beğ’in sürdürdüğü savaş çok çetin geçmiş ancak sonunda Mansur Mirza kazanmış ve İdil tahtını ele geçirmiştir. Uluğ Muham- med Han, halkını Kırım tarafına götürmüş [32, s. 403; 26, s. 7; 5, s. 106][19] İdil tahtına ise, Şadıbek oğlu Gıyaseddin geçmiştir. Bu durum bütün Edigü oğulları için bir velinimettir ve Mansur Mirza bu kadar Uluğ Nogay Tatarına hükmetmiş­tir. Kırımı eserinde ilk defa burada Nogay Ulusu’ndan bahsetmiştir. Daha önceki bölümlerde Emir Nogay ve Kara Nogay Han ile ilgili şahıs adı olarak kullandığı Nogay kelimesini ilk defa Uluğ Nogay Tatarları şeklinde ulus adı olarak Mansur Mirza’nın hükmettiği ulus için kullanmıştır [5, s. 107],

İki buçuk yıl sonra Gıyaseddin Han ölmüş ve Mansur Mirza bu kez Temür Han’ın oğlu Küçük Muhammed’den başka şehzade kalmadığı için onu tahta çı­karmıştır. Ancak onu yetersiz bulmuş, hanlığını beğenmemiş ve Rus Han oğlu Barak’ı han yapmak istemiştir[20]. Bu isteğini yardımcısı ihtiyar Cantemür’e da­nışmış, Cantemür; Mulıammed, devenin gevşeği gibidir, araba çekmeye gelmez ama zararı da olmaz, Barak ise güçlü, kuvvetli erkek devedir, arabam çeker ama devenin sarhoşluğu gibi kudurması vaktinde seni ayağı altına alır teşbihiyle, Barak’m han olmasıyla Mansur Mirza’ya gelecek tehlikeyi anlatmıştır. Mansur Mirza bu sözleri dinlemeyip, Barak’ı han yapmıştır. Barak Han bir süre sonra, müstakil han olma yollarını araştırarak, Mansur Mirza’yı öldürmüştür. Söz ko­nusu teşbihte görüldüğü üzere Altın Orda Hanlığı’nın mukadderatına yön veren Edigü ve oğullarının, hanları tahta çıkarırken esas aldıkları kıstas yönetimdeki hâkimiyetlerini sürdürebilmeleri olmuştur. Mansur Mirza’nm bu kıstası dikkate almaması yönetimde güç dengesini hanlık makamından yana çevirmiştir.

Mansur Mirza’nın ölümünün ardından, Gazi ve Nevruz Mirzalar Küçük Muhammed’in yanma kaçıp, Yayık Nehri’ni geçip, Yayık ile Yem (Cem) Nehri arasındaki Kaynar Sakız Suyu çevresinde konmuşlardır. Barak Han ise kalan halkın kendine karşı gelmesinden endişelendiği için onları sürekli dağlık böl­gelere göçürerek[21] fakirleştinniştir. Durumu öğrenen Gazi ve Nevruz Mirzalar, Barak Han’ı durdurmak için asker toplayıp, Yayık Irmağı’nı geçmişler ve iki ordu karşılaşmış, Barak Han’ın ordusundaki Mansur Mirza’dan kalan askerlerin de desteğiyle Barak Han’ı öldürmüşlerdir.

Küçük Mulıammed Han yeniden[22] tahta çıkmış ve Gazi Mirza’da baş beğ ol­muştur. Bu arada, Yedisan halkından sol kol denilen halk aynı zamanda Barak Han’ın yakını ve nökerleridir. Mansur’un öldürülmesinde tahrikleri olması hase­biyle Gazi Mirza, bu halka eziyet etmeye başlamıştır. Mallarına ve çocuklarına sahip çıkamaz hale gelen Turdi Hoca liderliğindeki söz konusu Yedisan sol kol halkı yine bir hile ile Gazi Mirza’yı öldürmüşlerdir. Gazi Mirza’ya bağlı ulus, orta­ya çıkan karışıklıkta Kalmuk topraklarına gitmek istemişse de han onları kendine mahsus nöker yapmıştır. Kırım’da bulunan ve bu kargaşayı haber alan Uluğ Mu­hammed Han, İdil yakınlarına gelmiş ve üç ay boyunca yapılan savaşın sonunda, İdil sahili, Saraycık ve Hacı Tarhan’m Küçük Muhammed Han’da, Kırım ve çev­resinin Uluğ Muhammed Han’da kalmasına karar verilmiştir [5, s. 11; 26, s. 7-8]. Böylece Altm Orda coğrafyası İdil boyu ve Kırım olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Keykubat, sara hastasıdır, suda yıkanırken sarası tutmuş, boğulmuştur [5, s. 11], Nureddin Mirza: Emir Edigü, Temür Kutluk Han’ın vasiyeti üzerine Şa­dibek Han’ı tahta çıkardığında oğlu Nureddin’i de onun yanına saklav (rehine) vermiştir. Şadibek Han ise Ejder Han darugalığım ve Saray şehrinin otuz bin altınlık yarmak? mahsulünü Edigü oğlu Nureddin’e hediye etmiştir. Nureddin Mirza, Toktamış Han’ın kızı Cambek Hanuş ile evlidir [5, s. 93, 96],

Edügü oğlu Mansur’un Barak Han ile yaptığı savaşta ölümü ve haleflerinden Gazi Beğ’in yanlış yönetimi (Yedisan halkına muamelesi) ordanın parçalanması­na yol açmış, çok sayıdaki oğullarının büyük çoğunluğu diğer hanların hizmeti­ne girmiştir. Kayda değer topluluklar ise Batı Sibirya’ya gitmiştir. Göçerlerin ha­reketliliği dikkate alınırsa önderler bir boy taraftarını elde tutabilmek için etkin çalışmalıdırlar. Boşalan ordanın temel özü, en küçük oğul Nureddin Mirza’nın şahsında (1426-1440) eski göçebe âdetini koruyarak, Yayık Nehri’nin kalp böl­gesi olan Saraycık ’da kalmıştır. Nureddin Mirza, İdil -Yayık Irmakları arasında Nogay iktidarını yeniden kurmuştur [23, s. 270],23

Nureddin Mirza var olan nefes darlığı hastalığından dolayı Tura vilayetin­de ölmüştür. Naaşı Saraycık’a getirilip defnedilmiştir. Geride kalan Abbas ve Vakkas adlı iki oğluna ise Sadem Kıpçağı’nın babası olan Atalık Sadem sahip çıkmıştır. Çocuklara zarar ulaşmaması amacıyla onları vilayet vilayet gezdirip, tebdil-i hal ile yetiştirmiştir [5, s. 234],

Emir Edigü Oğlu Nureddin Oğlu Vakkas

Nogaylar’ın toparlanmasında Nureddin’den sonra önemli bir kişilik olarak, Özbek hanı Ebü’l-Hayr Han’dan ayrılıp Özbek birliği içinde bulunmuş olan di­ğer boyları da kendisi ile birlikte getiren Nureddin oğlu Vakkas (Oaqqas-Okas) görülmektedir. Nogay Ordası’nın nihai olarak şekil alması Vakkas zamanında gerçekleşmiştir [7, s. 39; 45, s. 25], Bu dönemde Kıpçak bozkırının hem doğu hem de batı tarafında etkin olan Nogaylar, Ebü’l Hayr’ın ölümünü (1468) takip

23 S. Nogay, M. Özergin’e yaptığı atıfla, Edigü Beğ’in öldürüldüğü (1419) ve devletin merkez idaresinin dağılıp, ülkenin parçalandığı sıralarda (1420-1430) Nureddin Mirza, Nogay Ulusu ’nu bağımsız bir devlet haline getirmiştir. Böylece bütün Nogaylar, devletin ilk hükümdarı Nureddin Mirza döneminde (1426-1440) onun hüküm sürdüğü bölgede ve çevresinde toplanmışlardır, ifadeleriyle Nogayların ilk teşkilatını Nureddin Mirza’yla başlatır [45, s. 23], eden, bağlı boyların isyanına ve onun birliğinin dağılmasına yol açan, XV. yüz­yıl sonlarındaki değişen bozkır siyasetine katılmışlardır [23, s. 270; 25, s. 32],

Vakkas ve Oğlu Musa Nesli

Vakkas’ın oğulları, Yağmurçı, Musa, Haşan [56, s. 114] ve Mansur’dur. Man­sur hakkındaki bilgiye sadece Mamay Destam’nda rastlıyoruz. Destan’a göre, Mansur Kırım’a gider ve orada Kırım Ham’nın kızıyla evlenir. Ak Mirza adlı bir oğlu vardır. Ve onun da oğlu Bek Mirza’dır [42, s. 26],

Vakkas’m ölümünden sonra kardeşi Abbas başa geçmişse de 1491’de onun ölümüyle Nogayların yönetiminde Vakkas oğlu Musa söz sahibi olmuştur. 1502 yılında Musa Mirza’nın ölümüyle[23] Yağmurçu başa geçmiş, 1505 yılında onun da ölümüyle Musa oğlu Şaydak (Şeydak, SeyidAhmed) Mirza Nogay Ulusu’nun yönetimini devralmıştır.

Musa Mirza’nın kaynaklardan tespit edebildiğimiz on oğlu vardır[24]. Han- zade Hatun ve Seyyid Berke kızı şerife[25] Hatun olmak üzere Musa Mirza’nın iki eşi olduğu için Musa oğullarına İki ananın oğulları tabiri de kullanılmıştır [5, s.235], Seyyid kızının asıl isminin Sultan olması nedeniyle şerife Sultan Hatun’dan olan çocuklar Sultanoğlu diye bilinirler; Mamay, Alçağır, Togan ve Şaydak’tır. Hanzade Hatun’dan oğullan ise; İsmail,Yusuf, Şagim, Abdullah, Canarslan, Şıkmamay’dir.

1540’da Şaydak Mirza’nın ölümüyle Nogayların yönetimi Şıhmamay’a (Şehy Mamay) geçmiştir[26]. 1549’da Şıhmamay’ın ölümüyle Musaoğlu Yusuf Mirza başa geçmiş ve bu tarihten itibaren Nogay Ulusunun mukadderatında Musa oğulları etkin rol oynamışlardır.

1. Kuşak2.kuşakEdigü oğullan |Torunlar3.Kuşak| 4. kuşak5.kuşak |
Emir Edigü1-Mansur  à?1-Divey Mirza
2-Baki Bey
2-Gazî3-Akbıbi Mirza?
3-Nevruz
4-Keykubat
5-Nureddin   à,1-Abbas
2-Vakkas àl-Mansur à1-Ak Mirza?
2-Yağmurçı
3-Musa  à1-Mamay
6-Seyıd Ahmed4-Hasan2-Alçağır
3-Togan
4-Şaydak
5-Canarsları
6-Şıkmamay
7-Şagim
8-Abdullah
9-Yusuf
10-İsmail

Şerife Sultan Hatundan Musaoğulları ve Nogay Kabileleri

Musa Mirza’nın Şerife Sultan Hatun’dan; Mamay, Alçağır25, Togan ve Şaydak olmak üzere dört oğlu vardır

Mamay:

Mamay’ın neslinden gelenler Mamayoğulları olarak adlandırılmışlardır [5, s. 236], Mamay oğlu Yahşisat 1558’de Orak oğlu Kadı Mirza ve Yusuf Mirza’nm oğulları ile birlik­te Idil’in batısına geçmiş ve Küçük Nogay Ulusu’nun içinde yer almıştır [54, s. 142]. 1588 yılında Kırım Han’ı tarafından Azak çevresine yerleştiril­mişlerdir. Onlarla birlikte gelen ancak Don nehrinin solunda kalmakta ısrar eden Uluğ Nogay Ulusu’ndan İsmail oğlu Urus oğlu Satı ve Şeydahmed Mir­zalarla çatışmaya girmiş, onları öldürmüştür. Oğullarının ölümü üzerine Urus Mirza Yahşisaat üzerine gelmişse de Urus Mirza ve oğlu Kan Mirza’da haya­tını kaybetmiştir. Bu olay üzerine kalan Uluğ Nogay mirzaları toplanıp Gazi ulusu üzerine yürüyüp Yahşisat’ı öldürmüşlerdir 1590. Yahşisat oğlu Kan Mir­za 1590 yılında Gazi Ordası adına hareket etmiştir (46, s. 35][27]. 1593 yılında Kozaklar Azak Kalesi’ni kuşattıklarında Kan Mirza bütün Kadı Nogaylarım birleştirerek Don kozaklarının hücumunu püskürtmüş ve Azak şehrini kurtar­mıştır [7, s. 85], Mamay oğulları, Kırımî’ni eserini tahrir ettiği dönemde (1744- 48) Akkimıan Adası’ndadırlar [5, s. 236][28]. 1608-1751 yılları arası Kırım Kadı Sicil Kayıtlarına göre Kırım’da Mamayoğullarının bulunduğu yerler; Baymaklı, Kongrat ve Çaplık/Celayirköy adlı köylerdir [11, s. 97, 98],

Alçağır:

Kırımi, Alçağır’ın ismi dışında hakkında herhangi bir bilgi verme­yip, kabile isimlendirmelerini oğlu Orak üzerinden vermiştir.

Orakoğulları

Mamay Destan’ma göre; Alçağır erken yaşta ölünce küçük yaştaki oğlu Orak, Musa Mirza’dan sonra Nogayların başına geçen Musa’nın büyük oğlu Mamay[29] Mirza’nm himayesinde Musaoğulları ile birlikte büyütülmüştür [42, s. 22], Kırımî’nin bu nesilden gelen mirzalarla ilgili birkaç olayda Orak ve

Mamay isimlerini birleştirerek Orak-Mamayoğulları [5, s. 154] ifadesini kul­lanması söz konusu birlikteliğin sonucu olmalıdır. Orak’ın nesli Akkirman Adası’ndaki Orakoğullarıdır [5, s. 236] Sahip Giray döneminde Akkirman’a yerleşti­rilmişlerdir [29, s. 452], Orak’m Gazi ve Karaşay adlı iki oğlu vardır [5, s. 236],

Togan başta olmak üzere kaynaklar [54, s. 142; 40, s. 282; 7, s. 85] Orak oğlu Kadı Mirza’dan bahseder, (Kırımî’de Kadı Mirza ismi yerine Gazi Mirza var­dır). Söz konusu kaynaklara göre 1558-59 İdil’in batısına geçerek ayrılan küçük bir gurup olan Nogaylar, başlarında bulunan Kadı Mirza’dan dolayı Kadı Mirza Nogay lan olarak da adlandırılmış olan Küçük-Kiçi Nogay Ulusıı’ dur. Orak oğlu Kadı Mirza 1577’de Kabartay üzerine yapılan akında ölmüştür[30]. Orak’m diğer oğlu Karaşay kardeşi Kadı Mirza ile birliktedir ve 1582 yılma ait Mühimme Def­terlerinde Karaşay Mirza’nm adı geçmektedir [7, s. 85], Kırımî’de de Gazi’nin kardeşi Karaşay vardır. Bu bilgiler ışığında Kirimi’de bahsedilen Orak oğlu Gazi Mirza’nm diğer kaynaklarda geçen Orak oğlu Kadı Mirza ile aynı kişi olduğu söylenebilir. Nitekim Novoselsky’de Gazi Mirza ’nın Ulusu ifadesini kullanarak söz konusu tespiti doğrulamışsa da Gazi Mirza’yı Orak oğlu değil Şaydak’m torunu olarak vermiştir [46, s. 8], Oysa ne Kirimi ne de Trepavlov Şaydak’m torunu olan Gazi’den bahsetmemişlerdir. Öte yandan Trepavlov’da Kırımı ile paralel bilgiler verip, Küçük Nogay Ulusu’mm kurucusu olarak Orak oğlu Gazi Mirza’yı göstermiştir [56, s. 179],

Karaşay’ın oğulları Ali, Azamat ve Biy Mirza’dır ve 1748’de Akkirman’da Orakoğulları olarak bilinenler bu Karaşay’ın oğullarıdır. Nitekim Biy Mirza oğlu Kasım oğlu Cavim Mirza, H. llll’de (M. 1699) tahta çıkan Selim Giray oğlu Devlet Giray’m kardeşi Bucak seraskeri olan Gazi Giray’m atalığıdır. Leh üzerine izinsiz yaptıkları akın nedeniyle Devlet Giray Han ile sorun yaşamışlarsa da kısa bir süre sonra Devlet Giray Han’dan af dileyip geri dönen Cavim Mirza, Han’ın oğlu İslâm Giray’a atalık tayin edilmiştir [5, s. 156,157].

Orak oğlu Gazi’nin oğlu Kan Mirza ve onun oğlu Dâvibek Akkirman’a gelip, Karaşayoğlu’na hısım olmuşlardır [5, s. 236].

1608-1751 yılları arası Kırım Kadı Sicil Kayıtlarına göre Kırım’da Orakoğııllan’nm bulunduğu yerler; Temur Hacı, Açalı, Taraklı, Abaklı, Çelil, Yeni Turan, Güneş, Lur, Ak Mehmed Mirza, Beğ Mirza Köyleri ve Akkirman’dır [11, s. 97-98],

19.   Yüzyılda Osmanlı topraklarına göç edip burada iskân edilen Nogaylardan Eskişehir/Alpu Esence Köyü’nde bir sülale vardır. Sakarya/Merkez Kalaycı Köyü’ndeki Akkirman Adası’ndan gelen Nogaylar ve Tekirdağ/Muratlı Ballı Hoca Köyü’nde iskân edilenler Orakoğulları ’dır [39, s. 30-35-39].

Togan

hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.

Şaydak

Şaydak’ın Boran Gazi Beğ ve İslam Mirza adlı iki oğlu vardır, Akkirman Adası’ndadırlar.

Gazioğlu (Kadıulu)

–           Boran Gazi neslinden gelenlere AkkirmanAdası’nda, Gazioğlu (Kadıulu) adı veril­miştir.

Kasay

–           îslam Mirza’nın (karısı Şirin kızı Fatıma Hanım Hatun’dan doğan) oğlu ise Kasay’dır ve bu soy Kasayoğulları olarak bilinir [5, s. 237],

1748’de Kasayoğulları mn bir kısmı Kırım içindedirler ve Sultek[31] rütbesine ulaşan çok sayıda ümera vardır ve yine bu yılda Akkirman Adası’nda köylü ara­sında yaşayan; Sarı Adalu Kantemür, Kanglı Mirzası olan El-hac Narıt gibi büyük mirzalar Kasayoğludur [5, s. 204],

1786 yılı arşiv kayıtlarına göre Demirkapı’ya yakın mahalde bulu­nan Kasayoğlu kabilesinin 20 bin civarında süvarisi bulunmaktadır [20, s. 14].

Kasayoğulları

Kasay Bey’in beş oğlu vardır; Abdullah Mirza, Seltan Mirza Kasbolat Mirza, Kanmehmed Mirza ve Nevruz Mirza olmak üzere.


Abdullah Mirza’nm oğulları Abdullahoğlu denilen mirzalar olarak bilinir ve Kara Kıpçak halkının mirzalarıdır
.

Seltan Mirza’nın neslinden gelenlere Seltanoğlu denir. El-Mirza ve Tenakmat (Tenahmed) adlı 2 oğlu ve l’de kızı vardır. Altıayakoğlu, Kızılbayoğlu, Aksüyün ve Nartaylak adlı Mangıtlar, Seltanoğulları’nın nökerleridir. Şirin El-hac Cantemür Beğ, Seltan Mirza’nın kızından doğmuştur. Ruslar, Kasayoğulları’m Kuban’dan göçiirdükleri esnada Seltanoğlu’ndan Musal oğlu Çolak Bahadır’ın oğlu Murad Şah Mirza’yı ve diğerlerini de Moskova’ya götürmüşlerdir.

Kasbolat Mirza’nm oğulları; Arslanbek, Köbek ve Kara Mirza’dır. Kasbolat Mirza’nm neslinden gelen mirzalara Kasbolatoğlu denmektedir [5, s. 237],

Evliya Çelebi [19, s. 645], Kalmık tazyikinden kaçıp, Kabartay’a sığman Arslan Beğ Tatan’ndan bahseder ki Kasbolatoğulları’nın Kalmuk saldırıla­rı sırasında kardeşi Nevruz Mirza ile birlikte Çerkeş topraklarına geçtikleri [5, s. 237] bilgisine dayanarak Evliya Çelebi’nin bahsettiği Arslan Beğ’in, Kasbola­toğlu Arslanbek olduğunu söyleyebiliriz.

A. Berje, 1860 yılında Kuban’ın sol kıyısında yaşayan ve başlarında Kara- murza ailelerinin bulunduğu Karamurza Nogaylan’nm varlığından bahsetmek­tedir [10, s. 14]. Bahsedilen Karamurza Nogaylarmın, Kasbolat oğlu Kara Mirza neslinde geldiğini söyleyebiliriz. Zira daha erken dönemde (1782 tarihli belgeye göre) Laba Nehri üzerinden Kuban’ı geçen Rus askerlerince Nevruzoğulları, Ka- ramirzaoğulları ve Kasbolatoğulları’na gece baskını yapılmıştır [20, s. 37],

Kan Mehmed Mirza, oğlu Toktar Mirza ve onun da oğlu Kazak Mirza’dır. Kanglı halkı bu oğulların nökeridir.

Nevruz Mirza’nm Cadik Hanım Hatun ve Çerkeş Buzaduğ Beğ’in Kızı Beğzade Hatun olmak üzere iki eşi vardır. Nevruz Mirza’nm her iki eşinden doğan oğullarına Nevruzoğulları denir. Bu nesilden gelen Kalavlar muteberdir [5, s. 237], 1786 yılı kayıtlarına göre Kuban Nehri’nin kollarından Laba Nehri civarında bulunan Nevruzoğulları’nm süvari sayısı 8 bin civarındadır [20, s. 14].

Nevruzoğulları

Çerkeş Beğzadesi Hatun’dan; Bahadır Mirza, İnayetşah, Bahadırşah, Davî ve Musa adlı oğulları vardır.

Câdîk Hanım Hatun’dan; 10’dan fazla oğlu vardır, İkitemiir, Mehmedşah, Hatâguzuk[32] ve Tokta Küçük isimlerini tespit edebildiklerimizdir.

Seltan ve Nevruz Mirzalar 1640 yıllarında Küçük Nogayların lider­leridir [56, s. 428], Ruslar, Kalmuk ve Kabartay Çerkesleri vasıtasıyla Kasayoğulları’m Kuban’dan göçürüp, Kabartay ve Terek Nehri ötesine iskân etmişlerdir. Daha sonra da Kalmuk Hanı Dunduk-ombu ve Mos- kov vekilleri gelerek Hacı Tarhan’a göndermişlerdir. Kasbolat, Abdullah ve Nevruz Mirza’nın oğulları dağılıp, perişan olmuşlar, Kuban’a kaçarak, Kabartay’a iltica etmişlerdir. Çünkü Kabartay beyi Kaytuka oğlu Arslan Bek, Nevruzoğlu’nun yeğenidir. Arslan Bek, dayısı Nevruz ve oğullarına sahip çıkmış ve Kuban tarafına geçirmiştir.

Kırım Hanlığı’nda, Adil Giray’ın H. 1075’de (M.1665) Kırım tahtına çık­ması esnasında vuku bulan İslam Ağa’nın tahriki ile Sefer Gazi Ağa’nın katli meselesinde arada kalan Karaçi beylerinden Şirin Mirzalar ve Şirin baş beyi Mengli Giray kazak çıktıkları zaman Kuban’da bulunan Nevruz Mirza’ya gel­mişlerdir. Kasayoğlu Nevruz Mirza Kuban Nehri üzerindeki Kaplu adlı kasa­badan 6 saat yukarıda kale gibi bir şeranpu yaptırmış ve burada sakindir. Ka­zak çıkan Şirin Bey ve mirzaların himaye edilme talebini endişeyle karşılayan Nevruz Mirza, Kırını Han’ına isyan eden Osmanlı Devleti’ne de isyan etmiş sayılır. Biz göçmeyi bırakıp buraya yerleştik, onlara sahip çıkar isek burada oturamayız demiştir. Ancak oğulları Kırım ’ın asıl sahibi Karaçi Beyleridir ve bizden yardım talep ediyorlar. Eğer bugiin onlara yardım etmez isek yurtlarını aldıklarında bize dostluk göstermezler diyerek babalarını ikna etmişler, halkı toplayıp, Kabartay semtlerine Eş-Akayık Karatup adlı yere göçmüşlerdir [5, s. 145]. Evliya Çelebi Nisan 1666 ’ da Çerkeş topraklarında Hatukay Vilayeti’nde Nevruz Mirza Tatarlarının, Kuban boyunda yerleşip, Çerkeslerden kızıp alarak kardeşlik ilişkisi içinde olduklarını ve 10 bin asker, 6 bin obadan oluştuğunu bildirmektedir. Öte yandan Mehmet Giray Han’ın Nevruz Mirza adına yap­tırmış olduğu kalenin fiziksel yapısı hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Bu kale, topçusu, dizdarı, neferi olmayan ve muhafazasını Nevruzoğulları’nm yaptığı, Kalmuk saldırılarında çoluk çocuklarını doldurup korundukları Nev- ruzkirman Kalesi ’dir. Yine Hatukay toprağında Çerkesler için imar edilmiş Akupskirman Kalesi’nde de Nevruzoğulları iskân edilmiştir [19, s. 622],

Adolf Berje tarafından 1860 yılında yapılan tespite göre Nevruz Nogayları, Kuban’ın sol kıyısında Ubejinsk ve Tiflissk stanitsaları arasında yaşamışlardır. Navruz Nogayları bütün soydaşları arasında en savaşçı olan­larıdır. 1822 yılında Laba ötesine geçmişler ve Ruslara karşı savaşmışlar­dır. Ancak 1823’de Laba ötesine düzenlenen Rus harekâtı sonucu bir kısmı tekrar Kuban’a dönmüş, diğer kısmı ise orada kalarak büyük bir köy kur­muşlardır. En önemli aileleri Mehmet ve Selim Girey Sultanlar, Dovletseyler, Biberdler, Beymurzalar, Cetişkullar, Kaplan Neçeler, Uruslar’dır. Adı sayılan bu Nogay topluluklarından başka Urup’ta Sultan adıyla bilinen bir Nogay köyü vardır ancak sonra yok olmuştur [10, s. 52],

Kırım Savaşı’nın ardından yaşanan büyük göç dalgasında Osmanlı top­raklarına göç edip, Türkiye’de iskân edilen Nogaylar arasında Nevruzoğ­lu Kabilesi mensupları da bulunmaktadır. Nevruzoğlu Kabilesi’nden Hoca Süleyman Efendi takımı[33] ve Nevruzoğlu Kabilesi ümerasından Hacı Timur Bey Kasayoğlu takımından 7 hane 42 nüfus Adana’da, Kasalayoğlu[34] Kabi­lesi Hoca Timur Beğ takımından 12 hane 68 Nüfus Adana’da, Nevruzoğlu Kabilesi’nden 34 hane 242 nüfus ise Halep’te iskân edilmek istemişler ve bu şehirlere gönderilmişlerdir (1860)[35]. Ancak bugün Adana’da hiç Nogay nüfusu kalmamıştır. Öte yandan Afyon/Çay ilçesindeki Ortaköy’e Nogayların Navruzun (Navruzul?) adı verdikleri görülmüştür. Bu Nogay muhacir­lerinin Nevruzoğulları’ndan olması kuvvetle muhtemeldir. Daha sonra bu köyden ayrılıp Armutlu ve Orhaniye Köylerine yerleşmişlerdir [39, s. 25], 


Şerife Sultan Hatundan Musaoğulları ve Nogay Kabileleri
Musa Mirza’nm Hanzade Hanımdan; Canarslan, Şıkmamay, Şagim, Abdul­lah, Yusuf ve İsmail olmak üzere 6 oğlu vardır.


Canarslan ve oğlu Şati, Kilçi adlı halkın mirzalarıdır [5, s. 237], Şıkmamay, 1549 yılında vefat etmiştir [7, s. 64],

Altavul (Embuluk) Ordası (Cemboyluk)

Şıkmamay’m oğulları Cemboyluk halkının mirzalarıdır [5, s. 236], 1555’te Yusuf Mirza’nm öldürülüp, İsmail Mirza’nın Uluğ Nogay Ulusu’mm yönetimi­ni ele geçirmesi üzerine Yusuf Mirza’nm oğulları ve O’nu destekleyen Musa Mirza’nm diğer torunları Uluğ Nogay Ordası”ndan kovulduğunda, en başta Orda’dan, Şıkmamay Mirza’nm oğulları ayrılmışlardır [46, s. 8], Kan Mirza, Kasım Mirza, Bay Mirza, Ak Mirza, Bek Mirza ve Biy Mirza adlı altı oğul Emba Nehri’ne giderek Altıul (Embuluk) Ordası ’nı kurmuşlardır [56, s. 658]. Nüfusları kalabalık olmadığı için, Nogay Ordaları içindeki rolleri azdır ve Moskova ile ilişkileri olmamıştır [46, s. 8],

Şagim ve oğulları Cemboyluk halkının mirzalarıdır [5, s. 236],

Abdullah, ve oğulları Yedisan halkının mirzasıdır [5, s. 236], Z.V. Togan, Al­tm Orda Han’ı Özbek Han zamanında Cim (Emba) ve Sirderya arasında konup göçen Yedisan adı verilen sol uruğlarm başında Şagim ve Abdullah Mirza’nm oğullarının olduğunu ifade etmiştir [54, s. 143], Oysa Kırımî’ye göre, Şagim ve oğulları Cemboyluk halkının mirzaları iken sadece Abdullah ve oğulları Yedisan halkının mirzasıdır [5, s. 236].

Yedisan; 
Yedisan adı daha önce de ifade edildiği üzere yedi-san, yedi tümen [56, s. 435] manasında olup, yetmiş bin asker veya aul veya kazan olarak kul­lanılmış ve Altın Orda Hanlığı’nm sol kol uruğlarmı tanımlamıştır. Altın Orda hanı Barak Han’ın Edigü oğlu Mansur Mirza ile olan mücadelesinde Yedisan halkını Barak Han’ın nökerleri olarak görüyoruz. Nitekim Mansur Mirza’nm ölümünde onların tahrikinin olması, Edigü oğlu Gazi Mirza’nm Yedisan halkı­na sınırsız eziyet etmesine sebep olmuştur. Gazi Mirza’nm ölümünün ardından Barak Han’ın ölümüyle Küçük Muhammed Han tarafından İdil boyu, Saraycık ve Astrahan çevresindeki uruğlar sol kolda toplanmıştır. Nogay Ulusu’nun teşek­külünde etkin olan bu uruğlarla birlikte Yedisan ismi de Kuban boyuna ve Kırım Hanlığı topraklarına taşınmıştır. Musa Mirza’nm oğulları Şagim ve Abdullah Ye­disan halkının mirzalarıdır [54, s. 143],

Kırım Hanlığı topraklarında yerleştirilen Yedisan Nogaylan’m Kuban’dan Turla’ya kadar geniş bir alanda görmek mümkündür. Öte yandan Kırım ordu­sunun sağ kolunda ve kalgay sultanın mahiyetindeki ordunun önemli bir gü­cünü teşkil ettikleri görülür. H. 1119 (M.1707-1708) yılında Yedisan, Yediçeki ve Kasayoğlu Nogayları, Kuban Nehri’nin Elbruz Dağı’ndaki çıkış yerinden başlayarak Temrük Kalesi’ne kadar olan yirmi beş konak mesafede ve ayrıca Celençekler Nehri, Orp ve Laba Nehirleri ile Şahakûçe Nehrinin etrafında, ol­dukça mamur ve âbâd, dillere destan bir güçtedirler. Kırım Han’ı bu yıl yaptığı Çerkeş seferi için Nogaylardan çok sayıda asker almıştır [5, s.164], M.1711 (H. 1123) yılında Ruslar karşısında kazanılan zaferin ardından Kuban boyu­na Kırım Şirin Mirzaları ile birlikte gittiği belirten Kirimi, Kuban boyundaki Yedisan Nogayları arasında kışı geçirdiklerini anlatmıştır ki, Yedisan Nogay- larınm bir kısmının 18. Yüzyılın başında hâlâ Kuban boyunda olduklarını gö­rüyoruz [5, s. 176]. Kırım askerinin Osmanlı ile İran seferine gitmesini fırsat bilen Rusların H. 1148 (1735-36) yılında Kırım’a girmek istediği sırada Or taşrasında bulunan Yedisan halkının toplanıp, Kırım’a gelerek, askersiz kalan Or savunmana kalabalık bir askerle destek verdikleri görülür. Öte yandan ye­tişen Kırım ordusunun sağ kolunda kalgay Fetih Giray Sultan’ın mahiyetinin tamamı yine Yedisan askeridir [5, s. 200],

1859-1862 yılları arasında Osmanlı topraklarına göç edip, iskân edilenler­den yaklaşık 290 hane Yedisan Nogay’ı Tekfurdağı ve çevresinde [13, s. 339] yaklaşık 400 hane de Ankara/Haymana çevresinde iskân edilmişlerdir. Kurtuluş Savaşı sırasında iskân edildikleri yerlerden yeniden göçen Yedisan Nogaylarmın önemli bir kısmı Konya/Kulu çevresindeki köylerde yaşamaktadırlar. Nogay di­liyle Cedisan, Cetisan şeklinde telaffuz edilmiş olan isim günümüzde Türkiye’de yaşayan Nogaylar arasında t ve s seslerinin yer değiştirmesiyle Cestan olarak söylenmektedir.

Yusuf: 1549’da Şıkmamay’m ölümünden sonra Nogay Ulusu’nun başına Yusuf Mirza geçmiştir. Rus yanlısı kardeşi İsmail Mirza ile yaşadığı görüş ayrılı­ğı Nogay Ulusu’nun parçalanma sürecini başlatmıştır. Osmanlı Devleti ve Kırım Hanlığı ileMoskova’yakarşı oluşturulan ittifaka katılan YusufMirza, 1555’teRus- lardan destek alan İsmail Mirza tarafından tuzağa düşürülerek öldürülmüştür [46, s. 8; 7, s. 59; 40, s. 282], Yusuf Mirza’nm, Yunus ve Ali[37] Mirza, [57, s. 22] İbra­him ve İl [49, s. 158] adlı oğulları vardır.

-Ali Mirza: 1552’de Kazan’ın Rus hâkimiyetine geçmesinin ardından tahta çıkarılan Astrahan şehzadesi Yadigar’ın Ruslara esir düşmesi üzerine, mücade­leye devam eden Kazanlılar – Cengiz evladından olmamasına rağmen- Ötemiş ve annesi Süyümbike’ye akrabalığına istinaden Ali Ekrem’i han seçmişledir. Ali Ekrem, 1556 yılında Memiş Berdi hükümeti ile birlikte Çalım Kalesi’nin savun­ması sırasında şehit düşmüştür [26, s. 142],

-Süyümbike Hatun: Yusuf Mirza’nın kızı, Kazan Hanlığı’nda Rusya’ya karşı mücadelenin simgesi olmuştur. Kazan Hanı Can Ali ile 17 yaşında evlenen Sü- yümbike, Can Ali’nin ölümünden sonra tahta çıkan Safa Giray’la evlendirilmiştir. 1546’da Safa Giray’ın ölümüyle üç yaşındaki oğlu Ötemiş Giray’m tahta çıkması üzerine annesi Süyümbike Hatun Kazan tahtında söz sahibi olmuşsa da Rusla­ra karşı yürüttüğü mücadeleyi kaybetmiştir. Oğlu ile birlikte 11 Ağustos 1551 ’de Ruslara teslim edilmişlerdir [24, s. 352; 26, s. 82, 120], Süyümbike’nin Şah Ali ile evlenmesi fikri 1550’den itibaren Rusların gündeminde idiyse de 1552 yılı Ma­yıs ayında, YusufMirza kızı Süyümbike’nin ve torunu Ötemiş Giray’ın kendisine gönderilmesini istemiştir. Ancak Şah Ali ölen kardeşi Can Ali’nin karısı olması hasebiyle âdetimiz mucebince benim karım olmalıdır diyerek göndermemiş, Yusuf Mirza’ya da Süyümbike’nin kedi rızasıyla evlendiği yazılmıştır. Süyümbike’nin rı­zasıyla olmayan bu evliliğin ardından Şah Ali, onu vasilikten, oğlu Ötemiş Giray’ı da hanlıktan mahrum bırakarak Rusya’ya göndermiştir. 7 yaşında iken annesinden zorla alman Ötemiş Giray, 8 Ocak 1553’de yine zorla vaftiz edilmiş ve Aleksandr adı verilmiştir. IV. İvan tarafından çar sarayına terbiye edilmek üzere alınmış ve 11 Haziran 1566 yılında 20 yaşında Moskova’da vefat etmiş, çar aile mezarlığına, Athangelskiy Kilisesi’nin önündeki Kremlin’de defnedilmiştir [26, s. 155],

İsmail: İsmail Mirza kardeşi Yusuf Mirza’nm 1555 ’te ölümünün ardın­dan Nogayların başına geçmiş ve 1563 yılında ölünceye kadar Uluğ Nogay Ordası’nın yönetimini elinde tutmuştur. İsmail Mirza döneminde Uluğ Nogay- lar Rus hâkimiyetine tabi olmuşlardır [46, s. 23], İsmail’in Trepavlov’un tepit ettiği; Kırbay, Kutlubay,[38] Kulbay Mirza, Urus, Tinbay, Ten Akmat (Tin Ahmet), Muhmammed, Hanbay, Canbay, İbrahim, Kurban Ali, adlı 11 oğlu vardır [56, s. 657]. Ancak Kırımı İsmail oğullarına Yediovul[39]dirler ifadesini kullanıyor [5, s. 235],

İsmailoğulları


Urus: İsmail Mirza’nm üçüncü oğludur. 1563’ten 1578’e kadar Tenakmat Mirza’nm beyliği döneminde nureddin, veliahd olarak kalmıştır. 1578’den sonrada Nogay beyi olmuş, [41, s. 011, 012; 54, s.143] 1590 yılında öl­müştür [46, s. 36], Başlangıçta Rus taraftarı ise de Nogayların Rusya’nın karşısındaki konumunu iyi kavrayıp ona uygun bir politika takip etmiştir [7, s. 77], 24 Ekim 1587 tarihli; Osmanlı Devleti’nin Astrahan üzerine yapacağı sefere iştirak etmek üzere hazırlanması gerektiğinin bildirildiği belge [41, s. 25] Rusya’nın karşısında ve Osmanlı Devleti ile ittifak içinde izlediği politikayı ortaya koyar niteliktedir.

Urus Mirza’nm oğulları; Satı Mirza, Canarslan (Yanarslan), Kanarslan, Kü­çük Tinahmed, Şeydahmed ve Mehmed Mirza’dır.

Satı Mirza ve Şeydahmed Mirzalar; 1588 yılında Gazi Nogaylan, Divey No- gayları ile birlikte Astrahan çevrsinden gelen Uluğ Nogay Ulusu’ndan bir gurupla Kırım’a gidip Azak çevresine yerleştirilmişlerdir. Ancak Uluğ Nogay Ulusu’nun başında bulunan Satı Mirza Don Nehri’nin solunda kalıp, sağ tarafa geçmeyi ka­bul etmemiştir. Yahşısat Mirza’nın başında bulunduğu Nogaylarla aralarında çıkan çatışmada Satı Mirza ve Şeydahmed Mirzalar ölmüşlerdir [46, s. 34].

Çar Boris zamanında bir Rus düşmanı olarak tanınan Urus Mirza ve onun izinden giden oğlu Canarslan Mirza çarın hedefi olmuştur ve Canarslan Mirza’nm oğulları, Rus Çarı’nm emriyle Yayık-Don Kazakları tarafından ya-

kalanıp, Moskovo’ya rehin olarak götürülmüşlerdir. Hıristiyanlaştırılarak oğul­ların birine Petro (Urak Mirza Yanarslan), diğerine Aleksandr ismi verilmiştir.[40]

Tenakmat, İsmail Mirza’nm ikinci oğludur. İsmail Mirza’nm ölümünden sonra Uluğ Orda’nın başına geçmiş ve 1563-1577 yılları arasında beylik yapmış­tır. Babası gibi Moskova ile dostluk siyasetini takip etmişse de IV. İvan’a babası İsmail Mirza kadar bağlı olmadığını hissettirmiştir [46, s. 23; 7, s. 66]. Çerkeş Temrük Bey’in kızı ile evlidir [41, s. 33].[41]

Tenakmat’in (Tinahmed) yedi oğlu vardır; Or Membet (Urmehmed), Ten Muhammed (Tin Mehmed), Membet, Mamay, Aksak Ali, İşterek, Caşterek (Yaşterek). Bu oğullara Yedioğul adı verilir ve Yediçekioğlu[42] derler. 18. yüzyılın ortalarında bu yedi oğul neslinden gelen mirzalar, bu oğulların isimleri ile adlan­dırılmış olup, aşağıda verilen halkların mirzaları olmuşlardır.

Yediçekioğulları


 Tenmehmedİsmail oğlu Tenakmat’m yedi oğlunun nesline verilen isimdir ve aşağıdaki kabileler Yediçekioğlu’ndan olup Tenakmat’m yedi oğlunun ismiyle adlandırıl­mışlardır. Ormembetoğulları, Canmembetoğulları, Membetoğlu, Mamayoğlu, Aksakoğlu, İşterekoğulları, Caşterekoğullan (Yaşterekoğullan)’dır [5, s. 236].

Yediçeki kelimesi üzerinde ayrıntılı izahatlar yapan Tepavlov’a göre; kelime vedi-çeki, yedi-içki yani vedi-işk, (iç: saray çevresinden olan kişi)’den gelmek­tedir [56, s. 443],

Ferah Ali Paşa tarafından Anapa Kalesi’nin yapılmasının ardından Nogay Kalesi yapımına başlanmasını istediği buyruldu, Cemetey Sahrası’nda bulunan Yedici ve Yetişkulu Nogaylarına hitaben yazılmıştır [37, s. 59], Kirimi ise Ku- muk vilayetinden gelerek meyk-i Tana’daki Kondura-meyk kabilelerinin mir­zaları olduklarım ifade eder ki, arşiv belgelerindeki Cemetay sahrası ile Meyk-i Tana aynı bölge üzerindedir. Yediçeki, Yediçki, (Yedişkul, Betişkul), İsmail oğlu Tenakmat’m yedi oğlunun neslinden gelenlerin farklı zamanlarda ve farklı kay­naklarda geçen isimleri olarak karşımıza çıkmıştır.

Ormembet (Unnehmed), 1590’da Urus Mirza’nm ölümünden sonra Rusya’nın desteğiyle Ulu Nogay Beyi olmuştur. 1601 ’de ölmüştür [54, s. 144; 7, s. 77], Ormembet’in Ali, Şaydak, Arslan ve Kara Kel Membet adlı dört oğlu var­dır ve Ormembetoğulları olarak bilinir. Canmembetoğulları Kıpçak Mirzalarına denir; El-hac Yağmurçı ve El-hac Ağaş Mirza bu nesildendir. 1608-1751 yılları arası Kırım Kadı Sicil Kayıtlarına göre Ormehmedoğlu kabilesinin bulunduğu yerler; Akkirman, Yılanlı Türkmen, Taraklı Nayman, Sultan Kışlası, Kazayaklı, Tok Türkmeni, Kara Nayman, Beş Kıpçak, Ökkeş Mirza ve Barlak köyleridir [11, s. 97, 98], 1859 sonrası yaşanan göç ile Türkiye’ye gelen Nogaylardan Or- membetoğullan Kabilesi mensupları bugün Adana/Ceyhan Yılankkale köyünde bulunmaktadır [39, s. 24],

-Ali ve Şaydak aynı anneden olup, Longa nehri yakınında oturan Ağran, Çap­çak, Tuma ve Haydaroğlu adlı Türkmen halkı bu oğulların nökerdir.

-Arslan’nın, Adil, Kutluk Temir ve Kan Temür adlı üç oğlu var­dır. Ormembet meyanında olan Naymanlar bu oğullann nökeridir [5, s. 237; 54, s. 144], Naymanlar dışında Manga topraklarında göç eden Ağrap, Cayçık, Tuna ve Hıdır-eli adlı Türkmen boylan Ormembet Bey’e tabi illerdir [54, s. 144],

Kara Kel Membet, 1623’te İsmailoğlu Tinbay Mirza’nm beyliği döne­minde nureddirılik makamına getirilmiştir. Kara Kelmembet, Ufa Kalesi’ni (Tura Hanları döneminde, Ak İdil havzasındadır) karargâh edinmiştir ancak Ruslar’m 1580’da Saraycık’ı işgal edip ardından 1584’te Yayık Kalesini inşa ederek çevrede başlattıkları yağmada Ufa Kalesi de Rusların eline geçmiştir [54, s. 145]. Kara Kel Membet’in Vakkas ve El-hac Beğ Mirza adlı iki oğlu vardır.

-Vakkas’ın oğlu Tokta Küçük, Tokta Küçük’ün oğlu Nureddin, Nureddin oğlu Ten Akmat’tır.

-El-hac Beğ Mirza’nm oğulları ise El-hac Yusuf, İşterek ve Kan Mirza’dır [5, s. 236],

Ten Muhammed (Tin Mehmed) Mirza, 1597’den sonra Ormembed’in ardın­dan kısa süreliğine Uluğ Nogay Ordasinm başına geçmiştir [46, s. 36], Oğlu Urak Mirza vardır.

Membet Miza’nın oğlu Küçük Mirza’dır [54, s. 144], Hıtay Mirzalarına Membetoğlu denir, El-hac Sırtlan ve Rus Mirza bu nesildendir.

Mamay’ın oğullarına Mamayoğlu denir ve Bayoğlu denilen halkın mirzaları­dır, Uzunoklu Arslan Bey ve Kutluşah mirzalar bu nesildendir.

Aksak’ın oğullarına Aksakoğlu denir ve Burlak Mirzalarıdır. Ak Membet, Sultan Ali, Caksat, Cabağı bu nesildendir.

İşterek Mirza, 1612 yılında Ulu Nogay Ulusu’mm beyidir. Don ve İdil ara­sındaki siyasi ve askeri mücadelelerden çekilerek[45] İdil’in gerisindeki Çerkeş dağlarında göçebe yaşayan İşterek Mirza ve ulusu, Kabardin saldırıları sonucu Arstrahan ve Terek arasında yerleşmek zorunda kalmıştır [46, s. 90]. îşterekoğ- lu, Meyk-i Tana’da olan meyk mirzalardır [5, s. 236],

Çobaneli Nogayı ismini Evliya Çelebi kullanmıştır. Kırımî Çoban Mirza’dan bahsetmez. Trepavlov ise sadece 1648 yılı belgelerinde geçen İşterek Mirza oğlu Uraz Ali[46] oğlu Çoban Mirza’dan bahseder.

Caşterek neslinden gelenlere Caşterekoğlu denir ve Kumuk’tan ge­lip meyk-i Tana’da oturan Kongurad Meyk Kabilesi’nin mirzalarıdır [5, s. 236],

Kırbay ve Kutlubay Mirzalar, Uluğ Nogay Ordası’ndan ayrılarak Kadı Mir­za Nogayları’na sığınmışlar ve Kırım’a gitmişlerdir. 1558’de Ruslar üzerine ya­pılan akınlara katılmışlardır [7, s. 84]:[47]

Tinbay Mirza: 1623’te Uluğ Nogay Beyi olmuştur [7, s. 99],




Emir Edigü oğlu Mansur Nesli


Edigü oğlu Mansur’un Barak Han tarafından öldürülmesi ardından H. 943 (1536-37) yılına kadar bu nesil hakkında çok fazla veriye ulaşamadık. Edigü oğlu Mansur neslinden gelen Baki Beğ ve kardeşleri Akbibi Mirza ve Divey Mirza’lar İslam Giray Han döneminde onun hizmetinde bulunmuşlardır. İslam Giray’m tah­tan indirilip Sahip Giray’m tahta çıkmasında Sahip Giray’ı tercih etmişlerdir. Çün­kü anneleri Mengli Giray’ın kızıdır ve Sahip Giray ile aynı annedendirler. 1550-51 yıllarında Kırım Han’ı Sahip Giray döneminde etkin olmuşlardır. Sahip Giray Han tahta çıktığı zaman kardeşi İslâm Giray’ın ortadan kaldırılması görevini gizlice Baki Bey’e havale etmiş ve sonunda olaydan haberi yokmuş gibi davranmıştır. Kardeşine bunun yapan kim bilir bana ne yapar diyerek öz dayısından emniyeti olmayan Baki Bey sürekli kaçmış ve fırsat buldukça Kırım askerlerine taşrada bas­kınlar yapmıştır. Önce kardeşleri Akbibi Mirza ve Divey Mirza ardından da Baki Bey Sahip Giray tarafından öldürülmüşlerdir [5, s. 118-123]

Divey Mirza’nın Eseney ve Arslanay adlı iki oğlu vardır. 1588 Gazi Giray Han döneminde, Divey oğulları, Gazi Nogay Ulusu ile birlikte onlara katılan Uluğ Nogay Ulusu’mm bir kısım Nogaylarıyla Kırım’a gelip Azak çevresine yerleştirilmişlerdir [46, s. 34],

Eseney’in oğlu Ali Mirza ve Arslanay’ın oğlu Kantemür Mirza’dır ki sonra Kantemür Mirza, Paşa olmuştur.

Osmanlı Devleti-Kırım Hanlığı ilişkilerinde IV. Murad döneminde, Kırım Hanı Muhammed Giray ve kalgası kardeşi Şahin Giray’m Osmanlı Devleti’ne muhalefetleri hasebiyle H. 1037 (M. 1627)’de azledilmişlerdir. Rodos’ta rehin olan Cambek Giray yeniden tahta çıkarılmış ve Kefe’ye gönderilmiştir. Kefe’ye donanmayla ulaşan Cambek Han’ı karşılayan Muhammed ve Şahin Giray kar­deşler 7-8 bin askerle gelerek tahtı vermemek üzere mücadeleye girmişlerdir. Yeniçerilerin yenilmesinin ardından Kantemür Mirza’nm desteğiyle Cambek Han tahtı ele geçirebilmiş, Muhammed Giray mücadelede ölmüş ve Şahin Gi­ray kazak çıkmıştır. Şahin Giray’m Or taşrasında gezip, fırsat kollamasından çekinen Canıbek Giray Han Kırım yönetimini Kantemür Mirza’nm nezdinde Mansuroğulları’’na bırakmıştır. Kırım yönetimi bu tarihe kadar Karaçi Beylerin­den Şirin Mirzaların elinde iken bu dönemde Mansuroğulları’’ma eline geçmiştir.

İnayet Giray Han Kırım Hanlığı tahtına H.1046’da (M. 1636-37) oturunca Osmanlı Devleti’nin Revan seferine iştirak etmesi emrine karşı uygunsuz sözler sarf etmiş ve Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti ilişkileri bozulmuştur. Kırım Han’ı Osmanlı Devleti’nin iltifatını kazanmış Kantemür Mirza’yı da ortadan kaldırmak için Yediçekioğlu Nogaylarmı yanma alarak harekete geçmiştir. (Man- suroğullan Akkirman Adasındadırlar. Yediçekioğlu Nogay’ı ise Kırım askeri içindedir.) Kantemür Mirza Osmanlı Devleti’ne iltica etmiştir. Han, Osmanlı Devleti’nden Kantemür Mirza’yı rica ettiği yazılar yazılmışsa da olumlu cevap alamamıştır [5, s. 136, 141]

Bucak Nogayları: 
Bucak bölgesi, doğusunda Karadeniz, kuzeyinde Turla (Dinyester) Nehri, güneyinde Tuna Nehri ve batısında Boğdan Vilâyeti bulunan Akkirman, Kili ve İsmail şehirleri arasında kalan düzlük bölgedir [9, s. 4]. Bucak ve Akkirman’ın idari teşkilatlanması, II. Bayezid döneminde Akkinnan’m alınması ve Kırım hanının yardımlarına karşılık 40.000 kadar Tatar’ın Akkirman ve çevre­sine yerleştirilerek vergiden muaf tutulmasıyla başlamıştır. Kanuni döneminde ise, 1538’de Petru Rares’in yenilgisiyle Prut ve Turla arasındaki kara parçası Bucak adı altında idari bir bölge olarak teşkilâtlandırılmış ve sancak hüviyetiyle Akkirman’a bağlanmıştır. Bucak arazisi üzerine kurulmuş köy ve küçük kasabalarda Nogay ve Tatarlar’ın hâkimiyette olmalarına karşılık Akkirman, İsmail ve Kili gibi idarî- ticarî merkezlerde Anadolu lehçesi konuşan Türkler çoğunluktadır ve bunların önemli bir bölümü Anadolu ve Rumeli’den gelmişlerdir [34, s341]. Bucak böl­gesinin isminin kaynaklara Bucak Tatarı [9, s. 1] olarak yansıması bölgedeki Tatar varlığının etkisini gösterirken, bölgedeki Nogayların da Bucak Nogayları olarak anılması Nogay varlığının bölgede kalıcı hâkimiyeti ile alakalı olmalıdır.


Peştav (Peşto) Nogayları: 
Peştav, beşdağ demektir. Kabartay sınırında olup batı tarafında Kuban Nehri’nin bulunduğu ağaçlı bir ova içinde beş adet yüksek dağ, birbirine yakın yaratılmış, sanki her biri bir kalıptan çıkmış gibi ortadaki dağ hepsinden sivri ve yüksek diğer dördü daha alçak ve yassıcadır [19, s. 652]. Peştav

 SONUÇ

Nogay Ulusu, Deşt-i Kıpçak coğrafyasında yer alan Altın Orda siyasi çatısı altında toplanan Kıpçaklar başta olmak üzere coğrafyadaki Türk unsurlar ile İslâmiyet’i kabul etmiş Moğol kabilelerin İdil’in doğusunda Emir Edigü lider­liğinde birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Edigü Mangıt lideri Kutlu Kıyalı oğlu Edigü’nün soyu, Altın Orda Hanlığı’nda İslâmiyet’in kabulünde etkin isim­lerden Baba Tukles’e ve Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed’e dayanmaktadır. Ruslara karşı göstermiş olduğu başarıları destanlara konu olan Emir Edigü, kendinden yüzyıl önce gelen ve Mangıtlara liderlik yapan Emir Nogay gibi, Altm Orda tahtını elinde tutmuştur. Edigü oğulları Musa Mirza’ya kadar tahtın ardındaki güç olan karaçi beylerinden olurken, Musa Mirza’nm son yıllarından itibaren müstakil hareket etmeye başlamışlardır. Bu yönüyle Nogaylar, Altm Orda bakayası olan diğer hanlıklardan ayrılmaktadır. Kırım başta olmak üzere, Kazan, Kasım, Sibir ve Astrahan Hanlıklarında Cengiz ananesi devam etmiş ve han soyundan (Cengiz neslinden) şehzadeler tahta çıkmışlardır. Oysa Nogay Ulusu’nun Musa Mirza’dan sonra şekillenmesinde hâkim unsur Edigü nesli olmuştur.

Nogay Ulusu’nun parçalanışı İsmail Mirza ile Yusuf Mirza arasındaki gö­rüş ayrılığı ile başlamış olup 1555’te İsmail Mirza tarafından Yusuf Mirza’nm öldürülmesiyle şekillenmiştir. Nogay Ulusu’ndan ilk kopan parça İsmail Mirza’nın Rus yanlısı siyasetine karşı çıkıp, Yusuf Mirza’yı destekleyen Musa oğlu Şıkmamay oğulları olmuştur. Altı kardeş olan bu oğullar Emba Nehri’ne giderek Altavul (Embuluk) Ordası ’nı kurmuşlardır. Nüfusları kalabalık olma­dığı için Nogay Ordaları içindeki rolleri azdır.

Nogay Ulusu’ndan kopan ikinci parça ise Gazi -Kadı, Kiçi, Küçük- No- gayları olmuştur. Bunlar; İsmail Mirza tarafından Uluğ Nogay Ordası’ndan kovulan Yusuf Mirza oğulları ve onlaraı destekleyenlerdir. Rus karşıtı bir si­yaset izleyen Kırım ve Osmanlı himayesini tercih edenlerin toplandığı Kiiçiik Nogay Ulusır, Orak oğlu Gazi Mirza liderliğinde, Musa oğlu Mamayoğulları ve İsmailoğullarmm bir kısmının 1557-58’de Kuban Nehri boyunda ve Azak çevresinde Kırım Hanlığı’nın himayesinde yerleştirilmeleriyle ortaya çıkmış­tır. İdil’in doğusundan kalan Uluğ Nogay Ulusu zamanla, Rus ilerleyişiyle hareket sahasını kaybetmiş askeri ve ekonomik sebeplerle batıya kaymıştır. Küçük Nogay Ulusu ise Kırım Hanlığı’nın ve Osmanlı Devleti’nin siyaseti dâhilinde, Kırım Yarımadası, Özi, Turla ve Tuna’ya kadar olan bölgelere ak­tarılmışlardır. Kalmuk baskınlarından kaçan Nogayların bir kısmı ise Çerkeş topraklarına sığınmışlardır.

İdil’den Tuna’ya kadar çok geniş bir coğrafyaya parçalanan Nogaylar ad­landırılmalarında çeşitli unsurlar etkili olmuştur. Söz konusu unsurların ilki;

Kırım Hanlığı’mn Nogayları yerleştirdiği bölgelerin isimleridir; Kuban No- gayları, Bucak Nogayları gibi. İkinci unsur Nogayların hâkimiyetindeki altında bulunan uruğların isimleri; Cemboyluk Nogayları, Yedisan Nogayları, Kıpçak Nogayları gibi. Üçüncü unsur ise Edigü neslinden gelen mirzaların isimleriyle yapılmıştır. Bu isimlendirme diğer isimlendirmelerden müstakil değildir. Ku- ban’daki, Bucak’taki, Kırım Yarımadasındaki, Çerkeş topraklarındaki olmak üzere bütün Nogaylar tabi oldukların mirzaların isimlerini kabile ismi olarak kullanmışlardır. Bu kullanım bazen tek başına olurken bazen diğer bölge ve uruğ isimleriyle birlikte de ifade edilmiştir. Gerek Kırım Hanlığı himayesinde gerekse Osmanlı topraklarına iskânlarda bu kabile isimleri de kullanılmıştır.

Nogaylar’da başlarındaki mirzanın adıyla anılma geleneği Edigü oğlu Man­sur Mirza’ya kadar gitmektedir. Yerli kaynak olan Umdetü’l-Ahbâr’da Man- gıtlar, Mangıt-Mansuroğulları olarak adlandırılmışlardır.

Musa Mirza’nm oğulları İki Ananın Oğulları olarak adlandırılmış olup Musa Mirza’nm eşi Şerife Sultan Hanımdan olanlar Sultanoğulları olarak bi­linmektedir.

Musa oğlu Mamay nesli bir yandan Mamayoğulları olarak bilinirken, Orak oğlu Gazi ile birlikte Küçük Nogay Ulusu’nun içinde yer alıp, Orakoğulları ile birlikte hareket etmeleri hasebiyle Kırım’da Orak-Mamayoğulları olarak ifade edilmişlerdir. Musa oğlu Alçağır oğlu Orak neslinden gelenler Orakoğulları olarak bilinmişlerdir.

Musa oğlu Şaydak oğlu İslam Mirza oğlu Kasay neslinden gelenler Kasa- yoğullar\ olarak adlandırılmışlardır. Kasay oğlu Kasbolat’ın nesline Kasbola- toğulları adı verilirken, Kasay oğlu Nevruz nesline Nevruzoğulları adı veril­miştir. İki eşi olan Nevruz Mirza’nm eşinin biri Çerkeş Beyinin kızı olması ve Kalmuk saldırılarında Çerkeş topraklarına sığınmaları, Nevruzoğullarınm bu coğrafyada etkin olmalarına salık vermiştir, bu nedenle Çerkeş kabilesi olan Nevruzlarla karıştırılmamaları gerekir.

Musa oğlu İsmail oğlu Tenakmat’ın nesline yedi oğlu olması hasebiyle Yediçekioğulları adı verilmiştir. Yediçekioğulları; Ten Akmat’m yedi oğlu­nun isimleriyle adlandırılmış olan; Ormembetoğulları, Canmembetoğulla- rı, Membetoğlu, Mamayoğlu, Aksakoğlu, İşterekoğulları, Caşterekoğulları (Yaşterekoğullan)’ndan oluşur. Bu isimlendirmeler Osmanlı topraklarında iskân edilen Nogaylar arasında ve günümüzde dahî kullanılmaktadır.

Nogay Kabile İsimleri /edisan (Yedsan)-
SİYASİPARÇALANMALARLA ALDIKLARI İSİMLERYAŞADIKLARI COĞRAFLAR- DAN ALDIKLARI İSİMLERBAŞLARINDAKİ EDİGÜ NESLİ MİRZALARDAN ALDIKLARI İSİMLER
-Büyük Nogay Ulusu -Küçük Nogay Ulusu (Kiçi-Kadı-Gazi) -Altıul (Cemboyluk) Nogayları-Bucak Nogayları-Kuban Nogayları-Peştav (Peşto)Nogayları-CemboylukNogayları(Cimboyluk-CamboylukYemboyluk)-Mansurîler-Sultanoğulları-Mamayoğulları-Orakoğulları-Orak-mamayoğulları-Kadı Mirza Nogayları-Karaşayoğulları-Kasaoğulları-Kasboatoğulları-Karamirzaoğulları-Nevruzoğulları-Abdullahoğulları-Seltanoğulları-Kalavlar-Ormembetoğulları-C anmembetoğulları-Membetoğulları-Mamayoğlu-Aksakoğlu-İşterekoğulları-Caşterekoğulları(Yaşterekoğulları)-Divey Nogayları-Yediçekioğulları(Yedişki-Bedişki-Yedişkul)

[1] Nogayların menşei, uruğları, isminin menşei ve ulus veya hanlık olmaları konusu tarafımızdan Nogayların Hanlık ve Ulus Olma Sorunsalı, başlığı altında incelenmiş ve yayma hazırlanmıştır.

[2] Serâcûk (Saraycık) ismindeki cûk (cık) küçük anlamına gelir ve Ulu-su (Yayık) Nehri’nin kıyısmdadır [27, s. 519].

[3] Yedisan: Yedi Tümendir. Bir Tümen: on bin, yedi tümen yetmiş bin kazandır [37, s. 17].

[4] Başlarındaki Karaçi beylerinin liderliğinde Kırım yönetiminde söz sahibi olmuşlardır. Şirin Beyleri, Karaçi Beylerini temsilen baş karaçiliği elinde tutmuştur [15, s. 222; 32, s. 22],

[5] Mangıtlar, Deşt-i Kıpçak’ta Türk boylarıyla karışıp İslamlaşan bir Moğol kabilesidir. Moğolların efsanevi ataları olan Alan-koa’nın evlatlarından Nirunlara -ışığm oğlu-pak nesile [17, s. 59] bağlanan Mangıtlar Alan-koa’nın yedinci göbekten torunu Tumine’nin dokuz oğlundan en büyüğü Caksu’nun; Nııyaktin, Urut ve Mangkut adlı üç oğlunun kendi isimleriyle birer uruğ teşkil etmeleriyle ortaya çıkmıştır [6, s. 570; 43, s. 14].

[6] Ayrıca Nogay etnik adı, Manas Destanının bütün nüshalarında geçmekle birlikte Ak Nogay, Kara Nogay ayrılması dahi vardır ve Kırgızların içinde Nevruz (Nooruz uulu), Mamat ve Urak (Orak) boyları da yer almaktadır [38, s. 158], Söz konusu ortaklığın sebebi, gerek Nogayların ve Kırgızların içerisinde yer alan Kıpçak ve Kırgız uluslarının tarihi ve coğrafyasında gerekse Nogay-Mangıtlarm Sirderya boyunda oldukça geniş bir coğrafyada etkin olmalarında aranmalıdır.

[7] Çalışmamızda; söz konusu boyların kökenleri tartışmasına ve Nogay kabilelerinin adlandırılmalarında bu boyların rolü meselesine, müstakil çalışılması gereken husus olması ve çalışmamızın hacmini aşması hasebiyle değinilmemiştir. Sonuç kısmında verilecek olan kabileler tablosuna da eklenmemiştir. Çalışmamız sadece Nogay Ulusu’nun Emir Edigü oğulları liderliğinde parçalanması ve bu kabilelerin alt dallara ayrılışı nezdinde ele alınmıştır.

[8] Deşt-i Kıpçak tanımı için bkz. [4; s. 9; 35, s. 11]

[9] Kazak çıkmak kavramı, Cengiz Han soyundan bir prens veya kabile reisi olan liderin nökerleriyle birlikte bozkıra kaçışını ifade eder. Söz konusu kaçış, güç toparlamak amacıyla uzaklaşmaktır. Kazak çıkmada gidilecek yerin seçimi, başarıyı belirleyen en önemli amil olmuştur. Han soyundan gelenler için söz konusu yerler; bazen atalık ve kabilesi bazen karaçi beylerinden biri olurken bazen komşu topraklardaki Leh ve Rus müttefikler dahi olmuştur. Uygun destekleyici bulamayanlar ise bozkırda yılkı sürüp asker toplamaya çalışmışlardır [15, s. 159].

[10] Nizamüddin Şamî’nin Zafernamesı nde Emir Edigü’nün, Timur Kutluğ ve Künçek oğlanla birlikte Toktamış Han’ın düşmanı olarak Emir Timur’a sığındıkları ve tabiiyet bildirdikleri, ancak daha sonra evlerini toplayıp gelmek üzere gidip, verdikleri sözde durmayarak, vefasızlık ettikleri ifade edilmektedir [44, s. 152; 51, s. 184].

[11] 1400’de Timur Kutluğ’un ölmesi üzerine Edigü tarafından hanlığa Şadibek getirilmiş ve Şadibek, selefi Timur Kutluğ kadar bile bağımsız kalamamış, ayrıca zevk ve eğlenceye düşkünlüğü nedeniyle bütün hâkimiyet Edigü’ye geçmiştir [59, s. 194],

[12] Yakubovsky, “Rus kroniklerine göre; Polat ve Temür-Kutluğ’un oğlu Timur’un tahta çıkışlarını aynı anda vennez. Şadibek’in 1408’e kadar tahta kaldığını ölümüyle yerine Polat Han’ın geçtiğini ve 1409’da Edigü’nün Rusya üzerine büyük bir sefer yaptığını ve doğu kaynaklarının bu seferden beklenildiği gibi habersiz olduğunu vurgulamıştır. 1410 yılında Polat Han’ın ölümü üzerine Temür’ün han olduğunu ve Edigü’ye cephe aldığını bu nedenle Edigü’nün kaçarak, Saray-ı Cedid, Kefe, Azak, Harezm, Saraycık, Hacı Tahran ve Racan’da Polat Han adına para bastırmaya devam ettiğini (ancak Polat Han’ın hayatta olması görüşünün doğru olamayacağını) belirtmiştir [59, s. 196-199],

[13] Müellif Kırımı, bu bilgileri Tarih-i Dost Sultan’dan almıştır.

[14] Yakubovsky,’nin Edigü hayatının son yıllarında sıkıntılı günler geçirmiştir. Altın Orda artık bütün Tatar uluslarını kucaklayan birleşik bir devlet değildir, sadece Batu ve Şiban sülalelerine mensup Tatar ulusları kalmıştır. Timur Han ve Celaleddin mücadelesinden sonra Edigii siyasi rolünü kaybetmiştir, [59, s. 204] şeklinde değerlendirmesi yerli kaynaklardaki bilgileri ile çelişir. Umdetü’l-Ahbâr’a göre; Celaleddin Han’dan sonra Çekre, Seyyid Ahmed, Derviş dönemlerinde tahtın kontrolünün tamamen Emir Edigü’nün eline geçtiği görülmektedir [5, s. 99; 35, s. 29- 30]. Kafalı, Ötemiş Hacı’ya atıfla Emir Edigü, Çekre, Seyyid Ahmet ve Derviş adında üç Prensi daha Altın Orda tahtına çıkarmaya muvaffak olmuştur şeklinde Edigü’nün hanlıktaki rolünü vurgulamıştır [30, s. 100; 31, s. 42],

[15] Mücadele sırasında Edigü büyük oğlu Keykubat’ ı ordusu ile ileri sevk etmiştir. Kadirberdi Han’ın hücumuyle korkuya kapılıp bozulan Keykubat’a hay negacisli ceman ne kıldın diye feryad etmiştir. Çünkü Keykubat’m annesi ümeradan gayretsiz bir kişinin kızıdır, negacisli: validesi tarafı korkak, bi-mürüvvet demektir [5, s. 101].

[16] Edigü’den kurtulmak isteyen ümera ve Kadir Berdi’nin yapmış olduğu bu mücadele hakkında ayrıca bkz.: [58, s. 130].

[17] Müellif, Tarih-i Ziibde’den almıştır [5, s. 100],

[18] Nureddin, Mansur, Keykubad, Gazi, Nevruz, Kasım, Said Ali, Sultan Mahmud, Mübarekşah’ın isimlerini veren Trepavlov da sadece Nureddin ve Mansur Mirza nesline ait ayrıntılı şecere vermiştir.

[19] Kırımî bu kıssayı Hıtay Kabilesinin ser defteri Seyyid Ali’ye atıf yaparak nakletmiştir.

[20] Çünkü Mansur Mirza’nın annesi Urus Han’ın kızıdır [5, s. 106],

[21] Bu göçler Kıyan arkası adı verilen yere gidip gelme şeklinde birkaç kez tekrarlanınca Kıyan kalıtı adı verilen çok büyük bir kıtlık olur ve halk arasında daha sonra yaşanan büyük kıtlıklar da bu adla adlandırılmış olup, kıyan kahtı oldu ifadesi Nogaylar arasında deyimleşmiştir [5, s. 108].

[22] Küçük Muhammed Han’ın ikinci hanlık dönemini 1427-1440 yılları arasındadır [32, s. 403],

[23] Musa’nın ölüm tarihi konusunda kaynaklar yetersizdir. Tarihçiler 1502’ye tarihlerler [57, s. 45].

[24] Mamay Destanı’nda ise ilk hanımından yedi, ikinci hanımından beş olmak üzere on iki oğlun ismi verilmiştir; birinci hanımdan doğanlar: Yusip, Ali, Kosım, Sığım, Dosım, Sımayıl ve diğer biri. İkinci hanımından doğanlar: Alşagır, Mamay, Sıydak, Yanmuhambet ve Yavkaştı’dır [42, s. 14].

[25] Seyyid ve şerif, neseben Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin’e dayanan kişiler için kullanılmaktadır. Şerif (şerife) hususi bir manada kullanılmamış ise Seyyidle aynı anlamı ifade eder. Ancak tefrik var ise, Şerif (Şerife) Hz. Hasan’ın neslini, seyyid ise, Hz. Hüseyin’in neslini ifade eder. [50, s. 208].

26 Seyyid ve şerif, neseben Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin’e dayanan kişiler için kullanılmaktadır. Şerif (şerife) husu
[27] Alpargu, Şıkmamay için Musa Mirza ’nın kardeşi [7, s. 40-42] ifadesini kullanmışsa da Musa Mirza’nm Şıkmamay adlı bir kardeşine rastlamadık, kaynaklarda bahsedilen Şıkmamay Musa Mirza’nın oğludur.
28 Adolf Berje’nin 1860 yılında Kafkaslar’da yaptığı tespitlere göre; Kıpçak Nogayları olarak tanımladığı ve Kuban’ın sol kıyısında Nikolayevsk ve Barsukovaya stanitsaları arasında yaşayan Nogayların, en önemli aileleri Devlet Girey ve Mamay Sultanlar, Alçağırlar ve Abullar’dır [10, s. 14], Bahsedilen Mamay ve Alçağırlar, Musa oğulları Mamay ve Alçağır neslinden gelmiş olabilir, ancak elimizde kesin bir delil yoktur.

[29] Ancak Novoselskiy’nin ifade ettiği Gazi Ordası’nın başına geçen Kan Mirza Yahşisat’ın oğlu olmayabilir. Çünkü Gazi ulusunun kumcusu olan Gazi Mirza’nm da oğlu vardır ve adı Kan Mirza’dır [5, s. 236] ve babasının yerine geçmiş olabilir.

[30] Selim Giray Han H. 1111 (1699-1700) yılında tahta çıktığında Bucak seraskeri olan kardeşi Gazi Giray, Orak ve Mamayoğulları ’nın beslemesidir (Gazi Giray’m atalıklarıdır). Orak ve Mamayoğulları’’nın kabilesi oldukça güçlü olup, Orakoğlu kabilesinden Biy Mirzaoğlu tabir edilen kirve mirzaların müstesnası olan Urus oğlu Biy Arslan Mirza ve Kasımoğlu Cavim Mirza beslemeleri olan Gazi Giray Sultan’ı alıp Leh üzerine akm yapmışlar önemli miktarda ganimet (mal ve esir) almışlardır. Devlet Giray Han, Lehistan ile sözü olduğu gerekçesi ile bu harekete rıza göstermemiş ve ganimeti reddetmiş ve ganimetin reddi hususunda yarlık tahrir edip, mübrim (zorlayıcı) ağalar tayin etmiştir. Ancak mirzalar Sultan’ı aralarına alıp, hanın emrine muhalefet etmişler ve Devlet-i Aliye’ye durumu arz edip, Devlet Giray’dan yüz çevirip, müstakil olarak hizmet etmeyi istirham etmişlerdir. Bunun üzerine orduyla harekete geçen Devlet Giray Han, Bucak üzerine yürümüştür. Bucak askeri ve donmuş Özü Nehri ’ni geçen Orak-Mamayoğulları ile Brezen üzerinde karşılaşmışlardır. Hiçbir şey elde edemeyen han Kırım’a dönmüş ancak Kuban tarafında bulunan Yediçekioğlu Nogayından asker talep etmiştir. On binden fazla Nogay askeri ile hanın tekrar harekete geçmesi üzerine Gazi Giray Sultan ve mirzalar kazak çıkmışlar ve Moskov sınırına Çehrin civarına kaçmışlardır. Cavim Mirza başta olmak üzere diğer mirzalar kiiffar elinde kalmaktansa af dilemeyi tercih etmişlerdir. Han’ın affettiği Gazi Giray Sultan önce İstanbul’a, ardından Rodos’a gönderilmiştir. Cavim Mirza ise, Han’ın oğlu İslâm Giray’m atalık makamına getirilmiş ve Osmanlı Devleti’nden talep edilerek Bazar Kafasına miı-liva olarak atanmıştır [5, s.154-155; 15, s. 173],

[31] Ediğe Destanı 14. yüzyılın sonu 15. yüzyılın başında Altın Orda coğrafyasında cereyan eden olayların üzerinde şekillenmiştir. [38, s. 9],

[32] Alpargu, Nogaylar’da görülen parçalanmanın sebepleri üzerinde dururken farklı görüşlerin varlığını belirtir. Bu görüşlerden biri, A. N. Kurat’m da verdiği, Yusuf Mirza ve kardeşi İsmail Mirza arasında baş gösteren görüş ayrılığıdır. Diğer görüş ise; Yusuf.Mirza ’nın idaresine baş kaldıran kitlelerinfaaliyeti Küçük Nogay Ordası ’nın ortaya çıkışını hazırlamıştır ve Seyyid Ahmed soyundan gelenler Yusııf Mirza ’mn yöneticiliğini kabul etmeyerek ayaklanıp Seyyid Ahmed’in oğlu Gazi yönetiminde Kuban Çerkesleri’rıin yanına göç etmişler ve bu ordaya ‘Küçük Nogay Ordası adı verilmiştir, şeklindedir [7, s. 59]. Oysa Novoselskiy’ye gör; Küçük Orda’mn kurucusu Gazi Mirza’dır. Gazi Mirza, İsmail Mirza’nın iktidarını tanımak istemediği halde onunla açıkça mücadeleye girecek güçte olmadığı için kazak çıkmış ve Kabarda ve Azak arasında Tiirk tebaası olarak kalmayı tercih etmiştir. Kırını Hanı Devlet Giray Han ile iyi ilişkiler kuran Gazi Mirza, Kırım şehzadelerine atalık yapmıştır. İsmail Mirza ile giriştiği mücadeleyi kaybeden Yusuf Mirza oğulları Gazi Mirza ’ya katılmışlardır. Hatta İsmail Mirza ’nın oğulları Kırbay ve Kutlııbay ’da babalarından ayrılarak Gazi Mirza ile birleşmişlerdir. Gazi Mirza, 1577’de Kabarta akını sırasında ölmüştür [46, s. 8, 9],

[33] Sultek?, Sulten? Seveltek? [5, s. 240/varak.324-a,l. Satır]

[34]              Kırımlı’nın        çalışmasında Kayseri/Pınarbaşı-Malakköy’deki Nogaylar için

Adıgeleşmiş-Hatukaylaşmış [39, s. 32] ifadesi kullanılmıştır. Bu köydeki Nogayların Nevruz Mirza’nm Câdîk Hanım Hatun’dan olan oğlu Hatâguzuk Mirza neslinden gelmiş olabilecekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü Evliya Çelebi, Çerkeş topraklarım anlatırken, Çobaneli Nogaylarmın Çerkeş Şağake kabilesiyle kardeş olduğunu ve onlardan kız aldıklarını ancak hür olan kız vermediklerini belirtmiştir. Yine Nevruzoğulları için; Hatukay Çerkesinden kız alarak kardeş olmuşlardır, ifadesini kullanmıştır. Görüldüğü üzere Nogayların Çerkeslerle akrabalığı sadece kız alma sınırında tutulmuştur [19, s. 603, 622],

[35] A.MKT.NZD. 317-97; A.MKT.MHM. 188-21. (Başbakanlık Osmanlı arşivi belgeleri dipnotta sadece fon kodlarının kısaltmalarıyla verilmiştir. Kaynakçada fon kodları verilecektir.)

[36] Kasalayoğlu yazılmıştır ancak Kasayoğlu olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü 13 Ağustos 1860 tarihli A.MKT.NZD.321-32 Nolu Belgede Nevruzoğlu Kabilesi Kasayoğlu takımı şeklinde yazılmıştır. Sonraki gelenler [18 Aralık 1860 (BOA, A.MKT. NZD. 335-61) ve 23 Aralık 1860 (BOA, A.MKT.NZD. 336-32) tarihli belgelerde] akrabalarının yanında iskân edilmek istemişlerdir, bu nedenle sonraki gelenlerin de Kasayoğlu olduğunu düşünüyoruz.

[37] A.MKT.N.Z.D.317-97, A.MKT.NZD.335-61, BOA, A.MKT.NZD.336-32.

[38] Kirimi, Yusuf Mirza’dan hiç bahsetmez. Bu nedenle Yusuf’un annesi hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık ancak kaynaklar genel olarak İsmail Mirza’mn kardeşi olarak ifade etmeleri hasebiyle aynı anneden oldukları düşünülerek bu kısımda verilmiştir. YusufMirza için bkz. [45, s. 25].

[39] Hudyakov, Yusuf’un oğlunu Ali Ekrem olarak vermiştir. [26, s. 148].

[40] Kirimi, Kırbay ve Kutlubay’dan bahsetmez, bu mirzalar hakkında bk. [46, s. 9],

[41]Ovul. Oğul demektir. [55, s. 207],

[42] Tarihi belli değildir ancak 1594 öncesidir. Büyük ihtimalle Yanarslan’ın üçüncü oğlu Moskova’da vaftiz edilip İvan adını almıştır ancak onun hayatı hakkında da herhangi bir bilgi yoktur [46, s. 33-36].

[43] Temrük Bey’in diğer kızı Marye IV. İvan’ın karısıdır.

[44] Yediçeki, Yedi içki demektir. İçki Beyleri, Kırım Hanlığı’nda hanın hizmetinde olan beyler için kullanılır. Diğer kullanım örnekleri için bkz. [48, s. 61, 75],

[45] Trepavlov, Şeglov’a yaptığı atıfla Yedişkul kelimesinin yedi-göl anlamına da gelebileceği üzerinde durur. [56, s. 443],

[46] Kırımı Canmembet’ten bir kez bahseder, Ormembet’in hemen ardından verir, Canmembet’in kimin oğlu olduğuna dair herhangi bir açıklayıcı bilgi vermez [5, s. 236], Trepavlov da Ormembet oğulları arasında verdiği için biz de burada verdik.[56, s. 657]; 1770 yılında Ruslarla anlaşma imzalayan Yedisan Nogaylarmm başında Can Membet Bey bulunmaktadır [21, s. 81].

[47] 1601 yılında Nogay ilinde yeni bir açlık sorunu başlamış ve Nogaylar Şamar Nehri sahasındaki göç yerlerini bırakıp, Idil’in sağ tarafına Kuban mıntıkasına gitmek zorunda kalmışlardır. Onlardan boşalan yerlere de Rus köylüleri yerleşmiş bu şekilde Şamar nehrinden Başkuıd arazisine kadar Rus hâkimiyeti yayılmıştır. Kama’nın güneyi Rusların eline geçince, Ruslar için Nogay tehlikesi ortadan kalkmıştır. 1603’de Rusya’da başlayan karışıklık Nogaylar’a ve İdil boyundaki diğer Müslüman Türk ahalisine Rus zulmünden kurtulmaları için yeni bir ümit olmuştur. Üzerlerindeki Rus baskısı oldukça azalan Nogaylar, bundan faydalanarak Osmanlı himayesine girmeye çalışmışlar ve 1605’de Terek Nehri üzerindeki Rus kalesinin, Dağıstan’daki Türkler tarafından yıkılması ve Rusların Kafkaslar’dan çıkarılmasıyla Rus tahakkümünden kurtulma fırsatını yakalamışlarsa da Osmanlı ve Kırım tarafından beklenen yardım gelmemiştir. Doğudan gelen Kalmuk hücumu sonunda Nogaylar’m bir kısmı İdil’in her iki tarafına dağılmışlar, bir kısmı Kuban boyunda, bir kısmı ise Kırım Hanlığı tarafına Tuna mansıbına göç etmişlerdir. 1607-1617 yılları arasında Moskova’ya karşı yapılan yıkıcı akınlara Büyük Nogay Ordası da katılmıştır. 1697-1698 yıllarında Kalmuklar, Kuban bölgesine yaptıkları akınlarda çok sayıda Nogay’ı katlederek, at sürülerini yağmalamışlardır. Rusların ve Kalmuklarm baskılarından bıkan 10.000 çadır civarındaki Nogay, Kırım Kalgayı Devlet Giray tarafından Acu Kalesi civarında Şaha Adası’na iskân edilmişlerdir. Murad Mirza önderliğindeki 4.000 civarında çadır halkı da Osmanlı topraklarına yerleşmek için yurtlarından ayrılmışlardır. Bunları takiben harekete geçen Kalmuklar, Kalgay Devlet Giray tarafından yenilgiye uğratılmış ve Nogaylar sürüleriyle Çerkezistan’a iskân edilmişlerdir. Büyük Nogay Orda’sından bir bölümünün daha İdil havalisinden ayrılışları Mirza Cakşit ve Agaş sayesinde olmuştur. 1696’da kendine bağlı insanlar ile Kuzey Kafkasya’ya gelmişler, Yedisanlar ve Cemboyluklar ile birleşerek, Terek’te Küçük Nogay Ordası’na katılmışlar ve Kırım Hanlığı’nm egemenliğini kabul etmişlerdir.

[48] Trepavlov’un eserinin sonundaki şecerede ise İşterek oğlu Muhammed oğlu Çoban olarak verilerek bir karışıklık oluşmuştur. Bkz. [56, s. 657],

[49] Kurat;21 Kasım 1569’da Rus elçilerine sunulan Semen Mal’tsev’in raporuna göre Don üzerinde Moskova adamlarına yakalanan ve Kırım ’dan kaçan İsmail Mirza ’nnı oğlu Kulbay Mirza’dan bahseder [41, s. 011, 0012], Ancak bu Mirza Kırbay veya Kutlubay Mirza olabilir veya İsmail Mirza’nın bir diğer oğlu da olabilir bu konuda herhangi bir net bilgiye ulaşılamamıştır.

[50] Baki Bey ve kardeşleri Divey ve Akbibi Mirza’ların Sahip Giray Han ile ilişkileri, askeri ve siyasi mücadeleleri hakkında en ayrıntılı bilgiyi 1532-1551 yılları arası Kırım siyasi tarihini ve Sahip Giray Han’ın hanlık dönemini anlatan Remmal Hoca vermiştir. Bkz. [48, s. 24, 52, 70],

[49] BOA. A.MKT.NZD.324-29;                356-70;329-53;     288-14;     327-92;           BOA.

A.DVN. 156-49; A.MKT.MHM.222-40.

51      Berje’ye göre; Mansur Nogayları: Kuban’ın sol kıyısında ve Küçük Zelençuk’un her iki kıyısında yaşamışlar, 1846 yılında aralarında bir dalgalanma olmuş, ancak bu, prenslerin hukukunu ortadan kaldırmak amacıyla yapılan bir iç kavgadan kaynaklanmıştır. En önemli prens aileleri Mansurlar, Bardaklar, Salangirler ve Uraklar’dır. Berje’nin bahsettiği bu Mansur Nogayları’nm kimler olduğu konusunda net bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Kırımî’de Mansuroğlu ifadesi sadece Edigü oğlu Mansur ve bu nesilden gelenler için kullanıldığından dolayı burada vermeyi uygun bulduk [10, s. 14],

52      Söz konusu Türk nüfusunun varlığı coğrafyada Selçuklu ve Osmanlı eğitim geleneğinin devamlılığı açısında göz önünde tutulmalıdır.

 Battuta, Oğuz lehçesinde Bişdağ (Beşdağ) olarak vermiş ve Biş; Türkler nezdinde beş demektir şeklinde izah etmiştir. Peştav ise Kazakça ve Tatarca gibi Kıpçak ağzıyla telaffuzdur [27, s. 473, 491], (peşto), Nogay kabile ismi olarak çoğunlukla arşiv belgelerinde karşımıza çıkmış­tır. Osmanlı topraklarına yapılan 1859-62 yılları arasındaki büyük Nogay göçüyle Türkiye topaklarında iskân edilen Nogaylardan Peşto Kabilesine menup olanlar; Adana, Konya, Çankırı, Serez, Karasi/Sultançayırı, Hüdavendigar/Karahisaı-ı Sa­hip, Kütahya, Tekfurdağı-Hayrabolu’da iskân edilmişlerdir [13, s. 384, 384][49].

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar