0 Comments

KULU (KONYA) VE ŞEREFLİKOÇHİSAR’DA (ANKARA) İSKAN EDİLEN NOGAYLARA AİT MUHACİR KÖYLERİNDE YAPILAN KATILIMCI ALAN ARAŞTIRMASI

PARTICIPATORY FIELD SURVEY IN THE NOGHAY IMMIGRANT VILLAGES SETTLED IN KULU (KONYA) AND SEREFLIKOCHISAR (ANKARA)

ИССЛЕДОВАНИЕВДЕРЕВНЯХПЕРЕСЕЛЕНЦЕВ-НОГАЙЦЕВВКУЛУ (КОНЬЯ) ИШЕРЕФЛИКОЧХИСАР (АНКАРА)

Dr. Derya Derin PAŞAOĞLU[14]

Özet

Bu çalışma, Kınm Savaşı sonrasında Osmanlı topraklarına göç eden Nogay muhacirle­rinin iskan edildikleri eyaletlerden biri olan, Konya Eyaleti dahilinde kurulmuş ve günümü­ze kadar kültürel özelliklerini koruyan müstakil Nogay köylerinden; Kulu’da Boğazören, Seyitahmetli, Kırkkuyu, Şereflikoçhisar’da Akin, Şeker, Doğankaya, Tuzlukçu’da Erdoğdu, köylerinde, arşiv verilerinden hareketle yapılan sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik katılımcı alan araştırması değerlendirmesidir.

Anahtar kelimeler: Nogay, Muhacir, Göç, İskan, Nogay Köyleri

Summary

This study is the assesment of the socio-cultural and socio-economic participatory field survey by using archive data in the villages of Boğazören, Seyitahmetli, Kırkkuyu of Kulu district, Akin, Şeker, Doğankaya of Şereflikoçhisar district, Erdoğdu of Tuzlukçu district, which were established within the borders of Konya State that is one of the states where Noghay immigrants migrated after Crimean War into Ottoman Empire and still preserving cultural features of Noghays .

Key words: Noghay, Immigrant, Migration, Settlement, Noghay Villages

GİRİŞ

Rusya’nın, 1552’de Kazan’ı ve 1556’da Astrahan’ı hakimiyeti altına alması, Türk dünyası aleyhine genişleme politikasında bir dönüm noktası olmuştur. 1774 Osmanlı-Rus savaşı sonrası Kırım’ın Rus hakimiyetine girmesiyle binlerce aile Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmıştır. (Saydam 1997: 63; Halaçoğlu 1995: 42) Rusların, Kırım’da kolo- nileştirme programını uygulamaya başlamasıyla, 1810-1827 yılları arasında muhtelif bü­yüklükte (Saydam 1999: 667) göçler olmuşsa da özellikle Kırım Savaşı’nın sonlarına doğru Kırım’da, Rusların kendilerini Kazan’a gönderecekleri fikri yayılınca (BOA, İ.MMS: 7266) 16 bin Kırımlı göç etmiş ve Dobruca’ya yerleştirilmiştir.

Göç hareketinin tam durduğu düşünülürken, 1859’da Şeyh Şamil’in teslim olmasıyla 16 bin kadar Nogay, Kerç ve Kefe üzerinden Osmanlı topraklarına geçmek üzere Kırım’a girmiş ve Kırımlıları da etkileyerek yeni bir göç dalgasını başlatmıştır. (Saydam 1999: 667) 19 Şubat 1862’ye kadar Osmanlı topraklarına ulaşan muhacirlerden iskanı gerçekleşenler 255.414’dür.[15] (BOA, İ.DH: 486-32799) 1859’da yüz binlerce Nogay ve Kafkas muhaciri Osmanlı sınırına dayanınca, muhacir işlerini yapmak üzere 5 Ocak 1860’da Muhacir Ko­misyonu kurulmuştur. (BOA, A.MKT.NZD: 300-88)

Karadeniz’in kuzeyindeki, Kerç (BOA, A.MKT.NZD: 292-87; 294-3; 299-68; 318-72; A.MKT.DV: 146-1), Kefe limanlan (BOA, A.MKT.NZD: 323-26) ve Kırım sahillerinde (BOA, A.DVN: 156-49) aylarca bekleyerek, bulabildikleri gemilerle (BOA, A.MKT.NZD: 292-87; 294-3; 299-68; 302-60; 322-28; 336-76; A.MKT.DV: 146-1; 154-75; A.DVN: 156­49; A.MKT.MHM.201-87; A.MKT.UM.399-71; MAD: 23107; K11[16], K6, K22) tehlikeli yolculukların ardından Osmanlı topraklarına ulaşabilen Nogaylar, kış aylarında geldikleri için iskan edilemeyip, geçici iskan yerlerine yerleştirilmişlerdir. (BOA, A.MKT.NZD: 272­38; 299-45; 299-68; 314-71; 323-26; 336-76; 349-76; A.MKT.MHM: 225-33; A.MKT.UM: 393-25; 480-73; A.TŞF: 29-36; İ.DH: 28-947; 28875-53; 437-28882)

Ekonomik sıkıntı içinde olan muhacirlere, Osmanlı topraklarına geldikleri andan itiba­ren daimi iskanları gerçekleşinceye kadar yevmiye verilmiş (BOA, A.MKT.NZD: 323-50; 323-55; 325-29; 325-68; 324-8; 324-29; 323-36; 325-69; 326-24; 327-10; 327-18; 327-80;

327-            85; 327-92; 328-9; 336-67; 336-24; 329-53; 328-79; 328-70; 328-44; 328-33; 328-29; A.MKT.NZD: 328-27; 336-32; 335-61; 335-94; A.MKT.MHM: 194-83; 209-45; 219-55; 195-21; 222-40; 222-57; 222-72; 232-20; 761-2; A.MKT.UM: 356-59; 365-78; 389-70; 393-25; 395-58; 422-46; 451-41; 471-12; A.MKT.DV: 190-86; K2) navlun (BOA, A.MKT.UM: 459-22) ve araba ücretleri ödenmiş (BOA, A.MKT.MHM: 211-83; 212-81; 214-29; 214-30; 260-64; A.MKT.NZD: 350-16; 352-92; A.MKT.UM: 455-37; 457-79; 458-74; 459-22; 460-13; 461-81; Takvim-i Vekayi 606; 613) evleri inşa edilmiştir (K1, K2, K23, BOA, A.MKT.NZD: 228-14; 327-1; A.MKT.UM: 518-58). Ekebilecekleri araziler verilip, öküz, tohum ve inek temin edilmiş, (K2, K17, K18, K30, K36, BOA, A.MKT.DV: 190-86; 190-87; A.MKT.NZD:352-56; 385-40; A.MKT.UM: 516-30; 518-58; 526-49), 25 yıl süreyle askerlikten, 10 yıl süreyle de vergiden muaf tutulmuşlardır. (BOA, A.MKT.NZD: 288-14; İ.DH: 28947; K2) Osmanlı Devleti’nin yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle, gerek ulaşım araçlarının temini gerekse beslenmeleri konusunda halkın yardım­larına rağmen, zor duruma düşen Nogaylardan geri dönmek isteyenler olmuşsa da (K35)[17] Osmanlı Devleti’nin muhacirlerin memnuniyeti konusunda hassasiyetle durmasıyla sorun­lar büyük ölçüde çözülmüştür. (BOA, A.MKT.MHM: 224-80; 227-90; 230-35; 231-43; 233-13; 289-96; A.MKT.NZD: 356-75; 352-56; 362-32; A.MKT.UM: 468-72; 502-91; 509-18; 516-30; 520-27)

Türkiye’de iskân edilen toplam nüfusu 66.112’yi bulan Nogay muhacirlerinin, iskan edilecekleri yerleri, boş olan arazilerden kendilerinin seçmelerine, (K6, K8, K9, K16, BOA, A.MKT.UM: 401-97; A.MKT.NZD: 352-56; 288-14) akraba ve kabileleriyle birlikte iskan edilme isteklerine izin verilmiştir. (Derin Paşaoğlu 2009: 348)

1.     ALAN ARAŞTIRMASININ AMACI, KAPSAMI VE METODOLOJİSİ

1.1.   Amaç:

1.1.1.                     Sosyo-kültürel Amaçlar:

•          Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki resmi kayıtlardan derlediğimiz verilere göre Tür­kiye’de iskan edilen en az 66 bin Nogay muhacirinin Türkiye’deki bu güne ulaşan varlığını tespit edebilmek.

•          Hicreti yaşayanların anlattıklarını dinleyebilenlere ulaşıp, göçe ait izleri ve verileri toplayabilmek.

•          Günümüzde Türkiye’de yaşayan Nogayların, sosyo-kültürel yaşamlarını ve değerle­rini ortaya koyabilmek.

•          Rusların kolonileştirme programı karşısında, inançları ve kültürlerini korumak adına yurtlarından kopan insanlarla torunları arasında, arşiv kayıtlarına dayanan verilerden köprü oluşturabilmek.

1.1.2.                     Sosyo-Ekonomik Amaçlar:

•          Nogay yerleşim yerlerinin sosyal yapısını ve dinamiklerini ortaya koymak,

•          Sosyal tabakalaşmaya dair genel çerçeveyi belirlemek,

•          Kadının aile ve topluluktaki rol ve statüsünü tanımlamak,

•          Sosyal dayanışma mekanizmaları ve örgütlenme eğilimleri hakkında bilgi toplamak,

•          Ekonomik yapı ve gelir kaynaklarını belirlemek,

•          Bölgedeki doğal kaynakların kullanım ve tahribatına yönelik bilgi sahibi olmak,

•          Genel anlamda yerleşimlerde yaşayan insanların sosyal ve ekonomik önceliklerini ve tercihlerini tanımlamaktır.

1.2.   Kapsam:

1859-1862 yılları arasında Nogay muhacirlerinin en yoğun iskan edildiği yer, 24.400 kişi ile Adana Eyaleti’dir. Bunu 16.124 kişi ile Konya Eyaleti, 7.511 kişi ile Ankara ve 4.945 kişi ile Dobruca Bölgesi olmak üzere az sayıda ve dağınık olarak Türkiye’nin Rus sınırına yakın olmayan eyalet ve şehirleri takip etmiştir. Toplamda en az 66.112 kişi Türki­ye’nin her yerinde iskan edilmişlerdir. (Derin Paşaoğlu 2009: 352)

Bu bilgiler ışığında yapılacak alan araştırmasının coğrafi açıdan bir çalışmaya sığma­yacak genişlikte olması hasebiyle araştırma küçük bölgeler halinde yapılıp, her birinin ayrı bir çalışma konusu olması planlanmıştır.

O dönemde en yoğun iskanın yapıldığı yer Adana Eyaleti olmasına rağmen, Nogay Dernekleri[18] ile yapılan görüşmelerde, muhacirlerin bölge iklimine ve iskan yerlerinin coğ­rafi koşullarına uyum sağlayamamaları nedeniyle bugün bölgede Nogay varlığının çok az olduğu ve müstakil Nogay köylerinin bulunmadığı bilgilerine ulaşılmıştır. Bu nedenle Ada­na ve çevresinde Nogayların yaşadığı köyler sonraki çalışmalara bırakılıp, ilk çalışma alanı olarak; müstakil Nogay köylerinin coğrafi olarak bir arada bulunduğu Kulu, Şereflikoçhi­sar, Tuzlukçu ve Ilgın bölgesi seçilmiştir.

Bu araştırma, 24-30 Temmuz 2010’da, 3’ü Kulu’da (Boğazören, Seyitahmetli, Kırkkuyu) 1’i Tuzlukçu’da (Erdoğdu) ve 3’ü Şereflikoçhisar’da (Akin, Şeker, Doğankaya) olmak üzere 7 köyde yapılan saha çalışmasını kapsamaktadır.

Tuzlukçu’nun Köklüce Köyü’nde görüşmeler yapılmıştır. Ancak köyün en yaşlıları Kı­rım Yarımadası’ndan Yalta’dan geldiklerini, Nogay mı Kırım Tatarı mı olduklarını tam bilmediklerini belirtseler de kendilerini Kırımlı olarak tanımlamışlardır. (K32) Ilgın’da ise Nogaylara ait müstakil bir köy bulunmamakla birlikte ilçe içerisinde bir bölgede toplanmış Nogay aileleri mevcuttur.

KONYA EYALETİNE YAPILAN İSKANLAR

Tanzimat dönemi mülki taksimata göre Karaman Eyaleti; Karaman, Konya, Niğde, Hamit, Teke, İçel, Alaiye Sancakları’ndan oluşmaktadır. (Karal 1995: 128) Konya’ya gön­derilen muhacirlerin iskan yerleri köy, kasaba adı olarak açıkça verilmemiş olup, bazıları Çiçekdağı, Kırşehir, Paşadağı, Malya Çölü’ne birkaç tane de, Nevşehir, Akşehir, Ilgın ve Teke’ye, genellikle tablo 1’de de (Derin Paşaoğlu 2009: 317-319) görüleceği üzere Kon­ya’nın kaza ve köylerinde muhteliten iskan edilmeleri emriyle gönderilmişlerdir. (BOA, A.MKT.MHM: 195-21; 195-81; 196-55; 201-102; 212-36; 216-92; 219-55; 221-68; BOA, A.MKT.NZD: 336-24; BOA, A.MKT.UM: 440-8)

Tablo-1’de görüleceği üzere on altı binden ziyade Nogay muhacirinin Konya Eyaleti içerisinde iskan edildikleri yerlerle ilgili ulaşabildiğimiz bilgiler oldukça kısıtlıdır. Bu du­rumun birkaç nedeni vardır;

-Muhacirlerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için mümkün mertebe dağınık iskan yön­temi esas alınmış, muhacirler köylerde bulunan boş ev ve arazilere dağıtılmışlardır. Eko­nomik yetersizliklerden dolayı müstakil köyler kurmak her zaman mümkün olmamıştır.

-Nogay muhacirleri için Osmanlı Devleti’nce iskan edildikleri yerlerde ziraate ve harasete alıştırılmaları (BOA, A.MKT.NZD: 345-80) vurgulanmıştır. Bu topraklara gel­dikleri dönemde ticaretten (BOA, A.MKT.UM: 483-1) ve ziraattan anlamadıkları, az sayıda zanaat ehlinin bulunduğu ve daha çok arabacılık, hamallık gibi işlerde çalışsalar da büyük çoğunluğunun işsiz ve yardıma muhtaç kişiler olduğu sıklıkla belirtilmiştir. (BOA, DH.MKT: 1545) Geldikleri coğrafyada yaşam kültürleri olan yılkı sürmeleri ve hayvancı­lıkla geçim sağlamaları, ziraattan anlamamaları onların bir yere bağlı kalmalarını zorlaştır­mış ve iskan bölgesinin coğrafi yapısının bozkır olması da bu durumu desteklemiştir.

-Nogay muhacirlerinin kabile beylerine teâmül-i kadîmi gereğince verdikleri aidatları,

Osmanlı topraklarına gelince vermek istememeleri (BOA, A.MKT.UM: 414-24) üzerine, bugüne kadar geçinmek için hiçbir iş yapmamış olan beylerin geçimlerini sağlayabilmek için Osmanlı Devleti’nin verdiği yevmiyelerin devamlılığını sağlamak amacıyla yer be­ğenmeme, iskanı geciktirme ve sürekli hareket halinde kalmayı tercih etmeleri bu hareketli­liğin en önemli nedenidir.

-Katılımcılarımızın hemen hepsinin sahip olduğu bir bilgi vardır; “Nogay muhacirleri­nin Osmanlı topraklarında istedikleri yerde iskan edebileceklerine dair Osmanlı padişahı tarafından dedelerine izin belgesi verildiği ve ellerinde bu belge olduğu için beğenmedikleri yerlerden sürekli göç ederek istedikleri yerlerde iskan ettikleri, kamışlık ve çayırlık yerleri tercih ederek kabile kabile dağılarak civar yerlerde köyler kurdukları” bilgisidir. Ancak arşiv kayıtlarında bu tarz serbest bir iskan iznine rastlamadık. Sadece muhacirlerin daimi iskan yerlerine ulaşabilmeleri için yollarda ihtiyaç duyacakları mürur tezkiresi ve yanlarına memur verilmesine özen gösterilmiştir. Gönderildikleri eyalet veya sancak içerisinde iskan mahalini seçmelerine izin verilmiş ancak iskanı gerçekleşenlerin yerlerinden ayrılmalarına hoş bakmamıştır.

– Kırşehir ve Malya Çölü bölgesinde Reşidan ve Vezerbanlı Aşiretlerinin muhacirler için hazırlanan evlere yerleşmeleri ve münferit de olsa yerli halktan bazı şahısların muhacir iskanını engelleme çalışmaları (BOA, A.MKT.UM: 533-97; 484-13) gibi sorunlar muhacir­leri, yeni yerler aramaya sevk etmiştir.

Arşiv kayıtlarına dayanarak verdiğimiz bu bilgiler, sahada topladığımız verilerle bire­bir örtüşmekte olup, bu hareketliliği doğrular ve Nogay varlığının tespit edilmesinin zorlu­ğunu ortaya koyar niteliktedir.

TABLO.1Aralık 1859-Haziran 1862 Tarihleri Arasında Konya Eyaletine İskan Edilmek Üzere Gönderilen Nogay Muhacirleri
KABİLEHANENUFUSİSKAN yeri
35117Antalya yoluyla gönderilirlerKonya
97427Antalya yoluyla gönderilirlerKonya
Cemboyluk233949Gemlik iskelesinden aktarılır­larKonya
Mehmed Giray Bey ve kabilesiErdoğdu
Cemboyluk72421Silifke yoluyla gönderilirlerKonya
Cemboyluk60334Silifke yoluyla gönderilirlerKonya
Cemboyluk168995Silifke yoluyla gönderilirlerKonya
Cemboyluk1151062Silifke yoluyla gönderilirlerKonya
Cemboyluk580Samsun’a çıkmışlardırKonya
Cemboyluk201921Silifke yoluyla gönderilirlerKonya
Peştenav91434Konya
Cemboyluk5386İzmit ve Gemlik yoluylaKonya
Cemboyluk-EskunHoca96776Silifke yoluyla gönderilirlerPaş adağı
Menli Beğ kabile­si336Sinop’tan aktarılmışlardırAcıgöl
Cemboyluk-MirzaBey421İzmit Kandıra’ya zorunlu çıkışKonya
Cemboyluk-Hoca İdris Efendi1570İzmit Kaymaz’a zorunlu çıkışKonya
Cemboyluk-HocaBedrekay27157Sinop’tan gönderilirlerMalya Çölü
Cemboyluk-Otar160Menlibay, Şemseddin, ŞakirPaşadağı, Kırşehir, Malya
AliEfendiÇölü
Cemboyluk-İslamMirza33156İzmitKandıra’ya zorunlu çıkışKırşehir
Cemboyluk-AbdülmelikEfendi96İzmitKandıra’ya zorunlu çıkışKonya
Cemboyluk- Kasım Giray Bey1880İzmit’ten gönderilirlerKonya
Cemboyluk-Hacı Kabul Efendi1447Sinop’tan gönderilirlerKonya
Cemboyluk83416Sinop’tan gönderilirlerKonya
Cemboyluk-HacıAbdülvehhab13Kastamonu, Tosya üzerinden gönderilirlerKonya, Kırşehir, Çiçekdağı, Malya
Cemboyluk-Hoca Talip Efendi33175Sinop, Kastamonu üzerinden gönderilirlerKonya
Canbay Efendi takımı141Paşadağı, Kırşehir, Malya Çölü
Canbeli Kabile­sinden3Kadı Beyzavi, Hacı Beygazi, Seyyid Mehmed Hoca adlı üç kişiKonya
TOPLAM (yaklaşık değer­ler)2.99016.124(Net verilen hane ve nüfusa göre: hane başına 5.43 kişi düş­müştür. Verilmeyen hane veya nüfus bilgileri buna göre hesaplanıp yaklaşık toplam hane ve nüfus hesaplanmıştır.)

Çalışmanın ilk adımı kabilelerin tespiti meselesidir.

Tabloda da görüleceği üzere Konya Eyaleti’ne iskan edilen Nogay muhacirlerinin bü­yük çoğunluğu Cemboyluk kabilesine mensuptur, oysa 7 köyü kapsayan bu araştırmada Cemboylukların sadece Akin Köyü’nde toplandığı görülmüştür.

Araştırma kapsamındaki köylerin hemen hepsi Yedisan’dır. (kendileri Cestan yada Cedsan olarak telaffuz ediyorlar) Oysa arşiv kayıtlarına göre Yedisan’lar daha çok Ankara ve Haymana’ya iskan edilmişler ayrıca Haymana’da sadece Yedisanlar değil, Cemboyluk, Mangıt ve Bedişkol kabilelerine mensup gruplar gönderilmişse de Yedisanlar, bu bölgeye gönderilen nüfusun yaklaşık yarısını oluştururlar.____________________________________________________________________

TABLO.2Aralık 1859-Haziran 1862 Tarihleri Arasında Haymana’da İskan Edilen Nogaylar’dan Yedisan Kabilesinin Nüfusu
KABİLEHANENÜFUSİSKAN YERİ
Yedisan2901034Kadı Mehmed, Hoca Abdurrahman ve Hüseyin Efendi takımlarından İzmit yoluyla gönderilirlerAnkara-Haymana
Yedisan515Şileli İbrahim Kaptan ve Ünyeli Hacı Abbas Oğlu Süleyman Kaptan sefinesiyle Samsun’a çıkmışlardırAnkara
Yedisan32188İzmid üzerinden gönderilmişlerdir.Ankara
Yedisan94446İzmid üzerinden gönderilmişlerdir.Ankara
Yedisan-Bedişkula200Ankara-Haymana

Elimizdeki verilerin saha bilgileri ile örtüşmemesi aslında büyük bir tezatlık oluştur­maz; muhacir iskan bölgelerinin coğrafi yerini ortaya koymak bu nüfus hareketinin başlan­gıç noktasını tespit etmemizi sağlayacaktır.

Paşadağı, Ankara Sancağı’nın güneyinde, Tuz Gölü’nün kuzeyi ile Haymana arasında yer almakta olup, engebeli ve step bir arazi yapısına sahiptir. Toprakları çorak olduğu için

oldukça ıssızdır. Bu dönemde Ankara ve Konya arasında eyalet hudutları üzerinde bulun­duğundan, bu havalinin bir kısmı Ankara bir kısmı da Konya Eyaletlerine bağlıdır. (Ali Cevad 1313: 230)

Sahadan topladığımız verilerde ise; katılımcılarımızdan bazıları dedelerinin şuan ki köylerine Ankara Haymana tarafından, (K6) bazıları Dobruca (K1) ve Romanya’dan (K25) ve Balıkesir Sultançayırı’ndan (K6, K19, K24, K38) geldiklerini ifade ederken bir katılım­cımız ise Köstence’den, Tekirdağ Malkara’ya oradan Haymana üzerinden Seyidahmetli’ye geldiklerini ifade etmiştir.(K9, K16) Hatta bir katılımcımız dedelerinin, bu bölgeye geliş dönemini kurtuluş savaşı yıllarına tarihlemiştir; Bursa’dan Balıkesir’e, buradan Ankara’ya, Yunan askerlerinin Ankara’ya yaklaştığı haberi üzerine, Ankara yakınlarındaki köylerinden ayrılıp, Kulu çevresine doğru göçtüklerini ve bir grubun Doğankaya bir grubun da Şeker’e yerleştiğini ifade etmiştir. (K6) başka bir katılımcımız ise yine Yunan ilerleyişi haberi üze­rine Çöpler Köyü’nden Akin’e, Akin’den de Kırkkuyu Köyü’ne göç ettiklerini ifade etmiş­tir. (K25)

Katılımcılarımız arasında Silifke limanından aktarılarak gelen bir kişiye rastlanılmıştır. Oysa Konya’da iskan edilen yaklaşık on altı bin Nogay muhacirinin dört bin beş yüz kadarı Silifke Limanı üzerinden Konya’da iskan edilmek üzere gönderilen Cemboyluk Kabilesi mensubudur. Bu verilere dayanarak, Kulu ve Şereflikoçhisar çevresinde iskan edilen Yedisanlar’ın Ankara Haymana civarından sonraki dönemlerde peyder pey gelmiş olabile­cekleri kuvvetle muhtemeldir.

Arşiv kayıtlarında sıklıkla karşılaştığımız arzuhallerde gönderildikleri yerlerde henüz iskan edilmemiş muhacirlerin akrabaları yanında iskan edilme istekleri yer almaktadır. Osmanlı Devleti bu arzuhallerden, henüz iskanı gerçekleşmemiş olanlara olumlu cevap verirken, gönderildikleri yerlerde kendileri için ev inşa edilip, masraf yapılmışlara yeniden masraf yapılamayacağı için izin vermemiş, ancak gitmek istedikleri yere ulaşım masrafları­nı ve orada ev inşasını üstlenenlere izin vermiştir.

Çalışmamız kapsamında olan köylerdeki Nogay varlığı 1859-1862 yılları arasında ge­len Nogay muhacirlerinden Konya Eyaleti’nde iskan edilen gruplar olmayıp, Dobruca, Romanya, Edirne, Balıkesir, Ankara ve Konya Akşehir, Ilgın taraflarına iskan edilmek üzere gönderilip, iskan edilemeyenler veya iskan edilip, sonraki yıllarda iskan edildikleri yerlerden ayrılarak, ikinci veya üçüncü iskan yeri olarak bu köylere yerleşenlerdir.

Bu görüşümüzü destekleyen bir diğer veri ise, Kulu İlçe Nüfus Müdürlüğü’nde bulu­nun Seyidahmetli ve Kırkkuyu Köylerine ait nüfus kayıt defterleridir. Bu defterlerde göre; Seyidahmetli Köyü’ne kayıtlı, doğum tarihleri H.1285-1313 (M.1868-1896) yılları arasında değişen altı kişinin doğum yeri Kameriya’dır.[19] H.1302 (M.1884-85) yılı doğumlu bir kişi­nin doğum yeri Kırım’dır. Kırkkuyu Köyü’ne kayıtlı doğum tarihleri H. 1286-1327 (M.1869-1909) yılları arasında değişen 11 kişinin Rusya doğumlu oldukları kaydedilmiştir. Buna göre; bölgeye yapılan ilk iskanlar H.1276 (M. 1859) dan H.1278 (M. 1862) yılına kadar devam etmiştir. İskan döneminden çok sonra doğmuş bu kişilerin doğum yerlerinin Kameriya, Kırım ve Rusya olması, bu nüfus kayıtlarının sahiplerinin bölgeye sonradan gelen kişiler olduklarını göstermektedir.

Öte yandan, Konya’da iskan edilen ilk gruplar olan Cemboyluk’ların Kırşehir, Paşadağı ve Malya Çölü çevresinde iskan edilmeleri, sonraki gruplarla gelenlerin genellikle arzuhallere yansıyan en önemli istekleri olan akrabalarının yanında iskan edilmek arzusu Osmanlı Devleti’nce olumlu karşılanıp, Konya’daki ilk iskanları bu bölgeye kaydırmış olmalıdır, ancak yine de net ifade edebilmek için, Kırşehir ve Malya Çölü’de araştırma yapılarak, bu ifadeyi doğrulayacak verilere ulaşılması gerekir.

TABLO.31859 Sonrasında Hedef Köylerde İskan Edilen Nogay Nüfusu[20]
KÖYHANENÜFUS
Boğazören (Köstengil)50200
Akin159642
Şeker55180
Doğankaya (Abdülgediği)50200

HARİTA.1 KULU VE ÇEVRESİNDEKİ NOGAY KÖYLERİNİN KONUMU20

1.2.1.     Boğazören (Kulu)

Eski adı Köstengil olup, Kulu’ya uzaklığı 16 km.dir. Köye 1859’da başlayan göç ile 50 hane 200 nüfus iskan edilmiştir. (Yılmaz: s. 113)

Köyde yaşayan aileler Cestanlar (Yedisan) ve Paşatovlar Kabilelerine mensub olup; Günerler, Berkcanlar (Köteyler), Bulagullar, Sokurlar’dır. Sokurlar, Ay tamgalı olup Dobruca’dan gelmişlerdir.(K1) Tabını Beş Elma olan Günerler Yedisandır. (K1, K8, K26, K41)

Yedisan Kabilesi, Köteyler sülalesinden olan katılımcımız, ailesinin Batum’dan gemiy­le İstanbul’a geldiklerinin, Tekirdağ Malkara’da bir kış kalıp, sonra Ankara’da Ulus’a gelip burada üç kış geçirip, buradan Kulu makasına göçüp, Köstengil’e gelip yerleştiklerini be­lirtmiştir. Geldikleri dönemde bölgedeki Kürt aşiretlerle sorunlar yaşamışlardır. Ekonomik açıdan zengin bir sülale olduğu için bunun dışında fazla sorun yaşamamışlardır. (K2)

1.2.2.     Kırkkuyu (Kulu)

Kulu’ya uzaklığı 18 km. olan köyün nüfusu kışın 50 hane 200 kişiye düşerken yazın 300-400 hane yaklaşık 1200 kişiye ulaşmaktadır. (K44)

Köyde Cemboyluk Kabilesinden Mesidler ve Şarmanlar yaşamaktadırlar. Köy halkının büyük bir kısmı Çöpler Köyü’nden Akin Köyü’ne, Akin’den de buraya göç edip yerleşmiş­tir. (K25) Katılımcılarımızdan birinin annesi Yozgat Akdağ Madeni tarafından, babası ise Haymana’dan göç ederek buraya yerleşmişlerdir. (K35)

1.2.3.Seyitahmetli (Kulu)

Kulu’ya 17 km mesafede kurulmuş olan köyde, 2000-2003 yılları arasında tek hane var iken emeklilerin köye dönüşü ve Van’dan gelen 3 hane Kırgız aile ile toplam 13 haneye ulaşmıştır. Kuruluşu 1884-1885 yıllarına kadar giden köyün kurucularının nereden geldik­leri hakkında iki rivayet vardır; ilki Kuban’dan geldikleri, ikincisi, Romanya Köstence’den Kamariye adlı bir yerden geldikleridir. (K9, K11, K16, K28)

Köyde yaşayan aileler; Aktan, Battal, Benli, Berk, Cengiz, Çelik, Dağ, Demir, Doğan, Esken, Gümüş, Metin ve Polat aileleri olup Yedisan Kabilesindendirler. Romanya Kösten­ce’den Tekirdağ Malkara’ya, Şarköy’e buradan Haymana’ya geçip, Haymana Ahiboz’dan Boğazören’e gelip, en son şimdiki köyleri Seyitahmetli’ye yerleşmişlerdir. (K16, K45)

1.2.4.     Erdoğdu (Tuzlukçu)

Tuzlukçuya 12 km. uzaklıktadır. Köyün geçmişinin 150 yıl öncesine dayandığını ifade eden köy halkı Emirdağ’dan 5 hane olarak gelen Gökgözler ve Demirhanlar’dan oluşmak­tadır. (K43)

Arşiv kayıtlarına göre Mehmed Giray Bey ve ailesi Temmuz 1860 (H. 29 Z 1276) yı­lında iskan edilmek üzere Erdoğdu’ya gönderilmişse de (BOA A.MKT.MHM.188-53) 1861 yılında evlerini ateşe vererek Bulasan Köprüsü tarafına geçmişlerdir. (K21, Yılmaz; 96). Katılımcımız, (K22) Mehmed Giray Bey’in soyundan olup, Köstence’den İstanbul’a, İstan­bul’dan Adana üzerinden Erdoğdu’ya geldiklerini ifade etmiştir. Osmanlı Devleti’nden yardım almaya ihtiyaç duymayan ailenin, 2000 at, 7000 sığır ve binlerce koyuna sahip olup, 4araba ile 10 ırgat çalıştırdığı, hatta Konya Delibaş isyanında köye gelen askerleri, köyün ileri geleni ve atası olması hasebiyle dedesi ağırladığını ifade etmiştir.

Öte yandan 83 yaşında ve köyün öğretmeni (K23) olan katılımcımızın verdiği bilgilere göre; köy halkı Yedisan kabilesinden olup, Romanya, Köstence, Tanaköy’den gelmişlerdir. Köy halkının ilk yerleşim yeri, köyün 2 km. kuzeyinde yer alan, sazlık ve kamışlık bir böl­ge olan Avcalı mevkiidir ancak sivrisinek ve domuzlardan rahatsız olup, güneye doğru kayarak Başçeşme ve Anaçeşme adı verilen su kaynaklarının bulunduğu bölgeye bugünkü Erdoğdu’ya göç etmişlerdir. Abdülhamit Han zamanında buraya Bulgaristan’dan gelen muhacirler de yerleştirilmiştir. Çanakkale Savaşı’nda köyden 96 kişi cepheye gitmiş sadece 5 kişi[21] geri dönebilmiştir. Dönemeyenlerin büyük çoğunluğunun aile soyu devam etmemiş­tir. (K21, K23)[22]

1.2.5.                     Akin

Şereflikoçhisar’a 42 km uzaklıkta olan köye ilk yerleşen Nogaylarda, köyün ileri ge­lenlerine, Akil Hocalar adı verilirmiş. Bunlar; Menesgir Akil Hoca, Sugasokka Akil Hoca ve Sarı Akil Hoca olmak üzere yönetimde etkili kişilerdir. (K34, K40) Günümüzde ise köyde yaşayan sülaleler; Ötekbaslar, Kubugullar, Kenekesler’dir. Cemboyluk Kabile- si’nden Çağılbaylı olan köyün en yaşlısı katılımcımızın anne ailesi Romanya’dan, baba ailesi Çöpler köyünden gelerek Akin’e yerleşmiştir. (K25, K34, K37,)

Bir diğer katılımcımızın annesi Sivas Akpınar’dan (Nogay Köyü), babası Çanakkale veya Çorlu’dan Adana üzerinden Konya’ya gelip Akin’e yerleşmişlerdir. Dedesinin, Rus savaşında gümüş madalya ile, babası da Yunan Savaşı’nda altın madalya ile onurlandırıl­mıştır. (K10) Öte yandan katılımcımız dedesinin, Osmanlı topraklarına göç ettikleri zaman Osmanlı halkının kendilerine yiyecek, yağ, bulgur, un vs. verip, evlerinde misafir ettikle­rinden sıklıkla bahsedip, sürekli Osmanlı halkına dua ettiğini vurgulamıştır.

1.2.6.                     Şeker

Şereflikoçhisar’a 42 km uzaklıkta olan köyün 130 yıllık geçmişi olduğu sanılmaktadır. Yedisan Kabilesi, Karabiberoğullarına mensub katılımcımız ailesinin Antalya üzerinden Ankara’ya geldiğini ve Ankara’da Emek ve Bahçeli dolaylarında iskan edildiklerini ancak buraların bataklık olması nedeniyle ayrılıp, Kulu yakınlarındaki Çöpler Köyü’ne yerleştik­lerini, burada başlayan sıtma salgını sonrası, Akin, Kırkkuyu ve Şeker Köyleri’ne dağıldık­larını ifade etmiştir. (K19, K46) Şeker Köyü’ne ilk geldiklerinde köyde 10 hane Rum bu­lunduğu ancak kendilerinin Ruslara kızdıkları için bu Rumlara da sıcak bakmadıklarını ve iyi davranmadıklarını ifade etmişlerdir. (K7, K12)

1.2.7.                     Doğankaya

Eski adı Abdülgedik olup, Şereflikoçhisar ilçesine 47 km uzaklıktadır. Köyün yaşlıla­rından olan katılımcımızın ailesi Haymana’dan gelmişlerdir. Haymana’ya da Balıkesir Sultançayırı’nda Esemen adlı bir yerden geldiklerini ifade etmişlerdir. Nogay cay ı Doğankaya köyüne gelince öğrenmişlerdir. (K6, K42)

Ilgın

Ilgın’a bağlı müstakil bir köy bulunmamakla birlikte ilçe merkezinde Şıh Carullah ve Ayvatdede Mahalleleri’nin kesiştiği Çavuşoğlu Caddesi’nin iki yanında 70-80 hane Nogay yaşamaktadır. Görüşebildiğimiz aile reisleri buradaki Nogayların Dobruca ve Köstence’den gemilerle Samsun’a çıkıp, Kayseri Tomarza’ya kadar geldiklerini, buradaki Rum ve Ermeni evlerinden boş yerlere yerleştirildiklerini, daha sonra bir kısmının Eskişehir’e bir kısmının ise Denizli ve Beyşehir taraflarına göç ettiklerini ifade etmişlerdir. Bu ifadeler, Nogay mu­hacirlerinin Osmanlı topraklarına ulaşmak için takip ettikleri göç yolları ile birebir örtüş- mektedir.[23] Bu katılımcıların, (K5, K17, K18, K30, K36) Nogayca’ya hakim oldukları görülmüştür. Öte yandan Osmanlı Devleti’nce Nogay muhacirlerinin öncelikle Adana ve çevresine iskan edildiğine, muhacirlere hane başına bir inek ve 2 mecidiye yardım yapıldı­ğına, muhacirlerin Osmanlı Devleti’nden fazla taleplerinin olmadığına dair bilgilere sahip­tirler.

1.3.   Metodoloji

Alan araştırmasında Hızlı Kırsal Değerlendirme metodu kullanılmıştır. Bu metot kap­samında, odak grup toplantıları ve yarı-yapılandırılmış mülakatlar uygulanmıştır.[24] Ayrıca Nogay Derneği yöneticileri ve üyelerinden iletişim ve organizasyon konularında destek alınmıştır. (K2, K3, K12, K36)

Toplantı öncesi katılımcılara toplantının amaçları detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Katı­lımcılar soruları yanıtlamaya itina göstermişler ve soru-yanıt kısmından sonra diğer toplan­tılara yönelik planlama yapılmıştır. Tüm bu aşamalarda, gerekli olan durumlarda köy muh­tarı, ekibin sözcüsü rolünü oynamıştır.

Erkek nüfus ile yapılan toplantılar açık alanda yada köy muhtarlarının evinde, kahve­hanelerin olduğu yerlerde ise kahvehanelerde gerçekleşmiştir. Ancak birçok yerleşimde köy muhtarlarının evleri toplantılar için en uygun mekanlar olmuşlardır. Kadınlara yönelik toplantılar evlerde yapılmıştır. Her köyde odak grup toplantıları yüksek katılım ile gerçek­leşmiştir.

Bilgide tutarlığın sağlanması ve karşılaştırmanın yapılabilmesi için toplantılarda soru­lan sorular daha önceden hazırlanmıştır. Ancak toplantının seyrine göre, zaman zaman soruların sıralarında değişiklik yapılmıştır.

1.4.   Yaşanan Sıkıntılar

Alan araştırmasında yaşanan en önemli sıkıntı, elimizdeki arşiv verilerini sorabilece­ğimiz, göç hikayelerini dinleyebileceğimiz yaşlıların sayılarının çok azalmış olmasıdır. Yaşayanların da çok yaşlı olup, geçmişe ilişkin çok bilgi verememeleri nedeniyle iletişim sorunu yaşanmıştır. İletişim ve Nogay diliyle ilgili çeviriler konusunda, bize eşlik eden Nogay Dernekleri yöneticilerinden yardım alınmıştır. (K2, K12, K22, K24) Bilgi verebile­cek durumda olan katılımcılar ise bir sonraki kuşak olup, bilgileri şu an yaşadıkları köylere ait bilgilerle sınırlıdır.

Kültürel yapıya ilişkin ankete veri toplanmasında sorun yaşanmıştır. Bu sorunun birkaç nedeni vardır; öncelikle konuya hakim yaşlıların bazılarının yurt dışında yada büyük şehir­lerde olmaları, bazılarının yakın tarihte hayatını kaybetmiş olması ve özellikle yine yakın tarihte Nogay Kültürü üzerine belgesel[25] çekilmiş olması nedeniyle aynı sorularla karşıla­şan halkın tekrardan dolayı yeterince hassas olamaması ve daha önce söylediğimiz gibi şeklinde ifadeler kullanmaları veri kaybına neden olmuştur. Ankara Nogay Derneği yöneti­cilerince temin edilen belgesel çalışmaları sırasında aldıkları video kayıtlarından derlenen verilerle, katılımcı verilerindeki eksiklikler tamamlanmıştır.

2.     NÜFUS YAPISI

2.2.     Nüfus Yapısı

7 köye düşen ortalama ev sayısı 750 ve ortalama nüfus ise 500 dür. En kalabalık köy, 300-400 hanesi ile Kırkkuyu iken, 13 hanesi ile Seyitahmetli en düşük nüfusa sahip köydür.

TABLO.4ALAN ARAŞTIRMASI YAPILAN KÖYLERİN GÜNÜMÜZ NÜFUS YAPISI
Yerleşim yerinin adıNüfusHane Sayıs ıÇocukSayısı(0-14)YetişkinSayısı(15-55)İleri YaşlılarınSayısı (55 +)OrtalamaHaneSayısı
YazKışYazKış
Akin6003301206525300753
Boğazören350200904020290403
Doğankaya1208035201545203
Erdoğdu600650150130Köyde sadece 10 hane yaklaşık 25 nüfus Nogay kalmıştır.
Kırkkuyu12002004006010150503
Seyitahmetli401013592563
Şeker3102201107040200703

2.3.   Hane Yapısı

Bölgedeki ortalama hane büyüklüğü üçtür. Hanelerin yapısı ailenin varlıklarına göre büyük oranda değişiklik göstermektedir. Baskın olmamakla birlikte, kocanın tarafından gelen üç-neslin bir arada yaşadığı aileler yaygındır. Gerek aile gerekse toplumda yaşlılara saygı esastır. Bu saygı büyüklerden ve toplumsal yaptırımlardan korkma şeklinde değil, onları incitme, kırma endişesine dayalıdır, bu nedenle de süreklilik arz eden ve içtenlikle gösterilen bir davranış olmuştur.

Ailelerin oldukça yoğun olan hiyerarşik yapısı günümüzde biraz daha azalma eğilimin­dedir. Ailenin ataerkil yapısı hala baskın konumda olsa da geçmişe oranla önemli değişik­likler göstermektedir. Erkek, toplum düzeyinde aileyi temsil eden kişi olmasına rağmen hane içinde kadın üyelerin de büyük özgürlükleri ve katılımları söz konusudur.

Köylerde, boşanma ve çok eşlilik neredeyse yok denilecek seviyededir. Toplum bo­şanmayı hoş karşılamamakta, bu ve benzeri konularda aile içi sorunlar aile büyükleri tara­fından çözülmektedir.

2.4.   Nüfus Devingenliği

Nüfusun önemli bir kısmı kışı Ankara, Konya gibi büyük şehirlerde geçirmekte yaz ay­larında da köylerine dönerek bir kısım tarımsal faaliyetleri sürdürmektedirler. Yine yabancı ülkelerde yaşayanlar sılay-ı rahmi kesmemek adına yaz tatillerini köylerinde geçirmek üzere gelmektedirler. Tüm bu nedenlerden dolayı köylerin kış-yaz nüfusları değişkenlik göstermektedir.

Büyük şehirlere yapılan geçici göç, kamu ve özel sektörde verilen hizmetin ardın­dan emeklilik sonrasında kışın çetin şartlarını büyük kentlerde geçirip yaz aylarında da köylerine dönmek şeklinde gerçekleşmektedir.

3.         KÜLTÜREL YAPI

3.2.     Dil

Araştırma kapsamımızdaki köylerde kullanılan dil Nogayca’dır. Katılımcılarımızın el­lerinde dil özelliklerini görebileceğimiz yazılı kaynakları bulunmamaktadır. Ancak yakın dönemde Nogay Dili ile ilgili akademik çalışmalar yapılmış[26] ve yapılmaktadır. Katılımcı­larımız hemen hepsi kartatalarının (dedelerinin) kendilerine Türkçe konuşmaları konusunda sıklıkla telkinlerde bulunduklarını ifade etmişlerdir. Bunun muhtemel sonucu olarak günü­müz Nogay gençlerinin Nogaycayı anlamalarına rağmen konuşamadıkları ifade edilmiştir.

Öte yandan sözlü edebiyat kapsamına giren değerler aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bunlar; şınlar (atışmalar), şe ramazan (ramazan manileri), cırlar (şarkılar), ninni­ler, atasözleri, ilahiler ve tekerlemelerdir. Sıklıkla kullanılan ve genç nesillere aktarılan sözlü edebiyat örnekleri aşağıda verilmiştir.

3.1.1.                     Atışmalar (Şınlar)

Git sen güzel yola var kötüleyip gitme, Ben evime varınca dırdır etme,

Koyun avlusunun içinde kok olayım, Kız olana kadar yok olayım,

Koyun avlusunun içinde koyun kumalak, Ben nişanlımı gördüm yusyuvarlak,

Çıktım dağ başına köy göründü, Azıcık aklım dört bölündü,

Erkenden doğan sarı yıldız, mavi yıldız, Saçtığın senin sarı altın saçın kunduz,

Kız çocuğu yarım yürek, Babasının evine kim olmuş direk (K12)

3.1.2.                     Ramazan Manileri (Şe ramazan)

Şaramazan söyleyip geldim şalka malka, yaşlılara gerek yağlı arka,

Kalk abla, kalk abla, pabucunu giy abla, bizi yola gönder abla,

Dokuduğun kürk olsun, doğurduğun oğlan olsun, oda bize emsal olsun,

Kalk abla, kalk abla, pabucunu giy abla,

Şekerim var ezilecek, ince tülbentten süzülecek,

Çok bekletme hanım teyze, çok yerim var gezilecek,

Kalk abla, kalk abla, pabucunu giy abla, (K12, K15,)

3.1.3.                     Şarkılar

Al elmanın dördünü, sev yiğidin merdini, sevince bir güzel sev, çekme çirkin derdini,

Elmayı nazik soydum, yarin ağzına koydum, afiyet olsun yarim, sen yedikçe ben doy­dum,

Tarladan gel tarladan, altın dişi parlatan, senin derdin değil mi beni böyle ağlatan Tarla sürülü değil mi, ciğer ezik değil mi, yarim gurbete gitti, bana yazık değil mi (K12, K20)

Arpa kürpe cerende, at olayım derede, aman zengin altını, kötü zengin cetunu,

Yitip gitti keçimi, karanlık kuranlık yerlerde, kötü mötü bıçakla, kesiverdi keçimi,

Kocasına verdi balta gibi, kızına verdi kırgışday, oğluna verdi orak gibi, bana verdi tır­nak gibi, Gözüm yaşı dolu gibi, oğlunu ata bindirdi koştursun diye, ben garibi köpeğe bin­dirdi kapsın diye,

Oğluna döşek koydu yatsın diye, ben garibe hasır koydu yan başıma batsın diye (K12, K39)

3.1.4.                     Ninniler

benim oğlum boz oğlum, bin koyunun var, sevin oğlum,

salıncaktan mavi iplik, mavi ipekten ayrılmış, agız yurttan kayınlı

kaldır oğlum börkünü, kızlar görsün kürkünü,

berberevnimen tilnen, kızlar ölsün derdinden,

benim kızım ay gibi, kaşı gözü kapkara,

paylaşmaya gelince ev başına bir dana?

kızım iyi etmez mi, yetmiş tuvar etmez mi? (K20)

3.1.5.                     Atasözleri

Atasının methettiğini alma, komşusunun methettiğini salma.

Ağacın eğrisini dalı düzeltir, adamın eğrisini halkı düzeltir.

Kuş yuvada ne görse, uçtuğunda onu yapar.

Düğüne varırsan doyup var.

Atası başkayla tavşan avlama.

Haram kabın dibi delik.

Çocuklu ev pazar, çocuksuz ev mezar.

Ağa olayım dersen koşturmaktan geri kalma, zengin olayım dersen kazancına haram katma.

3.1.6.                     İlahi

Yaşlıdan beter katılaşmışsın, necasete batmışsın,

İmanını satmışsın hey imansız beynamaz Namazının direği, karanlık gördüm aydınlığı,

Garip canın durağı, bir günde ey beş namaz

Terk eyleme kıl namaz, hayırlı insanlar, Müslümanlar,

Dünya sizden öte bir gün, iş bu sözün aziz canlar,

Zayıftan da alır bir gün, pek de dardır yattığın yerin,

Orada görünür hayır, şerrin, terazi de tartar bir gün. (K15)

3.1.7.                     Tekerlemeler

Kel kafa doymaz, kazanda börek koymaz, sabah verdim bir parça et,

Akşam verdim bir parça et, kel kafa yine doymaz yine doymaz.

İki patik geliyormuş, ayyuk ayye, o patikler niye geliyormuş ayyuk ayye,

O patikler kızını almaya geliyormuş ayyuk ayye.. ..(K29)

3.3.       Gelenek Ve Görenekler

Toplumsal değerlerini günümüze kadar koruyan Nogaylar, gelenek ve göreneklerine oldukça bağlıdırlar ve bu değerleri yeni nesillere aktarabilme kaygısındadırlar. Toplumsal ilişkilerinde kolayca gözlemlenebilen en dikkat çekici sosyal davranış, her şekilde korunan saygıdır. Köylerde yaptığımız bütün görüşmelerde, katılımcıların, aile fertlerinin ve köy halkının, aralarındaki yaş farkı ne olursa olsun büyüklere karşı gösterdiği saygı açıkça göz- lemlenebilmektedir. Kartata ve kartanalara karşı köy halkının tamamının büyük bir saygı ve hürmet içinde oldukları görülmüştür. Bu saygının kaynağı olarak; çocukluktan itibaren doğruluk, hak ve hukuku gözetme, harama ve helale dikkat etme, adaletli olma konularında, büyüklerin ayrım yapmaksızın köydeki bütün çocuklara itinalı davranmaları gösterilmekte­dir. Bu şekilde oluşturulan güven ortamında, küçüklerin, büyükleri kırmak, küstürmek ve incitmekten korkarak oldukça dikkatli davranmalarının doğal sonucu olarak saygının geliş­tiği ifade edilmiştir.

Yaşanan sorunlar, yapılan hatalar, köy içerisinde konuşularak çözüme ulaştırılmakta­dır. Hatalara karşı ceza değil telafi yöntemi tercih edilmektedir. Köyden atma, uzaklaştırma tarzı yaptırımlara rastlanmamıştır. Yüz kızartıcı suç işleyen birine ailesi sahip çıkmaz, an­cak eşine ve çocuklarına gerek ailesi gerek köy halkı sahip çıkar, korurlar. Büyükler bir araya gelerek, sorunlar büyütülmeden çözülmüştür. Büyüklerin adaletinden herkes emin olduğu için üretilen çözüme de herkes iştirak etmektedir. Bu nedenle, kavga, alacak- verecek davası ve boşanma gibi hukuki olaylar resmi makamlara yansımadan büyükler tarafından çözüme ulaştırılmaktadır.(K1, K6, K8, K25, K16, K26)

1932 doğumlu bir katılımcımız (K10) köylerdeki huzurun kaynağı ile ilişkin büyükle­rinden öğrendiklerini sıralıyor;

-hayat çok kısa “anamdan doğdum, harmana gittim, geldim pazara gittim, kefen al­dım”,

-komşu hakkını gözet,

-kul hakkı yeme,

3.2.1.      Toylar (Düğünler)

Nogay köylerinde görücü usulüyle evlilik yaygındır. Uzun bir süre Nogay köyleri dı­şındaki evliliklere sıcak bakmasalar da büyük şehirlere göç ile birlikte gençler arasında Nogay halkı dışından evlilikler yaygınlaşmıştır. Ancak köylerde kız isteme ve düğün tören­leri geleneklere uygun şekilde yaşatılmaktadır.

Kız istenmeden önce oğlan tarafı kız evine elçi gönderir. Kız tarafı onay verirse iste­meye gelirler. Elçiye hediyesi verilir. Oğlan tarafının büyükleri köyün hatırı sayılır kişileri­ni yanlarına alarak kızı istemeye giderler. Kız istenir, söz kesilir, götürülen lokum ve bis­küvi (küçük tatlı) yenir. Büyük tatlı için gün belirlenir. Kızın babasına süt hakkı olarak bir miktar para verilir. (koyun 12 lira iken 4000 lira verilmiş, K8) Büyük tatlı öncesi kız, takı ve kıyafet alışverişine götürülür. Büyük tatlıda yine lokum bisküvi yenir ve köy imamının duasıyla takılar takılır.

Hıdırellezde ve dini bayramlarda kıza, hediyeler getirilir, kurban bayramında tös-bas adı verilen kurban eti veya kurban getirilir, şenlikler düzenlenir.

Düğünler üç gün sürer, genellikle Cuma başlatılıp, Pazar gelin inmesiyle bitirilir.

Cuma Günü: oğlan evi köy halkını düğüne davet eder, bayrak duası yapılır ve bayrak kaldırılır. Bayrağın tepesine, düğün aydınlık olsun diye ayna, ağızları tatlı olsun diye elma takarlar. Oğlan evi zenginse misafirlere yemek, fakirse çay ikram eder ve düğün başlar. Bayrak kaldırılıdıktan sonra kız evinde toytuvar kesilir ve toytuvardan kavurma yemek için, oğlan evi davet edilir.

Cumartesi günü: oğlan evi hediye bohça getirir. Kız evi toytuvarla yemek ikram eder. Kopuz çalınıp, kaneki tepilir. Ardından oğlan evinde toytuvar kesilir, kız evi davet edilir, kız evi de hediyelerle gider ve toytuvar kavurması yer. Cumartesi gecesi: kına gecesi yapı­lır. Oğlan evi, kına kuruyemiş, meşrubat götürür. Gelinin avucuna kına sürülmeden önce altın konulur, yoksa gelin kınayı sürdürmez. Gelinin eline, ayağına ve ensesine (babasının bereketini vardığı eve götürsün diye) kına sürülür. Damada da evinde arkadaşları kına sü­rerler ve eğlenirler.

Pazar günü: oğlan evi bir alay olup gelin almaya giderler. Kız ailesiyle vedalaşır. Kar­deşlerinden biri kardeş kuşağını bağlar. Gelin baba evinden Kur’an-ı Kerim ve bayrak ile çıkar. Bayrak taşıyan gence gelin annesi hediye verir. Oğlan evine gelen gelin buradan mezarlığa götürülür, dua edilir ve eve dönülür. Gelin eve inerken gelinin ayağı bereketli olsun diye bozuk para ve yemiş saçılır. Tez evli olsunlar diye su dolu testi kırılır. Gelinin eline bir çivi, bir tahta kaşık ve biraz yağ verilir. Gelin çiviyi kapının eşiğine çakar, çivi gibi yeri sağlam olsun diye. Kaşığı ayağıyla kırar, kuvvetli olduğunu gösterir. Yağıda kapının yukarısına sürer ki yağ gibi yumuşak olsun diye. Damadın annesi kapıda durur, kollarını iki yana açar, gelinle damat altından geçer böylece her ikisi de bu evin evladı olduğunu, anne­nin korumasında olduklarını ancak gücün annede olduğunu bilecektir. Bu günün akşamında kahve toyu yapılır, nikah kıyılır, dualar edilir.

Ertesi gün bet aşar toyu (yüz açar günü) yapılır. Gelin gelinliğini giyer, törenle duvağı açılır. Büyüklerin elleri öpülür, dualar edilir, yemek verilir. Bir hafta sonra da kızın aile büyüklerinin el öpmesine gidilir. (K12, elmas yılmaz nebahat çetin

3.2.2.      Doğum ve Çocuk

Doğum Öncesi; kısırlığı gidermek için (doktora gitmenin dışında), dağa beşik kurulur, yatır mezarına gidilir ve orada akan sudan içirilir, koyun adak edilir, çeşitli otlar kaynatılıp, içirilir. Erkek ve kız çocuk ayrımı yapılmaz.

Hamilelikte; varsa adak borcu ödenir, hamile gelin tarlaya ve ağır işlere gönderilmez ama ev işleri ile ilgilenir. Aşerdiği yiyeceklerin yedirilmesine özen gösterilir, yedirilmedi- ğinde bebekte kırmızı gül lekesi oluşacağına inanılır. Bebeğin cinsiyeti için eskiden ocak ebeler olur onlara baktırılırmış, artık doktora gidiliyor.

Bebek doğduğunda tuzlanır ve üç gün bekletilip, sonra yıkanırmış, (artık yapılmıyor) bebeğin göbeği evin temeline gömülüyor, tekrar evine dönmesi için.

Loğusa bakımında; tatar çayı ve yağ ve unla yapılan un helvası önemli bir yere sahip­tir. Doğum sonrası komşular ziyarete gelirler, onlara yemek ikram edilir. Üç dört gün sonra topluca tekrar gelirler ve bebeğe hediye getirirler. Loğusa dışarıya çıkmaz, al basar. kırkı çıkmamış bir loğusanın yanına kırkı çıkmamış başka bir loğusanın gelmemsine özen göste­rilir, gelirse kırk basması olur.

Bebek bakımında; anne sütü tercih edilir. İlk gün giydirilen kıyafet üzerinde kırk gün durur, bebek kırklanır ve çıkarılır. Çıkarılan kıyafet köpeğe giydirilir.

Kırklama; kovaya kırk kaşık su, içine bir iğne ve bir ayna atılır. Bu su bebeğin üzerin­den dökülür. Bebeğin adını aile büyükleri koyar. kırkı çıkan bebek, gelinin annesine ilk gezmesine götürülür.

Yürüyemeyen ve konuşamayan çocuk için (doktora götürmenin yanı sıra), adak adanır, hocaya götürülür, ocakta muska yazdırılır.

Çok ağlayan çocuk bir akrabasının mezarına götürülür ve orada dövülür ve bela def edilir. Bebek anne sütünden kesilirken, annenin memesine, acı biber sürülür veya yün ko­yulur. Bebeğin ilk dişine hedik yapılır. Hedik; buğday, mercimek ve nohut haşlanarak yapı­lır. Komşular davet edilir ve yemek ikram edilir. Gelenler küçük ev eşyası hediye getiriler.

Çocuk yürüyene kadar saçı kesilmez. Kız çocuklarının kırkı çıkınca kulağı delinir, ip geçirilir ve sonra altın küpe alınıp, takılır.

Sünnet; beş, altı yaşlarında yapılır, hastalık durumunda daha erkende yapılmaktadır. Düğünü dedesi yapar. Kurban kesilir, yemekler hazırlanır, mevlit okutulur, sonra davullu düğün yapılır. Çocuğu dayıları tutar, isteyen yakın akrabalar kirvelik yaparlar.

Asker uğurlamasında; akrabaları askeri yemeğe alırlar, harçlık verirler. Yola çıkmadan önce mezara gidilir ve dua edilir. (K1, K8, K9, K16, K22, K26)

3.2.3.                     Sabantoy

Hıdırellezde gençlerin ve yaşlıların toplanarak yaptıkları bir şenliktir. Yumurtalar kay­natılıp, boyanır, yemekler hazırlanır, dağlara çıkılır. Şıtpıtka (sütle pişirilip, ortası açılıp tereyağı konan pilav) pişirilir, yaşlılar çağrılıp, duası edilir ve sabana gidilir. Sabandan gelince evde yengeler, kayın biraderlerini sularlar, yağmur yağsın diye. Yılın bereketli geçmesi için dualar edilip, şenlik yapılan bir bayramdır, sabantoy. (K20)

3.2.4.                     Kuzu Canlanma Şenliği

Her sene 1. ve 2. aylarda yapılan şenliktir. Gelinler, kızlar ev ev dolaşarak erzak toplar­lar, buna şıtkatım adı verilir. Daha sonra davulla zurnayla harman yerinde toplanılır. Yaşlı­lar gençler birlikte şarkılar söyleyip, şenlik yaparlar. Getirilen yiyecekler yenir, şenkenşek (salıncak) kurulur, kopuz çalınır, kaneki tepilir ve şenlik yapılıp, eğlenilir.

3.2.5.                     Cenazeler

Bir kişi ölünce bütün Nogay köylerinde o kişi için sala verilir, böylece her köye haber ulaşmış olur. Cenaze yıkanıp, kefenlenir. Cenaze evden çıkmadan önce imam köylülerden helallik ister. Cenaze mezarlığa götürülür, mezarlık girişinde bulunan musalla taşında na­mazı kılınır ve toprağa verilir. Cenaze evinde toprağa düştü yemeği verilir. İlk günden itibaren yedinci güne kadar komşular, her gün her öğün cenaze evine yemek getirirler. Yedinci, kırkıncı günü ve elli ikinci günü et kemikten ayrıldı diye cenaze evinde yemek verilip, dualar edilir. Yüzüncü gününde ve maddi durumuna göre her yıl yemek verilip, dualar edilir. (Nebahat Çetin)

Eskiden bir hafta boyunca işe gidilmez, cenaze evine destek olunur ve düğün yapıl­mazmış ancak günümüzde ihtiyaçlara göre, cenaze evinden izin alınarak değişiklikler yapı­labilmektedir. (Recep Benli)

3.2.6.                     Hitaplar

Büyükanne ve büyükbabalar yaşadıkça anneye ve babaya anne, baba demek ayıptır, anneye aba, babaya abi, amca veya şoka denir. Büyükler öldükten sonra anne ve baba denir. Anneye ana, babaya aka denir. Anneanneye ayye, babaanneye kartaba, dedelere ata denir. Yaşlı teyzelere ayye yada kartaba, yaşlı amcalara ata denir. Yeğene cenakam, kuzene böle, savlakam, savlem, soytakam; enişteye, cezdem; geline, keyşek; damada kiyev; kayınvalide ve kayınpedere, kayınana ve kayınata; baldıza, kayınbike; yengeye, cenge; kadın kocasına, bay; adam da, eşine bike; evlenen kadınlara, bike; erkeklere kişi denir. Gelinler kayınbira­derlerine adıyla hitap edemezler, ayrıca kayınbirader izin vermezse kendisi ile konuşamaz­lar. Elmas Yılmaz, K12)

3.2.7.                     Yemekler-İçecekler

Yemekler

Nogaylar, bu topraklara göç ettikleri dönemde yoğun olarak at eti tüketildiğini ancak günümüzdee bu kültürün yok olduğunu ifade etmişlerdir. Damak tadlarını yansıtan kültür­lerinin ayrılmaz bir parçası olan yemekleri; çiğ börek, kazan börek (Tatar mantısı), inkâl (Aldama- Tatar makarnası), çorba (et veya tavuk suyu ile), bılamık-laksa (lakşa-çorba), kalakay, uvma kalakay (ovma yağlı ekmek), yağlı kalakay, tava börek, cantık, bavursak (çığırtma), lokum, sızık, kaşık börek, kuskus, talkan, torta’dır.

İçecekler

Tatar kahvesi ve Nogay çayı.

Nogay Çayı: Nogaylar için, Nogay çayının varlığı çok farklı anlamlarla yüklüdür. Şimdilerde çay onlar için sadece bir içecek değil, göçüp geldikleri coğrafyadan yanlannda getirebildikleri bir değerdir. O topraklarla bağlarının varlığına işaret etmektedir. Bu coğraf­yada ise birbirlerine ulaşabilme, dağılan halkın birbirini tanıyabilme aracıdır. Hepsinden önemlisi gelecek nesillere aktarılması gereken, günlük içilerek, kültürel değerlere sadakatle bağlılığın ifade edildiği bir unsurdur, Nogay çayı.

4.        SOSYAL ALTYAPI HİZMETLERİ[27]

4.1.   Eğitim

Araştırmamız sırasında göç edenlere ait yazılı kaynaklara rastlanmamıştır. Dil sonraki nesillere sözlü aktarılmıştır. (K9, K16) Göç edenler arasında eğitim; medrese eğitimi almış, alim şahısların (Buhara’lı alimlerin) (K1, K8, K26) halka ve çocuklara Kur’an öğretmesi ve dini eğitim vermesi şeklinde olmuştur. Hatta göç edenlerin Kazan taş baskı Kuran-ı Ke- rim’lerinin olduğu ve abdest, namaz, oruç ve hac konusunda oldukça hassas oldukları, kadınlar arasında ise Kur’an öğrenme ve hatim yapma şeklindeki eğitimin yaygınlığı bilin­mektedir. (K16)

Ziyaret edilen köylerde şuan ki okuma yazma oranı gerek kadın gerekse erkek nüfus arasında oldukça yüksek seviyededir. Çoğu köyde aileler kız çocuklarının liseye, üniversi­teye devam etmesini teşvik etmektedirler. Hatta benzer seviyede gelişmişliğe sahip bir çok bölgede rastlanmayan bir biçimde eğitime ve eğitimli insanlara çok büyük saygı gösteril­mektedir.

Köylerde okul çağındaki gençler eğitim ihtiyaçlarını merkezi yerleşim birimlerine ta­şımalı eğitimle gerçekleştirmektedirler.

4.2.   Sağlık

Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı topraklarına ulaşmak üzere hareket ettikleri dönemde Kırım limanlarında ve Karadeniz’in kuzey sahillerinde on binlerce Nogay gerek gemi ve navlun bulabilmek için, gerekse Rusların almış oldukları pasaport parası adı altında usul­süzce alınan paraları temin edebilmek için aylarca beklemişlerdir. İstanbul’a ulaştıklarında daimi iskan yerleri belirleninceye kadar geçici olarak hanlara, medreselere yerleştirilmiş­lerdir. Bu göç dalgası içinde sadece Nogaylar değil, Kırım Tatarları, Çerkesler, Çeçenler, Dağıstanlılar ve Kabartaylar da bulunmaktadır. (DERİN PAŞAOĞLU 2009: s.201) Bu nedenle oldukça kalabalık olan muhacirlerin İstanbul’da bekletilmeleri sağlık açısından da endişe verici olmaya başlamıştır. Büyük çoğunluğu kış aylarında gelen muhacirler arasında Tifüs salgınının[28] başlamasından endişe eden yetkililer, muhacirlerin bir an evvel yola çık­malarının onlar için daha hayırlı olacağını ifade etmişler ve daimi iskan yerlerinin belirlen­mesi, ev ve diğer ihtiyaçlarının temini için gereken sürenin yollarda geçirilmesine karar vermişlerdir. (BOA İ.MMS.18-762)

Günümüzde ise sağlık hizmetleri hala yetersizdir. Eğitim hizmetler ile karşılaştırıldı­ğında, sağlık hizmetlerine erişim zorluğu esas olarak yapısal ve altyapısal nedenlere da­yanmaktadır ve nedenler ise devletin kamu sağlık programlarına bağlıdır. Bazı köylerde sağlık hizmetlerine erişim zorluğu ekonomik nedenlere rastlansa da bunlar göz ardı edile­cek düzeydedir.

Ziyaret edilen köylerden sadece Erdoğdu ve Akin Köyleri’nde işler durumda bir sağlık birimi ve ebeleri olup diğer köylerde bulunmamaktadır.

Yeterli ekipmana sahip sağlık hizmetlerine erişememe sağlık ile ilgili en temel sorun­lardan biri olarak tanımlanmıştır.

4.3.   Elektrik ve İletişim

Elektriği veya telefonu bulunmayan köy neredeyse yoktur. Sadece Seyitahmetli kö­yünde telefon santrali olmayıp, ancak kurulum için gerekli altyapı mevcuttur.

Evlerde iletişim araçlarına yönelik bir sorun bulunmamaktadır. Köylerin çoğunda, ev­lerin yüzde doksanından fazlasında telefon vardır. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi, bu köylerde de cep telefonu yaygın olarak kullanılmaktadır.

4.4.   Su

Köylerin tamamında su şebekesi mevcuttur, ancak bunların çoğunluğunun kısmen ye­tersiz olduğu ifade edilmiştir. Bu sorun, şebekelerin derin kuyu sistemleriyle takviye edile­rek yeterli düzeye getirilmesiyle çözülmeye çalışılmaktadır. Asıl sorun ise sulama sistemle­riyle ilgili olup bu sorun da derin kuyu sistemleriyle giderilmeye çalışılmaktadır.

4.5.   Ulaşım

Köylerin tamamının diğer köylerle bağlantısı asfalt yollarla temin edilmekte olup köy­ler arası ve köylerin ilçelerle ulaşımında sorun yaşanmamaktadır. Kentlere ve diğer köylere ulaşım genellikle çevre köylerin dolmuş ve taksileriyle ve kendi hususi araçlarıyla sağlan­maktadır. Ancak köylerin tamamında köy içi yollarla ilgili sorunlar bulunmaktadır.

4.6.   Konut

Osmanlı Devleti, Nogay muhacirlerini, kabileleri ayırmadan aynı sancak içinde boş ev ve arazilerin bulunduğu köylere muhteliten (dağınık) iskan etmeyi tercih etmiştir. Bunun temel nedeni ekonomik yetersizliktir. Yerli ahali tarafından boş evlerin tadil edilmesi, ek­siklerinin giderilmesi yada yeni evlerin inşa edilmesi, muhacirlerin üretime geçinceye dek ihtiyaçlarının karşılanması Osmanlı Devleti’nin üzerinden büyük bir ekonomik yükü almış olacaktır. Gerek yerli ahali tarafından gerek Osmanlı Devleti’nce Adana, Kırşehir, Malya Çölü, Edirne, İzmit ve Dobruca’da bölgede yaygın kullanılan malzemelerden muhacirler için evler inşa edilmiştir. Adana’da hu diye tabir edilen kamıştan yapılmış evler inşa edilir­ken, (BOA A.MKT.UM.377-6) Varna çevresinde iskan edilenler için kereste (BOA A.MKT.UM.433-45) Adapazarı ve Sapanca’da ise kereste ve kiremit temin edilmiştir. (BOA A.MKT.NZD.327-1)

Bu evlerde Osmanlı Devleti’nin öngördüğü standart; alt kat hayvanlar için ahır olarak kullanılacak, üzerine hanedeki fert sayısına yetecek şekilde oda hatta kölesi olanlar için isterlerse bitişik yada ayrı yeteri sayıda oda yapılmasıdır. Ancak bu her zaman mümkün olmamış, kış bastırdığı için açıkta yada çadırda telef olacakları belirtilip, barınabilecekleri bir mesken yapılması zorunlu hale gelmiştir. (K1, BOA, A.MKT.NZD: 228-14; 327-1; A.MKT.UM: 518-58). Ancak bir çok yerde Nogay muhacirleri, muhteliten iskanı kabul etmeyip, kendi istedikleri yerlerde masraflarını kendileri karşılayarak topluca iskan edilmek istemişlerdir ve Osmanlı Devleti bu talebi olumlu karşılamıştır.

Katılımcılarımız, Kırkkuyu Köyü’nde tek katlı iki odalı, sıra sıra yan yana muntazam dizili beyaz boyalı, Osmanlı Devleti tarafından yapıladığı için Osmanlı evleri diye adlandı­rılan, evlerin varlığından bahsetmişlerdir. (K25) Ancak Kırkkuyu Köyü’ne sonradan gelen­ler, soğuk havada evsiz kalınca, Mandıra Köyü’nden ağaç kesip getirmişler, yeri iki metre­ye yakın kazıp, bu ağaçlarla üzerini kapatıp, kışı bu tol adı verdikleri evlerde geçirmişlerdir. (K35) doğankaya Köyü’ne gelenler ise, kendileri topraktan kerpiç yapıp, küçük küçük evler inşa etmişlerdir. (K6)

Alan araştırmasında gördüğümüz konutlarda Orta Anadolu’nun iklim ve kültür yapı­sıyla ilişkili olarak genelde kerpiç ve toprak malzeme kullanılmıştır. Ancak son yıllarda betonarme ve briket yapıların sayısında ciddi artışlar olduğu beyan edilmiştir. Evler ortala­ma dört odalı olup mutfak, kiler, samanlık gibi yapılar hemen hemen her hanede mevcuttur. Tuvalet ve kanalizasyon sorunu olmayıp genelde her evde hem dışarıda hem içeride tuvalet bulunmaktadır. Evlerin yapıları zenginliğin ve statünün önemli bir göstergesi olarak değer­lendirilmektedir. İyi bir eve sahip olmak, kadınların öncelikleri ve beklentilerinde ilk sırayı almaktadır. Kadınların çoğu, evlerine yatırım yapmanın büyük önem taşıdığını ifade etmek­tedirler. Odaların sayısı ve evin genişliği bu yatırımın önemli parçaları olarak görülmekte­dir. Köylerdeki en yaygın demirbaş; buzdolabı, renkli televizyon ve çamaşır makinesi olup çoğu köyde buzdolabı oranı % 90’ın üzerindedir.

4.7.     Köy Toplantı Odası ve Kahvehaneler

Muhacirlerin iskanı sonrasında Buharalı alimlerin köylere misafir olup, halka vaaz verdiklerine dair bilgilere sahip katılımcılar o dönemde şahıslara ait misafir odaları bulun­duğunu, misafirin istediği kadar kaldığını ve ağırlandığını ifade etmişlerdir.

Günümüzde ise; Boğazören ve Erdoğdu dışında diğer köylerde özel köy odası bulun­mamaktadır. (Akin’de 450 kişilik köy konağı yapımı devam etmektedir) Ancak muhtarlık işlerinin yürütüldüğü tek odalı muhtarlık büroları köylerin çoğunda mevcuttur.

Erdoğdu köyündeki müstakil bir köy kahvesi ve Akin’deki çay ocağı dışında diğer köylerde köy kahvesi bulunmamaktadır.

Toplumsal buluşma, sosyal paylaşım mekanı olarak daha çok camiler kullanılmaktadır.

5.        TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ

Hane içerisinde özellikle yaşlı kadınlara karşı belirgin bir saygı vardır. Evin genç kızla­rı ve özellikle gelinleri ayrıca sevgi ve ilgi görmektedirler. Köylerde bulunan dul kadınların tamamına yakını ölen kocalarından kalan emekli gelirleriyle geçinmekte, tarımsal faaliyet­lerini ücretlendirme şeklinde iş gücü kiralayarak sürdürmektedirler. Kadınlar mirastan er­keklerle eşit oranda pay almakta ve bu konuyla ilgili özellikle doğu illerinde sıkça rastlanan mağduriyetler bulunmamaktadır.

6.        GEÇİM KAYNAKLARI

Yüzlerce yıl hem kültürleri hem de yaşadıkları coğrafyanın gereği olarak göçebe ya­şam sürüp, Rus ve slav köylerine akın ve çapul yapıp, hayvancılıkla geçinen Nogayların büyük kıtlıklar, salgın hastalıkların ardından, Karadeniz’in kuzey sahillerine, Osmanlı top­raklarına ulaşmaları son iki yüz yıldır süren göç, sürgün ve yeni yurt arayışının son durağı olmuştur. Malını mülkünü geride bırakarak, ak topraklara (İstanbul’a) ulaşmak isteyen Nogaylar, pasaport parası adı altında Ruslar tarafından usulsüzce alınan vergiler ve paralar­la ellerindeki son kıymetleri de (para, silah, kama ve taşınabilir diğer değerli eşyaları) bıra­karak gelmişlerdir. (BOA A.MKT.DV.156-49; 156-58; 156-59; K14)

Osmanlı Devleti’nin muhacirleri iskan politikasının bir diğer yönü ise muhacirlerin üretici duruma getirilmesi ve kendilerine yetebilir olmalarıdır. Bunun için bildikleri işi yapmaları ön görülmüş ancak muhacirler arasında ticaret ve zanaat erbabı olanların (BOA A.MKT; 476-71) sayısı oldukça azdır ve bu kişiler kasaba ve kazalarda işlerini yapabile­cekleri şekilde iskan edilmişlerdir. Öte yandan muhacirlerin çok büyük bir kısmının ziraat­tan anlamadıkları arşiv kayıtlarında sıklıkla vurgulanmış hatta ellerinden hiçbir iş gelmedi­ğine dair ifadeler kullanılmıştır. Bu nedenle Osmanlı Devleti, Nogayların müstakil köyler kurmalarına sıcak bakmamış, yerleşik köylerdeki boş yerlere iskan ederek, muhacirlerin ihtiyaçlarını ve ziraat öğrenmelerini ziraat ve harasete alıştırılmaları emriyle köy halkın sorumluluğuna vermek istemiştir. Bu amaçla muhacirlere öküz, inek ve tohum temin edil­mesi üzerinde hassasiyetle durmuş ve arazi tahsis etmiştir. (BOA A.MKT. NZD.352-56, A.MKT.DV.190-86, 190-87)

Akin ve Kırkkuyu’daki katılımcılarımız, Osmanlı Devleti’nin kendilerine oldukça ge­niş (çevresi 1,5 saatte yürünebilecek büyüklükte) araziler tahsis ettiğini, ancak uzun süre bu arazilere ekim yapmadıklarını, boş bıraktıklarını, kendileri için fazla kıymet ifade etmedi­ğini ve daha çok tuz satarak yada taş kırıp satarak geçim sağladıklarını belirtmişlerdir. (K25, K34)

Günümüzde ise köylerin tamamında bitkisel ve hayvansal üretimin yapıldığı görülmüş­tür. Ancak bitkisel üretim, geçim kaynağı olarak birinci sırada yer almaktadır. Hayvansal üretim daha çok bitkisel üretimin yan ürünlerinin değerlendirildiği ve maliyetin düşürülme­si sonucu cazip hale gelen, hane içi tüketimin karşılandığı bir üretim şekli olarak karşımıza çıkmaktadır.

6.1.   Bitkisel Üretim

6.1.1.                     Köylerde Arazi Varlığı ve Bitkisel Üretim Durumu

Köylerin tamamında tarımsal üretim büyük çoğunlukla kuru tarıma dayanmaktadır. Arazilerin % 95’inden fazlası kuru tarım alanıdır. Sulu tarım arazisi bulunmamaktadır.

Kuru tarım arazilerinin bir bölümü (1/2 oranında) nadasa bırakılmaktadır. Tarım arazi­lerinin nadasa bırakılmadığı köylerde verim daha düşüktür. Arazilerini nadasa bırakmayan köylüler daha fazla kimyasal gübre kullanarak bunu telafi etmeye çalışmaktadırlar.

6.1.2.                     Köylerde Üretilen Başlıca Bitkisel Ürünler:

Köylerde en fazla yetiştiriciliği yapılan ürün buğday ve arpa’dır. Yem bitkileri üreti­minde ise, kuru tarımla birebir örtüşen korunga, fiğ ve yulaf ise hayvancılığı desteklemek amacıyla ihtiyaç miktarınca üretilmekte olup, toplam ekilebilir arazilerin % 10 u ile sınırlı­dır, bu bitkilere göre daha çok suya ihtiyacı olan yonca üretimine nadir de olsa rastlanmak- tadır. Bazı evlerin çevresindeki bahçelerde sebze üretimine rastlanmıştır ancak bu üretim hane ihtiyacını dahi karşılamakta yetersiz kalmaktadır.

6.1.3.                     Temel Bitkisel Ürünlerde Verimlilik Durumu :

Temel bitkisel ürünlerde dekar başına üretilen ürünlerin kilogram değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tablo.5Bitkisel Üretim Verimliliği
Urun adıVerimlilik (kg/da)
Buğday300
Arpa350-400
Fiğ800
Korunga900
Yonca400
Yulaf900

6.1.4.        Bitkisel Ürünlerin Değerlendirme Biçimleri

Bitkisel üretimde birinci sırada yer alan hububat üretiminin hedefi pazara yönelik olup bu üretim köylerin temel gelir kaynağını oluşturmaktadır. Hane içi ihtiyaçlar bu üretimden karşılansa da fazla ekonomik değer taşımadığı için sadece bu amaçla üretim yapılmamakta­dır.

6.1.5.                     Girdi kullanımı:

Köylerde girdi kullanımı hanenin ekonomik durumuyla ilgilidir. Buğday ve arpa’da, gübre ve tohum, Tarım Kredi Kooperatiflerinden ya da piyasada ki bayilerden, tüccardan peşin olarak karşılanmaktadır.

6.1.6.                     Köylerde Traktör Kullanım Düzeyi

Köylerde traktör kullanımı, maksimum makine kullanımının gerektirdiği kadar olup, bitkisel üretimle ilgilenen her hanede traktör kullanımı vardır.

6.1.7.                     Bitkisel Üretimde Başlıca Sorunlar

Köylerde karşılaşılan bitkisel üretimle ilgili ortak sorunlar aşağıdaki ana başlıklar etra­fında yoğunlaşmaktadır. Bunlar;

•          Tarımsal eğitimin yetersizliği,

•          Fazla gübre ve tohum kullanımı,

•          Girdilerin pahalı olması (mazot, gübre, tohum),

•          Alternatif ürün sınırlılığı, şeklinde tanımlanabilir.

6.2.     Hayvansal Üretim ve Hayvan Varlığı

Katılımcılarımız, yılkı (kendi ifadeleriyle cılkı: at sürüsü), sığır sürüsü, (K: lütfi hoca)

Günümüzde hayvancılıkta uygulanan hükümet politikaları yöre insanının yaşamını et­kilemiştir. Yörede genel anlamıyla hayvancılık bitkisel üretimden arta kalan materyallerle desteklenerek hane tüketimine yönelik gerçekleştirilmektedir. Kısıtlı miktarda gıda sana­yinde kullanılmak üzere üretim yapılmaktadır. Akin ve Erdoğdu Köyleri’nde ise sınırlı sayıda besicilik işleriyle ilgilenen haneler vardır.

Hanelerde hayvan varlığını etkileyen temel faktör olarak; hayvan bakımı için ge­rekli iş gücünü karşılayabilecek bireylerin var olmasıdır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığının tercihini, hane içi tüketim tercihleri belirlemektedir. Büyükbaş ve küçük baş hayvanların ayrı ayrı yada birlikte bulunduğu hanelerin yanı sıra hiç hayvanı bulunmayan haneler de mevcuttur. Bu haneler genellikle hayvan bakımıyla ilgilenemeyecek yaşlı kişile­rin bulunduğu haneler ile köy ve kent arasında mevsimlik göç eden hanelerdir.

6.2.2.     Büyükbaş Hayvan Varlığı

Araştırma yapılan 7 köyde toplam 1500 civarında büyükbaş hayvan mevcuttur. Bu mevcudun tamamına yakını yerli ırk ve melezlerinden oluşmaktadır.

Üretici bildirimi

Erişkin ineklerin sayısı 1500’dür. Bu, Boğa altı inek popülasyonunu temsil etmektedir. Çiftçiler köylerdeki mevcut buzağı sayısında güvenilir bilgi sağlayamamaktadırlar. Ancak buzağı sayısının toplam inek sayısının % 60’ını oluşturduğunu tahmin etmektedirler. Bu tahmine göre, buzağı sayısı 800’dür. Bu tahmini sayı ile toplam hayvan sayısı 2300’ü bul­maktadır.

6.2.2.1.                Hayvan Irkları

Köylerde hayvanların % 80’i yerli ırklar ve melezlerinden oluşmaktadır. Üreticiler, son yıllarda devlet ve özel sektör eliyle, hayvan ırklarının ıslah edilmesi çalışmalarına destek vermiş olmalarına rağmen bu konuda yeterli olmadıkları görüşünü savunmaktadırlar.

6.2.2.2.                Hayvan Hastalıkları

Yörede bulaşıcı hayvan hastalıkları yaygın olarak görülmektedir. En sık görülen hasta­lıklar, Şap, Şarbon, Yanıkara, Burucella, Sarılık, Zehirli İshal (çelerme) ve Çiçek’tir.

Akin köyünde üreticilere yetiştiricilik ve hastalıklar konusunda düzenli eğitim veren ta­rım danışmanı yerleşik olarak bulunmaktadır.

7.2.2.3.                Hayvan Besleme

Yörede yapılan hayvancılıkta, meralardan azami derecede yararlanılmaktadır. Mayıs- Ekim ayları arasında ortalama altı ay süreyle büyükbaş hayvanlar köy sürüsü halinde ço­banlar tarafından otlatılmaktadır. Köylerin tamamında, altı aylık otlatma suresi için merala­rın yeterli olduğu belirtilmiştir.

Fabrika yemi kullanımı konusunda yeterli eğitimlerinin olmadığından bahseden üretici­ler bu konudaki eğitim eksikliklerinden ve yem fiyatlarının pahalılığından şikayetçi olmuş­lardır. Fabrika yeminin büyük çoğunluğu besiye alınan erkek besi hayvanları tarafından tüketilmektedir. Fabrika yemine ilave olarak kendi ürettikleri arpa ve fiğ gibi materyallerle de besiciliği desteklediklerini ifade etmişlerdir.

6.2.3.                     Küçükbaş Hayvan Varlığı

Köylerin hepsinde küçükbaş hayvan sahibi haneler mevcuttur. Bu hanelerin sahip ol­duğu toplam küçükbaş hayvan sayısı 4000 dir. Koyunların büyük çoğunluğu Ak Kara- man’dır.

Üretici bildirimi

Küçük baş hayvancılık son yıllarda önemli ölçüde gerilemiştir. Bu gerilemede ülke hayvancılık politikalarının rolünün yanı sıra, hayvan bakımında aktif çalışan genç nüfusun göç etmesi, çoban ve bakım işlerini zorlaştırmıştır. Bu nedenle nüfus büyükbaş hayvancılı­ğa yönelmiştir.

6.2.4.                     Arıcılık

Araştırma kapsamındaki köylerde arıcılık yaygın bir alternatif geçim kaynağı olarak görülmemektedir. Sadece Akin ve Seyitahmetli Köyleri’nde gezginci arıcılar konak ver­mektedirler. Arıcılık sektör olarak köylerde gelişmemiştir.

6.2.5.                     Hayvansal Verim-Üretim Ve Ürün Değerlendirmesi

Kültür ırkı büyük baş hayvanların günlük süt verimi 10-15 lt/gün, melezlerin 6-8 lt/gün, yerli hayvanların ise 2-4 lt/gün civarındadır. Koyunların ise günde ortalama 300gr/gün süt verimleri bulunmaktadır.

İki yaşındaki besi hayvanlarının canlı ağırlıkları saf kültür ırkı hayvanlarda 400-500 kg., melezlerde 200-250 kg., yerli ırklar da ise 150-200 kg. arasında değişmektedir. Sonba­har aylarında yoğun besiye alma programı uygulanarak hayvanlar kasaplık edilmektedir.

6.2.6.                     Hayvansal Üretimde Sorunlar

Köylerde karşılaşılan hayvansal üretimle ilgili ortak sorunlar aşağıdaki ana başlıklar et­rafında yoğunlaşmaktadır. Bunlar;

•          eğitim yetersizliği,

•          ırk ıslahı,

•          hayvan hastalıklarının fazlalığı,

•          Girdilerin pahalı olması (veteriner, ilaç, yem, tohum), şeklinde ifade edilmiştir.

6.3.     Üretimde Kadının Rolü

Bitkisel üretimde; makineli tarım yönteminin kullanılması nedeniyle, kadın iş gücüne ihtiyaç duyulmamaktadır. Dul kadınlar ise, bitkisel üretimi; iş gücü kiralayarak, ortakçılık yön temiyle veya icara verme usulüyle gerçekleştirmektedirler.

Hayvansal üretimde ise; kadınlar üretim sürecini her aşamasında aktif olarak çalışmak­ta olup hatta sorumluluğun tamamını üzerlerine almaktadırlar. Hayvanların sağımı, sütün muhafaza edilmesi, peynir, yoğurt, tereyağı yapımı kadınların geleneksel görevleri arasın­dadır. Köyler bazında değişiklik göstermekle beraber genelde hayvanların ahırda yemleme­si, ot/ saman getirme ve ahır temizliği yine kadınlar tarafından erkeklerle birlikte üstlenilen faaliyetlerdir. Bu rutin işlerin yanı sıra, kızgınlık takibi, doğum sonrası hayvanın bakımı, hastalıkların ilk tespiti de temelde yine kadınların sorumluluğundadır.

7.         ÖRGÜTLENME DÜZEYİ VE KREDİ KULLANIM DURUMU

7.1.     Örgütlenme

Köylerde örgütlenme, aileden başlayan, köy halkının tamamını içine alan gayrı resmi örgütlenmeyle birlikte siyasi örgütlenmenin temsilcisi muhtarlık, kültürel ve ekonomik örgütlenme olarak dernekler, birlikler ve kooperatifler olmak üzere çeşitlilik arz etmektedir.

Köylerde, su kanalı açımı, cami ve köy konağı yapım ve onarımı gibi köyün sosyal alt yapı hizmetlerinin yanı sıra ihtiyacı olan dul ve yaşlılara gerekli yardımın yapılmasında başvurulan yöntem olarak imece usulünü köylerde muhtarlık ve ihtiyar heyeti organize etmektedir. Köy halkı kendi işinden önce dul ve yaşlıların işlerinin bitirilmesinde oldukça hassas davranmaktadırlar.

Resmi olan sosyo-kültürel ve ekonomik örgütler; köy dernekleri, üretici birlikleri, ve tarımsal üretim kooperatifleridir. Ancak şu anda en aktif çalışan resmi örgütlenme; muhtar­lıklar ve köy dernekleridir.

Köy dernekleri, büyük şehirlerde kurulmuş olan Nogay dernekleriyle iletişim halinde olup, sosyo-kültürel etkinliklerde yer alarak gerek yurt içi gerekse yurt dışındaki Nogay varlığı ile kültürel bağlarını korumaktadırlar.

7.2.     Mevcut Kredi Kaynakları ve Kredi Kullanım Düzeyi

Araştırma alanındaki başlıca kredi kaynakları; TC Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Koo- peratifleri’dir. Köylerde kredi kullanma nedenleri; işletme sermayesinin eksikliği, daha fazla girdi alabilmek ve ailenin tüketim ihtiyaçlarını karşılamaktır. Son yıllarda faizlerin yüksek olmasından dolayı Tarım Kredi Kooperatiflerinden girdi alımı giderek azalmakta­dır.

8.        SOSYAL GÜVENLİK

8.1.   Sigortalıların Sayısı ve Bağlı Bulunulan Sigorta Kuruluşu

Tarımda kendi adına ve hesabına çalışanların bağlı olduğu sigorta sistemi olan Bağ- Kur köylerde biraz daha iyi tanınmaktadır. Bağ-Kur’un çiftçi sigortası hakkında köylülerin büyük bir bölümü bilgi sahibidir ancak katılımcılarımız sigortalı köylülerin kesin sayısını belirlemekte zorlanmışlardır.

Muhtarların ve katılımcıların beyanına göre, hanelerin yaklaşık % 80’i sosyal güvenlik kapsamındadır. Sigortalılar içinde Yeşil Kart ve 65 yaş üstü parası alanlar dikkate alınmaz­sa, her hanede en az bir sigortalı (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) birey bulunmakta olup çoğunluk Bağ-Kur sigortalısıdır.

8.2.   Köylerde Tarım Sigortaları Uygulama Durumu, Halkın Bilgi Düzeyi ve Eği­limi

Araştırma yapılan köylerde tarım sigortaları uygulamaları yok denecek kadar azdır. Bunun dışında, köylerin bir kısmında dolu, yangın, don, sel gibi doğal afetlere karşı ürünle­rine sigorta yaptırdığını ifade edenlerle karşılaşılmıştır.

SONUÇ

150 yıl önce Karadeniz’in kuzeyinden, Rus zulmünden kaçarak, halifenin himayesine, ak topraklara gelerek dinlerini ve kültürlerini koruma kaygısında olan Nogaylar, Türkiye coğrafyasının rengi olmayı başarmış bir halktır.

Dobruca’dan Anadolu’ya oldukça geniş bir coğrafyaya iskan edilen Nogaylar, iskan edildikleri yerlerde kalmayarak, sürekli yer değiştirmişler ve yerli ahali arasında karışmış­lardır. Müstakil köyler kurmaya özen göstermişlerse de özellikle ekonomik nedenlerden dolayı bu her zaman mümkün olmamıştır.

Konya, Kulu ve Koçhisar çevresinde yerleşerek müstakil köyler kurup, günümüzde da­hi kültürlerini koruyan Nogay halkı çevresindeki komşularıyla uyumlu, devlete duacı, üre­ten ve elindekilerle yetinmesi bilen, sorunun değil çözümün parçası olmayı tercih eden kendi içinde sürekli asayiş ve huzuru tesis etmiş bir halk olarak karşımıza çıkmıştır.

Uyum sürecinde en önemli faktör olan dil kullanımında Türkçe’ye azami önem göste­ren Nogaylar, günümüzde sözlü edebiyatlarını gelecek nesillere aktarma gayreti gösterir­ken, bu güne kadar gelişmemiş yazılı edebiyatları konusunda yapılan akademik çalışmaları hassasiyetle takip ederek, kültürleriyle ilgili her türlü çalışmaya tam destek vermektedirler.

Ekonomik değerlerini geride bırakmak zorunda kalan Nogaylar, Tuz Gölü coğrafyasına uyum sağlayarak, bölgenin sosyo-ekonomik gerekliliklerini kabullenmişlerdir. Alışageldik­leri geçim kaynağı olan at sürülerine günümüzde rastlanmamakla birlikte hayvancılık, ihti­yaçlara ve ekonomik politikalara göre şekillenmiştir. Ziraattan hiç anlamayan bu halkın bugün birincil geçim kaynağı, bölgenin temel geçim kaynağı olan kuru tarıma dayalı hubu­bat üretimidir.

Nogay muhacirlerinin günlük yaşama ait kültürel değerlerinin büyük bir kısmı, do­ğumdan düğüne, cenazeden, sünnete, Orta Anadolu’da rastlanabilecek değerlerdir. Kendile­

rine ait kültürel değerleri, geldikleri bu coğrafyanın kültürü ile kaynaştırıp, toplumsal uyu­mu yakalamayı başarmışlardır.

Nogayların tarihi ile ilgili bilgileri, yaşlıların anlattığı hikaye ve anılarla sınırlıdır. Bu­gün 80-90 yaşına ulaşan büyükler, her ne kadar birinci ağızdan dedesinden göç hikayeleri dinlemiş kişiler olsalar da o yaşlarda bunun önemini bilmedikleri için yeterli bilgi almadık­larından şikayet etmektedirler. Köylerdeki göç ve göç yolları ile ilgili hikayeler çoğunlukla birbirinin az değişmiş hali veya tekrarı niteliğindedir. Bunun nedeni ailelerin ortak bir geç­miş oluşturma gayreti olabileceği gibi, uzun yıllar boyunca dışarıdan evliliklere kapalı olmaları nedeniyle köyler arasındaki kız alış-verişi ile kabilelerin karışması olabilir.

Eğitim seviyesinin artmasıyla birlikte ülkemizin her türlü hizmet sektöründe görev ala­rak çalışan Nogaylar, milli, ahlâki, kültürel, toplumsal değerlere özen gösteren bir halk olarak, Karadeniz’in kuzeyinde bıraktıkları akrabaları ile her fırsatta kültürel bağ kurma çabası içerisindedirler.

KAYNAKÇA

Arşiv Belgeleri

BOA A.DVN (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Sadaret Beylikçi Kalemi Evrakı): 156­49

BOA A.MKT.DV(Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Sadaret Mektubî Kalemi, Deavi Evrakı):

146-1; 190-86;

BOA A.MKT.MHM (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Sadaret Divanı Beylikçi Kale­mi, Divan-ı Hümayun Kararları): 187-26, 189-100, 194-83, 195-21, 195-81; 196-55, 201-87, 201-102; 209-45, 211-83, 212-36; 212-81, 214-29, 214-30, 215-58, 216-9, 216-92, 218-50, 218-59, 219-55, 219-89, 221-9, 221-68; 222-40, 222-57, 222-72, 224-80, 225-33, 227-51, 227-90, 230-35, 231-43, 232-20, 233-13, 260-64, 289-96, 760-95, 761-2,

BOA A.MKT.MVL (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Sadaret Mektubî Kalemi, Mec- lis-i vâlâ Evrakı): 21746,

BOA A.MKT.NZD (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Sadaret Mektubî Kalemi, Neza­ret ve Devair Evrakı): 228-14, 272-38, 288-14; 292-43, 292-87, 298-105, 294-3, 299-45, 299-68, 300-88, 302-60, 311-67, 314-65, 314-71, 318-71,     318-72,  319-17, 319-65,  321-49,

321-98, 322-28, 323-26,    323-36, 323-50, 323-55, 324-8, 324-29, 325-29, 325-68, 325-69,

326-24, 327-1, 327-10,      327-18, 327-80, 327-85, 327-92, 328-9,  328-27, 328-29, 328-33,

328-           44, 328-70, 328-79, 329-53, 335-61, 335-94, 336-24, 336-32, 336-67, 336-76, 347-62,

349-76, 349-77, 349-47,    349-77, 350-16, 352-56, 352-92, 352-56, 353-16, 356-75, 362-32,

385-40,

BOA A.MKT.UM (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Sadaret Mektubî Kalemi, Umum Vilâyet Evrakı): 356-59, 357-1, 361-86, 365-78, 367-31, 377-6, 377-47, 389-70, 393-25, 395-58, 399-6, 399-71, 401-97; 410-36, 422-46, 423-31, 429-24, 433-45, 440-8; 451-9, 451-41, 455-37, 457-79, 458-74, 459-22, 460-13, 461-81, 463-67, 468-72, 469-54, 469-59, 471-12, 471-18, 473-10, 480-73, 497-31, 502-91, 509-18, 516-30, 518-58, 520-27, 526-49,

BOA A.TŞF (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Sadaret Teşrifat Kalemi Evrakı): 29­36,

BOA DH.MKT (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye, Mektubi Kalemi Evrakı):

1545;

BOA İ.DH (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İrade-i Dahiliye): 437-28882, 486-32799, 28947, 28957, 28875-53,

BOA İ.MMS (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İrade, Meclis-i Mahsus): 7266, 18-762, BOA MAD (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliyeden Müdevver Defter): 23106, 23107, 23108, 23111,

Gazeteler

Takvim-i Vekâyi, 1277 (def’a 606, 613),

Tezler

DERİN PAŞAOĞLU, Derya; 2009, Nogaylar, Nogay Göçleri ve Türkiye’de İskan­ları, yayımlanmamış Dr. Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.

YILMAZ, Mehmet; 1996, Konya Vilâyetinde Muhacir Yerleşmeleri (1854-1914),

yayımlanmamış Dr. Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya.

Tetkik Eserler

ALİ CEVAD; 1313, Memalik-i Osmaniyenin Tarih ve Coğrafya Lügati, Dersaadet. HALAÇOĞLU, Ahmet; 1995, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913), TTK Yay., Ankara.

KARAL, Enver Ziya; 1995, Osmanlı Tarihi, cilt:VI, Türk Tarih Kurumu Yayını, 5. Baskı, Ankara.

SAYDAM, Abdullah; 1997, Kırım Ve Kafkasya Göçleri (1856-1876),

TTK. Yay. Ankara. SAYDAM, Abdullah; 1999, Kırım Ve Kafkasya’dan Yapılan Göçler Ve Osmanlı İskân Siyaseti (1856-1876), Osmanlı Ansiklopedisi, cilt:4, Yeni Türkiye Yay., s. 677-685.

SEZEN, Tahir; 2006, Osmanlı Yer Adları, Ankara.

TABAK, Fehmi; 2007, Döküntü ile Seyreden Enfeksiyon Hastalıkları, Cerrahpaşa İç Hastalıkları, Medikal Yayıncılık, İstanbul.

KATILIMCILAR (K)

1)       Abdullah Sertel, 1924 Boğazören doğumlu, ilkokul mezunu, çiftçi, Ay tamgalı, Yedisan.

2)       Abdurrahman Berkcan, 1954 Boğazören doğumlu, memur, Kuban Ak Nogay, Ay tamgalı, Yedisan. Konya Nogay Türkleri Derneği Başkanı.

3)       Abdurrahman Küçükönal,1960 Akin doğumlu, sanayici, Cemboyluk, Kulu No­gay Derneği Başkanı.

4)       Ahmet Yılmaz, 1972 Doğankaya doğumlu, Meslek Lisesi Mezunu, Yedisan.

5)       Akif Kan, 1951 Denizli doğumlu, zanaatkâr, Nogay sülalesinden.

6)       Ali Yılmaz, 1937 Haymana doğumlu, okuma yazması var, çiftçi, Cemboyluk.

7)       Arif Kara, 1942 Şeker doğumlu, İlkokul mezunu, Hollanda’dan emekli, Yedisan.

8)       Bayramali Güner, 1938 Boğazören doğumlu, okuma yazması var, çiftçi, Beşelma tabını Yedisan.

9)       Behiye Benli, 1934 Seyidahmetli doğumlu, okuma-yazması yok, ev hanımı, Yedisan.

10)                Bekir Çimen, 1932 Mandıra doğumlu, Almanya’dan emekli, Kırım Nogayı.

11)    Belgizar Battal, 1933 Seyidahmetli doğumlu, okuma-yazması yok, ev hanımı, Yedisan

12)    Celaleddin Erbay, 1956 Şeker Köyü doğumlu, Teknik Öğretmen-yönetici, Yedisan, Ankara Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Deneği Başkanı, tabını: Şömüş.

13)    Emin Karaman, 1955 Şeker doğumlu, okuma yazması var, emekli, Yedisan, tabı­nı: kılıç.

14)                Emir Hüseyin Acar, 1931 Köklüce doğumlu, okuma yazması var, Bahçesaraylı.

15)                Fatma Yıldırım, 1926 Şeker doğumlu, okur-yazar, ev hanımı Yedisan.

16)    Hasan Benli, 1960 Seyidahmetli doğumlu, Lisans mezunu, emekli, Yedisan Kuban Nogayı, Boruk Kabilesi.

17)                İlyas Aru, 1338 Kayseri doğumlu, zanaatkâr, Göçan sülalesinden.

18)                İlyas İnce, 1338 Kayseri doğumlu, zanaatkâr, Uzunlar sülalesinden.

19)                İlker Karaman, 1973 Ankara doğumlu, Meslek Lisesi Mezunu, Yedisan.

20)    Mehan Dağtekin, 1936 Şeker doğumlu, (vefat etmiştir, belgesel kayıtları kulla­nılmıştır)

21)    Mehmet Akıncı, 1937 Erdoğdu doğumlu, ilkokul muzunu, çiftçi, Mehmed Ali Gi­ray Bey soyundan.

22)    Mehmet Ali Demirhan, 1949 Erdoğdu doğumlu, Emekli asker, Mehmed Ali Gi­ray Bey soyundan.

23)                Mehmet Lütfi Kaçar, 1927 Erdoğdu doğumlu, emekli öğretmen, Yedisan.

24)                Muharrem Yılmaz, 1965 Doğankaya doğumlu, öğretmen, Yedisan.

25)    Nail Önal, 1930 Akin doğumlu, İlkokul mezunu, Hollanda’dan emekli, Çağılbaylı Mesid kabilesi, Cemboyluk.

26)    Naile Güner, 1939 Boğazören doğumlu, okuması var yazması yok, ev hanımı, Beşelma tabını, Yedisan.

27)                Numan Topçular, 1927 Köklüce doğumlu, ilkokul, Kırımlı.

28)                Ramazan Demir, 1960 Seyidahmetli doğumlu, lise mezunu, memur, Yedisan.

29)                                                                                                                                                                                             Rumeysa Karakaş, 1981 Şeker doğumlu, lise mezunu,                                                                                                                    Yedisan.

30)                                                                                                                                                                                                        Remzi Altınel, 1940 Ilgın doğumlu, emekli, Kocabıyık                                                                                                                    sülalesinden,

31)    Seyfi Alanbay, 1950 Köklüce doğumlu, ilkokul mezunu, annesi Köstence’den, babası Kırım Yalta’dan gelmiş, Kırımlı.

32)                Şaban Turan,1934 Tursunlu doğumlu, Kırımlı.

33)                Şevki Kutlu, 1927 Doğankaya doğumlu, okur-yazar, emekli, Cemboyluk

34)                Şükrü Şener, 1932 Akin doğumlu, okur-yazar, Almanya’dan emekli, Cemboyluk

35)                                                                                                                                                                                                                          Temürbay Atıcı, 1937 Kırkkuyu doğumlu, okur-yazar,                                                                                                           çiftçi, Cemboyluk

36)                                                                                                                                                                                                              Uğur KAN, 1970 Ilgın doğumlu, esnaf, Nogayoğulları,                                                                                       Ilgın Nogay Türk Derneği Başkanı.

37)                Yeter Şener, 1941 Kaman doğumlu, ev hanımı, babası Nogay, annesi Türk,

38)                Yüksel Yılmaz, 1964 Doğankaya doğumlu, öğretmen, Yedisan.

39)                Zübeyde Yılmaz, 1941 Şeker doğumlu, Ev hanımı, Yedisan.

Muhtarlar:

40)    Akin Köyü:Abdurrahman Şentürk, 1950 Akin doğumlu, ilkokul mezunu, Cemboyluk.

41)    Boğazören Köyü:Şenol Demirok, 1965 Boğazören doğumlu, ilkokul mezunu, çiftçi, Yedisan

42)    Doğankaya Köyü: Mustafa Günay, 1965, Doğankaya doğumlu, İlkokul mezunu, çiftçi, Yedisan.

43)    Erdoğdu Köyü:Recep Demirhan, 1983 Erdoğdu doğumlu, Meslek Lisesi mezu­nu, çiftçi, Hacı Osman sülalesinden.

44)    Kırkkuyu Köyü: Rahmi Başaran, 1958 Kırkkuyu doğumlu, ilköğretim mezunu, çiftçi, Cemboyluk

45)    Seyidahmetli Köyü: Zafer Metin, Seyidahmetli doğumlu, lise mezunu, çiftçi, Yedisan.

46)    Şeker Köy: Zekeriya Güneş, 1963 Şeker doğumlu, ilkokul mezunu, çiftçi, Yedisan.

, Judiciary Power. Advisory Opinion. No. 7/6210. November 12, 2002

20 1859 sonrası Konya’da iskan edilen Nogaylara ait müstakil köylerin kurulum yerleri M. Yılmaz, a.g. Dr. Tezi, s.103.


[14] Sarıköy Çok Programlı Lisesi Tarih Öğretmeni ([email protected]) Gönen- Balıkesir/TÜRKİYE

[15] 18 Şubat 1862 tarihli İrade-i Dahiliye’ye göre bu tarihe kadar Osmanlı topraklarına ulaşabilen muhacirlerden iskan edilebilenler 255.414 kişidir. Bunların dışında kış bastırdığı için iskan edilemeyen ve liman şehirlerinde iskânı bekleyenler de vardır, B.O.A. İ.DH. 486-32799.

[16] Alan araştırmasında, anket ve görüşme yaptığımız kişileri katılımcı olarak adlandı­rıp, kaynakçanın ardından alfabetik olarak listeledik ve metin içerisinde kaynak gösterirken hacmi artırmamak için, bu listedeki sıraya göre “K1, K2…” şeklinde verdik.

[17] Geri dönenler 1930’da ihtiyarları orada bırakarak tekrar Türkiye’ye gelmişlerdir. (K temürbay)

[18]Konya Nogay Türkleri Derneği, Ilgın Nogay Türk Derneği, Kulu Nogay Derneği, Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Deneği (Ankara). Ayrıca Adana Nogaylarının kurmuş olduğu bir dernek yoktur.

[19] Katılımcımız (K16) Kameriya’nın Romanya taraflarında bir köy olduğuna dair bilgi­si var ancak bu bölgede böyle bir köy varlığına rastlayamadık, bakınız, Tahir Sezen, Os­manlı Yer Adları, Ankara, 2006.

[20] 1859 sonrası Konya’da iskan edilen Nogaylardan müstakil Nogay köylerine ait hane ve nüfus bilgileri, Mehmet Yılmaz, Konya Vilâyetinde Muhacir Yerleşmeleri (1854­1914), Yayımlanmamış Dr. Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya, 1996, s. 113.

[21] Çanakkale Savaşına giden 96 kişiden dönebilenler; Hacı Osman, Abdülmecid, Sa­tılmış Çavuş, Veli Efendi ve Yiğit Ali’dir (K23)

[22] 2 Ocak-12 Mart 1862 tarihleri arasında 719 nüfus Akşehir ve çevresinde iskan edil­miştir. 1866’da Şeriye Sicillerine göre; Avcalı ve Erdoğdu’da 322 Nogay bulunmaktadır. Avcalı’da kalanlarda çevre köylerin baskısıyla Erdoğdu’ya gitmiştir. M. Yılmaz, a.g. Dr. Tezi, s. 101.

[23]Ayrıntılı göç yolları için bkz. Derya DERİN PAŞAOĞLU, Nogaylar, Nogay Göçleri ve Türkiye’de İskanları, yayımlanmamış Dr. Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2009.

[24] Bu mülakatlar Kırsal Kalkınma Uzmanı ve Kırsal Kalkınma Proje Yöneticisi Veteri­ner Hekim Serbülent Paşaoğlu danışmanlığında gerçekleştirilmiştir.

[25] Nogay ve Kırım Türkleri Sözlü Tarih Belgeseli, Türkiye’de Kültürel Hakların Des­teklenmesi Programı, AB Finanssal desteği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ve TC Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Koordinasyonunda yürütülmüştür.

[26] Ergönenç Akbaba, Dilek; Nogay Türkçesi Grameri, Ses ve Şekil Bilgisi, Grafiker Yayınları, 2009.

Güllüdağ, Nesrin; Nogay Türkçesi Grameri, YL Tezi, Fırat Üniversitesi, Elazığ,

1998.

Kalenderoğlu, İhsan; Nogay Türklerinin “Mamay Destanı”, YL Tezi, Gazi Üniversi­tesi, Ankara, 2001.

[27] Sosyo-ekonomik anketler, köylerde muhtarların sözcülüğünde köyün ileri gelenleri­nin katılımı ile yapılmıştır.

[28] Hapisane humması, gemi humması, kamp humması ve bit tifüsü olarak da adlandırı­lan hastalık, bitlerle ya da fare pireleriyle taşınır, soğuk havalarda başlar, gemi, kamp ve hapisanelerde hızla yayılır, şavaş, kıtlık, yoksulluk olan bölgelerde salgına dönüşür. Fehmi Tabak, Döküntü ile Seyreden Enfeksiyon Hastalıkları, Cerrahpaşa İç Hastalıkları, Medi- kal Yayıncılık, İstanbul, 2007, s. 371.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar