0 Comments

DOBRUCA TATAR HALK MASALLARINDAKİBAZI KALIPLAŞMIŞ

İFADELER ÜZERİNE

Yrd. Doç. Dr. Aslı BÜYÜKOKUTAN TÖRET

Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Balıkesir/Türkiye

[email protected]

“Üyken Bülbül tuwgan köylm
Dokız Baydır menim soyım
Eğilse de biraz boyım
Eksllse de biraz oyım
Masalıma yoktır toyım
Çetişkul Nogay işinde
Cemboylık Nogay işinde
Cedlsan Nogay işinde
Kabayıllar işinde

Aytuwlıdır menim soyım…”

1. Giriş

Karadeniz ile Tuna nehri arasında kalan, Romanya’nın Köstence ve
Tulça illeri ile (Ülküsal 1987: 27) Bulgaristan’ın Silistre, Pazarcık ve Balçık
illerini kapsayan, bugün Dobruca olarak adlandırılan (Önal 1998: 1) bölgede
yaşayan ve Dobruca Tatarları olarak bilinen Kırım ve Nogay Türklerinin
(Mahmut ve Mahmut 1997: 7) sözlü geleneği hakkında günümüz Türkiye
Türkolojisi henüz yeterince bilgi sahibi değildir.
Dobruca Tatar halkının
masalları üzerine yapılmış olan çalışmalara bakıldığında, Enver Mahmut ve
Nedret Mahmut’un, 1958 yılından bugüne Dobruca’yı dolaşarak derledikleri
sözlü kültür ürünleri dikkat çekmektedir. Bozcigit Dobruca Tatar Masalları
(1988), Ayım’ Kulak Batır Dobruca Tatar Masalları (1991) ve Dobruca Türk
Halk Edebiyatı Metinleri (1997) konuyla ilgili önemli çalışmalardandır. Yine
Mehmet Ali Ekrem’in Bülbül Sesi Dobruca Türklerinin Folklorundan
Seçmeler (1981), Mehmet Ali Ekrem ile Mehmet Ali Hilmiye’nin Tepegöz:
Dobruca Masalları (1985) Dobruca Tatar halkının masallarını içeren
eserlerdendir. Söz konusu çalışmalar incelendiğinde, Türkiye Türkçesinde
olduğu gibi, Dobruca Tatarlarının da masal türünü karşılamak amacıyla
“masal” terimini kullandıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra kimi zaman
destan ve halk hikâyesi türleri de masal adı ile verilmektedir. Nedret
Mahmut ve Enver Mahmut’un hazırlamış oldukları Ayuw Kulak Batır
Dobruca Tatar Masalları (1991) adlı eserin giriş kısmında, konuyla ilgili
olarak, Dobruca Tatarları arasında “uzun masallar” olarak tanınan
destanların Bozcigit, “asıl masallar”ın ise Ayuw Kulak Batır adlı kitaplarda
toplandığı belirtilmektedir. Enver ve Nedret Mahmut, Bozcigit Dobruca
Tatar Masalları adlı eserlerinde, “Dobruca Tatar Destanları” ana başlığı
altında “Batırlık Masalları” ile “Aşk-Sewda Masalları” alt başlıklarını
kullanmaktadırlar. Batırlık Masalları olarak yer verilen “Edege Batır”, “Şora
Batır”, “Adel Sultan” gibi anlatılar konuları bakımından destan niteliği
taşırken, Aşk-Se\vda Masalları olarak verilen “Bozcigit”, “Tayır man Zöre”,
“Arız man Kamber” gibi anlatılar, yörede yaygın olarak bilinen halk
hikâyeleridir (Önal 2010: 2). Aynı kavramın birden fazla türü karşılar
şekilde kullanılması hususu sadece Dobruca Tatarlarına özgü değildir. Tıva,
Altay, Makas, Şor, Kırgız, vd. Türklerinde de destan ve masalı adlandırmak
için ortak terimler kullanılmaktadır (Ergun 1993: 23-26; Ergun 1996: 121-
129; Aça 2002: 764-765). Ancak Tıva Türklerinde, destanı, masaldan
(“tool”) ayırabilmek için “maadırlıg tool” ya da “maadırlıg epos”, Altay

Türklerinde (“çörçök”) “kay çörçök” ya da “kaylap aydar çörçök”, Hakas
Türklerinde (“nımah”) “alıptıg nımah” ya da “çon nımah” (Aça 2004: 95)
gibi terimler kullanılırken Dobruca Tatarlarında destan ve halk hikâyeleri de
masal adı altında verilmektedir (Ekrem ve Hilmiye 1985).

Dobruca Tatarlarının hayat anlayışını, geleceğe yönelik
beklentilerini, zevk ve eğilimlerini vb. yansıtan söz konusu türleri,
“yaratım”, “şekil ve yapı”, “içerik” ve “işlev” özellikleri (Ekici 2004: 99)
göz önünde bulundurularak birbirinden ayırt etmek mümkündür. Bu açıdan
bakıldığında masal, “… köklü geleneğe bağlı, kolektif karakter taşıyan”,
(Elçin 1998: 369), “… umumiyetle yaşadığımız dünyadan farklı bir dünyayı
dile getiren” (Günay 1992: 109), “… kendine mahsus (olağanüstü) zaman,
mekân ve şahıs kadrosu içerisinde” (Şimşek 2001: 3), “… belli bir kişi
tarafından” (Zhamakina 2009: 14), “büyük ölçüde nesirle söylenen”
(Alptekin 2002: XI), “… öğüt vermek, eğitmek, eğlendirmek, kültürü
yansıtmak ve geleceğe taşımak, toplumda birleştirici olmak ve dayanışmayı
sağlamak” (Uçkun 2003: 9) gibi işlevleri olan bir anlatı türüdür. Sözlü kültür
ortamında yaratılan, sözlü iletişim vasıtasıyla kuşaktan kuşağa aktarılan,
bazıları çeşitli sebeplerle yazıya geçirilen masalların aktarımında, anlatıcılar,
anlatımı zenginleştirmenin, renklendirmenin (Köktürk 1997: 89) ve etkin
hâle getirmenin yanı sıra işlerini kolaylaştırmak (Dorson 1984: 45-46)
amacıyla “formel” (Sakaoğlu 1974: 148), “kalıp söz” (Boratav 1995: 76),
“kalıp ifade” (Dorson 1984: 45-46) ya da “tekerleme” (Elçin 1998: 589-590;
Boratav 2000: 9-10; Duymaz 2002: 66) terimleriyle karşılık bulan ifadeleri
ustalıkla kullanmaktadırlar.

Bu bildiride. Nedret Mahmut ve Enver Mahmut’un hazırlamış
oldukları Ayuw Kulak Batır Dobruca Tatar Masalları adlı eseri oluşturan
kırk sekiz masaldan hareketle, Dobruca Tatar halk masallarındaki
kalıplaşmış ifadelerden sadece “başlangıç”, “geçiş” ve “bitiş” formelleri ile
sayı, renk ve niteleme sıfatları üzerinde durulacak, bunlara masallardan bazı
örnekler verilecektir. Her defasında dipnot kullanmamak adına örneklerin
yer aldığı masalların söz konusu eserdeki sayfa numaraları parantez içinde
belirtilecektir.

II. ‘‘Former’ (Kalıplaşmış İfade) Kavramı ve Fornıellerin Genel
Özellikleri

Büyük ölçüde anlatmaya dayanan türler olarak bilinen masallarda
yer alan kalıp ifadeleri (Alptekin 2003: 116) Saim Sakaoğlu “formel” olarak
adlandırıp, “Masalın bünyesinde muayyen vazifelere ve muayyen bir şekle
sahip olan kalıplaşmış ifadelerdir” şeklinde tanımlamaktadır (Sakaoğlu
1974: 148). “Formel” (kalıplaşmış ifade) kavramı üzerinde ayrıntılı olarak
duran Sakaoğlu, masalların yanı sıra destan ve halk hikâyesi gibi sözlü anlatı
türlerinin aktarımı sırasında da kullanılan formellerin (kalıplaşmış ifadelerin)
özelliklerini, kullanıldıkları yerleri ve işlevlerini göz önünde bulundurarak şu
şekilde belirtmektedir:

1. Formeller, anlatı metinlerinin bünyesinden ayrılamayacak kadar
onlara bağlıdırlar. Anlatı içerisinde yerleri değiştirilemez.

2.         Şekil itibariyle kalıplaşmış olarak bilinirse de anlatıcılara göre az
çok değişiklik gösterebilirler. Bu değişimi, bilhassa usta olmayan
anlatıcıların dilinde yaşarlar.

3.         Formeller, usta anlatıcılar için vazgeçilmez birer ustalık gösterisi
teşkil ederler. Bu tip anlatıcılar, bunları gerek gördükleri kullanarak
kendilerini dinleyiciye usta bir anlatıcı olarak kabul ettirirler.

4.         Her formelin belirli bir görevi vardır ve gelişigüzel bir şekilde
kullanılamazlar. Aksi takdirde, dinleyici üzerinde olumsuz etki
uyandırabilirler (Sakaoğlu 1974: 148).

Formeller (kalıplaşmış ifadeler), Sakaoğlu tarafından, masal
bağlamında, “başlangıç formelleri”, “bağlayış (geçiş) formelleri”, “aynı
olayın tekrar vukuunda kullanılan formeller”, “bitiş formelleri” ve “çeşitli
formel unsurlar” şeklinde gruplandırılmıştır (Sakaoğlu 2002: 250).

Dobruca Tatar halk masallarına bakıldığında, yaşanılan zamanın
gerçekliği, birey ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda meydana gelen
değişim ve güncelleme neticesinde, masal anlatma geleneğinin azaldığını,
anlatıcıların, masal metni içerisinde birtakım görevler üstlenmiş olan
“başlangıç”, “bağlayış (geçiş)” ve “bitiş” formellerini sıklıkla
kullanmadıklarını ya da kısalttıklarını söylemek mümkündür.

Masalların anlatıcıları ve anlatım ortamları hakkında bilgi
verilmeyen Ayuw Kulak Batır Dobruca Tatar Masalları adlı eserden
hareketle Dobruca Tatar masallarının anlatımı sırasında kullanılan formellere
(kalıplaşmış ifadelere) örnekler vermeden önce, masal anlatıcılarının bazı
masallarda nazmı da kullandıklarını belirtmek gerekmektedir. Yukarıda da
ifade edildiği üzere masallar büyük ölçüde nesir diliyle anlatılır. Ancak
Dobruca Tatarlarının gerek “uzun masallar” olarak adlandırdıkları
destanlarının başında gerekse “asıl masallarının bazılarının giriş kısmında
manzum bir ifadenin kullanıldığı görülmektedir.

Anlatıcının, kimi zaman kendisi, yurdu, eşi, atı hakkında manzum
bir dille bilgi verdikten sonra “uzun masal”ın esas konusu olan olayları
anlatmaya başladığı örneklerden birisi şöyledir:

“Üyken Bülbül tuwgan köylm
Dokız Baydır menim soyım
Eğilse de biraz boyım
Eksllse de biraz oyım
Masalıma yoktır toyım
Çetişkul Nogay işinde
Cemboylık Nogay işinde
Cedlsan Nogay işinde
Kabayıllar işinde

Aytuwlıdır menim soyım…” (Mahmut ve Mahmut 1988: 15).

Yine, konuşma dili esasına dayanan, kısa cümle yapısına sahip, fazla
benzetme ve tasvirlere yer verilmeyen “asıl masallar”ın bazıları da manzum
olarak başlayabilmektedir:

“Zaman zaman ekende
Arpa saman ekende
Torgay siy may ekende
Karlıgaş kadı ekende
Kaplı kuplı bakalar
Kanatlangan uşmaga
Deryadaki balıklar
Balık tutkan köşmege…”(107)

Anlatıcının yetiştiği gelenek ve üslubu hakkında bilgi vermenin yanı
sıra anlatıcı ve dinleyici arasındaki etkileşimin sağlanması, dinleyicinin
masal dinlemeye motive edilmesi, olayların daha somut bir zemine
oturtulması açısından işlevsel olan söz konusu manzum kısımların ardından
anlatı, nesir diliyle devam etmektedir ve bu noktada âdeta başlangıç ifadesi
olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bunun yanı sıra gerek “uzun masallar” gerekse “asıl masallar”ın
içinde anlatıcı, anlatıya canlılık ve hareket kazandırmak, dinleyicilerin
dikkatini anlatıya çekmek amacıyla, anlatı kahramanlarından bazılarının
konuşmasını manzum bir dille aktarmaktadır:

“Vay köz aşıp körgenim,

Könül berip süygenim,

Vay al duvagımnın sabisi
Vay manlayımnın yazgısı

Beyrek Batır ım, Beyreğim” (Mahmut ve Mahmut 1988: 131).

“Kızıl ciyren at mlngen
Kuyrugıfinı şart tüygen
Kızıl cabuw cabıngan
Bir cigit kız coydım!” (141).

III. Dobruca Tatar Halk Masallarında Kullanılan Bazı Formel unsurlar

III. I. Başlangıç / Giriş Formelleri

Anlatıcıların hafızaları, zemin ve zamanın gerektirdiklerinin yanı
sıra (Boratav 2009: 12) dinleyicilerin isteklerine göre (Özçelik 2004: 71)
uzayıp kısalan giriş formelleri, Dobruca Tatar masallarında çeşitli şekillerde
kullanılmasına rağmen ağırlıklı olarak sade ve kısadır. İncelediğimiz
masallar içinde, tekerlemeli bir girişle başlayan ancak kısa bir girişle ya da
doğrudan doğruya başlayan masallara göre sayıca az olan masallara şu
örnekleri vermek mümkündür:

“Evvel zaman işinde, kalbır saman işinde, 

men anamnıft beşiğinde tıngır mıngır sallanıp catkanda,

‘pat!’ etip kapı urıldı. Kapını aştık. 

Kapıda, kolına bir sopa tutkan bîr kartiy blzge bir tayak urdı, 

biz özimizni tap köynifi kenarında taptık. 

Onda bir tereknlfi uşında bir kartal kördik. 

Oga tüpek men tarttık. 

Kartal cerga tüşti. Onı kolımızga alıp, bîrkaş adım yaptık. 

Yetiştik bir kayıkka. Kayıkta birsi otırı. Sordık: 

ey, bir kazanın bar mı? Yok! dedi. 

Sade bir teşik kazanım bar, om beriyim. 

Aldık kazannı, saldık kartalnı. 

Kaynadı kaynadı… 

Pişti pişti… 

Kabardı kabardı… 

Aşadık aşadık… 

O yerden

geşyatırgan bir papırga atladık… 

Masalga da başladık…” (195), 

“Ewelgi zamanlarda, deweler tellal bolıp cürgende, 

balaban panayırlar işinde…
Eşşekler satuwancı, katırlar üylerni ıslap cürgende… 

Kuşlar şalgıcı, itler davvılcı ekende… 

Men babamnın beşiğin tıngır mıngır etip sallaganda… 

Bir şıbın vızıldadı, uştı ketti havvaga… 

Yakalap tuttım da attım susız bir derege… 

Mayın süzdlm seksen sekiz tavvaga… 

Terisin yükledim doksan dokız devvege… 

Bir bar eken, bir yok eken” (202), 

“E\vel zaman işinde…
Kalbır saman işinde… 

Mışık berber bolıp cürgende… 

Katır kadı bolıp cürgende… 

Men minarede toban pişip cürgende… 

Babam maga bir at aldı…
At maga bir tepme soktı, arkam şişip şıktı… 

Anawı yalan, mınawı yalan…
Arslan’nı cuttı bir cilan… 

Bo da eken mi bir yalan?” (183).

Verilen örneklerde de görüleceği üzere, masal anlatımı sırasında
anlatıcıların kullandıkları söz konusu tekerlemeli başlangıç formelleri de,
sade başlangıç formellerinde sıkça kullanılan “Evvel zaman işinde”, “EvvelgI
zamanlarda” formelleri ile başlamaktadır. Bunun dışında biraz daha
kısaltılmış bir tekerleme kullanılan masallar şu şekilde başlamaktadır:

“Bir zamanda bar eken, bir zamanda yok eken.
Cel esmese, şöp başı kıymıldamas,
bolmagan bolsa, aytılmas derler.
Bek eski zamanlarda, kişiler taa kiylz şadırlar kurıp,
pencirelerin teri men örtip yaşaganda, bir han bar eken” (68),

“Evvel evvel ekende… Korazlar imam ekende…
Anam eşikte, babam beşikte ekende…
Men babamnın beşiğin tıngır mıngır etip sallap cürgende…
Anam eşikten cıgıldı, başı ekige carıldı…
Anam kaptı tayaknı, babam kaptı maşanı…” (153),

“Masal masal masladı…
Eki mışık atladı…
Kaplıbaka kanatlandı…
Uştı kelin ketirmege…
Kelin şıktı kapıga…
Kaynana şıktı karşıga…
Masaldır bonın adı…
Anlatmak man şıgar dadi…
Bir zamanda bar eken,
bir zamanda yok eken” (190).

Bununla birlikte anlatıcılar, aşağıdaki örneklerde olduğu gibi, masala
daha basit ve kısa tekerlemelerle başlamaktadırlar:
“Masal masal matitas…
Kalaylandı bakır tas…
Şukırga tüştl şıgalmas…
Pır pır etip uşalmas…
Masal seslep toyalmas!
Bir zamanda bar eken, bir zamanda yok eken” (186),

“Bir bar eken bir yok eken… Köp konışmak güna eken…
Vakti zamanda bir köynifi kenarında bir narkamış bar eken” (133),

“Bir zamanda bar eken,
bir zamanda yok eken,
bir zamanda bir padişa bar eken” (5)”.

Masal anlatıcıları kimi zaman bir tekerleme kullanmaksızın sadece
olayların belirsiz bir geçmiş zamanda olduğuna vurgu yapan formellerle
masala giriş yapmaktadırlar:

“Köpten, bir köyde, bek pikare bir kart man bir kartiy yaşagan emiş” (20),

“Zamannın birinde sokır bir padışa yaşagan” (43),

“Künlerden bir kün, padışalardan birsi cemaatm toplagan da” (130),

“Eski zamanda, bir memlekette bir bek zengin bay yaşagan” (171),

“Bir zamanda padışamfi biri veziri men barabar şölge gezmege şıkkan” (199).

Bunun yanı sıra Dobruca Tatar masal anlatıcıları, herhangi bir giriş
formeli kullanmaksızın doğrudan doğruya masala giriş yapmaktadırlar:

“Bir bek akıllı han yaşagan” (149),
“Pıkarenın birsi, bir baynıfi toprağın sürlp ketyatırganda, kolmdakı sabanı bir şölmekke urıp, om şart etip parlay” (221),

“Sık bir ormanlık işinde, bir derenifi katında, bir kirpinin yuwası bar eken”
(248).

III. 2. Bağlayış / Geçiş Formelleri

Masallarda bir olaydan diğerine geçişi sağlamak, kahramanları,
mekânları değiştirmek, uzun zamanı kısaca ifade etmek ve dinleyicinin,
okuyucunun dikkatini arttırmak için kullanılan bağlayış formelleri, Dobruca
Tatar halk masallarında sıkça kullanılmaktadır. Masal anlatıcılarının
kullandıkları bu tarz formeller şu şekilde Omeklendirilebilir: “Kete kete, altı
ay bir küz kete” (7), “Uşa uşa, bir köyge barıp kona” (8), “Zaman geşe,
aylar, aftalar geşe” (20), “ ‘Cum közlfi!’ diy clgitke. ‘Aş klzin!’ dep
aytkanda, at kiyîknîn artından cetken bile” (39), “Az mı keteler, köp mi
keteler, ay keteler, cıl keteler” (48), “BIrkaş künden sofi” (53, 60, 76, 162,
236), “Künler kelip geşe. Aradan baya vakıtlar geşe” (59), “Kel zaman, ket
zaman” (62, 64, 68, 88, 90, 103, 111), “Az ketken, uz ketken, dere tepe tüz
ketken” (140), “Saatler künler men, künler aftalar man yarışkan, aftalar aylar
artından, aylar da senelemlfi artından cuwınp yetişemen” (178).

Bunun yanı sıra masal anlatıcıları, dinleyicilerin dikkatini canlı
tutmak amacıyla, kimi zaman beklenilmeyen bir olay ortaya atmakta kimi
zaman da masalın akışını beklenilenin aksi istikametine
yönlendirmektedirler. Bu tarz ifadeler şöyle omeklendirilebilir: “Kaza kaza
birden armv etip karay, karasa ne körsln?” (5), “Bir de karasa, ne körsin,
kasabanın ortasında insan başlarından yedi katlı kale kötergenler” (8),
“Barganda ne körsln? At ayvvan cılap otırı” (51), “Erten men Köse akay
kelip karasa ne körsin, öglzlemifi birsi yok bolgan” (160), “Kelse ne körsln,
birinci öglz de yok, ekincisi de!” (160), “Kız da işeri kirse, ne körsln?”
(203), “Aşkanlar ama közleri ne körsln?” (206), “Ne bolgan eken, deseniz?
(250).

III. 3. Bitiş Formelleri

Dobruca Tatarlarının masal anlatma geleneğinde anlatıcılar, masal
anlatımını tamamlarken kalıp bitiş ifadeleri kullanmaktadırlar. Dinleyicilere,
okuyuculara masalın bittiğini belirtmek için kullanılan ifadelerin uzunluğu,
anlatıcının ustalığı ve dinleyicilerin dikkatine göre değişebilmekle beraber
(Sakaoğlu 2002: 257) incelediğimiz masallardaki bitiş ifadeleri oldukça
kısadır.

Dobruca Tatar halk masallarında en sık kullanılan formeller kırk gün
kırk gece düğün yapmak ve murada ermekle ilgilidir: “Toy kırk kün kırk
gece süre. Asret asretine kavvışa da caşlar ofiıp, öslp kalalar” (58), “Kırk kün
kırk gece toy yapkan sofi, mirza kuvvanganından, bonlarnıfi dörtlsin de
memleketnin dört yağındaki dört vilayetine bey etip clbere de, bonlarnı
özlnifi efi yükın arkadaşları sayıp, heplsi tatlı tatlı yaşaylar, mıradına ereler”
(74), “Gene kayta baştan kırk kün kırk gece toy yasap kalganlar, mıradlarına
ergenler” (91), “Asretine kawışa. Ak mıradına erişe. Eki caş oynap, küllp
kalalar” (148), “Kırk kün kırk gece toy yasap, ofiıp, ösip kalalar” (212). Söz

konusu bitiş formelleri kimi zaman manzum olarak da ifade
edilebilmektedir:

“Matuw bala padışa bolgan
Tahtka minîp otırgan,

Toyları kırk kün sürgen.

Torgaymfi tobıgından,

Bakanın tatlı etinden

Bürşe mayından yemek pişirgenler

Aşagan misapirler yemekke şlşkenler” (50).

Bunun yanı sıra kırk katır ya da kırk satır seçimiyle ilgili olarak
kullanılan formellere şu örneği vermek mümkündür:

“-Sîzge kırk katır mı yoksa kırk satır mı kerek? dep soray.

-Kırk satımı biz katiylk? Kırk katır bersefi razı bolıp ketermiz, değen
süt anası.

Bay, süt anası man kızıfi kırk katırnıft kuyrugına baylattıra da olarnı
ürkîtip, şöllikke kuvvıp clbereler. Süt anası man kızı Allanıfi şölliglnde kırk
parşa bolıp kalalar” (182).

Mutlu, mesut bir hayat sürmekle ilgili olarak da, “Ofiıp, öslp, taa
alen yaşap cüreler” (129), “Ekewî ofiıp, ösip kalalar” (158), “Bonlar
kmvanıp kalalar” (194) şeklinde de bitiş formelleri kullanılmaktadır.

Bununla birlikte Dobruca Tatar halk masallarında olaylar aniden
bitirilebilmektedir: “Masalımız da bonday etip pite kete” (36), “Şo man
masal da pite” (86), “Masalımız da şo man pite” (152), “Ana, şonday etip,
masal da pitken. Cumart koyannıfi masalı da bo eken” (240), “Ana, bo masal
da şonday etip pîtip kete” (247).

Bitiş formeli kullanılmadan bitirilen Dobruca Tatar halk masalları da
vardır: “Sofira, padışa kartaya, o kartaygan sofi yerine padışa Cantemlr bola.
Cantemir de memleketin bek aruvv idare ete, turmadan pikarelege yardım
etip yaşay” (27), “Kaynata man kiyevv padışanıfi saraynından barabar şığalar.
Tışarda ise colları ayınla: kaynata onga kete, kiyevv de, bom körlp, solga
aylana” (99), “Yok! Yok! Yeter endi! Aydı üyge kaytayık! dep, atına mine
de kavtıp keteler” (209), “TülkI, kumanın alsan da vavvaş şıgıp ketken”
(230).

III. 4. Çeşitli Formel unsurlar

Dobruca Tatar halk masallarında belli sayıların sıklıkla kullanıldığı
görülmektedir. İncelediğimiz masallarda şu sayılarla sıklıkla
karşılaşılmaktadır:

Üç (Üş):

“üş ul” (5, 43), “üş kişi” (7), “üş kün” (40, 149, 199, 240), “üş kız”
(37, 195, 221), “üş tılsım” (59), “üş sene” (92, 95), “üş torba” (126), “üş
soravv” (130, 149), “üş yaş” (141), “üş col” (174), “üş gece” (240), “üş afta”
(250), vd.

Yedi:

“yedi kat kök” (8), “yedi katlı kale” (8), “yedi başlı ajdaha” (21,
114), “yedi sene” (38), vd.

Kırk:

“kırk sene” (7), “kırk delikanlı” (11), “kırk at” (11, 106), “kırk kün”
(29, 210, 212, 233), “kırk gece” (14, 44), “kırk başlı ajdaha” (15), “kırk ok”
(22), “kırk dülber kız” (30),“kırk cigit” (33), “kırk manda” (72, 138), “kırk
arşın” (101), “kırk kısrak” (106, 138), “kırk kız” (116), “kırk oda” (123,
190), “kırk merduwen” (128), “kırk akıllı” (131), “kırk buga” (150), “kırk
devv” (190), “kırk katlı bina” (210), “kırk kişi” (239), vd.

Dobruca Tatar halk masallarında, tıpkı diğer Türk topluluklarının
masallarında olduğu gibi, masal anlatım sırasında sık sık renklere, nesneleri,
kişileri ve hayvanları tanımlayan sıfatlara başvurulduğu görülmektedir.
Nesneleri, kişileri ve hayvanları tanımlamak için kullanılan sıfatlara şu
örnekleri vermek mümkündür:

Ak-biyaz-nur-kara-sarı-ala:

“Ak sakallı bir kart” (22, 139), “ala balık” (34), “kara cigit” (40),
“kara sıyır” (101), “kara at” (117), “kara bilevvge” (151), “kara mışık” (210),
“kara taş” (211), “kara yürek” (242), “ap-pak dülber” (48), “biyaz at” (57),
“biyaz kâtke” (93), “biyaz entari” (103), “biyaz telli paplş” (104), “bem
biyaz yüz” (107, “sarı şaş” (100), “sarı may” (227), “sap sarı şıray” (241),
“nur yüz” (178), vd.

Altın-kümîş (gümüş):

“Altın papırnı” (30), “altın ok” (66), “altın kamıt” (103), “altın örtl”
(103), “altın payton” (103), “altın tabıt” (110), “altın sini” (113), “altın
ta\vşan” (113), “altın tazı” (113), “altın saplı ay balta” (151), “kümlşten telli
paplş” (103), vd.

Nesneleri ve kişileri tanımlamak için renk, sayı sıfatlarının dışında
“uzın” (uzun), “güzel”, “şeber” (güçlü), “cetken” (yetişkin), “matuw”
(akıllı), “kart” (yaşlı), “plkare” (yoksul) gibi bazı niteleme sıfatlarının da
kullanıldığı görülmektedir: “uzın şaş” (126), “güzel kız” (103, 142, 150, 154,
241), “şeber kız” (203), “matuvv bala” (133, 186). Bunun yanı sıra güzel
kızlar, prensesler, sultanlar “Tıpkı ayniñ on dörtî, künnlñ on beşi” (153)
şeklinde ifadelerle aya ve güneşe benzetilmektedir.

Ele alınan asallarda zaman “Cüre cüre, aftalar, aylar geşe” (142)
şeklinde oldukça hızlı akmaktadır. Mekân açısından bakıldığında, belirli
masal ülkelerinin yerini saray, kasaba, köy, mezarlık, deniz kenarı, mektep,
mağara gibi belirsiz ama gerçekte var olan mekânlara bıraktığı
görülmektedir. Böyiece olaylar daha net ve somut bir şekilde
aktarılmaktadırlar.

IV. Sonuç

Dobruca Tatar halk masallarında kullanılan bazı kalıplaşmış
ifadelerden yola çıkılarak, Dobruca Tatarlarındaki masal anlatıcılarının
gerek Anadolu sahası gerekse diğer Türk topluluklarının anlatıcılarında

olduğu gibi, kalıplaşmış ifadelere sık sık başvurduklarını, bu unsurları,
içinde bulundukları kültürel çevrenin yansıtılmasında ve ustalıklarının
sergilenmesinde bir araç olarak gördüklerini söylemek mümkündür.

Dobruca Tatarlarının “uzun masallar” olarak adlandırdıkları
destanlarının başında yer alan manzum ifadelerin, “asıl masallardın sadece
birkaç tanesinin giriş kısmında kullanılması, masallarda nazmın da
kullanıldığını ancak yerini büyük ölçüde nesir diline bıraktığını
göstermektedir.

İncelenen masal metinlerinin oldukça kısa olması, Dobruca Tatarları
arasında çeşitli nedenlerle -yaşanılan zamanın ve mekânın gerçekliği, birey
ve toplumun ihtiyaçları, vd- masal anlatma geleneğinin zayıfladığını ve
masal içerisindeki kalıplaşmış ifadelerin de azaldığını ya da kısaldığını
gösterir mahiyettedir.

Nedret Mahmut ve Enver Mahmut’un da belirttiği gibi Dobruca
Tatarları arasında masallar sözlü kaynaklar tarafından çeşitli varyantlarda
anlatılmaktadır. Yukarıda sözü edilen nedenlerle her ne kadar masal
metinleri kısalmış olsa da uzun zamanı kısaca ifade etmek, bir olaydan
diğerine geçmek, dinleyicilerin dikkatini canlı tutabilmek işlevlerine sahip
olan ve daha çok masalların ortasında kullanılan bağlayış / geçiş
formellerine sıkça yer verilmektedir.

Dobruca Tatar halk masallarında yer alan kalıplaşmış ifadeler genel
olarak birbirine benzemektedir. Bununla birlikte Dobruca Türk Halk
Edebiyatı Metinleri adlı eserde, incelediğimiz bazı masal metinlerinin
içerikleri aynı, fakat farklı kalıplaşmış ifadelerden oluşan varyantları
(Örneğin; Dünya Güzeli, Dülber-Dilber, Avvcı Memet-Awcı Mehmet, Ayuw
Kulak Batır-Ayu Kulak Batır vd) bulunmaktadır. Bu husus masalın anlatıcı
sayısının birden fazla olduğuna işaret etmenin yanı sıra, ortak bir masal
dilinden ve üslubundan söz edebilmek için masal metninin yanı sıra anlatıcı,
dinleyici, anlatım yeri ve zamanı gibi unsurlar yani bağlam hakkında bilgi
sahibi olmak gerektiğine dikkat çekmektedir.

İncelenen masalların anlatıcıları hakkında kaynaklarda herhangi bir
bilgi bulunmamaktadır. Anlatıcının bilgi seviyesinin yanı sıra, kadın ya da
erkek, köylü ya da şehirli, profesyonel ya da amatör anlatıcı olması, masalı
dinleyerek ya da okuyarak öğrenmiş olması, yaşı gibi unsurlara paralel
olarak masal içindeki formellerin oluşumu ve kullanımı bazı farklılıklar arz
eder. Bu bağlamda, bu tür metin merkezli incelemelerde daha iyi tespitlerde
bulunabilmek adına derlemeyi yapan kişinin anlatıcı faktörünü mutlaka
dikkate alması gerekmektedir.

Dobruca Tatar halk masallarının yaratım ve aktarım ortamı
konusuna da değinilmemektedir. Söz konusu masalların doğal ortamında mı
derlendiği yoksa derleyici için mi anlatıldığı bilgilerinin yanı sıra, anlatıcının
masal anlatımı sırasındaki jest ve mimikleri, dinleyiciyle olan iletişimi
hakkındaki tespitler bu tür çalışmalar adına son derece önemlidir.

Türkiye Türkolojisinin yeterince bilgi sahibi olamadığı Dobruca
Tatarlarının masallarından alınan örnekler üzerinde gösterilen kalıp

ifadelerin, Türk halklarının masallarındaki kalıp ifadelerle karşılaştırmalı bir
şekilde incelenmesi bağlamında araştırıcılara bir katkıda bulunması
temennimizdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Paylaşımlar