Yukarıdaki haritada 1270 yıllarındaki cuci ulusunun durumu görülüyor. Batuhanın oğulları tarafından yönetilen Gökordu (bluehorde) ve cuci oğulları tarafından yönetilen Akordu (whitehorde)
Gezgin Georgi ilk Nogaylar hakkında şöyle yazar: “… orda kendi yaşadığı yerlerde kuvvetlenmiş ve bu yerin sayısını da 13. yüzyılda ; Hazar denizinin Kafkas dağlarının ve Karadeniz’in bozkırları ve onun kuzey-batı ve batı, onunla birlikte til’in(İDİL) aşağısını, Terek(TEREK)’in, Kümi'(KUMA)nin, Mest (AZAK)denizinin, Ten (DON)ırmağının karşısını, Kırım’ın Dnepr (ÖZÜ)ve Dnestr (TURLA)ırmaklarının karşısında, Manan’a (YUKARI MERİÇ HAVZASINDA BİR VADİ) kadar ve onun arka tarafında hüküm sürmüş.”.
ALTINORDU DEVLETİ
Nogay tarihi Altınordu (Gökorda) ile başlar;
Cengiz Han’ın 1227’de ölümünden sonra, büyük hanlık makamını Ögedey işgal etti. Onun hâkimiyeti, Türk-Moğol Hakanlığı’nın teşkilâtlandırılması bakımından mühimdir.
Bu maksatla kurultaylar toplanmış ve bazı umumî kurallar konulmuş, Cengiz’in “yasa”sı tatbik edilmekle beraber, şehirli ve köylü ahalinin ihtiyacına göre bir idare kurulmuştu.
1235’te devlet islerini alâkadar eden yeni meseleler münasebetiyle toplanan büyük kurultayda, Bati Seferi, yani Doğu Avrupa’nın istilâsı kararlaştırıldı. Bu maksatla, bilhassa Türklerden olmak üzere, büyük bir ordu toplandı.
Miktarı bilinmeyen bu Moğol-Türk ordusunun, birkaç yüz bin kişiden ibaret olduğu muhakkaktır. Fütuhatın başlangıcı, 1236 yılına rastlar. Bu muazzam ordunun başında Cengiz’in torunu, Batu (coci Oğlu) bulunuyordu.
Aslında Harezm, Kafkasya ve Irtis’in batısı büyük oğlu Cuci’ye düşmüştü (1224). Fakat Cuci, Cengiz Han’dan az önce öldü ve ona ayrılan yerler oğlu Batu Han’a verildi.
Ona verilen bölgede kurulan devletin adı “Altınordu”, asıl kurucusu da Batu Han dır.
Altınordu adı, Mogolca’da cadır demek olan “Orda” kelimesinden gelir. Hanların ordugahında han çadırının üzeri altın kaplama olduğu için, bu çadıra “Altınorda” deniliyordu. Zamanla bu kelime, Türkce’de “Altınordu” seklinde yazıldı. Hem Altınordulular, hem de “kral sarayi” ve “ordugâh” anlamlarinda kullanilir.
Batu Han’a ait olan yerlere, babasının adından dolayı “Cuci Ulusu” deniyordu. Ulus, “Birlesik Iller” anlaminda, yani yer adı olarak kullanıyordu. Sefere, ondan baska bircok cingiz ogullari (prensleri) de istirak edeceklerdi.
Ön kıtalarin kumandani olarak da en meshur generallerden biri olan Sobutay’i (Sübegetey, Sübetey) görüyoruz.
Askerlerin büyük bir cogunlugunu, Orhun ile Yayik ve Irtis aralarinda yasayan Türk kabileleri teskil ediyordu.
Ilk darbe Bulgarlar üzerine oldu. Bu hareket, 1224’de Bulgarlar’in, Don boyundan dönen Mogol kitalarına hücumlarinin öcünü almak icin yapılmıstı.Bulgarlar az bir zaman içinde yenildiler; basta Bulgar olmak üzere, sehirleri tahrip edildi. Sehirlerden ve büyük yollardan uzakta kalan halkın, bu istilâdan zarar görmedigi muhakkaktır; sehirli ve köylü ahaliden bircogunun da kacarak, ormanlarda saklandığı anlasilmaktadır. Bu suretle, Mogol istilâsindan sonra, Orta Idil sahasindaki Bulgar unsuru ortadan kaldırılmıs olmadı; yok olan şey, müstakil bir Bulgar devletiydi. Nitekim, çok geçmeden, bu bölgede Bulgar beylerinin yeniden faaliyette bulunduklarını görüyoruz.
1237 sonunda kış mevsimi olmasına rağmen, Moğol-Türk ordusu, Rus bölgesinin istilâsına basladı. Bu sıralarda Rus yurdu, bir çok knezliklere bölünmüstü. Ryurik sülâlesine mensup olmak üzere, muhtelif mıntıkalarda, knezleri, müstakil birer beylik hâlinde hükümet etmekte idiler; artik Kiyef (Kiev) merkez olmaktan çıkmıştı; onun yerine Suzdal Rusyası (Merkezi Vladimir) yükselmişti; batıda da Haliç knezleri kuvvet bulmuslardı.Ilmen Gölü’nün kuzey sahilindeki Novgorod sehri de mühim bir iktisadî ve siyasî merkez vaziyetinde idi. Bu Rus knezlikleri arasinda mücadeleler eksik olmadıgından Rus yurdu, âdeta, daimî bir anarşi manzarası arz etmekte idi.Batu Han’in ordulari, 1237’de Bulgar memleketinden hareketle Suru (Sura) ırmagının baş kısmını geçtikten sonra, Ryazan üzerine yürüdüler; bir darbe ile burayı ele geçirdiler; o sıralarda ehemmiyetsiz bir kasaba olan Moskova’yı yaktılar. Vladimir, Suzdal, Rostov ve Volga kıyısındakı Yaroslav şehirlerini zaptettiler; bütün bu şehirler birer kale idi.Türk-Mogol ordusunun, yalnız açık meydan muharebesinde degil, kaleleri kusatmak ve zaptetmek hususunda da fevkalâde becerikli oldukları görülüyor. Kışın şiddetine ragmen, Batu Han kuvvetleri, 2-3 ay zarfinda bircok kale ve sehri ele gecirdiler. 1238 baharı geldigi zaman bu ordu, Ilmen Gölü’nün güneyinde, Lovat ırmagına varmıs bulunuyordu; fakat mevsimin icabı olarak, daha fazla kuzeye, yani Novgorod istikametine gidilmemiş, orduların güneye dönmesi uygun görülmüstü.Bu defa Oka nehrine yakın Kozelsk sehrinin fazla direnmesi, ordunun hareketini biraz yavaslatmissa da, bu kale zapt edilip ahalisi kılıçtan gecirilince, Mogol-Türk kuvvetleri, 1238 ilkbaharinda, Don ile Dnyeper nehirleri arasindaki sahaya gelmislerdi. Bununla, seferin ilk safhasi sona erdi.
Gayet kisa bir zaman icinde, hem de kış olmasına ragmen, Batu Han, “yıldırım” harbiyle Rus yurdunun en mühim kısmını zapt ve Rus knezlerinin askerî kuvvetlerinin dayanak noktalarını imha etmisti. Tarihte ilk defa olmak üzere, dogudan gelen Türk istilâsi, bir darbede Rus knezlerinin siyasî varliklarini ortadan kaldirmisti
Bu Mogol-Türk hareketinin ikinci safhasi,Kumanlar’a karsi oldu. 1224’de Kalka boyundaki savastan sonra, Kumanlar, Türk-Mogol Imparatorlugunun düsmanlari arasında sayılıyorlardı.1238-39 yilindaki seferlerin neticesinde, Kumanlar, Don boyu ve bütün Kıpçak sahrasından kovuldu; bir kısmı kuzeydogu’da Kama Bulgarları arasına gitmis, kalanları da Macaristan’a iltica etmislerdi.Bu suretle, Kama boyundaki Kıpcak ve galiba Kumanlar’la birlikte olan, Yimekler’in gelmesiyle Türk unsuru artmis ve hattâ Bulgarlar bile Kıpcaklasmıslardı. Bu suretle Mogol istilâsinin bir neticesi de Orta Idil boyundaki Türk ahalisinin yeni sekilde karısmasini mümkün kılmasıdır; bugünkü Kazan Türkleri’nin kavmî olusumlari iste bu tarihî olaylarla izah olunmaktadir.
Batu Han, Kumanlar’in isini bitirdikten sonra, 1240’da Kiyef sehrini, kısa süren bir muhasaradan sonra zaptetti. O sıralarda Kiyef’in zaten büyük bir ehemmiyeti kalmamıstı. Daha batıda olan Vladimir ve Haliç sehirleri de Mogol-Türkler tarafindan isgal edilerek, bütün Rus yurdu, Batu Han’ın eline gecmis oldu. Istilâ kuvvetlerinin büyük bir kısmı, Kumanlar’ın gittikleri, Macaristan’a yürürlerken, bir kolu da Lehistan’ın güney eyaletleri üzerinden, Silezya’ya kadar ilerlediler1241 ilkbaharinda, Liegnitz yakininda karsilarina cikan Alman kuvvetlerini yendiler; fakat daha ileriye gidemeyerek, Macaristan’a döndüler. Mogol-Türkler’in bir kolu, hattâ Balkanlar’a girmis ve Adriyatik sahillerine bile yaklasmisti.Bu suretle, 1240-41 seferi, tam bir basarıyla bitmis, Batu Han’in ordusu bütün meydan muharebelerini kazanmıs, binlerce kilometre genisliginde Dogu Avrupa sahasini isgal ile, burada önce mevcut bütün askerî ve siyasî varliklara son vermisti.
Cengiz hayatta iken, batidaki bütün sahanin Coci’ye verilecegi belli olmustu; buna göre, Batu Han’in zaptettigi yerler Coci ulusu olacakti.
Batu Han, 1241 yilinda, Idil’in (Volga) asagi mecrasına dönmüs ve nehrin sol sahilinde “Orda”sının (Karargâh) merkezini kurmustu: Burasi Saray adını aldı ve cok gecmeden eski Bulgar ve Itil sehirlerinin yerini tuttugu gibi, onlardan farkli olarak Dogu Avrupa, Hazar denizi ve Aral denizi civarlariyla, Bati Sibir’in en mühim siyasî merkezi oluverdi.Saray sehrinin kuruldugu yer “Cuci Ulusu”nun ortasında ve büyük ticaret yolu üstünde bulunması bakımından, cidden gayet dogru olarak tespit edilmisti. Bu sebeptendir ki, Saray sehri az zaman icinde yükselivermisti.Cengiz ogullari arasinda en degerli kumandan ve dirayetli devlet adami olarak taninan Batu Han’in, ancak hakanlıgın bütünlügünü korumak namina, Karakurum’daki hakanı tanıdıgı ve zahiren ona itaat ettigi anlasılıyor. Halbuki Batu Han, kendi ulusunda istedigi gibi icraatta bulunuyordu. Onun hâkimiyeti, 1255’de ölümüne kadar sürmüstür. Irtis boyundan, Aral denizinin kuzey mıntıkası da dahil olmak üzere Kama ve bütün Idil havzası, Özü boyu ve Turla (Dnyestr) mıntıkasına kadar uzanan genis bir sahada, fütuhati takiben, yeni bir idare sistemi kuran ve merkezi Saray olan Mogol-Türk ordusuna da gereken nizamı veren Batu Han oldugundan, o, hakkiyla Altin Ordu Devleti’nin kurucusu sayılmaktadır.Bu devletin teskilâtı, Cengiz yasasi ve büyük Mogol-Türk Hakanlıgı’nda tatbik edilen esaslara dayanmakla beraber, mahallî bircok hususlarin tanzimi ve bu memleketlerde mevcut eski geleneklerin de göz önünde tutulmasi lâzım gelmekte idi. Eski Bulgar Hanligi ve Rus knezliklerinde Altin Ordu’nun menfaatlerine en uygun görülen bir sistem tatbik edilmesi lazım geliyordu. Bu bakimdan yeni sistemin, Batu Han tarafindan basarıyla uygulandıgı görülmektedir.

Batu Han, Saray sehrinde oturuyor, fakat hukuken, Karakurum’da oturan ve Büyük Hakan olan amcası Ögeday’a (Oktay’a) baglı bulunuyordu. Ögeday Han’in yerine Büyük Hakan olan Mengü, 1259’da ölünce, Batu Han, Karakurum’la iliskilerini gevşetti, ama şeklen hala oraya baglı idi.
Cuci han’ın ölümünden sonra büyük oğlu Orda ve ikinci oğlu Batu babalarının tahtına çıkmak hususunda aralarında anlaşamamışlar ve her ikisi de diğerinin lehine tahttan feregat etmekte ısrar etmişlerdi.
Orda, küçük kardeşi Batu’yu babasının yerine geçmekte daha layık görmekte idi.
Batu ise ağabeyi olması hasebiyle Orda’nın tahta çıkmasını istiyordu.
Netice de meselenin halledilmesi için dedeleri Cengiz Han’ın huzuruna gittiler. Torunlarını kabul eden Cengiz Han, Batu için Altın Busagalı Ak- Orda’yı (altın aksamlı Ak Orda), Orda için ise Gümüş Busagalı Gök Orda’yı (gümüş aksamlı Gök Orda) kurdurmuştu. Ayrıca onlara iltifar ve ihsanlarda bulunduktan sonra Batu’yu Sayın Han, Orda’ya ise İçen Han lakaplarını vermiştir.Cuci ulusunun alem oluşunun manası Altın Busagalı Ak Orda’nın Sayın han Sülalesinin, Gümüş Busagalı Gök Orda’sının ise Orda Han Sülalesinin sembolü oluşundan ileri gelmektedir.
Batu Han, Saray sehrinde hüküm sürerken, kardesi Orda, Dogu Kıpcak yöresini idare ediyordu.Imparatorlugun dogu yöresine Ak Ordu, Batu Han’in hakim oldugu batı bölgesine ise Gök Ordu denmis, sonradan Gök Ordu’nun adı Altın Ordu olmustur.
Bugün Altın Ordu diye andigimiz devletin ilk adi, iste bu Gök Ordu’dur.
Devlet ikiye ayrilmis, fakat Ak Ordu hanlari Altin Ordu Hani’na bagli kalmislardı

Haritadan da görüldüğü gibi prensler ve komutanların etkin oldukları bölgeler vardı Ocak-Bucak bölgesinde Küremiş ve Burıntay Kırımda Sukatay kırım üstünde Mauçi/Mo-çi doğuya doğru Kartana ve Kafkas düzlüklerinde Berke Volga boyunca Sartak Volganın doğusu Batu ve en doğuda Şiyban